ÇATALHÖYÜK

İnsanoğlunun bilinen en eski yerleşim yerlerinden biri.

Çatalhöyük doğrudan Saraçoğlu, Erler, Abditolu ve Küçükköy üzerinden Konya ilinin 32 km güneydoğusunda yer alır. İçeri Çumra ve Çumra üzerinden ise 52 km’lik bir yolla ulaşılmaktadır. 37°40'03" kuzey, 32°49'42" doğu koordinatındadır.

Çumra’nın Küçükköy sınırları içinde olan Çatalhöyük, ismini, günümüzde suları büyük oranda sulama kanallarına aktarıldığı için kurumuş akarsuyun doğusunda ve batısında iki höyükten meydana gelmesinden dolayı almıştır. Deniz seviyesinden 980 m yüksekliktedir. Hüyük kültür katmanları 21 m yüksekliktedir. Şimdiye kadar on altı kültür katmanı tespit edilmiştir.

Erken tabakalar Çarşamba Suyu’nun getirdiği alüvyonlar sebebiyle şimdiki ova seviyesinin de altında kalmaktadır.

J. Mellaart ve arkadaşları tarafından 1956 yılında keşfedilen höyüklerde J. Mellaart tarafından 1961-1965 yılları arasında I. dönem kazıları, 1993’ten itibaren de I. Hodder tarafından II. Dönem kazıları yapılmaktadır.

Doğu höyükte, Çanak-Çömleksiz (Akeramik) Neolitik (Yenitaş) Dönemden (MÖ 7400), Bizans Dönemine kadar yerleşme izleri mevcuttur. Ancak en yoğun yerleşme Neolitik Döneme (MÖ 6800) ait olduğundan bu dönemle tanınmaktadır.

Batıda bulunan höyükte ise daha yoğunlukta olan kültür Kalkolitik (Bakırtaş) Döneme (MÖ 5600-MÖ 3000) ait kültürlerle birlikte daha geç kültürler de görülmektedir.

Doğu Çatalhöyük ve Batı Çatalhöyük Neolitik olarak bilinirse de her iki höyükte farklı dönemlere ait kültürler de vardır.

Konya Ovası’nın güneyinde Toroslara yakın Çarşamba Suyu üzerindeki bu yerleşmenin çevresi, bitki ve hayvan kemiklerinden ve diğer kalıntılardan anlaşıldığı üzere, hayvanların otlamasına elverişli açık alanlı ormanlarla örtülü idi.

Konya havzasında yer alan eski plüvyal gölün çekilmesinden sonra, göl seviyesi 1006-1002 m arasında iken Çatalhöyük’te ilk yerleşmelerin olduğu sanılmaktadır.

Erol’a göre, o dönemde göl suları kuzeyde Bozdağların eteklerine ulaştığı halde, güneyde çekilen göl yerleşmeye müsait bir alan bırakmıştı. Bu durum kimi araştırmacılar tarafından da kabul edilmektedir. Bu sebeple Doğu Çatalhöyük’te ilk yerleşme bugünkü ova seviyesinde başlamış olabilir.

MÖ 8. bin yılın ortalarında Boncuklu, Çatalhöyük, Suberde, Bozkır-Balıklava, Suberde, Erbaba ve Çukurkent yerleşimlerini bağlayan Çarşamba Suyu, Suğla ve Beyşehir gölleri kıyısını takip eden önemli bir yol şebekesi vardı. Bu dönem yerleşmelerinde görülen çok sayıdaki obsidiyen aletlerin Aksaray Hasan Dağı çevresinden elde edildiği düşünülürse sözü edilen yerleşmelerin bölgeyle canlı bir bağlantısı vardı.

Bu dönem, Hasan Dağı çevresinde görülen Aşıklı, Musular, Güvercinkaya ve Niğde-Köşkhöyük gibi yerleşmelerdeki obsidiyen atölyeleri bölgeye hizmet veriyordu. Ayrıca Çarşamba çevresindeki yerleşmeler bölgenin Antalya mağaralar bölgesindeki Karain ve Beldibi gibi Geç Paleolitik-Erken Neolitik’te kullanılan obsidiyenlerin bu güzergâhtan taşındığını gösterir.

Neolitik Çağda Çarşamba Vadisi’nin üzerinde bulunan Balıklava, Suğla kıyısında bulunan Suberde, Beyşehir Gölü çevresindeki Erbaba, Kaşaklı, Yılanhöyük, Alanhöyük, Çukurkent yerleşmelerinin Göller Bölgesi yerleşmeleri ile ilişkileri ve Antalya’daki Kızılkaya kültürleri ile ilişkileri bölgede yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur.

Diğer taraftan Doğu Akdeniz’de Jericho (Eriha)’da bulunan obsidiyenlerin de bölgeden ihraç edilmesi, bölge Neolitiği ile Doğu Akdeniz arasındaki ticari ilişkiyi yansıtmaktadır. Bu obsidiyen ticareti beraberinde farklı ürünlerin ticaretini de getirmiştir. Çatalhöyük’te yetiştirilen buğday türlerinin Doğu Akdeniz ve Zagros kökenli olduğu konusunda uzmanların görüşleri bulunmaktadır. Bu alışverişler gösteriyor ki on bin yıldır Çatalhöyük ve çevresi yerleşimlerinden başlayarak, Mezopotamya ve Doğu Akdeniz’in Filistin çevresine kadar ulaşan ticari bir ağ oluşmaya başlamıştı.

Mersin-Yumuktepe’de bulunan Neolitik kültürlerle Çatalhöyük’ün ilişkileri olduğu burada yapılan kazılarla anlaşılmaktadır. Çatalhöyük güney ilişkilerinde Göksu ve Çarşamba çok önemli bir rol oynamaktaydı. Ancak Çarşamba Suyu’nun, Çatalhöyük çevresine bu ticari ilişkilerin dışında daha farklı katkıları olmuştur. Çatalhöyük’te yapılan kazılarda Çarşamba’da balıkçılık yapıldığına dair bulgular elde edilmiştir. Ayrıca Çarşamba kıyısı boyunca Toroslara çıkan Çatalhöyük insanı Bozkır çevresi maden yataklarına ulaşarak bölgedeki kurşun madenlerini keşfedip dövme madenden süs eşyaları yapabilmiştir. Bu süs eşyaları yanında bakırdan da eserlerin bulunması, bölgeden yüzlerce kilometre uzaklıkta olan Diyarbakır-Ergani çevresi insanları ile ticari ilişki içinde olabileceklerini düşündürmektedir.

Bu türden ticari ilişkilerin varlığı çanak çömlek kültürlerinde kendini göstermektedir. Nitekim Çatalhöyük çanak çömlek kültürlerinin, XIII-VIII. tabakaları arasında bulunan krem renkli açkılı çanak çömlek grubu Antalya’daki Beldibi B1 ve B2 seviyelerinde ve Belbaşı’nın en üstündeki dolgu toprağındaki çanak çömlekler arasında benzerlik görülmektedir. Diğer taraftan bu malzeme ile Çukurova ve Amuk ovaları, Doğu Anadolu Keban çevresi Neolitik ve Kalkolitik kültürleri benzerlikleri bulunmaktadır.

Konya’nın Beyşehir’deki Erbaba’daki taşçıklı çanak çömlekle Çatalhöyük VIII-VI. tabakaları çanak çömlekleri ile benzerlikleri görülürken bunların Anadolu’nun güney ve doğusundaki ovalarla ilişkisi üzerinde durulmaktadır.

U. Esin tarafından, Çatalhöyük’te bulunan çanak çömleğin Anadolu’daki diğer bölgelerle az çok benzerliği görülmektedir. Koyu yüzlü ve krem astarlı açkılı çanak çömleğin hamurlarında bazı farklılıklar görülse de Anadolu’nun en erken çanak çömlek kültürü olduğu önerilmektedir.

Çatalhöyük insanı kurşun ve bakırın yanında duvar resimlerinde kullandığı aşı boyasını Sarayönü-Lâdik ve Selçuklu-Sızma maden yataklarından (cıva) getirmiş olmalıdır. Bu duvar resimlerinde işlenen av sahnelerindeki hayvan resimleri geyik, yaban domuzu, dev sığır gibi avlanan hayvanlar büyük oranda Toroslarda avlanılmaktaydı.

Mellaart evcilleştirilmiş hayvan türleri arasında köpekle birlikte, koyun, keçi ve sığırın olduğunu söylemesine karşın, buradaki bulunan kemik analizlerine bağlı olarak Reed ve Perkins, köpeğin yanında yalnızca sığırın Çatalhöyük’te evcilleştirilmiş olduğu kanısına varmışlardır. Ancak bizim kanaatimize göre; duvar resimlerindeki kilim motifleri ve arkeolojik bulgulardan elde edilen dokuma parçaları ve dokuma ağırşakları burada gelişmiş bir dokuma kültürünü yansıtırken koyun ve keçinin evcilleştirildiğini göstermektedir. Zira buradaki kumaş parçalarının ketenden olanların yanında yünden olanlarına da rastlanmıştır.

Çatalhöyük’te bulunan dokuma parçalarına ait izler, duvar resimlerindeki kilim dokumaları koyun ve keçi gibi hayvanların sadece etinden değil, yününden ve kılından da faydalanıldığını yansıtır.

Çatalhöyük yerleşmesinde bulunan ezme ve öğütme taşları, insanlarının kendi ekmek ihtiyaçlarını karşıladıklarını göstermektedir.

Uzmanlara göre, Çatalhöyük’te bulunan nüfus on bin kişiye kadar çıkmıştır. Çatalhöyük insanı bu nüfusu burada barındırıp yaşatabilmek için doğal çevre şartlarını en iyi şekilde kullanmıştır.

Karışık bir yapıya sahip olan Çatalhöyük nüfusu hakkında kesin bir yargıya varmak zordur. Ancak antropolojik bazı bulgulardan hareketle iki ayrı ırkın olduğu düşünülmektedir: Dolikosefal Proto-Akdeniz ırkı ve oldukça uzun bir brakisefal ırk. Kadınların boyu 152-162 cm arası; erkeklerin ise 162-187 cm arasında değişkenlik gösterir. Çok az insan kırk yaşın üzerine çıkabilmiştir. Erkeklerin ortalama yaşı 34,3; kadınların yaş ortalaması 29,8’dir. (Mellaart, 1975, 99). Angel’e göre sağlıklı bir yapıya sahip olan Çatalhöyük insanının uzak bölgelere kadar uzanan ticari becerileri, yaratıcılık ve buluculuk yetenekleri bu sağlıklı yapılarına bağlıdır. Yapılan araştırmalar burada çocukların genellikle “falciparum malaria (sıtma)”dan öldüğünü ve erişkinlerin de diş sağlığı problemleri yaşadığını göstermektedir.

Yaptıkları duvar resimlerindeki patlayan bir yanar dağ, Çatalhöyük yerleşim planı, başı kesilmiş insanların akbabalar tarafından parçalanması, değişik av sahneleri, leopar kabartmaları çevre konusunda iyi bir gözlemci olduklarını düşündürür.

Burada bulunan damga mühürler, Çatalhöyük insanının ticari faaliyetleri ile ilgili başlıca delillerdir. Bu deliller onların kendilerine ait mallarının olduğunu ve daha bu dönemde özel mülkiyetin varlığını yansıtmaktadır. Henüz otuzda bir oranında kazılabilen Çatalhöyük’teki kazılar ilerledikçe yeni bilgiler gün ışığına kavuşacaktır.

Çatalhöyük kazısı (F. Şimşek)
Çatalhöyük 2009 Kazısı
Çatalhöyük 2008
Çatalhöyük buluntusu (I. Hodder)

HASAN BAHAR

BİBLİYOGRAFYA

  • Bahar, 2000, 15-31; Bahar, 2010a, 20-47; Bahar-Koçak, 2004; Cohen-Erol, 1969, 388-398; French, 1970, 139-148; Güneri, 1987, 77-107; Mellaart, 1975; Mellaart, 2003; a.mlf., 1962b, 41-65; a.mlf., 1963a, 43-104; a.mlf., 1963b, 199-236; http://www.catalhoyuk.com/; http://catal.arch.cam.ac.uk/catal/catal.htmal; Çatal News, The Newsletter of the Çatalhöyük Researh Trust, 2, April 1996.