ÇELEBİ, CELALEDDİN BÂKIR

Hz. Mevlâna’nın yirmi birinci kuşak torunu. (25.12.1926-13.04.1996)

Hz. Mevlâna’nın yirmi birinci kuşak torunu Celaleddin Bâkır Çelebi, Halep’te doğdu. Babası Mehmet Bâkır Çelebi, büyükbabası Abdülhalim Çelebi’dir*. Annesi de Halep Askerî Valisi Çerkez Mehmet Bey’in kızı İzzet Hanım’dır. Halep Mevlevihanesi’nde Türk kültürü ve Mevlevi adabı ile büyüyen Bâkır Çelebi, okul çağına gelince önce mahalle mektebine, daha sonra yörenin en iyi eğitimini veren Fransız Okuluna kaydoldu. Türk, Arap, Fransız dil, edebiyat ve kültürünü çok iyi kavrayan Çelebi’nin öğrendiği Latince, ileride pek çok dili kolay konuşmasına yardımcı oldu. 1943’te İstanbul’a gelen Çelebi, 1943-44 öğretim yılında Galatasaray Lisesi’ne devam ettiyse de o yıl babasının vefatı üzerine Halep’e geri döndü. Liseyi bitirdikten sonra Beyrut Amerikan Üniversitesinde İngilizce lisan eğitiminin yanı sıra hukuk tahsil etti. Babasının vefatı ile manevi sorumlulukları artan Çelebi Şam, Lazkiye, Trablus, Kahire ve Kıbrıs’taki şeyhlerin Halep’te yaptıkları toplantı neticesinde, “Makam Çelebiliği”ne seçildi; ancak yaşı küçük olduğu için, amcası Şemsülvahit Çelebi kendisine vekâlet etti. 1945 yılında yeni kurulan Suriye hükümeti, çelebilik makamını resmen kabul etmeme kararı alarak vakıf mallarına ve Bâkır Çelebi’nin bütün mal varlığına el koydu. Bu haksızlığı gidermek için Türk hükümetinin Suriye ile işgalci İngiliz ve Fransız yetkililer nezdinde yaptığı bütün girişimleri sonuçsuz kaldı. Suriye hükümeti, ancak Bâkır Çelebi’nin ölümünden sonra, bir sene kadar resmen makam çelebisi olarak kabul ettiği Çelebi’ye maaş bağlayarak -daha sonra kirasını isteyecekleri- bir ev tahsis etti. Çelebi, annesi ve kız kardeşi Fatma ile Mevlevihane’den ayrılıp bu eve taşındılar.

1948’de İstanbul’u ziyarete gelen Bâkır Çelebi, teyzesinin kızı Güzide Hanım’la evlendi. Bu evlilikten Esin, Faruk, Emel, Neslipir ve Gevher adında beş evlat sahibi oldu.

Suriye’de anne ailesinden kalan tapulu arazilerin bir kısmını kurtararak tarımla meşgul olan Çelebi, 1958 yılında Türklere karşı yapılacak bir hareketin duyumu ile apar topar Halep’ten ayrılarak İstanbul’a geldi. Büyük çabalar neticesinde Suriye’deki topraklarını bir Suriyeliye satarak karşılığında onun Hatay’daki topraklarını satın aldı. Çocuklarını İstanbul’da okuturken kendisi Hatay’da ziraat ve ticaretle meşgul oldu.

Bu arada vatani görevini de yerine getiren Çelebi, İstanbul’da evini sohbet toplantılarına açtı. Pek çoğu tekke terbiyesi görmüş ilim adamları, yazarlar, müzisyenler ve onları dinlemeye gelenler, kısaca Hz. Mevlâna’ya gönül veren altmış-yetmiş kişi, bir dershane gibi olan evin o yıllardaki misafiriydiler.

Çelebi, oğlu Faruk Hemdem Çelebi’nin okulunu bitirip iş hayatına atılmasıyla çiftçilik ve ticareti ona devrederek, kendini maddi hayatın gailelerinden kurtardı. Bundan sonra hayatını tamamıyla Hz. Mevlâna ve Mevlevi kültürüne adayarak o güne kadar olan bilgi birikimini bütün dünyaya dağıtmaya çalıştı. Dört kıtada Hz. Mevlâna ve Mevlevi adap ve erkânına dair konuşmalar yaptı. 1989 yılında UNESCO’nun Paris’teki toplantısına Hz. Mevlâna ve aşkı anlatmak için katıldığında önerisi üzerine yapılan oylama ile 1990 yılı UNESCO tarafından “Dünya Sevgi Yılı” ilan edildi. Pek çok lisan bilen Çelebi, gittiği bu ülkelerin çoğunda dinleyicilerine kendi dilleri ile hitap ederdi.

Türkiye’de de pek çok şehirde sivil toplum kuruluşlarının toplantılarına konuşmacı olarak davet edilen Çelebi’nin, bir de her yıl aynı dönemde davet edildiği toplantılar vardı. Konya Valiliği, İl Kültür Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi tarafından tertiplenen ve her yıl aralık ayında yapılan, Vuslat Yıldönümü Anma Törenleri, Selçuk Üniversitesince mayıs aylarında tertiplenen Hz. Mevlâna kongreleri ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği İstanbul Festivali bunlardandı.

Gittiği her yerde, bulunduğu her mecliste Hz. Mevlâna’yı, birliği, bütünlüğü, sevgiyi, aşkı anlatan Çelebi’ye bu çalışmalarından dolayı 1989 yılında Konya Selçuk Üniversitesi Senatosu’nca “şeref doktoru” unvanı verildi. Konya Valiliği İl Kültür Müdürlüğü tarafından yayımlanan Sema Kâinatın Hareketi adlı yazısı ve konferanslarının bir kısmının yer aldığı üç kitapçık ile hayatı, kızı Esin Çelebi Bayru’nun editörlüğünde Mevlâna Okyanusundan isimli kitapta toplandı.

13 Nisan 1996 akşamı, İstanbul’da vefat eden Çelebi, 16 Nisan’da İstanbul Teşvikiye Camii’nde, 17 Nisan’da Konya’da Sultan Selim Camii’nde kılınan cenaze namazlarından sonra Üçler Mezarlığı’ndaki aile mezarlığına defnedildi.

Celaleddin Bâkır Çelebi, modern görünüşlü ve modern görüşlü idi. Asrın icaplarını yerine getirir, yenilikleri takip ederdi. Türkiye’nin ilk bilgisayar kullanıcılarından olması o gün için önemli bir özellik idi.

Çelebi Celâleddin Bâkır

ESİN ÇELEBİ BAYRU

BİBLİYOGRAFYA