Türkiye (Anadolu) Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykavus tarafından fethedilen Sinop (611/1214) daha sonra tekrar Trabzon Rum İmparatorluğu hâkimiyetine girmişti (657/1259). Emir Muinüddin Süleyman Pervane, İlhanlı Hükümdarı Abaka’nın izniyle Sinop’u geri almak için hazırlıklara girişti. Yaklaşık bir yıl süreyle karadan ve denizden kuşattığı şehri 664 (1266) yılında ele geçirdi. Bu başarısı ile nüfuzu daha da artan Pervane, Sultan IV. Kılıçarslan’dan Sinop’un kendisine temlik edilmesini istedi. Sultan Moğollardan destek gören Pervane’nin isteğini kabul etmek zorunda kaldı. Pervane, devlet merkezindeki görevi dolayısıyla kendi adına Sinop’un yönetimiyle oğlu Muinüddin Mehmet’i görevlendirdi. Muinüddin Mehmet, babasının Abaka tarafından öldürülmesinin ardından bağımsızlığını ilan ederek Pervaneoğulları Beyliği’ni kurdu (676/1277).
İlhanlı Hükümdarı Gazan Han’ın Anadolu’ya gönderdiği Baltu Noyan’ın Gazan Han’a isyanının ardından Türkiye Selçuklu Devleti, dört idari bölgeye ayrıldı. Her idareci kendine ayrılan bölgeye gitti. Emirlik yanında pervaneliğe getirilen Muinüddin Mehmet de Kastamonu tarafına hareket edince babasının eski adamları gelip hizmetine girdiler. Böylece büyük güç kazanan Mehmet Bey, idaresi altında bulunan bölgelerde ağır vergiler koyup halka zulmetmeye başladı. Daha sonra ordusuyla Çankırı’yı yağmaladı; bölgedeki Türk askerlerinin ücretlerine varıncaya kadar her şeyi gasp etti. Buradan Konya’ya yöneldi ve Konya’yı da yağmaladı. Tuttuğu yolun yanlış olduğunu kendisine hatırlatan Müstevfi Asilüddin ve Tuğracı Muzafferüddin’i cezalandırarak mallarını müsadere etti. Konya’da bazı kişileri görevlendirdikten sonra Kastamonu’ya yöneldi. Güzergâh üzerinde bulunan Türkler ona karşı çıktılarsa da yapılan savaşta galip gelerek çeşitli ganimetler elde etti. Ardından Seferihisar’ın
(Sivrihisar) bütün vergi ve gelirlerine el koydu. Nihayet Mehmet Bey 696’da (1297) Konya’da öldü; yerine kardeşi Mühezzebüddin Ali’nin oğlu Mühezzebüddin Mesut geçti. Yaklaşık yirmi yıl Pervaneoğulları Beyliği’ni yöneten Muinüddin Mehmet babası gibi ilim adamlarını himaye etmiştir. Devrin büyük sufilerinden Fahreddin-i Iraki muhtemelen Muinüddin Mehmet’in daveti üzerine Tokat’taki zaviyesini bırakıp Sinop’a gelmiş ve onun elçisi sıfatıyla Mısır’a gitmiştir. Yine önde gelen sufilerden Müeyyidüddin Cendî de son yıllarını Sinop’ta geçirmiş, Ulûm-i (Âsâr-ı) Ahadî ve Ma’ârif-i (Esrâr-ı) Ahmedî adlı eserini Muinüddin Mehmet’e sunmuştur (Bayram, s. 386).
Mesut Bey, İlhanlılar tarafından Anadolu’daki bazı vilayetlerin idaresi ve vergi tahsiliyle görevlendirilen Mücirüddin Emirşah’ı damat edindi ve Moğollarla iyi geçindi. Bafra ve Samsun’u ele geçirerek beyliğin sınırlarını genişletti. Ancak Cenevizlilerin kurduğu tuzağa düşüp esir alındı. Ceneviz müstemlekesi olan Kefe’ye götürülen Mesut Bey 900.000 dirhem (Aksarâyî, s. 207) fidye ödemek suretiyle kurtulabildi (697/1298). Mesut Bey’in 700 (1300) yılında Sinop’ta vefat etmesinin ardından yerine oğlu Gazi Çelebi geçti. Donanmaya önem veren Gazi Çelebi önce Trabzon Rum imparatoru ile anlaştı, daha sonra oluşturduğu deniz kuvvetleriyle Kırım ve Kefe taraflarına sefer düzenledi, Ceneviz donanmasını Kefe yakınlarında mağlup etti. 1319 yılında Trabzon’a karşı hücuma geçti. Cenevizlilerin 1322’de Sinop’a düzenledikleri saldırıyı püskürttü. Aynı yıl av sırasında bir ağaca çarparak öldü. Gazi Çelebi’nin geniş bir ülkeye sahip bulunduğu, hatta İlhanlı hükümdarı tarafından verilen bir yarlıkla Anadolu’nun yarısına hâkim olduğu kaydedilirse de onun hâkimiyetinin Sinop ve civarıyla sınırlı kaldığı anlaşılmaktadır. Gazi Çelebi, kara savaşlarıyla uğraşmanın İlhanlıların düşmanlığını çekeceğini düşünerek Karadeniz’in doğu ve kuzey sahillerindeki Rumlar ve Cenevizlilere karşı sefer düzenlemekle meşgul olmuş, yirmi iki yıl kadar süren hükümdarlığı döneminde gerek Rumların gerekse Cenevizlilerin saldırılarını engellemiş, onları sindirmeyi başarmıştır. İbn Battuta onun cesur ve büyük bir savaşçı olduğunu kaydeder (er-Rihle, s. 319). Erkek çocuğu olmadığından yerine kızı geçtiyse de o dönemde Kastamonu’da hüküm süren Candaroğlu Süleyman Paşa, Sinop’taki karışıklıklar dolayısıyla Trabzon Rum imparatorunun şehri işgal edebileceğini düşünerek Sinop’u kendi ülkesine kattı. Böylece Pervaneoğulları Beyliği sona ermiş oldu (722/1322). Sinop’a bir zamanlar Hatun-ili denilmesi, muhtemelen şehrin kısa bir süre Gazi Çelebi’nin kızı tarafından yönetilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Gazi Çelebi’nin türbesi büyük dedesi Muinüddin Süleyman Pervane’nin Sinop’ta yaptırdığı medresenin sağ tarafındaki küçük bahçe içindedir. Onun Türkiye Selçuklu Sultanı II. Mesut’un oğlu olduğuna dair rivayet doğru değildir. Pervaneoğulları zamanında Sinop ve civarında yaptırılan bazı eserler günümüze ulaşmıştır. Muinüddin Süleyman Pervane’nin 666’da (1267-68) inşa ettirdiği Sinop Ulucamii bunların en önemlisidir. Muinüddin Süleyman caminin hemen arkasında bir de medrese yaptırmıştır. Kesme taştan olan medrese yanlış olarak Alâeddin Medresesi diye bilinir. Güney cephesinde kenarları mermer sütunlu genişçe bir avlusu olup iki tarafında on altı hücre mevcuttur. 696 (1297) yılında Emin Tayboğa adına oğlu tarafından Boztepe’de inşa ettirilen ve yanlışlıkla Seyyit Bilal’e atfedilen türbe de Pervaneoğulları Dönemine ait eserlerdendir.