DİDİĞİ SULTAN MESCİDİ VE TEKKESİ

Türkiye Selçuklu Dönemi eseri.

Beykonak (Tekke) kasabasının 1 km güneydoğusundaki tepede yer alan yapı; avlu, ön bölüm ile tekke ve mescit olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Turgutoğlu Pir Hüseyin Bey, Sultan Didiği için bir vakıf kurmuştur. Üç sureti bulunan vakfiyede Bey, Âb-ı Germ (Ilgın)’e bağlı Akdağ, Yarıklıdere, Çelebi Yaylası, Doğan Yuvası, Bahadır Kayası ve Beyderesi ile çevrilmiş olan Mahmuthisar köyünün yarısı ve Kadınhanı’na bağlı Karasevinç köyünün yarısını, mezralar, hakları, ekleri ve bölükleriyle tamamen Şeyh Didiği Zaviyesi’ne vakfetmiştir. Yapının 1474-1476 tarihli vakıf defterinde kayıtlı olan tekkenin, ayrıca II. Bayezit devrine ait üç adet defterde de adı geçmektedir. 1980’li yıllarda geniş çaplı bir tamirat gören yapı günümüzde sağlam olup ziyarete açıktır.

Yapıya ait iki kitabe bulunmaktadır. Birinci kitabe mescidin giriş kapısı üstünde, mermer malzeme üzerine, kabartma tekniğinde, celi sülüs hatla yazılmıştır. Yedi satırlık bu Arapça kitabeye göre, II. Kılıç Arslan’ın azatlı cariyelerinden Sanavber Hatun tarafından 576/1180 yılında Mimar Eminüddin Mirgün’e yaptırılmıştır. 65x96 cm ölçülerindeki kitabe, Ilgın yöresinin Müslüman-Türk yurdu oluşunun önemli belgelerinden biridir.

Mezkûr Arapça kitabenin okunuşu şu şekildedir:

(1) Emera bi-imârati hâze’l-mescidi’l-mübârek ibtigâe mardâti

(2) ’llâhi teâlâ ve taleben li-sevâbihî ve havfen min-ıkâbihî el-hâtûn

(3) el-âlime el-âbide ez-zâhide et-takiyye radıyyetü’d-dünyâ

(4) ve’d-dîn şerefü nisâi’l-âlemîn er-râcî afve rabbihî Sanavber atîkatü

(5) ’s-sultâni’l-muazzam Kılıc Arslân ve zâlike fî eyyâmi veledihî

(6) ’s-sultâni’l-muazzam Gıyâsü’d-dünyâ ve’d-dîn Keyhusrev bin Kılıc Arslân

(7) bi-târîhi Receb fî sene sittin ve seb’îne ve hamsemie temmet ve hâzâ mi’mâr Emînüddîn Mirkûn abdü’l-hâtûn

Kitabenin Türkçesi de şöyledir:

“Sultanların yücesi Kılıç Arslan’ın oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev’in yönetimi zamanında, büyük sultan Kılıç Arslan’ın azatlı cariyesi bilgin, dinine bağlı, Allah’tan korkan, din ve dünyanın sevgisini kazanmış, dünya kadınlarının şereflisi Sanavber Hatun, Allah’ın hoşnutluğunu kazanıp affını rica ve sevabını isteyerek, azabından da çekinerek bu mescidin yapılmasını emretti. Mescit, 576/1180 senesinin Recep ayında tamamlandı ve (Sanavber) Hatun’un kölesi mimar Eminüddin Mirgün bu eseri yaptı.”

Mescide girişi sağlayan kapının üzerinde, duvarın yüzeyinde 20x10 cm ölçülerinde celi sülüs yazıyla yazılmış iki satırdan oluşan ikinci kitabenin ikinci satırı silindiğinden okunamamaktadır. Ancak ilk satırda “Amelü Osman bin Abdurrahman” cümlesi tespit edilmektedir. Yazı üslubu diğer kitabeden farklı olduğundan, muhtemelen Abdurrahman oğlu Osman adlı usta, sonraki yüzyıllarda yapının tamirinde görev almış olmalıdır.

Didiği Dede Tekkesi’nin güney ve batı cepheleri, ovaya ve köye nazır, kuzey ve doğu cepheleri ise dağın yamacına yaslanmış şekildedir. Yapı, dış görünüş olarak sade tutulmuş olup, beyaz alçı ile sıvalıdır. İç içe üç ayrı bölüm ile kuzeydeki avludan oluşan yapı, kırma taşlarla inşa edilmiş, üzeri kurşunla kaplanmıştır. Avlu bölümü hazire olarak değerlendirilmiştir. Avludaki iki ahşap kolona dayanan bir sundurmadan giriş sağlanmaktadır. Girişteki ilk bölüm, kuzey-güney doğrultusunda enlemesine planlı olup, burası da hazire olarak kullanılmaktadır. Bu kısım da sedirden ahşap sütunla desteklenmiştir. Daha önce giriş kapısının üstünde yer alan devşirme çift tavus kuşu motifli levha günümüzde asılı şekilde girişin karşısındadır. Dikdörtgen planlı bu bölümün güney duvarında, ortadaki sivri kemer formlu kapıdan ikinci bölüme geçilmektedir. Ortada kubbe, iki yanda da beşik tonozlu birer eyvan yer almaktadır. Bu eyvanlardan batı eyvanında Didiği Sultan’ın mezarı, doğu eyvanda ise Mehmet Dede ve Ömer Baba’nın mezarı vardır. Didiği Sultan’ın mezarının baş şahidesi mevcut olup üzerinde yazı ve süsleme bulunmamaktadır. Pencere açılmayan bu bölümün güneyinden üçüncü bölüme geçiş kapısı mevcuttur. Kapı çerçevesi, devşirme malzemedendir. İki basamakla inilen üçüncü mekân, 5,44x5,30 m ölçülerinde, kare planlı mescit bölümüdür. Mescidin üzerini tromplarla geçilen kubbe örtmektedir. Kıble duvarının ortasında, giriş eksenindeki mihrap, dikdörtgen planlı niş ve yarım kubbe kavsaralıdır. Mihrap nişi, yekpare üç devşirme mermer taşı levha ile sınırlandırılmıştır. Kenarlardan geometrik örgü ve geçme motifleriyle, palmet ve rumi yaprakla süslenmiştir. Tekkenin güneybatısında kayaya oyulmuş bir türbe bulunmaktadır. İçinde ve dışında define avcıları tarafından kazı yapıldığından türbe yıkık durumdadır.

Beykonak Didiği Sultan Mescidi ve Tekkesi’nin içinde ve dışında onlarca mezar taşı bulunmaktadır. Bu mezar taşları XIV ila XVIII. yüzyıl arasına aittir. Mezar taşları dönemlerinin genel özelliklerini yansıtmakta ve ayrıca Didiği Sultan’ın soyağacı ile müritleri hakkında az da olsa bilgiler içermektedir.

Didiği Mescidi, Türkiye Selçuklu sultanı I. Keyhüsrev zamanında, 576/1180 yılına ait önemli bir yapıdır. Mescit-tekke olarak yapılan eserin genel kurgusu, erken Osmanlı mimarisinde uygulanacak olan zaviyeli cami planını hatırlatmaktadır. Yapının kitabesi, yazı tarihi bakımından Türkiye Selçukluları Dönemi celi sülüs karakterini yansıtması açısından ayrı bir öneme sahiptir.

Dediği Sultan Mescidi kitabesi
Dediği Sultan Mescidi
Dediği Sultan Mescidi kitabesi

ALİ BORAN

BİBLİYOGRAFYA

  • Oral, 1956, 43-45; Bakırer-Faruqhi, 1975, 447-486, Tuncer, 1977, 52-55; Sönmez, 1989, 187-188; Bayburtluoğlu, 1993, 166-167; Aydoğdu, 1994; Odabaşı, 365-403; Boran, 2001, 24-57; Tüfekçioğlu, 2001, 58-80; Karpuz, Envanter, 2009, III/1966-1970; Çaycı-Ürekli, 2003, 359-401.