Osmanlı mimarlık tarihinde Acem Ali’si ve Esir Ali adlarıyla da tanınır. “Alîsî” kelimesinin Babinger ve Mayer tarafından yanlışlıkla “îsâ” şeklinde okunması üzerine literatüre giren Mimar Acem İsa ile aynı kişidir. Azerbaycan Türklerinden olan ve kendi vakfiyelerinde adı Abdülkerim oğlu Alâeddin Ali Bey şeklinde geçen Acem Ali’nin bu lakaplarla tanınmasının sebebi, Yavuz Sultan Selim’in doğu seferi sırasında İranlılardan esir alınmış olmasıdır. Şehremini’de, masrafını da bizzat karşılayarak yaptığı ve bugün Mimar Camii, Mimar Acem Camii ve Örümceksiz Dede Camii adlarıyla anılan caminin mihrap cephesi önündeki hazirede gömülü olduğu bilinmektedir. 8 Şevval 943 (20 Mart 1537) tarihli vakfiyesinden o tarihte hayatta olduğu öğrenilmekte, yerine tayin edilen Mimar Sinan’ın 944 (1537-38) yılı içinde göreve başlamış olmasından da vakfiyenin tanziminden kısa bir müddet sonra öldüğü anlaşılmaktadır.
Acem Ali, Bursa üslubundan gelen yan mekânları terk etmek ve orta kubbeyi ayak kullanmadan doğrudan duvarlar üzerine oturtmak suretiyle, kendinden önce Edirne ve İstanbul Beyazıt camilerinin yapımıyla başlatılmış olan klasik Osmanlı mimarisine, daha sonra halefi Mimar Sinan’ın geliştireceği toplu plan esasını getirmiştir. Kanuni döneminin başlarına ait olan İstanbul Sultan Selim Camii, Acem Ali’nin kendi üslubunu eksiksiz biçimde ortaya koyduğu en önemli eseridir. Halefi ve üslubunun takipçisi olan Mimar Sinan, başlangıçta Şehzade Camii gibi, Acem Ali’nin yalın görünümlü yapılarına ters düşen zengin bir eser yapmışsa da Süleymaniye’de onun sadeliğine dönmüştür. Mimar Sinan’ın, gerek selefinin üslûbunu benimsemiş olması, gerekse onun yaptığı birçok eseri tamir ve tadil etmesi, Acem Ali’nin bazı eserlerinin ona mal edilmesine yol açmıştır. Gebze’deki Çoban Mustafa Paşa Camii ile İstanbul Sultanahmet’teki İbrahim Paşa Sarayı bunların en önemlileridir.
Bazılarının kitabesinin bulunmamasına rağmen üsluplarından ve yapıldıkları tarihlerden Acem Ali’ye ait oldukları anlaşılan başlıca eserler arasında Saraybosna’da Gazi Hüsrev Bey Külliyesi, Sofya’da Kadı Seyfeddin, Manisa’da Sultan, Trabzon’da Hatuniye, Konya’da Sultan Selim, Çorlu’da Süleymaniye, Tekirdağ’a bağlı Saray’da Ayas Paşa, İstanbul Fatih’te Bali Paşa, Eyüp’te Cezerî Kasım, Sütlüce ve Silivri’de Pirî Mehmet Paşa camileri ile Topkapı Sarayı’nda Babüsselam (ikinci kapı) sayılabilir.