AĞRISLIZADE TEVFİK EFENDİ

Müderris. (1881-1932)

Ağrıslı Mustafa Efendi’nin oğludur. Konya’da doğdu. İlköğrenimini babasında yaparak Arapça ve feraizi ondan öğrendi. Konya, Uşak, İstanbul, Şam medreselerinde okuyan Tevfik Efendi, Arapça, Farsça dışında Fransızcayı da iyi derecede öğrendi.

Konya’ya döndükten sonra Islah-ı Medâris’te* görev alarak Arapça ve Farsça okuttu. Bu kurumun temel felsefesi ile uyumlu, dikkat çekici hocalarından birisiydi. Islah-ı Medâris kapatılıncaya kadar, görevine devam etti. Ayrıca, Askerî Rüştiyenin matematik, astronomi, ulûm-ı âliye derslerine girdi.

Islah’ın kapatılmasından sonra bir süre Akşehir’de öğretmenlik yaptı. Eşi ve kızları Konya’da olduğu için Konya’ya dönerek, merkezde bir eğitimcilik görevine müracaat etti. Darülmuallimatta (Kız Öğretmen Okulu) kâtiplik verildi. İşinin rahatlığına rağmen eğitimci Tevfik Efendi’yi memurluk huzursuz etti. Kâtiplikten ayrılıp Kapı Camii doğusundaki Mecidiye Hanı’nda bir dükkân tutarak manifaturacılığa başladı.

Bütün Islah-ı Medârisliler gibi, meşrep itibariyle Nakşibendî tarikatına mensuptu. Menemen’deki Şeyh Esat Efendi (1848-1930)’ye müntesip olduğundan Nakşîliğin Esadiye kolundandı. Menemen Olayı’nın ortaya çıkartıldığı sırada, Şeyh Esat Efendi’ye ait tasavvufla ilgili bir mektup, yapılan aramalarda Tevfik Efendi’nin evindeki Kur’an içerisinde bulununca tutuklanarak önce Menemen’e, ardından Ankara’ya gönderildi. Ankara’da cezaevinde yatarken 1932 yılında vefat etti.

Birikimli birisi olmasına rağmen hiç kitap yazmadı. Paylaşmayı, vermeyi severdi. Elli bir yıllık ömründe, insanları istismar etmeyen, çıkar ilişkilerinden uzak duran, hoşgörülü, tevazuda büyüklüğü arayan birisi olmayı tercih etti.

Yörük Hacı Şükrü Efendi’nin kızı Münire Hanım ile evli olan Tevfik Efendi’nin, üç kızı vardı. Esnaf iken cezaevine düşüp orada da vefatı üzerine borçları, eşi ve kızlarına kaldı. Torunu N. Yalçın Dikilitaş’ın* anlattığına göre; terzilik yapan kızları, yüzlerce elbise dikerek babalarının borcunu son kuruşuna kadar ödemişler, borçları bitirinceye kadar gelen dünürleri hep geri çevirmişlerdir. Kırk beş yaşında dul kalan eşi de evinin bir odasında iğne, iplik, düğme gibi şeyler satarak nafakalarını sağlamaya çalışmış; böylelikle hanımı ve evlâtları onurlu bir hayat sürmüşlerdir.

Ağrıslızade Tevfik Efendi (M. Ali Uz)

CANER ARABACI

BİBLİYOGRAFYA

  • Arabacı, 1998, 544; Sural, Konya, Yeni Konya, 30 Ekim 1975, s. 3; Dikilitaş, 2004, 161-165; Uz, 2004b, 343.