KARATAY MESCİDİ

Türkiye Selçuklu Dönemi eseri.

Meram Yaka yolu üzerinde, Şeker Fabrikasının karşısında, Hoca Fakih Camii ve Türbesi’nin de batısına düşen yapı; Armağan Mahallesi, Hoca Fakih Caddesi, Nu. 54 adresinde kayıtlıdır. Zaman içerisindeki dolguların da etkisiyle zemin kodundan bir buçuk metre kadar daha çukurda kaldığı için mescide altı basamaklı bir merdivenle inilmektedir. Önünde son cemaat yeri bulunan tek kubbeli Selçuklu mescitleri arasında yer almakta ve XIII. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir.

Taş ve tuğlanın birlikte kullanıldığı yaklaşık 8x12 m ölçülerindeki mescidin kuzeyindeki son cemaat yeri iki kemer gözlü olup, yanları kalınlığı 1,15-1,20 m arasında değişen taş duvarla kapatılmış, kemer aralarına da tam ortaya gelecek şekilde dikdörtgen bir kapı açılmıştır. Mescidin beden duvarlarında daha düzensiz örülmüş moloz taşlar kullanılmış, buna mukabil son cemaat yerinin ön cephesinde muntazam kesme taş malzemeye yer verilmiştir. Üstteki tuğla sıralarının ise sonraki tamirlere ait olduğu belli olmaktadır. Kapı eşiği, zeminden 10 cm kadar yükseltilmiş, 1,18 m en ve 1,92 m boyundaki dikdörtgen açıklığın etrafı üç taraftan profilli bir mermer söve ile çerçevelenmiştir. Bu çerçeveyi oluşturan gri renkli kalın sövenin (27x30 cm) yüzeyine yivli oluklu geniş silmeler açılarak hareketlendirilmiş, üst tarafa konan düz atkı kemer taşına da yan yana üçlü çizgiler hâlinde oyma-çizikleme tekniğinde zikzak desenleri işlenmiştir. Son cemaat yerinin derinliği dıştan 3,90 m, boyu 8,07 m olup, ortadan dikey atılan bir kemerle ikiye bölünmüş ve üstleri birer çapraz tonozla kapatılmıştır. Tamamen betondan yapılan ve yakın zamanın çirkin tamirlerinden olan bu uygulamanın yapının orijinal durumuyla bağdaşmadığı, hele de bir Selçuklu yapısıyla hiç uyuşmadığı belli olmaktadır. Tonoz örtüyü ikiye ayıran kemer giriş kapılarının üstüne gelmektedir. Son cemaat yerinin aslında giriş kapısının iki yanından mescidin kuzey duvarına atılan kemerlerle üç bölüme ayrılması ve üstlerinin de ayrı ayrı birer tonozla örtülmesi daha mantıklı gelmektedir. Cumhuriyet Dönemine ait fotoğraflarında son cemaat yerinin öne doğru eğimli kiremit kaplı bir çatı ile örtülü olduğu, kapısıyla sağdaki kemer açıklığının kapatıldığı, içeriye giriş çıkışın doğu duvarına açılan küçük dikdörtgen bir kapıyla sağlandığı görülmektedir.

Mescidin gelişi güzel örülmüş doğu ve batı cephelerinde bir düzensizlik göze çarpmaktadır. Her iki cephede de hemen hemen bütün mimarlık eserlerinde karşılaşılan alt kat pencerelerine yer verilmemiş, aydınlatma sadece üst tarafa açılan sivri kemerli küçük birer pencere ile sağlanmıştır. Saçağın hemen altında yer alan ve genişlikleri bir metreyi bile bulmayan bu pencerelerin kemerleri de tuğla ile kavislendirilmiştir. Buna mukabil daha düzenli görünen güney cepheye altlı üstlü ikişer pencere açılmış, ortaya da yarım silindirik bir mihrap oyulmuştur. Zeminden 0,90 m yukarıda bulunan 0,82x1,12 m ebadındaki dikdörtgen alt pencerelerin etrafı monoblok geniş taşlarla çerçevelenmiştir. Üstteki sivri kemerli pencereler kareye yakın enine dikdörtgen birer niş içinde açılmıştır. Zeminden 10 cm kadar daha içeride kalan tuğla örgülü bu nişler alt pencerelerin hemen üstünde ve pencerelerden daha geniş olup, üst tarafları testere dişi şeklinde iki tuğla sırası ile dekore edilmiştir. Gerek nişlerde ve gerekse pencere kemerlerinde dikdörtgen formlu klasik ebatlı tuğla kullanılmıştır.

Mescidin kapısı son cemaat yeri girişinin hemen karşısında olup, üç metrelik bir koridoru müteakiben buraya ulaşılmaktadır. Dikdörtgen formlu bu girişin etrafı da diğer kapıda olduğu gibi yekpare taşlarla çerçevelenmiştir. Zeminden 15 cm yükseltilmiş bir eşik üstüne oturan çerçeve taşları, dıştan düz bir silmeden sonra içeriye doğru içbükey olarak kavislenerek, yer yer köşeli profillerle hareketlendirilmiştir. Kapının üstündeki tuğla kemer yine tuğladan enine dikdörtgen bir niş içinde verilmiştir. İki kademeli örülen kemerin dıştaki kademesi hafif çıkıntılı ve dardır. Köşelikteki dolguda tuğlalar dikey sıralarla zikzak deseni meydana getirirken, kemeri yanlardan sınırlayan daha taşıntılı tuğlalar yatay sıralanmışlardır. Mescidin kubbesi kurşun ile kaplanmıştır. Normal bir kubbe ölçüsünden daha yüksek tutulan bu kubbe içten ve dıştan tamamen tuğla ile örülmüştür. Tuğlaların çapraz dizilmesi ile balıksırtı şeklinde tabandan tepeye doğru daralan halkaları andıran bir dekorasyona sahip olduğu önceki resimlerinde izlenmekte, dıştaki dekorasyon kubbenin iç tarafında da aynen tekrarlanmaktadır.

Doğrudan duvarlara oturan kubbeye geçiş “Türk üçgeni” olarak da bilinen prizmatik elemanlarla sağlanmıştır. Kubbe eteğinin altında ters düz sıralar teşkil ederek duvar yüzeyini dolduran bu elemanlar sonraki dönemlerde daha da önem kazanacaktır. Oktay Aslanapa bu önemi: “Alâeddin Camii kubbe geçişinde ilk defa görülen prizmatik üçgenler Selçuklu mescitlerinde de kubbelerin geçiş bölgesi olarak devam etmiş, Konya’nın dışında Şeker Fabrikası yanında XIII. yüzyıl ortalarından kalan Karatay Mescidi kubbesinde karakteristik bir gelişme göstermiştir. Karatay Mescidi aynı zamanda çok büyük bir son cemaat yeri ile dikkat çekmektedir.” sözleriyle vurgulamaktadır.

Karatay Mescidi, Alâeddin Camii’nden başlayarak devam edecek olan prizmatik üçgen geçiş elemanlarının karakteristik gelişimini göstermesi ve sonrakilere örnek teşkil etmesi açısından ayrı bir önemi haizdir. Uğur-Koman: “Kubbenin ortasında yuvarlak şekilde çini parçaları görülmektedir. Bu parçalara bakarak vaktiyle bütün kubbenin mavi ve siyah renkli mozaiklerle kaplı olduğu söylenebilir. Ortadaki çininin delik olması da orada ucuna kandil asılı bir zincirin indiğine delalet eder” diyerek çini süslemelerine parmak basarlar ve mescidin Emir Celaleddin Karatay’ın ortanca kardeşi Emir Kemaleddin Rumtaş’a ait olduğunu 646/1248 tarihli vakfiyesine dayandırarak ileri sürüp, yapıdan da Emir Kemaleddin Mescidi diye bahsederler. Konyalı: “Kubbenin kandil yerini siyah ve yeşil çiniler süslüyordu. Son senelerde kubbeye paratoner yerleştirilirken bu çiniler bozulmuştur. Mescidin mihrabındaki kıymetli çiniler daha evvelden sökülerek aşırılmıştır. Son cemaat yerinin üstündeki iki kubbe bakımsızlıktan 25 yıl önce (1919 yıllarında) çökmüştür. Ankara kuyud-ı kadime arşivinde H 992 Karaman Vilayeti Defteri’nde Mustafa Bey vakfiyesini görmüş.” diyerek, mescidin yaklaşık altmış yıl önceki hâlini tasvir eder.

Karatay Mescidi son yıllarda Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore ettirilmiştir.

Karatay Mescidi

YAŞAR ERDEMİR

BİBLİYOGRAFYA

  • Uğur-Koman, 1940, 64, 75-77; Katoğlu, 1967; Özakın, 1998; Aslanapa, 1991, 59; Güler, 1968; Konyalı, Konya Tarihi, 1964, 433-434; Önder, 1971, 43; Atçeken, 1998, 35-37.