HACI FETTAH MAHALLESİ

Tarihî mahallelerin birleştirilmesiyle oluşturulan yeni bir mahalle.

Hacı Fettah Mezarlığı, içerisinde Muhammed Bahaeddin ve Fahri Efendi gibi pek çok meşhur Konyalının metfun bulunduğu bu mezarlık, Konya’nın üçüncü büyük mezarlığıdır. Bu mezarlık ile çevresindeki mahalleye adı verilen Hacı Fettah ve kardeşi Abdullah Çavuş’un da mezarları buradadır.

Hacı Fettah Mezarlığı’nın çevresi, bir mahalleden ziyade bir semttir. Bu sebepten olsa gerektir ki, 2009 yılında yapılan mahalle düzenlemeleri ile bu mezarlığın çevresindeki Übeyit, Tarhana, Hoşhavanata, Hoşhavan Saatçi, Sungur, Bordabaşı, Karakurt, Uluğ Bey, Hoca Faruk, Şıh Ahmet ve Emir Halil mahalleleri Hacı Fettah Mahallesi adı altında birleştirilmişlerdir.

 

Osmanlı’nın son dönemlerine kadar, mahallelerle ilgili kayıtlarda Hacı Fettah adında bir mahalle mevcut değildir. Bu mahallenin varlığıyla ilgili ilk belge 1923 yılında yayımlanan Konya ve Rehberi isimli kitaptır. Bu kitabın ekinde verilen haritada Hacı Fettah Mezarlığı’nın doğusundaki bir bölge Hacı Fettah Mahallesi adını taşımaktadır.

1264/1847-48 tarihli ve 148 numaralı Konya Şeriye Sicili’nde, günümüzde Hacı Fettah Mahallesi’ne dâhil olan mahallelerden Bordabaşı (55 mükellef), Şeyh Ahmet (35 mükellef), Hoşhan Saatçi (27 mükellef), Sungur (23 mükellef), Karakurt (26 mükellef), Hoşhan Ata (Ata cemaati olarak 23 mükellef), Emir Halil (Emir Haliloğlu olarak 9 mükellef), Tarhana (24 mükellef) Uluğbey (Ölübekledi olarak 43 mükellef), Hoca Faruk (23 mükellef) adlarıyla arkaya arkaya sıralanmıştır. Bunların arasında sadece Übeyit Mahallesi bulunmamaktadır. Bu mahalleler arasında elli beş mükellefle Bordabaşı ilk sırada yer alırken, birinci sınıf mükellef olarak elli beş kuruşla en yüksek vergiyi de Hoşhavan Saatçi Mahallesi ödemiştir.

Birleştirilen tarihî mahallelerin en önemlileri Bordabaşı, Sungur, Hoşhavan, Karakurt, Übeyit, Tarhana ve Şeyh Ahmet mahalleleridir. Bunların bir kısmının geçmişi Selçuklu Dönemine kadar uzanmaktadır.

Uluğ Bey (eski adı Öyle Bangladı/Bengledi, Ölü Bangladı/Bengledi, Ölü Bekledi) ve Karakurt mahalleleri kısmen Hacı Fettah Mahallesi’ne dâhil edilmiş, her iki mahallenin kuzey tarafları ise Şükran Mahallesi sınırları içerisinde kalmıştır. Aynı şekilde Hacı Fettah Mezarlığı’nın önünde küçük bir bölüm de Çaybaşı Mahallesi’ne katılmıştır. Hoşhavan (Hoşhan) Mahallesi, zamanla Hoşhavanata ve Hoşhavan Saatçi adıyla iki mahalleye bölünmüştür.

Bordabaşı Mahallesi

Meram ilçesi sınırları içerisinde ve Karaman Caddesi üzerindedir. Doğuda Karaman Caddesi, kuzeybatıda Şıh Ahmet, batıda Tarhana, güneybatıda Gurbucedid mahalleleri ile çevrilidir.

Mahallenin adının nereden geldiği bilinmemekle birlikte bir rivayete göre Konya eskiden bu mahalle ile son bulduğu için “burada” demişler. İ. H. Konyalı bu yakıştırmanın doğru olmadığını belirtir (Konyalı, Konya Tarihi, 1964, 342). Öte yandan eskiden Konya-Karaman çevresinde “borda” kelimesinin “iki kanatlı büyük kapı, sokak kapısı” anlamıyla kullanılması mahallenin isminin büyük bir kapıyla ilintili olabileceğini de akla getirir (bk. TDK, Derleme, 1965, II/304). Mahalle, bazı eski resmî kayıtlarda Sırçalı Tekye Mahallesi olarak da geçmektedir. 1659-1661, 1714-1715, 1716-1717 yılı KŞS defterlerinde mahallenin adı çeşitli sebeplerle yer almaktadır.

Mahallenin geçmişinin Selçuklu Dönemine kadar uzanması kuvvetle muhtemeldir. Zira mahallenin orta kısımlarında yer alan Miskinler, diğer adıyla Sırçalı Sultan Tekkesi’nin Alâeddin Keykubat’ın vakıflarından olması bu tahmini güçlendirmektedir. Tekke, Osmanlı Döneminde cüzzamlıların toplumdan tecritle tedavi edildiği yer olmasıyla meşhur olmuştur. Tekkenin yanında yer alan Demirci Hacı Mescidi de 1280/1863 yılında bir yıldırım isabetiyle yıkılmadan önce kubbeli ve çinili imiş. Mescit yıkıldıktan sonra düz damlı olarak yapılmış, günümüzde yakın bir zamanda ise genişletilerek yeniden yapılmıştır. 11-12 Recep 1124/14-23 Ağustos 1712 tarihli berat, mescide imam tayini ile ilgilidir. Hamdizade Ragıp Efendi de uzun yıllar bu mescidin imamlığında bulunmuştur.

Mahallenin, Yavuz Sultan Selim dönemi 924/1518 yılı tahrir defterlerinde kaydı vardır. Kanuni dönemine ait 992/1584 yılı tahrir defterlerinde ise mahallenin mükellef sayısı yirmi üçtür. 1844 yılı temettuat defterinde de hane sayısı altmış bir olarak tespit edilmiştir. 2007 yılındaki nüfusu ise 518’dir. Bütün bu verilere göre Bordabaşı, geçmişten günümüze, Konya’nın küçük mahallelerindendir.

Hattat Saçlı Mustafa Rüştü, Hamdi Ragıp Atademir, Hattat Mahbup Efendi, Abdülkadir Erdoğan, Muzaffer Erdoğan aynı soydan Atademir kardeşler (Saip, Samih ve Hamdi), Canim Hocalar, Übeyitler, Yusuf Hocalar, Ateş İmamlar, Kalfalar, Galatalılar (Mahmut Sural’ın* ailesi) gibi Konya’nın pek çok köklü ailesi bu mahalle sakinidir. Günümüzde mahallede bu ailelerden kimse kalmamıştır.

Bordabaşı Mahallesi, resmî kayıtlara göre, Konya’da beş asra yakın bir zamandan beri adını koruyan tarihî mahallelerden birisidir. 2009 yılında yapılan değişiklikle Bordabaşı Mahallesi, çevresindeki diğer küçük mahallelerle birlikte Hacıfettah Mahallesi’ne dâhil edilmiştir.

Şıh/Şeyh Ahmet Mahallesi

Mahalle, kuzeydoğusunda kısmen Karaman Caddesi, kuzeyinde Karakurt, batısında Sungur, güneydoğusunda Bordabaşı, güneyinde Tarhana mahalleleri ile çevrilidir. Şıh Ahmet Mahallesi, Karamanoğulları Dönemi mahallelerindendir. Mahalle, 1500 yılında on altı nefer, yedi haneden ibarettir (Aköz-Ürekli, 2006, 93). Kanuni dönemindeki tarihsiz ilyazıcı defterinde, sekiz nefer ve altı hane iken, III. Murat döneminde, 992/1584 yılında, kırk dokuz mükelleften ibarettir. Bu durumuyla mahalle, çevresindeki mahallelerin büyüklerindendir.

Adını veren Şıh/Şeyh Ahmet’in kim olduğu bilinemeyen mahalledeki Tahtatepen Mescidi, Osmanlı kayıtlarına göre Hacı Adil Mescidi’dir. Mescit 1530 yılında mevcut gözükmektedir (Aköz-Ürekli, 105). Mescidin çevresi hâlâ Tahtatepen olarak anılmaktadır. Caminin batısındaki sokağın adı da Tahtatepen Sokağı’dır. Osmanlı Döneminde camiye bitişik mahalle mektebi yıkıldıktan sonra yerine ev yapılmış, mahalleli bu evde oturanlara “Mektep Evliler” demişlerdir. Daha sonra bu ev de yıkılarak yeri yola dönüştürülmüştür. Mektebin ve mescidin vakıfları vardır. Burhanzadelerin tarihî köşkü de bu mahallededir. Köşk, günümüzde bir kamyonun çarpması sebebiyle yıkılmak üzeredir.

Çumralı Hüseyin Efendi’nin yaptırdığı Yağlıtaş Mescidi, Medresesi ve Zaviyesi ile Yeni Han; eski hanlardan Koca Mustafa’nın Hanı da Şeyh Ahmet Mahallesi’nin Karaman Caddesi’ne uzanan bölümü içerisindedir.

Tahtatepen Camii’nde yakın zamana kadar, haftanın muayyen günlerinde, Konya’nın meşhur vaiz ve hocalarının vaaz etmesi, mahallenin saygınlığının bir ifadesidir.

Konya’nın tanınmış ailelerinden Kalfazadeler, Burhanzadeler ile Burhanlardan Aziziye Camii’nin müezzinlerinden İbrahim Efendi ve Soğancılardan Hüseyin Efendi bu mahalle halkındandır. Taş Medrese müderrisi ve adı geçen medrese ile Musahip Mustafa Paşa’nın Aziziye Camii’nin güneyinde yaptırdığı iki han ve hamamın mütevellisi Şeyh Ahmet Efendi de yine bu mahalle sakinlerindendir.

Mahalle’nin 2007 yılı nüfusu 484’tür.

Sungur Mahallesi

Bölgenin en eski ve tarihî yerleşimlerinden biri olan mahalle, doğusunda Şıh Ahmet, kuzeyinde Karakurt, kuzeybatısında Hoşhavan Saatçi, batısında Hoşhavanata, güneyinde ise Tarhana mahalleleri ile çevrilidir.

Sungur Mahallesi, 1500 yılında, on üç nefer, dört haneden ibarettir (Aköz-Ürekli, 93). Yavuz Sultan Selim döneminde, 924/1518 yılı tespitine göre Konya’nın yetmiş dokuz mahallesinden biridir. Kanuni dönemi tarihsiz ilyazıcı defterinde beş nefer ve beş haneden ibaretken, III. Murat döneminde (992/1584) mahalle on beş mükelleften ibarettir.

Sungur Bey/Ağa adında bir zat tarafından yaptırılan mahalle mescidi banisinin adı yanında Telli Mescit diye de anılmaktadır. Konya tarihinde adı geçen bir Emir Sungur vardır. Bu kişi, üzerindeki kitabeye göre, İlhanlı Sultanı Ebu Sait Bahadır Han için Musul’da yaptırılan ünlü nisan tasının, 1333 yılında, Dergâh’a hediye edilmesini sağlamıştır (Önder, 1971, 389). Bu Sungur’ların aynı mı yoksa farklı kişiler mi olduğuna dair henüz bir bilgi mevcut değildir.

1938/39 yılında halk tarafından yenilenen mescidin yerinde bulunan eski binanın burasının tarihini çok daha gerilere götürmektedir. Günümüzde mevcut olmasa da eski kayıtlara göre şehir içinde bir de Sungur Hamamı vardır.

Konya kabristanları arasında adı geçen ve mescidin kuzeyinde bulunan Sungur Mezarlığı’nın da günümüzde yeri bilinmemektedir.

Meram’da Cemel Ali Dede Türbe ve Mescidi’nin bulunduğu bölgeye adını veren Şeyh Turut’un soyundan, Beyşehir Kadısı Mehmet Efendi’nin oğlu Şeyhülislam Hamit Mahmut Efendi, 1494 yılında Sungur Mahallesi’nde doğmuştur (Erdoğan, 1937, 505). Mahallede vaktiyle Bektaşzadeler, Yeloğulları, Katırcıoğulları gibi Konya’nın tanınmış aileleri ikamet etmiştir. Kişnişçizade Mustafa Efendi, Ateşimamzade Hacı Mehmet Efendi, Zaptiye Hacı Osman Ağa, mahallenin seksen-doksan yıl önceki sakinlerinden bir kaçıdır. Meşhur hattatlardan Dayıoğlu Ali Efendi ve araştırmacı-yazar Arif Nüshet Turgut* da mahallenin eski sakinlerindendir.

Günümüzde binaların çoğu yenilendiğinden tarihî dokusu bozulan mahallenin 2007 yılı nüfusu 157’dir.

Karakurt Mahallesi

Mahalle kuzeyinde Furkan Dede Caddesi, doğusunda Sungur, güney ve güneybatısında Hoşhavanata ve Hoşhavan Saatçi mahalleleri ve batısında da kısmen Furkan Dede Caddesi ile çevrilidir. Mahallenin Furkan Dede Caddesi’nin kuzeyindeki bölümü Şükran Mahallesi’ne dâhil edilmiştir.

Karakurt, Karamanoğulları Döneminden itibaren resmî kayıtlarda adı geçen mahallelerden biridir (Konyalı, Konya Tarihi, 1964, 248). Mahalle 1500 yılında on üç nefer ve on haneden ibarettir (Aköz-Ürekli, 93). Kanuni döneminde ise altı nefer ve üç haneden ibarettir. III. Murat dönemi (992/1584) sayımında ise mahallenin mükellef sayısı on dörttür. 1500’lü yıllarda bazı Konya mahallelerindeki nüfus ve hane sayısı düşüşü burada da görülmekle birlikte eskiden Taş Medrese’nin kuzeyi ve günümüzde Kızılay Hastanesi’nin bulunduğu alan tamamen mezarlıktır. Mahallenin sadece kuzeydoğusunda bir bölüm meskûn durumdadır.

Mahalle adını, Karakurt Caddesi üzerinde türbesi bulunan Karakurt Baba’dan almaktadır. Karakurt Baba’nın şahsiyeti hakkında bilgi bulunmamaktadır. Karakurt Baba’nın yeni dikilen mezar taşında, mahallenin adı ile ilgili olarak, 1138/1722 senesi şeriye sicilinden bahsedilirse de yukarıda ifade edildiği gibi, Osmanlı kayıtlarında mahallenin tarihi çok daha eskilere gitmektedir.

Musahip Mustafa Paşa tarafından mütevellisi Şeyh Ahmet Efendi’ye yaptırılan Taşkapı, Gevraki ve Yeğenoğlu medreseleri ile Misk-i Emir Türbesi ve Külliyesi mahalle sınırları içerisindedir. Gevraki, Valide, Çukur, Sulu, Emniyet, Altınbaşak ve Beyşehir hanları ile Eski Buğday Pazarı da mahallede bulunan ticari yapılardır. Tarihî Güherçile Fabrikası ile fabrikanın güneyinde bulunan Kalhane ve Gevraki kabristanları da bu mahallede yer almakta idi.

Kurdeşen* olanların ziyaret ettiği bu türbenin üzeri ve çevresi son dönemlerde açılmıştır.

Eğitimci Ahmet Hamdi Gürağaç*, Semerciler, Hüsnümollalar, Sancıoğulları, Demirciler, Uzunefendiler, Ulupınarlar, Sabuncular ve Nuzumlalı Hocazade Mustafa Efendi mahallenin eski sakinlerinden bazılarıdır.

Köklü bir aile olan Uzunefendilerden Yılanlızade Ahmet Efendi, bilgili, kültürlü, sözü sohbeti yerinde bir insan idi. Konya Lisesi kütüphanesi memurluğundan emekli olan bu zatın, yakın çevrelerinden oluşan sohbet ve arkadaş grupları vardır. Bunlar bilhassa kış aylarında sıra takip ederler; toplantıları bazen yemekli bazen yemeksiz olurdu. Yılanlızade Ahmet Efendi, Ahaveynzade Abdullah Efendi, Aziziye Camii müezzini Koca İbrahim Ağa, Ahmet Hamdi Gürağaç ve Kişnişçizade Mustafa Efendi toplantının müdavimleridir. Radyonun, televizyonun olmadığı günlerde bunlar önce birbirlerine takılır, şakalaşır; ardından esas ilmî ve tasavvufi sohbete başlarlardı.

Yılanlızade Ahmet Efendi’nin hanımı Hamide Hanım ile kapı dibi komşuları Av. Yüksel Ulupınar’ın annesi tam bir Osmanlı hanımefendisi idiler. Eskiden her mahallede böyle birkaç Osmanlı hanımefendisi bulunurdu.

Günümüzde mahalle tamamıyla ticari alan içerisinde kalmış, tarihî doku tahrip olmuştur. Mahalle’nin bölünmeden önceki 2007 yılı nüfusu 299’dur.

Übeyit Mahallesi

Adını kimden aldığı bilinmeyen mahalle; doğusunda ve kuzeyinde Tarhana, batısında Hacı Fettah Mezarlığı, güneyinde Gurbucedit ve Fahrünnisa (şimdi Çaybaşı) mahalleleri ile çevrilidir. Hacı Fettah Mezarlığı’nın güneyi Übeyit Mahallesi’ne dâhilken sonradan Çaybaşı Mahallesi’ne dâhil edilmiştir.

Yavuz döneminde, 924/1518 yılı mahalle yazımında yer alan mahalle, Kanuni döneminde iki nefer ve bir haneden ibarettir. Bu durumdan o dönemlerde Hacı Fettah Mezarlığı’nın doğu tarafının boş bir yer olduğu anlaşılmaktadır. III. Murat döneminde (992/1584) mahallenin mükellef sayısının yirmi beşe ulaştığı görülmektedir.

Mahalleyle aynı adı taşıyan mahalle mescidi Tahtatepen Sokağı üzerindedir. Üzerinde yapılış tarihi 1860 olarak gösterilmiştir. Ahşap mescit tiplerinden olan mabet son yıllarda restore edilmiştir.

Mahallenin 2007 yılı nüfusu 233’tür.

Hoşhan Mahallesi

Hacı Fettah Mezarlığı’nın kuzeyinde yer alan mahalle de bölgenin en eski mahallelerindendir. Mahalle 1518 yılında sekiz nefer, altı haneden ibarettir (Aköz-Ürekli, 95). Kanuni döneminde ise yirmi nefer ve on dört haneden ibarettir. III. Murat döneminde (992/1584) ise mükellef sayısı yetmiş bire yükselmiştir. Hoşhan Mahallesi bu dönemde Konya’nın üçüncü büyük mahallesi durumundadır. Mahalle bundan sonra Hoşhavanata ve Hoşhavan Saatçi adıyla iki mahalleye bölünmüş ve mahalleler yazıldığı gibi, “Hoşhavan” şeklinde telaffuz edilmeye başlanmıştır. Bu mahalleler Hacıfettah Mahallesi adı altında birleşinceye kadar, Hoşhan Mahallesi’nin doğusu Hoşhavanata, batısı ise Hoşhavan Saatçi adlarıyla anılmıştır.

Hoşhavanata Mahallesi’nin sokaklarından biri Ebubekir Çelebi Sokağı’dır. Bu sokak Tarhana Mahallesi’ne ait Şirzat Hatun Sokağı ile kesişir. Şirzat Hatun, Ebubekir Çelebi’nin eşidir. Bu iki ismin bu mahallelerle ilgilerinin olup olmadığı bilinmemektedir. Ancak Konya’da bu iki isimle ilgili olarak anlatılan bir menkıbe günümüze kadar gelmiştir. Menkıbe özet olarak şöyledir:

IV. Murat, 1636 Nisanında Konya’ya gelirken ordu henüz şehre kırk-elli kilometre mesafede iken ordusunu gerisinde bırakarak doludizgin Konya’ya girer. Önce Zindankale’ye uğrayıp, Konya’yı haraca kesen dört zorbanın başını vurdurduktan sonra atını iç kaleye doğru sürer. Kalenin tahta köprüsünü aşıp tepeye doğru tırmanmaya başlar. O dönemde iç kaleye atla çıkmak yasaktır. Yaşlı ve tecrübeli kale dizdarı:

- Bire yolsuz, attan in, yaya yürü. Burası padişah kalesidir, atla çıkılmaz, der.

Sultan Murat, adına yapılan bu ihtardan hoşlanır, fakat cevabını dizdarın yanına varınca verir:

- Bre koca, gevezelik yapıp durma; tut padişahın atını, deyince dizdar ne büyük bir tehlikeye çattığının farkına varır ve hemen sultanın ayağına kapanır. Sultan Murat:

- Bre koca, karnım aç nerede biraz yiyecek buluruz, deyince rahatlar ve sultanın önüne düşerek onu doğruca Mevlâna Dergâhı’na götürür. Postnişin Ebubekir Çelebi, burada sultana mükellef bir sofra hazırlayıp karnını doyurur. Bundan memnun kalan IV. Murat, Mevlevihane mutfağına Soğla mahsulünden yıllık bin kuruşluk bir gelir bağışlar. Ordu Konya’ya girince de Çelebi Efendi’ye birkaç samur kürk yollar. Çelebi Efendi bundan büyük sevinç duyar. Fakat eşi Şirzat Hatun olgun, aynı zamanda da zeki bir hanımdır. Kocasının sevincine ortak olmaz ve:

- Çok sevinme, Osmanoğulları bir eliyle verdiğini öbür eliyle geri alır. Bu kürkleri giyip de eskitme, yarın hesap sorulursa sıkılırsın, diye eşine takılır.

Aradan üç yıl geçer. Ebubekir Çelebi, samur kürkleri bir üstünlük vasıtası gibi kullanıp, Soğla’yı haraca bağlar ve ora halkından senede bin kuruş yerine, beş bin kuruş sızdırır.

Çelebi Efendi, 1638 yılı Haziranında Sultan Murat’ın tekrar Konya’ya geleceğini duyunca, büyük bir sevince kapılır. Sultandan yeni ihsanlar göreceğini umar. Bu duygular içinde büyük bir kalabalıkla sultanı karşılamaya koşar. Sultan o sırada Bolu Beyi Abdi Paşa ile Yenişehir Beyi Şemsizade’nin boynunu vurdurmakla meşguldür. Gözü, Çelebi Efendi’ye takılan sultan öfkeyle gürler:

- Bre melun, bana iki lokma et yedirdin diye Soğla halkının derisini mi yüzeceksin!

Bu hiddet karşısında ne diyeceğini şaşıran Çelebi Efendi başının derdine düşer. Başı önüne düşmek üzere iken, Çelebi Efendi’ye acıyan, Şeyhülislâm Yahya Efendi ile Silahtar Mustafa Efendi, sultanı yatıştırmaya çalışırlar ve bunda da muvaffak olurlar. Çelebi Efendi, uzak bir yerde ikamet etmek şartıyla kellesini kurtarır.

Çelebi Efendi, sade bir külah ve bir beygir üzerinde Konya’dan uzaklaştırılırken, Çelebi Efendi’nin malları müsadere olunur. Sultan Murat tatmin olmamıştır. Şirzat Hatun’u getirtip hazinelerin yerini yoklamaya çalışır. Şirzat Hatun acı acı tebessüm ederek:

- Şevketli sultanım, elimde ve evimde kalan hazineler, üç yıl önce verdiğiniz üç samur kürkten ibarettir. Bunların değeri bizce pek yüksektir. Eğer sizce de öyle ise hemen getirip teslim edeyim, deyince sultan yumuşar; mal müsaderesini de kaldırarak Çelebi Efendi’nin İstanbul’da ikametine izin verir. Şirzat Hatun’un latifesi de böylece gerçekleşmiş olur.

Selçuk Es’in* kaynak göstermeden ifade ettiğine göre Hoşhan, Celaleddin Karatay’ın sadık kethüdalarından birisidir. Asıl adı da Burhan Dede’dir. Uluırmak’taki Burhan Dede Türbesi’nde yatan da bu zattır (Es, MKA, I/183).

Mahalle ile aynı adı taşıyan Hoşhavan Saatçi Mescidi, kitabesine göre, XIX. yüzyıl sonlarına doğru yapılmış görünse de mescidin imar tarihinin daha eskilere gideceği muhakkaktır.

Konya’nın tanınmış ailelerinden Bayramzadeler ile Hacı Fettah Camii’nin kuzeydoğusundaki ev sahipleri de Hoşhavanata Mahallesi halkındandır. Nuzumlalızade Hattat Hacı Mustafa Efendi, Gazeteci Mustafa Ataman* da Hoşhavan Saatçi Mahallesi halkındandır. Vefatından sonra adı, Emir Halil Camii’nin doğusunda bir sokağa verilmiştir. Bu sokak Emir Halil ile Hoca Faruk mahallelerini birbirinden ayırır.

Hoşhavan Saatçi Mahallesi’nin kuzey köşesinde Kullukların evi uzun yıllar Necatibey İlkokulu olarak kullanılmış, daha sonra Taşhan’ın kuzeyindeki yerine taşınmıştır. Mescidin karşı köşesinde Demirci tüccarlarından Kömürcü Ahmet Efendi (Öztuzcu)’nin evi Kömürcü İş Hanı hâline getirilmiştir.

Hoşhan Mahallesi, 2009 yılında yapılan değişikliğe kadar adını korumuştur. 2007 yılı nüfus sayımında Hoşhavanata Mahallesi’nin nüfusu 264, Hoşhavan Saatçi Mahallesi’nin nüfusu ise 132’dir.

Uluğbey Mahallesi

Doğusunda Karakurt, kuzeyinde Muhtar ve İhtiyareddin, batısında Sahibata, güneyinde Emir Halil ve Sahibata mahalleleri ile çevrilidir. Mahallenin eski adı, Ölübekledi (Öylebekledi)’dir. Şeriye sicilleri ile muhtelif kaynaklarda Öylebanladı/Öylebenledi, Ölübanladı/Ölübenledi adlarıyla da anılan mahallenin tarihi Selçuklu Dönemine kadar gitmekte; burası Karamanoğulları ve Fatih dönemleri mahalleleri arasında yer almaktadır (Konyalı, Konya Tarihi, 1964, 251).

Mahalle, Kanuni döneminde on bir nefer, sekiz haneden ibaretken, III. Murat döneminde mükellef sayısı kırk dokuza yükselmiştir.

Menkıbeye göre, mahallede kendi hâlinde, erenlerden bir zat varmış. Mahallede biri vefat ettiğinde salı musalla taşına konduğunda veya kabristana götürülürken salın yanına yaklaşır ve: “Senin de ervahına yuh olsun!” diye bağırırmış. Halk meczup gördüğü bu zatın bu davranışını ciddiye almaz, güler geçerlermiş. Gün gelmiş, bu zat da vefat etmiş. Cenazesi kaldırılırken mahallenin gençlerinden biri sala yaklaşıp: “Senin de ervahına yuh olsun!” diye bağırınca adam birden başını saldan kaldırıp: “Eğer onlar gibi gidiyorsam, bana da yuh olsun!” demiş ve tekrar uzanmış. Bu durumu şaşkınlıkla takip eden halk: “Ölü belinledi” demiş. Mahallenin adı, o olaydan itibaren Ölübelinledi diye anılmaya başlamış, zamanla da bu ad Ölübanladı veya Ölübekledi şekline dönüşmüştür.

Konya’nın Frig kökenli insanları son dönemlere kadar bu mahallede yaşıyorlarmış. Selçuklu Döneminde ölü ağlayıcılığı yapan bu insanlar Osmanlının son dönemlerindeyse kalbur, sele, sepet ve davul işiyle meşgullerdir. Günümüzde rastlanmaz olan bu insanların akıbetleri bilinmemektedir.

Yeni açılan Furkandede Caddesi mahalleyi ikiye bölmüş, bir zamanların meşhur Gazezler Tekkesi* günümüze gelememiştir. Gazezler Mescidi* ile Kömürcüler Mescidi cadde üzerinde ve Şükran Mahallesi sınırları içerisinde kalmıştır. Sahibata Caddesi üzerinde bulunan ve mahallenin adıyla anılan kabristan da günümüzde mevcut değildir. Günümüzde sadece Gazezler Mescidi’nin güneybatısında küçük bir kabristan (bk. Gazezler Mezarlığı*) bulunmaktadır.

Günümüzde adı Bağlantı Sokağı olan Güzle Sokağı’nın bir tarafı Emir Halil Mahallesi’ne bir tarafı da Uluğbey Mahallesi’ne dâhildir. Terzi Mehmet ve oğlu Recep Hicranlı bu sokağın sakinlerinden, Hattat Ömer Şensoy da mahallenin yetiştirdiği değerlerdendir.

Mahallenin 2007 yılında nüfusu 440’tır.

Tarhana Mahallesi

Mahalle, doğusunda Bordabaşı, kuzeyinde Şıh Ahmet ve Sungur, batısında Hacı Fettah Mezarlığı, güneyinde Übeyit Mahalleleri ile çevrilidir. Çevresindeki mahallelerde olduğu gibi, Tarhana Mahallesi de tarihî mahallerden biridir. Mahalle, III. Murat döneminde on yedi mükelleften ibarettir. Mahallenin bu tarihten önce Osmanlı mahalle politikasına uygun olarak çevresindeki mahallelerden birisinden ayrıldığı düşünülebilir. Mahallenin adı, Selçuklu emirlerinden Tarhan Bey’den gelmektedir. 1880’li yıllarda Tarhana Mescidi’nin güneyinde ona ait olduğu sanılan çinilerle süslü bir türbe vardır. Bugün bu türbe yerinde başka bir isimle anılan bir kabir, çevresinde de eskiden hazire olduğu tahmin edilen bir boşluk bulunmaktadır (Üçer-Koman, 1945, 67).

1923 yılında yayımlanan Konya ve Rehberi’nin eki olarak verilen haritada, Übeyit ve Tarhana mahalleleri, Hacı Fettah Mahallesi olarak gösterilmiştir.

Cumhuriyet’in kurulmasını müteakip mahalle mekteplerinin kapatılması üzerine Alemdar Mustafa Paşa İlkokulu, Tarhana Mahallesi’nde, Yazıcızade Sokağı’ndaki Kullukların evinde açılmıştır. Arapkirli Ahmet Efendi, Bozkırlı Mustafa Efendi ve Veli Sabri Uyar* bu okulun muallimlerindendir (Sural, Konya’nın Sesi, 11.04.1978).

Tarihî Tarhana Mescidi de Şirzat Hatun Sokağı üzerindedir. Mescidin güney tarafında küçük bir hazire vardır.

Belviranlı Kaşıkçı İsmail Efendi, Nuzumlalı İsmail Hakkı Efendi, Sürmelilerin, Op. Dr. Ali Öğüldü’nün babası Hacı Muzaffer Öğüldü’nün evleri de bu mahallededir. Bunlardan Kaşıkçı İsmail Efendi, uzun yıllar Tahtatepen Camii’nde görev yapmıştır. Oğlu Dr. Ali Kemal Belviranlı* da Konya kültürüne büyük hizmeti geçen değerlerdendir.

Hoca Faruk Mahallesi

Hacı Fettah Mahallesi’nin en batı sınırında yer alan mahalle, doğuda Emir Halil, kuzeyde Sahibata, batıda Aksinne, güneyde yine Emir Halil ve Aksinne mahalleleri ile çevrilidir. Uzun Harmanlar Caddesi kuzey-güney istikametinde mahallenin ortasından geçmektedir.

Mahalle adını muhtemelen Hacı Ferruh (Akçe Gizlenmez) Mescidi veya mescidin banisi Emir Hacı Ferruh’tan almıştır. Fatih dönemi 881/1476 yılı tahriri, 1530 Yılı Muhasebe Defteri, 970-71/1562-64 yılları Konya Şeriye Sicili ve III. Murat dönemi 992/1484 yılı tahririnde Hacı Ferruh ve Hoca Faruk adları ayrı ayrı zikredilmekte, 1642 yılı avarız kaydından itibaren de Hacı Ferruh Mahallesi adına rastlanmamaktadır.

İ. H. Konyalı, Hoca Faruk Mahallesi’nin adını, halkın, Hacı Ferruh’un Hoca Faruk olarak yanlış telaffuzuna bağlasa da yukarıda zikredilen tarihî belgeler Hoca Ferruh ve Hoca Faruk’un ayrı ayrı iki mahalle olabileceğini veya mahallenin çift isimle anıldığını akla getirmektedir. Hakeza Emir Halil Mahallesi de Hoca Faruk Mahallesi ile aynı zaman diliminde görünmeye başlamıştır.

Tarihî Taşcami (Akçegizlemez) ve Emir Halil Mescidi, Hoca Faruk mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

2007 sayımında mahallenin nüfusu 755’tir.

Bugünkü Hacı Fettah Mahallesi'ni oluşturan eski mahalleler

MEHMET ALİ UZ

BİBLİYOGRAFYA

  • KTD, 10243; KŞS, 45/188-3; 47/286-3; KŞS (Sak), 2003, 103, 121, 135, 239, 332; a. mlf., 2006, 583; a. mlf., 2010, 193, 332; Sarıköse, 2011, 72, 85; Konyalı, Konya Tarihi, 1964, 251, 253-255, 261-262, 342, 562, 925, 1065; Üçer-Koman, 1945; Önder, 1971, 389; Emiroğlu, 2002, 163-264; Turgut, 1999, 171-172; Es, MKA, I/207; Uyar, Hattatlar, 1949, 127-128/33; Sural, 1978; Arabacı, 1998, 399; Aköz-Ürekli, 2006, 93.
  • Kaynak Kişiler: Burhan Gülbeyaz (d. 1926) ile 08.05.2010; Mustafa Gürapaydın (d. 1950), Kâmil Uyar (d. 1941) ve Hacı Fettah Mahallesi muhtarı Fahreddin Kadıoğlu (d. 1962) ile 31.12. 2011 tarihli görüşmeler.