HACI VEYİSZADE AİLESİ

Köklü bir aile.

Anadolu’nun fetih ve iskânında önemli rol oynayan Oğuz boylarından Kayı’ya mensup olan ailenin Konya’ya ne zaman yerleştiği bilinmemektedir. Kayı boyunun XVI. yüzyılda henüz göçebeliği tam olarak bırakmayan önemli bir kısmının Konya ve çevresinde yoğunlaşmış olması ailenin XVI. yüzyıldan önce İç Anadolu’ya geldiğini göstermektedir. Sedirler Orta Mescit Mahallesi’ne yerleştirilen ailenin oturduğu sokak daha sonra Kayılı adını alır. Sedirler Mezarlığı’nın aileden mülhem olarak bugün Kağnıcı olarak bilinen bölümüne eskiden Karavelioğlu veya Kayılıoğlu denilirdi. Gazi Karaveli’nin torunu Hüseyin’in dışında aile bir nesil sonra Üçler Mezarlığı’na defnedilmeye başlar.

Ailenin en erken bilinen atası Gazi Kara Veli’dir. Uzun süre Rusya’da esir kalan ve XVIII. yüzyılın ilk yarısındaki Osmanlı-Rus savaşlarına katılmış olması kuvvetle muhtemel olan Kara Veli Efendi’nin yüzündeki şarapnel parçası katıldığı savaşın hatırası idi. Ailenin Konya’ya yerleşmesinden itibaren Sedirler’i kışlak, Şatır’ı da yaylak olarak kullandığı bilinmektedir. İlk zamanlarda at yetiştirilen ahırların mevcut olduğu bir menzil olan Şatır, bir süre sonra sürekli ikamet merkezi hâline gelmişse de XVII. yüzyılın sonlarına doğru halkının tamamının Selanik’e yerleştirilmesi üzerine yeniden yaylak olarak kullanılmaya başlanmıştır. Gazi Kara Veli Efendi’nin esaretten kurtulup Konya’ya gelmesinden sonra Şatır’da daha çok kalması üzerine burada sürekli ikamet yeniden başlamıştır.

Sakyatanlı Yeğen Ali ve ailesinin yanında bu köyden çeşitli ailelerin Şatır’a yerleşmeleriyle, Konya’nın en eski yaylaklarından olan Sakyatan ile Şatır arasında akrabalık ilişkileri başladı. Zaman zaman iki köy halkı arasında rekabet ve çekişmeler oluyorsa da meydana gelen akrabalık ve dostluk Konya’da da sürdü. Yedi kız kardeşi olan Gazi Kara Veli Efendi’nin Mustafa, İsmail ve vefatından sonra doğduğu için kendi adını alan Veli adlı üç oğlu vardı. Veli Efendi’nin Mehmet, Ali ve Hasan olmak üzere üç çocuğu oldu ve soyu onlardan devam etti.

Mustafa ile İsmail bir süre Konya’daki Adliye Medresesine devam ettikten sonra birlikte İstanbul’a askere gittiler. Selimiye Kışlası’nda yirmi yıl süren askerliklerinin on yedinci senesinde Mustafa kendisine tevcih edilen çavuşluk rütbesini nadir görüştükleri kardeşine verilmesini sağladı. İsmail burada askerliğinde önceden bildiği at yetiştiriciliği konusunda daha da uzmanlaştı. İki kardeş Konya’ya döndükten sonra aile Şatır’da daha çok ikamet etmeye başladı. İsmail Efendi ile oğlu Hüseyin ve torunu bu mesleği devam ettirdi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ali Efendi’nin hem Konya hem de Şatır’da at yetiştirme konusundaki uzmanlığı meşhurdu.

Mustafa Efendi askerden döndükten sonra daha çok Şatır’da çiftçilik işlerine ağırlık vermekle birlikte Konya’yla ilişkisini sürdürdü ve bir süre Adliye Medresesine devam etti. Bu esnada Adliye Medresesinin köşesinde bir barakada kundura tamirciliği yapan Nakşibendî tarikatına mensup Hz. Peygamber’in soyundan gelen Bağdatlı Abdülkerim Efendi’ye intisap etti. Daha sonra genç yaştaki dul annesini şeyhiyle evlendirdi. Seyit Mehmet, Ayşe ve Saliha adlı üç çocuğu olan Abdülkerim Efendi’nin katılmasıyla aile Konya dışına açıldı. Seyyitlerden olan Abdülkerim Efendi’nin aileye katılması ailede var olan ilimle uğraşma damarının daha da gelişmesine sebep oldu. Halime Hanım’la evlenen Seyit Mehmet Efendi’nin Fadimana, Anakız ve İbrahim adlı üç çocuğu oldu. Halime Hanım’ın vefatından sonra Meryem Hanım’la evlenen Seyit Mehmet Efendi’nin Kerim, Dudu ve Halime adlı üç çocuğu daha dünyaya geldi.

Şatır’a ilk camiyi yaptıran Hacı Mustafa Ağa’nın Fadimana Hanım’la evliğinden Hatice ve Fatma olmak üzere iki kızı ile Veyis ve Mehmet adında iki oğlu oldu. Eşi vefat eden Hacı Mustafa Ağa, Fadime Hanım’la evlendi ve bundan da Hediye adlı bir kızı daha dünyaya geldi. Veyis ve Mehmet efendiler Konya’ya okumaya giderek birlikte hafız oldular. Daha sonra iki kardeşten Hafız Mehmet Efendi köydeki işleri sürdürdü ve Şatır’daki caminin imam ve hatipliğini üstlendi. Sedirler’deki ev Mehmet Efendi’de kalırken, Veyis Efendi, Türbe Önü’nden* aldığı eve taşındı. Bu arada Sedirler’deki tarlaların tamamı Veyis Efendi’ye geçerken, Şatır’daki tarlaların önemli bir kısmı Mehmet Efendi’nin oldu. Sedirler’deki bu ev 1970 yılına kadar ailede kalırken, Türbeönü’ndeki ev Veyis Efendi’nin çocukları ve torunları tarafından kullanıldı. Mehmet Efendi Şatır’da daha fazla kalırken, Veyis Efendi de harman zamanı köye gelerek tarlasındaki ekini kaldırırdı. 21 Haziran 1934’te Soyadı Kanunu çıkınca Veyis Efendi “Kurucu”, Mehmet Efendi “Koruyucu” tabirlerini soyadı olarak aldılar. Hacı Mehmet Efendi’nin Ahmet, Ali ve Mustafa adlı üç oğlu dünyaya geldi. Bunlardan Islah-ı Medaris mezunu olan Ali Efendi askerliğini polis olarak yaptığı için bu lakabı aldı; ancak askerden sonra bu görevi sürdürmedi ve Konya’da bir süre muallimlik yaptı. Amcası Veyis Efendi’nin kızı Rahime Hanım’la evlenen Hacı Mustafa Ağa’nın Mehmet adlı bir oğlu, Yaşar, Fadimana ve Havva olmak üzere üç kızı dünyaya geldi. Bir kamu kuruluşundan emekli olan Mehmet Koruyucu hâlen aileden hem Şatır hem de Konya’da yaşayan tek kimsedir.

Hacı Veyis Efendi önce Şatırlı Fadime Hanım’la evlendiyse de uzun süre çocukları olmayınca eşinin de rızasını alarak akrabalarından Kerim Efendi’nin kızı Fadimana ile ikinci evliliğini yaptı. Hacı Veyis Efendi’nin bu evlilikten Mustafa ve İbrahim adında iki oğlu, Fatıma, Hatice ve Rahime adında üç kızı dünyaya geldi. Bunlardan Hatice ve Rahime Kız Muallim Mektebi mezunu olup Cumhuriyetten sonra Fatıma’yla birlikte Konya’da din hayatıyla ilgili hizmetlerin devamında öncü rol üstlendiler. Bugün Konya’da elli yaşın üzerindeki hanımların tamamına yakını Hacı Veyis Efendi’nin üç kızından Kur’an-ı Kerim okumayı ve ilmihal bilgilerini öğrenmişlerdir. Büyük kızı Hatice (Hacce Hoca) muallimlik diplomasını Cumhuriyet Döneminde kullandı ve Konya’nın ilk resmî kadın vaizi ve Kur’an-ı Kerim öğreticisi oldu. Tahtatepen’de halk arasında Telli Mescit olarak bilinen Sungur Mescidi’nde hanımlara Kur’an-ı Kerim okutmuş ve temel İslam bilgileri vermiştir. 1981 yılında vefat eden Hatice Hoca, Kur’an-ı Kerim öğretmede mahirdi ve çok sayıda hanım hafız yetiştirdi. Hacı Veyis Efendi, kızlarından Fatıma’yı Cumhuriyet’in ilk yıllarında muallimlik yapan, emekli olduktan sonra da ticarete atılan Mehmet Kamil Küçükaşcı ile evlendirdi. Bu evlilikten Ahmet Rağıb ve Burhanettin ile annesinin faaliyet ve hizmetlerini sürdüren Hafize Hoca dünyaya geldi. Hacı Veyis Efendi’nin ilk eşi Fadime Hanım İbrahim Efendi ile birlikte Medine’ye mücavir oldu ve burada vefat ederek Cennetülbaki Kabristanı’na defnedildi.

Hacı Veyis Efendi’nin çocuklarından Mustafa Sabri Efendi’nin Mehmet ve İdris Veyis adında iki oğlu; Halime, Sakine, Fatıma ve Sare adında dört kızı dünyaya geldi. Hacı Mehmet Kurucu Hocaefendi’nin Kübra, Zehra ve Selma adlı üç kızı oldu. Hacı İdris Veyis Efendi’nin ise Mustafa Sabri adlı bir oğlu; Emine, Nefise ve Fatma adlı üç kızı dünyaya geldi. Hacı Veyiszade’nin kızlarından Halime Hanım’ın Hasan Kutsi ve Ahmet Ziya adlı iki oğlu; Sakine Hanım’ın Kasım, Mustafa ve Ahmet Ziya adlı üç oğlu; Fatıma Hanım’ın Sevinç ve Ayşe adlı iki kızı ve Sare Hanım’ın ise Meryem ve Nesibe adlı iki kızı vardır.

Hacı Veyiszade İbrahim Efendi’nin ise Ali Ulvi (Kurucu*), Muhammed Nuri ve Ahmet Ziya adlı üç oğlu vardır. Ali Ulvi Bey’in İbrahim ve Mustafa adlı iki oğlu ve Sare adlı bir kızı; Ahmet Ziya Bey’in ise Sami adlı bir oğlu ile Sena adlı bir kızı vardır.

XX. yüzyılın ilk yarısından itibaren Konya’nın manevi dünyasını besleyen kültürel damarın devamlılığı ve geçmişle olan bağın kopmamasına çaba göstererek günlük hayatın içerisinde dinin ve geleneksel kültürün yer almasının mücadelesini veren aileden bugün ilim hayatı içerisinde kalanlar arasında İbrahim Efendi’nin oğlu Ahmet Ziya Bey, Ali Ulvi Bey’in oğlu Prof. Dr. İbrahim Bey, Hacı Veyiszade Mustafa Efendi’nin kızlarından Sakine Hanım’ın oğlu Prof. Dr. Mustafa Fayda* ile Halime Hanım’ın torunu Doç. Dr. Mustafa Sabri Küçükaşcı ve Hacı Veyis Efendi’nin kızı Rahime Hanım’ın torunu Prof. Dr. Hacı Hüseyin Kara sayılabilir.

Hacı Veyiszade Ailesi'nin soy ağacı

MUSTAFA SABRİ KÜÇÜKAŞCI

BİBLİYOGRAFYA

  • Düzdağ, 2007; Uz, 2009; Arabacı, 1998, 222-224 ve Hacı Mehmet Koruyucu ile yapılan görüşmeler.