KEYKAVUS II

(ö. 677/1278-79) Türkiye Selçuklu sultanı. (Saltanatı: 1246-1249 [müstakil], 1249-1262 [müşterek])

Muhtemelen 633’te (1235) doğdu. II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in büyük oğludur. Annesi Berduliye Hatun bir Rum papazının kızıdır. II. Gıyaseddin Keyhüsrev, üç oğlundan annesi Gürcü prensesi olan en küçüğünü Alâeddin Keykubat’ı veliaht ilan etmişti. Ancak devlet adamları siyasi geleneğe uyarak II. Gıyaseddin’in ölümü esnasında Borgulu (Uluborlu) meliki bulunan İzzeddin Keykavus’u Akşehir’in Altuntaş köyünde sultan ilan ettiler (643/1246). Tahtın iki yanındaki kürsülere de kardeşleri IV. Kılıçarslan ile Alâeddin Keykubat’ı oturttular. Daha sonra Keykavus Konya’da tekrar tahta çıkarılarak hükümdarlığı ilan edildi. Bu sırada Moğol elçileri gelip aldıkları emir üzerine Güyük Han’ın İlhanlı tahtına cülusu için toplanacak büyük kurultayda Selçuklu sultanının hazır bulunmasını istediler. Sultanın yerine kardeşi IV. Kılıçarslan’ın gönderilmesine karar verildi.

İran kökenli Vezir Şemseddin İsfahani, yeni hükümdar zamanında da geniş yetkilerle makamında kalmak isteyince bazı beyler kendisine tepki gösterdi. Daha önce nüfuzunu arttırmak için Keykavus’un annesiyle evlenen Şemseddin İsfahani’nin bu hareketi hanedana karşı saygısızlık sayılarak hoş karşılanmamış, Beylerbeyi Şerefeddin Mahmut bundan dolayı isyan etmişti (644/1247). Buna rağmen vezir iki yıl devleti bir hükümdar gibi yönetmeye devam etti.

Türk Ahmet adıyla tanınan birinin 647’de (1249) uç yörelerinde devlete karşı başlattığı büyük isyan zorlukla bastırılabildi. Bu sırada IV. Kılıçarslan’ın Moğolistan’dan Güyük Han’ın verdiği bir yarlıkla döndüğü haberi geldi. Yarlıkta İzzeddin Keykavus ile Vezir Şemseddin İsfahani’nin azledildiği, sultanlığa Rükneddin Kılıçarslan’ın, vezirliğe de atabegi Bahaeddin Tercüman’ın tayin edildiği bildiriliyordu. Sivas’ta sultanlığını ilan eden Kılıçarslan’ı Erzincan, Diyarbekir, Malatya, Harput ve Kayseri şehirleri de tanıdı. Keykavus’u yanına alıp Akdeniz kıyısında bir kaleye saklanmak isteyen Şemseddin İsfahani yakalanıp öldürüldü (Zilhicce 646/Mart 1249).

Emir Celaleddin Karatay, buhranı önlemek için Rükneddin Kılıçarslan ile Alâeddin Keykubat’ı ağabeyleri İzzeddin Keykavus ile birlikte sultan ilan etmek istiyordu. Bu maksatla Konya-Aksaray arasındaki Kılıçarslan Kervansarayı’nda buluşulması kararlaştırıldı. Ancak Kılıçarslan’ın kumandanları bu sırada savaş çıkardılar. Kılıçarslan esir alındı, veziri Cemaleddin Huteni öldürüldü (1 Rebiyülevvel 647/14 Haziran 1249). Bununla birlikte Celaleddin Karatay üç kardeşi sultanlık tahtına çıkarmayı başardı. Üçü adına hutbe okunup para kestirildi ve kitabeler yazıldı. Böylece Celaleddin Karatay’ın gayretleriyle Selçuklu Devleti’nin birliği sağlandı.

Bu dönemde Moğollar, Selçuklu idarecilerinin kendilerinden korktuklarını anladıkları için onlardan en geniş ölçüde faydalanma yoluna gittiler. Selçuklulardan aldığı vergi ve hediyeleri arttırmak isteyen Batu Han’a Tuğrai Mahmut başkanlığında bir elçi heyeti gönderildi. Elçiler Batu Han’a ve devlet erkânına değerli armağanlar götürerek kendilerinin yüksek mevkilere tayinlerini sağladılar.

Batu Han’dan sultana hükümdarlık alâmeti olarak hilat, ok ve yay getiren heyet döndükten kısa bir süre sonra mevki mücadeleleri başladı. Bu esnada Moğol elçileri gelerek İzzeddin Keykavus’un, Mönke’nin kağanlık tahtına çıkışı dolayısıyla yapılacak törende hazır bulunmasının gerektiğini bildirdiler. Sultan Moğolistan’a gitmeye ikna edildi. İzzeddin Keykavus Sivas’a vardıktan birkaç gün sonra Celaleddin Karatay’ın öldüğünü haber alarak Kayseri’ye döndü (652/1254) ve mazeret beyan edip yerine küçük kardeşi Alâeddin Keykubat’ı gönderdi. II. Alâeddin Keykubat Erzurum’da ağabeyleri tarafından Lala Muslih vasıtasıyla katlettirildi.

II. İzzeddin Keykavus, Celaleddin Karatay’ın ölümünden sonra Konya’da alışmış olduğu sefahat hayatını devam ettirdi. Bu durumdan rahatsız olan Orta Anadolu’nun doğu kesimindeki bazı subaşılar birleşip Kılıçarslan’ı Kayseri’de sultan ilan ettiler ve adına para bastırdılar (652/1254). İzzeddin Keykavus iç savaş çıkmasını önlemek için Kılıçarslan ile uzlaşma yolları aradı. Devrin büyük âlimlerinden Sadreddin Konevi ile Şeyh Hümameddin’i kendisine gönderip Sivas, Harput, Amid ve Malatya vilayetlerine tasarruf etmesini ve muhalefete son vermesini istedi. Kılıçarslan da Kayseri Kadısı Celaleddin Habip’i ona yollayarak Kayseri ile Kırşehir’in de kendisine bırakılmasını teklif etti. Bu teklif Keykavus tarafından kabul edilmedi. Keykavus ve Kılıçarslan’ın orduları Kayseri yakınlarında Ahmedhisarı’nda karşılaştı. Kılıçarslan bu defa da yenildi ve Develi’ye kaçtı. Oradan Ermeni kralına sığınmak için Sis’e giderken yakalanıp İzzeddin Keykavus’un huzuruna getirildi. Sultan kardeşine iyi davrandı ve Amasya’ya gidip orada oturmasına izin verdi, ardından da yeni bir hadise çıkmaması için batıdaki Borgulu Kalesi’ne gönderdi.

Maraş ve Malatya’nın ormanlık alanına yerleşmiş bir Türkmen taifesi olan Ağaçeriler, devletin başka işlerle meşgul olmasını fırsat bilerek Suriye’ye giden önemli yolları kesmekte ve kervanları soymakta idiler. Selçuklu ordusu Ağaçeriler üzerine hareket edeceği sırada Baycu’nun Selçuklu topraklarına girdiği haber alındı. Bunun üzerine Elbistan’a gönderilmiş olan kuvvetler geri çağrıldı. Antalya’da bulunan Sultan Keykavus’a Baycu’nun gelmekte olduğu bildirildi ve Konya’ya dönmesi rica edildi. Devlet adamlarından bazıları Baycu’nun ordusu için kışlak ve yaylak tayin edilmesi ve yiyecek verilmesi görüşünü ileri sürdüler. Bazıları da Baycu’ya güvenilemeyeceğini, esasen onun Hülagu katında itibarı olmadığı için Anadolu’ya geldiğini söyleyerek savaşılması gerektiğini belirttiler. Aksaray’a bir konak mesafedeki Sultanhanı yakınlarında cereyan eden savaşta Selçuklu ordusu yenildi (23 Ramazan 654/14 Ekim 1256). İbn Bibi, İzzeddin Keykavus’un ordusunun gücüne güvenerek Moğol tahakkümüne son verilebileceği ümidini taşıdığını, sultanı bu görüşe çevresindeki tecrübesiz ve liyakatsiz gençlerin sevk ettiğini söyler.

Konya’da bulunan sultan yenilgiyi haber alınca hazineyi, değerli eşyaları ve ailesini alarak Antalya’ya gitti. Baycu bir müddet onu takip ettiyse de yetişemedi. Antalya’da kendisini güven içinde görmeyip Ladik’e (Denizli) geçen sultana Bisutay, Baycu’nun Konya’ya dönerek tahtına oturmasını beklediği şeklinde haber gönderdi. Sultan da Bisutay’a armağanlar yollayıp hazırlıklarını bitirince geleceğini bildirdi. Ancak Konya’ya gitmeyip Bizans topraklarına kaçtı. Bunun üzerine Borgulu’da bulunan Kılıçarslan Konya’ya getirilerek tahta çıkarıldı (16 Safer 655/4 Mart 1257). Kısa bir süre sonra Baycu’nun Anadolu’dan ayrılması üzerine Denizli yöresinin terki karşılığında İznik imparatorundan aldığı bir miktar askerî yardımla dönen İzzeddin Keykavus Konya’da tekrar tahta oturdu (14 Rebiyülahir 655/1 Mayıs 1257). Kılıçarslan, ağabeyinin Konya’ya dönmekte olduğunu haber alınca taraftarlarıyla birlikte önce Kayseri’ye, ardından Muinüddin Süleyman Pervane ile beraber Tokat’a gitti. II. İzzeddin Keykavus ünlü kumandanlarının yardımıyla Malatya, Sivas, Tokat ve Amasya’yı da hâkimiyeti altına alınca Kılıçarslan Erzincan’a çekilmek zorunda kaldı (656/1258).

Sultanın en küçük kardeşi II. Alâeddin Keykubat Erzurum’da ölünce yoluna devam eden elçilik heyeti Moğolistan’dan Mengü Han’ın bir yarlığı ile geri döndü (657/1259). Buna göre Selçuklu ülkesi iki kardeş arasında bölünecek ve Kızılırmak’ın doğusunda kalan yerler Kılıçarslan’a ait olacaktı. Keykavus buna boyun eğdi ve Tuğrai Mahmut’un vezirliğine razı oldu. Daha sonra iki sultan hediyelerle Tebriz’de Hülagu’yu ziyaret ettiler. Keykavus ve Kılıçarslan, İlhanlı hükümdarının Suriye seferine katıldıktan sonra onun izniyle ülkelerine döndüler. Her ikisinin İlhanlı hazinesine vereceği tabilik vergisi 200.000 altın olarak tespit edilmişti. Bu vergi Selçuklu Devleti için çok ağır bir yüktü. Anadolu’daki Moğol noyanlarıyla askerlerinin masrafları da devlet tarafından karşılanacaktı. Bunlar için ilhanın hazinesinden ödünç olarak çok para alınmıştı.

Böylece Anadolu’da Moğol hâkimiyetinin istila, Selçuklu tarihinin de zor devri başlamış oluyordu. Kılıçarslan’ın veziri Muinüddin Pervane, Kılıçarslan’ın yetersizliğinden faydalanarak devleti istediği şekilde idare ediyordu. Moğolların yardımıyla İzzeddin Keykavus’u tasfiye etmeyi planlayan Muinüddin Pervane, Tebriz’den ilhanın hazinesinden ödünç alınan paranın tahsili için gelen elçilere İzzeddin Keykavus’un Antalya’da oturmaya başlamasının isyan çıkarmakla ilgili olduğunu söyledi ve tahsilata batıdan başlamaları gerektiğine onları inandırdı. Keykavus da kendisine gelen elçileri önce kardeşinden almaları gerektiğini söyleyerek geri çevirdi. Keykavus’un elçilere karşı bu muamelesi İlhanlıların devlet merkezi olan Tebriz’de aleyhinde bir hava yarattı. Keykavus, muhtemelen veziri Fahreddin Ali’nin tesiriyle Antalya’dan Konya’ya gelerek Hülagu’ya gitmek üzere hazırlanmaya başladı. Ancak bu esnada Alıncak Noyan’ın kalabalık bir askerle Aksaray’a geldiği ve yanında Kılıçarslan ile veziri Muinüddin Pervane’nin bulunduğu haber alınınca Keykavus vezirini Aksaray’a gönderdi. İzzeddin Keykavus’un tahtı kaybettiğini düşünen Fahreddin Ali, Muinüddin Pervane ile anlaşmış ve onların safına geçmişti. Sultan bunun üzerine Antalya’dan Memluk Sultanı Baybars’a haber gönderip yardım istedi. Fakat bu da mümkün olmayınca düşmanın eline düşeceğinden korkarak ailesi, dayıları, bazı emirler ve yakın adamlarıyla bir gemiye binip İstanbul’a gitti (660/1262). İmparator VIII. Mikhail Palaiologos, Keykavus’u samimi bir şekilde karşıladı. Ali Bahadır adlı sadık kumandanı ve binlerce Türkmen Dobruca’da yerleştirildi. Bu Türkmenler arasında Sarı Saltuk da vardı. Bizans imparatoru daha sonra İlhanlılardan korkup Keykavus ile oğulları Mesut, Geyumers ve diğerlerini Meriç Irmağı’nın ağzındaki Enos (Enez) Kalesi’ne hapsetti. İstanbul’da alıkonulan küçük bir oğlu Hristiyan yapıldı ve kendisine Melik Konstantin adı verildi. Keykavus’un emirleri ve adamları Ayasofya’ya götürülerek Hristiyan olmaya mecbur tutuldular. Hristiyan olmayı kabul etmeyenler öldürüldü.

Cuci ulusunun İslamiyet’i kabul etmiş hükümdarı Berke (Bereke) Han Müslümanlara karşı tutumundan, bilhassa Bağdat’ı zapt edip halifeyi ve Müslümanları öldürmesinden ve bazı sınır vilayetleri üzerinde anlaşmazlık çıkmasından dolayı Hülagu’ya düşman olmuş, ona karşı Memluk Hükümdarı Baybars ile bir ittifak cephesi oluşturmuştu. Berke Han bir ordu göndererek Keykavus ve oğullarını kurtarıp yanına getirtti. Kendisine çok yakınlık gösterdi, para ve mal verdi, onu evlendirdi. Dedesinin fethettiği Kırım sahillerindeki Suğdak ile Solhad şehirlerini dirlik olarak ona tahsis etti. Keykavus 677 (1278-79) yılında Kırım’da vefat etti. Oğullarından Mesut (II. Mesut) babasının ölümünden iki üç yıl sonra Anadolu’ya geçip Selçuklu hükümdarı oldu. XIV. yüzyılın başlarına ait bir Ceneviz belgesinde Kefe’de ona ait bir sarayın varlığından söz edilmektedir.

Türkmenlere dayanarak Moğolları Anadolu’dan çıkarmak için mücadele eden Sultan İzzeddin Keykavus kuvvetli bir şahsiyet değildi. Savaş meydanında bulunmaktan hoşlanmadığı gibi meseleleri siyası olarak halletmeyi de bilmiyordu. Nitekim hükümdarlığını hissî bir davranışı sonucu kaybetmiştir.

(DİA)

BİBLİYOGRAFYA

  • Sümer, 2002b, 355-357.