KARATAY, NAMDAR RAHMİ

Felsefeci, hiciv şairi, yazar. (12 Teşrinisani 1312/24.11.1896-26.08.1953)

Babasının görev yaptığı sırada Kütahya’da doğdu. Asıl adı Mehmet Namdar olan Namdar Rahmi, Konya’nın tanınmış ailelerinden Abdülfettahlar ile Karataylar’a mensuptur. Babası evkaf müdürlerinden Konyalı Abdülfettahoğullarından Rahmi Bey, Şeyh Vefa’nın soyundandır. Bu sebeple, Konya’nın Meram-Köyceğiz Mahallesi’nde Şeyh Vefa için Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından hankâh olarak yapılıp sonra camiye çevrilen binanın mütevellilerinden biri Namdar Rahmi diğeri mülkiye kaymakamlarından olan kardeşi Rahmi Efendi’dir.

İptidai ve rüştiyeyi Kütahya’da okuduktan sonra ailesinin Konya’ya taşınması üzerine Konya İdadisine kaydoldu. İdadide okuduğu yıllar, fikrî tekâmül, okuma ve kendini yetiştirme yönlerinden üzerinde çok etkili oldu. Hayatında önemli bir yeri olan Naci Fikret (Baştak*) ile idadide tanıştı. 1910-11 ders yılında Naci Fikret’in sınıfının çıkardığı Ufk-ı Âtî adlı edebî dergideki “N. Fikret” imzalı yazı ve şiirler onu derinden etkiledi.

1912 yılında idadiyi bitirir bitirmez hocası Hayrettin Bey’in müdürlüğünü yaptığı Özel Ümit İdadisinde öğretmenliğe başladı. Babasının ısrarıyla öğretmenliğin yanı sıra Konya Hukuk Mektebine de devam etti. Bu arada Babalık’ta* da yazıları yayımlanıyordu. Yazılarını beğenen Isparta Mutasarrıfı Şevket Bey’in teklifini kabul ederek 1915 Eylülünde Afyon İdadisi tarih-coğrafya öğretmenliğine başladı. I. Dünya Savaşı’nın sürdüğü bu yıllarda askerlik için İstanbul’a gönderilirse de bünyesinin zayıflığı sebebiyle silahsıza ayrıldığından tekrar vazifesine döndü. Kardeşi Saadettin, ziraat tahsili için Macaristan’a gidince, babası ile henüz küçük yaşta olan kız kardeşi Konya’da himayeye muhtaç kaldığı için Konya’ya döndü ve Numune Mektebinde vekâleten Fransızca dersleri vermeye başladı. Fakat pek az bir süre sonra bu okul kapanınca İttihat Terakki Mektebine müdür oldu. Bu okul l Eylül 1917’de lağvedilince Namdar Rahmi, İsmail Zühtü ve Mümtaz Bahri (Koru*) ile anlaşıp İttihat Terakki Mektebini “Anadolu İntibah Mektepleri” adıyla yeniden kurdular. Bu sıralarda yazı ve şiirleriyle Konya Valisi Muammer Bey’in dikkatini çeken Namdar, 1918 sonbaharında birkaç arkadaşıyla birlikte Budapeşte ve Viyana okullarında incelemeler yapmak üzere Vilâyet tarafından Avrupa’ya gönderildi. Avrupa dönüşü bolca getirdiği kitapların da etkisiyle felsefeyle ilgilenmeye başladı.

Namdar, bu sıralar ilki 1920, ikincisi de 1922’de olmak üzere iki defa Maarif Vekâleti Orta Tedrisat Mümeyyizliği de yaptı. Ayrıca 1920-1922 seneleri arasında Konya Sultanisinde edebiyat ve felsefe dersleri okuttu.

1925 yılında hükümet tarafından Sorbon Üniversitesine, ruhiyat, fen ve terbiye tahsili için gönderildi. Üç yıl sonra memlekete döndüğünde Konya Lisesi felsefe öğretmenliğine atandı (1928). Konya’da öğretmenliğin yanı sıra bütün enerjisini felsefi çalışmalara verip, Enerjetizm akımını, değişik sahalarda ortaya koymaya ve yaymaya çabaladı. Bu esnada yanına verilen Şekuri isimli stajyer bir öğretmen, çıkardığı Balarası* adlı dergiye müstehcen resim koyduğundan dergi toplatılarak, bu dergide yazısı bulunan Namdar Rahmi, Şekuri ile birlikte görevden uzaklaştırıldı. Uzun girişimler sonucu vekâleten atandığı Yüksek Öğretim Şube Müdürlüğü göreviyle memuriyete; çok geçmeden de ısrarlarının kabul görmesiyle öğretmenliğe geri döndü. Önce Afyon’a, ardından 1929 yılı sonlarında, Bursa Lisesi felsefe öğretmenliğine nakledildi.

1932 yılında Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan I. Dil Kurultayı’na katıldı. 1939 yılında Bursa’da Öğretmen Süeda Hanım’la evlendi. Bu evliliğinden Ali Başak adlı bir oğlu ile Yeşim adında bir kızı oldu. 1942’de Gazi Terbiye Enstitüsüne tayin edildi. Ankara’nın havası sağlığını bozduğundan 1947’de İstanbul Çapa Kız Enstitüsüne atandı.

1948 Kasımında sol tarafına felç geldi. Tedavi görüp evine döndüğü sırada ikinci bir inme üzerine iki yıl raporlu kaldı. Sonra Fatih’teki Millet Kütüphanesi’ne hafif hizmete verildi. 1952 başlarında emekliye ayrılıp Harem İskelesi’ndeki evine çekildi. 1953 Haziranında ailesiyle birlikte yerleşmek için gittikleri İzmir’de 26 Ağustos 1953 günü sabahı 57 yaşında iken vefat etti.

İlk yazı ve şiirleri liseli yıllarında Şahâp dergisinde çıkan Namdar Rahmi sonradan Ocak*, Nur (Afyon), Babalık, Terbiye Postası, Selçuk*, Yeni Fikir*, Millî Mecmua gibi dergi ve gazetelere de yazmış; kendisi de dergiler çıkarmıştır. 1 Şubat 1929 tarihinde Refik Fikret’le birlikte çıkardığı Kervan adlı dergi bunlardandır. On beş günde bir yayımlanan bu dergiyi ancak altı sayı çıkarabilmişlerdir.

Namdar Rahmi’nin yayımlanan eserleri şunlardır:

Felsefi Meslekler Vokabüleri (Afyon 1932): Türkiye’de Latin harfleriyle yazılan ilk felsefe sözlüğüdür.

Namık Kemal ve İdealizmi (Bursa 1941)

Yazma Dersleri (İstanbul 1945)

Paris Mektupları (İstanbul 1952): 1925-1928 yılları arasında Sorbonne Üniversitesinde okurken Babalık gazetesine gönderdiği mektuplardan oluşmuştur. Namdar Rahmi bu eserinde Batı kültürü ile Fransız irfan ocaklarını ele alır.

Kitaplarımın Hikâyesi (İstanbul 1952)

Geçti Bor’un Pazarı (Ankara 1954): Hicivlerini topladığı bu kitabı, ölümünden sonra kardeşi, dostları ve öğrencileri tarafından yayıma hazırlanmıştır. Oldukça eksik olan kitabın, Namdar Rahmi tarafından hazırlanan ön sözü bile onun hastalığı yüzünden ihmal edilmiş, basılmamıştır.

 

 

[Ergun]-[Uğur], 1926, 126; 2002, 151; Usman, 1980; Arabacı, 1990, 112-134; Halıcı, 2007, 7-27; Bildirici, 2006, 11; Işık, 2008, 165; Ülkülü, 2010, 213-216.

 

 

 

GEÇTİ BOR’UN PAZARI…

 

Başta kavak yelleri estiği günler hani?

Beklediğin nişanlar, şerefler, ünler hani?

Aradığın sevgili, şanlı düğünler hani?

Selvi gibi ümitler döndü birer iğdeye,

Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.

 

Sende cevher var imiş bunu herkes ne bilsin.

Kimler böyle züğürdün huzurunda eğilsin?

Şöyle bir dairede müdür bile değilsin.

Ne çıkar öğrenmişsin mesahayı pi diye,

Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.

 

Bilmem ki ne olmaktı senin gayen, maksadın?

Fare gibi kitapların arasında yaşadın,

Ne dans ettin eğlendin, ne sevdin kız kadın,

Kim dedi hey serseri gençliğine kıy diye?

Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.

 

Gönül ne çalgı ister, ne eğlence, ne de dans,

Ne güzel kadınların önlerinde reverans,

Kapandıkça kapandı bunca yıldır kahpe şans.

İhtiyarlık gölgesi perde çekti dideye,

Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.

 

Fırsatı iyi kolla, sakın olma dangalak,

Keyfine bak dünyada gülerek, oynayarak.

Sende iç şampanyalar, viskiler bardak bardak,

Dokunuyor üç kadeh şimdi bizim mideye,

Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.

 

Hasan’ın böreğine vaktinde yetişmeli,

Hiç durmadan gövdeye atıştırıp şişmeli.

Yanıp da kavrulmadan mükemmelen pişmeli,

Yoksa seni almazlar hiç bir yere çiy diye,

Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.

Namdar Rahmi Karatay

ALİ IŞIK

BİBLİYOGRAFYA

  • [Ergun]-[Uğur], 1926, 126; 2002, 151; Usman, 1980; Arabacı, 1990, 112-134; Halıcı, 2007, 7-27; Bildirici, 2006, 11; Işık, 2008, 165; Ülkülü, 2010, 213-216.