KONYA AĞZI

Konya’ya özgü konuşma dili.

Konya ağzının Türkiye Türkçesi ağızları içinde önemli bir yeri vardır. Eğer benzer ağızlardan bazılarını illerin adlarıyla anmamız gerekirse bu ağıza Konya ağzı, Konyalıca veya halkın söyleyişiyle Gonyalıca adını vermemiz gerekecektir. Konya ağzı, üzerinde en çok çalışma yapılan ağızların başında gelmektedir. Ayrıca ortak ağız çalışmaları sırasında bu adın mutlaka anıldığı görülmektedir. Konya ağzı üzerine çalışan başlıca yabancı araştırmacılar şunlardır:

V. A. Maksimov (1866), W. Radloff (1889), I. Kunos, Friedrich Giese (1967), Frigyes Vincze (1909), V. A. Gordlevski (1916), T. Kowalski (1937), Martti Räsänen (1942).

Bizim araşırmacılarımız da bu konuya biraz gecikmeli de olsa eğilmişlerdir.

A. N. [Katırcıoğlu]-A. N. [Atalay] (1918), S. N. [Ergun]-M. F. [Uğur] (1926), V. S. Uyar (1938), A. Caferoğlu (1941), C. Kişmir (1961), A. S. Odabaşı (1996), S. Sakaoğlu (1989), A. C. Kendi (1992), A. Özkafa (1993), M. Gültekin (1993), A. Ayva (2003), A. Kuş (2008).

Konya ağzının ağızlarımız arasındaki yerini belirleme çalışmaları XIX. yüzyılın sonlarından itibaren başlamaktadır. Bu konuda Leyla Karahan’ın çalışması, alanında ilk çalışma olması açısından önemlidir. I. Kúnos, 1896’da Türkiye Türkçesi ağızlarını yedi gruba ayırırken Konya ağzını “Güneydoğu Anadolu’da Mersin”le Konya Arasında “Karamanlıca” olarak V. grupta gösterir. Ancak bu sınıflama hiçbir bilimsel temele dayanmayan muhayyel bir sınıflamadır.

A. Caferoğlu 1946 yılında yaptığı ve dokuz gruba ayırdığı bir sınıflamanın sekizincisini “Konya ağız bölgesi” olarak adlandırır. Onun on beş yıl sonraki başka bir sınıflamasında grupların sayısı azaltıldığı, il adlarının yerini ağırlıklı olarak bölge adlarının aldığı görülmektedir. Konya ağzı, “Orta Anadolu Ağızları (Afyon’dan Elazığ ve Erzurum’a kadar)” arasında, adı anılmadan gösterilmiştir (Karahan, 1996, IX-XI).

Bu alandaki son bir çalışma Leyla Karahan’a aittir. O, Türkiye Türkçesi ağızlarını üç Ana Ağız Grubuna ayırmıştır: Doğu Grubu Ağızları, Kuzeydoğu Grubu Ağızları ve Batı Grubu Ağızları (Karahan, 1996, 1-3).

Sonuncu ana ağız grubu dokuz gruba ayrılmış, bunların da sonuncusu şu şekilde belirlenmiştir: Konya (Merkez ilçenin bazı yöreleri ve Ereğli hariç), İçel (Tarsus hariç) ağızları. Çalışmanın, Konya’nın üç merkez ilçeye ayrılmadan önce yapıldığı unutulmamalıdır. Ayrıca ilk yedi grup arasında, sayıları üç ve dört olan ikinci derecede ağızlara ayrılırken son ikisinde böyle bir ayırıma gidilmemiştir (Karahan, 1996, 178). Dokuzuncu grubun özellikleri şöyledir:

1. Ünlü uyumları bu ağızlarda kuvvetlidir.

2. Damak ünsüzleri yanında meydana gelen “ö>ó, ü>ú” değişmelerine çok az rastlanır. “ğ” ünsüzü de ince ünlüleri kalınlaştırmaz.

3. “çamur, yağmur” gibi kelimelerdeki yuvarlak ünlüler, bu ağızlarda düzdür (çamır, yağmır).

4. “k” ünsüzü ince ünlülerin yanında boğumlanma noktasını orta damağa çeker (ekmeķ)

5. “g” [dip damak ünsüzü], ḫ, ñ ünsüzleri bu ağızlarda duyulan seslerdir (gız, yoḫ, deñiz).

6. “g” ünsüzü iki ünlü arasında sızıcılaşıp eriyerek hece kaynaşmasına sebep olur (bȫn [bugün]).

7. Teklik II. şahıs iyelik ekinde, ilgi hâli ekinden sonra “ñ>y” değişmesi görülür (babayıñ).

8. Zamir kökenli I. şahıs ve bildirme ekleri “-ın/-in, -ız/-iz”dir (gelirin, geliriz).

9. “-yorur/-yörür/-yoru/-yor/-yo” şimdiki zaman ekleri kullanılır (geliyoru).

10. Teklik I. şahıs emir eki “-ayın/-eyin”dir (geleyin).

11. “-ınca/-ince”zarf-fiil ekinde ünlü daralması olmuştur (gelinci).

L. Karahan’ın, Konya ağzını da içine alacak şekilde sınıflandırıp örnekleriyle ortaya koyduğu maddelerle ilgili olarak bazı açıklamalar yapmak ve örnekler vermek gerekecektir. Sayıları fazla olmayan örneklerin ele alınması, Konya ağzının az bilinen bazı yönlerini de ortaya koyacaktır. Bazı adlar: Löymen-Numan, İbram-İbrahim, Nöri-Nuri, Alattin-Alâeddin, Üssün-Hüseyin, Ayış-Ayşe, Zübüde-Zübeyde, Hatıç-Hatice.

Hinci, himcik, himci-şimdi, kiyat-kâğıt, dahan-tahin, ıccak-sıcak, eleğimsağma-alaimisema, bökerem-bu kere, bökez-bu kez.

Konya ağzının ses bilgisi çok ilgi çekici şekiller göstermektedir. Konu ile ilgilenen araştırıcı Ali Işık ses olaylarını çeşitli başlıklar altında ele almış ve değerlendirmiştir. Işık, önce “kadim” diye adlandırdığı Eski Türkçenin Konya ağzında hâlâ yaşayan örneklerine eğilmiş, sonra da ses olaylarını; benzeşmeler, değişmeler, düşmeler, türemeler ve göçüşmeler olmak üzere beş başlık altında ele almıştır (Işık, 2006, 148-150).

Unutulan kelimelerin sayısı ise gün geçtikçe artmaktadır. Dedelerin/ninelerin bildiği kelimeleri babaanneler/anneanneler, babaların/annelerin bildiği kelimeleri de oğullar/kızlar bilmemektedir.

1918’de yayımlanıp da bugün unutulanlar: Alama-büyük taş, aşma-süt vb. taşımaya mahsus kap, eşme-koyunların dinlenme yeri, önge-okkanın sekizde biri, örüm-koyunların gece yayılması. V. S. Uyar’ın (1998) derlediklerinden seçmeler: abaka-amca, ehniyan-obur, ekdi-alışkan, öğür, tufeyli (Günümüzde her şeyi bildiğini sanan anlamında kullanılmaktadır.), fanfan-hım hım, gıligıli-gelişmemiş, küçük meyve ağacı, geçe-yön, vb.

Bu özellikleri, ilin tamamında bulmamız pek kolay olmayacaktır. İlin güney ilçeleri ile kuzey ve kuzeydoğu ilçeleri arasındaki mesafe ağız özelliklerini az da olsa değiştirmiştir. -yorur eki, ilin özellikle güney ilçelerinde hâlen yaşamakta, il merkezine veya yakın ilçelere göçenlerin ağızlarında da görülmektedir.

1918’den başlayarak Konyalı araştırıcıların yaptıkları derlemeler bize bir gerçeği unutturamamıştır. Konya ağzı, araya giren yılların, okur-yazar oranının artması, kırsal kesimlerin şehirlere göç gibi sebeplerle kelimelerde unutulma söz konusu olmaktadır. Katırcıoğlu-Atalay ikilisinin derlediği kelimelerin önemli bir bölümü unutulmuş ve kullanımdan düşmüştür. Elbette bu kelimelerin yer aldığı atasözü, deyim, tekerleme gibi kültür ürünlerinin gündemdeki yerleri de zayıflamıştır.

Ağız derlemelerinin tarihi oldukça eskidir; ancak başlangıcı için herhangi bir tarih belirlememiz zordur. Yabancı gezginlerin ilgi çekici bulup da kaydettiklerinin yanında Evliya Çelebi gibi konuya ilgi duyan insanlarımızın hizmetleri de unutulmamalıdır. Ancak bilimsel anlamda derleme yapmanın belirli kuralları vardır. Bizdeki ilk derlemelerde bu kurallara uyulduğu şüphelidir. Konuya yaklaşan Prof. Caferoğlu bile dinlediklerini daha sonra yazıya aktarma yoluyla gerçekleştirmiştir. Teknik araçların kullanılmasıyla gerçekleşen derlemeler belki de Prof. Zeynep Korkmaz’ın çalışmalarıyla başlamıştır. Plak, kaset, vb. yenilikler çalışmalara hız kazandırmıştır. Günümüzde başarılı derlemeleri gerçekleştirmek için uyulması gereken birtakım yöntemler belirlenmiştir. Nurettin Demir bu konuda bazı noktalara dikkatimizi çekmektedir. “Gözlemci korkusu” diye adlandırılan husus, kaynak kişilerin derleyicilerin karşısındaki tavırlarında görülen değişmeleri ifade etmek için kullanılmıştır. Mesela kırsal kesimden bir kaynak kişinin şehirli gibi konuşmaya çalışması, aydın kişilerin konuşmalarına özenmesi derlemenin gücünü zayıflatmaktadır (Demir, 1999, 82).

Konyalı araştırıcıların kendi çaplarındaki derlemelerinin yanında Türk Dil Kurumunun XX. yüzyılın ikinci çeyreğinde başlattığı kelime derleme çalışmalarına Konyalı ilgililer büyük çapta katılmışlar ve ülke çapında ses getirecek sayıya ulaşmışlardır. İlk derlemeler 1932-1934 yılları arasında yapılmış, elde edilen kelimeler altı cilt olarak yayımlanmıştır (1939-1957). Bu derlemede, Konya, İstanbul ve Ankara’dan sonra, 7.719 fiş ile üçüncü sırada yer almıştır. Öğretmenler M[ehmet] Zeki [Dalboy] 1753 ve İbrahim Aczi [Kendi] 629 fiş ile ilk iki sırayı almışlardır.

Türk Dil Kurumunun ikinci derlemesi 1952-1959 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu aşamada Konya’dan Hicri Göncel 9.080 fiş ile Osmaniye’den 9.450 fiş derleyen Osman Nedim Tuna’nın ardından ikinci sırayı almıştır.

Bu derlemelerde elde edilen kelimeler arasında Karaman ile ona bağlı ilçelerden gönderilen, sayıları fazla olmayan kelimeler de yer almaktadır.

SAİM SAKAOĞLU

BİBLİYOGRAFYA

  • Ayva, 2003, 273-280; Demir, 1999, 78-88; Gültekin, 1993; Işık 2006, 148-150; Karahan, 1996; [Katırcıoğlu]-[Atalay], 1917-1918; Kuş, 2005, 123-136; Odabaşı, 1999, 50-66; Özkafa, 2010; Sakaoğlu, 2004a, 326-337; a. mlf., 2007, 1575-1587; Türkiye’de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi, 1939, I; 1963, I/A.
  • Ayva, 2003, 273-280; Demir, 1999, 78-88; Gültekin, 1993; Işık 2006, 148-150; Karahan, 1996; [Katırcıoğlu]-[Atalay], 1917-1918; Kuş, 2005, 123-136; Odabaşı, 1999, 50-66; Özkafa, 2010; Sakaoğlu, 2004a, 326-337; a. mlf., 2007, 1575-1587; Türkiye’de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi, 1939, I; 1963, I/A.