DİDİĞİ (DEDİĞİ) SULTAN

Menkıbevi bir Horasan eri. (ö. 550/1156?)

Didiği Sultan, Ahmet Yesevî neslinden olup, Türkiye Selçukluları Döneminde Horasan’dan gelerek Ilgın’ın Mahmuthisar köyüne yerleşmiş, burada kerametlerle dolu bir hayat sürdükten sonra vefat etmiştir. Didiği Sultan’ın doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bir bilgi mevcut değildir. Hayatı ve hatıraları, halkın dilinde menkıbeleşmiş ve böylece nesiller boyunca anlatılagelmiştir. Tabiatıyla menkıbelerin naklettikleri, bazı tarihî gerçeklerle uyuşmamaktadır. Didiği Sultan’ın 550/1156 yılında vefat ettiği sanılmaktadır. Türkiye Selçuklu sultanı II. Kılıçarslan’ın azatlı cariyelerinden Sanavber Hatun tarafından 576/1180 yılında Mimar Eminüddin Mirgün’e burada Didiği Sultan adına tekke ve türbe yaptırmıştır.

Didiği Sultan, Horasan’da, Seyyit Ahmet Yesevî soyundan gelen Şahoğulları ailesindendir. Bunların bir neslinden Didiği Sultan, bir neslinden de Hacı Bektaş-ı Veli dünyaya gelmiştir. Buna göre Didiği Sultan ile Hacı Bektaş-ı Veli amcaoğullarıdır. Horasan erenlerinden olan Didiği Sultan, halkın irşat ve ihyasıyla muvazzaf kılındığı için, başta Turgut ve Bayburt kardeşler olmak üzere birkaç yakınıyla birlikte memleketinden ayrılarak, batıya doğru yola çıkarlar. Uzun bir yolculuktan sonra, Hicaz’a gelirler. Mekke ve Medine’yi ziyaretin ardından, yöredeki ünlü şeyhlerden Hacı İbrahim Sultan’ın sohbetlerine dâhil olarak, feyiz alırlar. Bir süre sonra, Diyar-ı Rum’a doğru yola koyulurlar.

Menkıbeye göre Didiği Sultan, Anadolu’da Beyşehir dolayına gelir ve Melengürit Dağı’nın eteğine yerleşir. Civarda bulunan ulu mana eri Seyyit Harun-ı Veli ile uzun sohbetlerde bulunurlar. Seyyit Harun-ı Veli’nin vefatı üzerine, cenaze namazının imameti Didiği Sultan’a teklif edilir. Namaz ve defni müteakip, çevredeki gayrimüslimler ayaklanarak birtakım üzücü olaylar çıkarırlar. Bu arada Didiği Sultan bile yaralanır. Bunun üzerine Sultan, onları Antalya’ya kadar sürer. Bu takipten sonra Seydişehir civarındaki yere döner.

Horasan’dan hep birlikte ayrılıp yola düştükleri Turgut ve Bayburt adındaki iki yol ve kader arkadaşı, aradan geçen yıllar sonunda onunla buluşup görüşmek için Melengürit’e gelmişlerse de Didiği Sultan’ın, seçkin müridi Yatağan Ahmet’i halife olarak orada bırakıp, Aladağ’a gitmesi sebebiyle görüşmeleri mümkün olamamıştır. Çevre halkı, bu yeni gelenlerle bir türlü anlaşamamışlar, hatta aralarında zaman zaman ciddi sürtüşme ve çatışmalar da meydana gelmiştir. Günlerden bir gün Turgut, Aladağ’a varır ve burada Didiği Sultan ile buluşur. Olup biteni anlatır. Bunun üzerine Sultan onu, yerine gönderir ve kendisi de Ilgın civarına gitmek üzere yola çıkar. Mahmuthisar köyüne gelip yerleşir. Örnek kişiliği, olağanüstü hâlleri, manevi olgunluğu sebebiyle ora halkı tarafından da kısa zamanda sevilip sayılır. Orada bir zaviye tesis eden Didiği Sultan, ömrünün sonuna kadar ihya ve irşatla meşgul olur.

Seydişehir’de, halkın çekmekte olduğu büyük su sıkıntısını gidermek üzere, elindeki asasını vurduğu yerden çıkarak kaynamağa başlayan su, bu gün de “Didiği Sultan Pınarı” diye anılmakta ve ziyaret edilmektedir.

Didiği Sultan’ın birbirinden güzel, anlamlı, ibretli ve hikmetli hatıralarının bazıları, yakınları tarafından not edilmiş; 484 sayfalık Didiği Sultan Menâkıbnâmesi böylece meydana gelmiştir. Beyşehir’in Yatağan köyünde zaviyesi bulunan Mürsel Sultan, onun tanınmış mürit ve halifelerindendir.

Didiği Sultan’ın ölümünden sonra dünyaya gelen oğluna, “Mahmud Padişah” adını verirler. XV. yüzyıl ortalarına ait tarihî kayıtlarda oğlunun adı, “Genç Arslan” olarak anılır. Ilgın yöresinde, Didiği Sultan’ın adını taşıyan ve yaşatan iki tanınmış mekân bulunmaktadır. Biri, Doğanhisar’ın Tekke köyündedir. Burası bir zaviyedir. Diğeri de Ilgın’ın Mahmuthisar (Beykonak) köyü yakındaki zaviyedir. Bu zaviyeye dair Fatih Sultan Mehmet ve Sultan II. Bayezit dönemlerine ait kayıtlarda bilgiler bulunmaktadır. Tahrir defterlerinde köyün, zaviyenin öşürleri, tahsilâtı ve taksimatı hakkında çeşitli malumat mevcuttur. 881/1476-77 tarihli mufassal defterde, tekkenin sahipleri olarak Mehmet ve Toruncan adında iki kişinin adı geçmektedir. Bunların adı, 906/1500 tarihli defterde de müştereken anılmaktadırlar.

HASAN ÖZÖNDER

BİBLİYOGRAFYA

  • Uğur, 1936, 228; Ayaz, 1977, 49-58; Bakırer-Faroqhî, 1975, 447-486; Konyalı, 1945, 595-599; Kurnaz, 1991, 20b-12, 14, 16, 21 a-I 5, 9-10, 12-13, 15, 21 b-I, 2-4, 6, 7, 10, 13, 22a-I, 8; Oral, 1956, 31-65; Özönder, 1990, 123-129; Sönmez, 1989, 187-189; Tuncer, 1977, 52-55; Odabaşı, 1998, 365-403; Boran, 2001, 24-57; Tüfekçioğlu, 2001, 58-80; Karpuz, Envanter, 2009, III/1966-1970; Çaycı-Ürekli, 2003, 359-401.