HAMAM KÜLTÜRÜ

Konya hamam gelenek ve eşyaları.

Yıkanma yapısı olan hamamlarla ilgili uygulama, âdet, inanma ve eğlencelerin tamamı hamam kültürünü oluşturur. Son yıllarda şehirleşme ve yaşama kültüründeki değişimlere bağlı olarak Müslüman-Türk şehirlerinin önemli toplumsal yapıları olan hamamlar kullanım dışı kalmış; buna bağlı olarak zengin hamam kültürümüz de yok olmaya başlamıştır.

Konya’da hamam kültürü kadınlara özgü bir kültürdür. Bu kültür, görünüşte Konyalı kadınların hamam ve temizlenme ile ilgili birtakım âdet ve inanışlarının icrası gibiyse de asıl olarak, Konyalı oğlan annelerinin “ayıpsız amansız” gelin seçmesine hizmet eder.

Konya hamam kültürü maddi ve manevi unsurlardan oluşur.

Manevi açıdan Konya hamam kültürü, gelenek ve görenekleriyle Türk hamam kültürünün; arkadaş hamamı, gelin hamamı, loğusa hamamı, sünnet hamamı, güvey hamamı, arife hamamı gibi hamam gelenekleriyle ortak özellikler göstermektedir. Fakat her kültüre ve coğrafyaya göre şekillenen, belli ritüelleri olan bu geleneksel hamam toplantıları Konya’nın ve Konyalının sosyal hayatından, beğenilerinden, eğlence kültüründen yeme içme kültürüne kadar birçok etkenden nasibini almış ve elbette Konya’ya özgü bir şekle bürünmüştür. Ayrıca Konya, yukarıda saydığımız Türk hamam kültürüne mal olmuş gelenekler dışında kendine has gelin ve kırk hamamı geleneklerini de kendi hamam kültürü hazinesine kazandırmıştır.

Evlerde banyonun bulunmadığı eski Konya’da, gelin kız, düğünden bir gün önce hamama götürülür, yıkanırdı. Ancak bu olağan bir yıkanma değildir. Bir hafta önceden oğlan ve kız evinin yakınları daha önceden bu toplanma için ayarlanmış hamama davet edilir, günü geldiğinde de hamamda toplanılırdı. Davet sahibi kız evi, hamamın soğukluk bölümünde çay semaverleri kurar, şimdiki deyimiyle bir büfe hazırlardı. Konuklar bir taraftan göbek taşı sefası yaparlarken, bir taraftan da ikram edilen güdükleri, peynir, reçel, pastırma ve sucukları yanlarında verilen çayla yerler içerlerdi. Bir taraftan tellaklar konukları keseleyip yıkarken bir taraftan da soğuklukta bir cümbüştür başlar, tefli çengiler türküler söyleyerek oynar, oradakileri de oynatırlardı. Konukların yıkanması bittikten sonra gelin kız yıkanır, giydirilir, soğukluktaki havuzun etrafında bir halka meydana getirilir; çenginin tefle birlikte söylediği türküyle bu havuzun etrafında dönülürdü. Gelin hamamının akşamı da kına gecesi düzenlenirdi (Sural, 1975, 3).

Kırk hamamı da eski Konya’da genç kızların evlenmesinden kırk gün sonra yapılırdı. Kayınvalide tarafından kendisinin, gelininin akraba ve yakınlarıyla yakın komşulara davetçi gönderilir; davetçi de çağrılacaklara kayınvalidenin selamını ileterek: “Perşembe günü hamama buyurunuz” tebliğinde bulunurdu. Bu arada kayınvalide, davetlilerin yıkanacakları sabunlarla yaşlı kadınların başlarına yakılacak kınaları, gelinin oturacağı kenarları sarı kabaralarla süslü kırk hamamına has oturağı tedarik ederdi. Kararlaştırılan perşembe günü sabahında kayınvalide ile düğünün kına merasiminde bulunan genç kız ve gelinler, onların anneleriyle diğer yaşlı başlı hanımlar hamam takımlarını alarak, oğlan evinin hamam ustası da beraberlerinde, gelin evine gelirler; buradaki davetlileri de alarak topluca hamamın yolunu tutarlardı. Bu yolculuklar esnasında gelinin bohçasını ve oturağını hamam ustası yahut –varsa- evin evlatlık (besleme) kızı taşırdı. Hamamda evvelce hazırlanmış yerlere soyunurlarken kayınvalide de sabun ve kınaları davetlilere dağıtırdı. Peştamallarını kuşanan gençler, gelin soyunduktan sonra onu ipekli futasına (peştamal) bürüyüp omuzlarına üzeri sırma ile işlenmiş havlusunu atar, başına duvağını takar ve gelin hamamında olduğu gibi fıskiyeli havuzun etrafında toplu olarak üç defa dolaşırlardı. Gelin kızın armağanı olmak üzere, hamamcıya, hamam ustasına, natıra birer çember örtülürdü. Süslü yedek hamamı (kırk hamamı) yapmak isteyenlerin mutlaka iki defçi tutmaları gelenekten sayılırdı. Bazı aileler böyle kalabalık kırk hamamı yapmak istemezlerse, gelin ve akrabalarının birkaçını alıp hamama götürürler, merasimlik olarak sade bir şekilde gelini yıkatıp dönerlerdi. Süslü kırk hamamında, hamamdan çıkanlara birer yağlı külçe veya güdük ile mevsimine göre portakal, taze elma veya salatalık dağıtmak yine gelenektendi. Hamamda gelinin kırkını çıkarmak için bir yumurta hamam tasının içine kırılır, el ile iyice çırpılarak, gelinin başına kırk tas dökülürdü. Keza kurna taşının içine kırk altın atılır, üzeri suyla doldurularak bu sudan gelinin başına kırk tas dökülürdü. Gelin hamamında kırk içinde bulunan diğer gelinle bir lohusaya tesadüf ederlerse, onunla kucaklaşır, öpüşür ve birbirlerine birer iğne verirlerdi. Yalnız hamamcının müşterilerine hamamda kırklı gelin ve loğusa bulunduğunu önceden haber vermesi bir mecburiyetti. Bu usule uyulmadığı takdirde hastalık, geçimsizlik, uğursuzluk gibi şeylerin meydana geleceğine inanılırdı. Kırk hamamı sonrası tesadüfen hastalanan gelinlere “kırk bastı” denirdi (Odabaşı, 1998, 108).

Günümüzde, nadiren de olsa, arkadaş hamamı ve arife hamamı geleneği çerçevesinde eski ritüeller, günümüz şartlarıyla yorumlanmış şekilde Konyalı bayanlar tarafından sürdürülmektedir.

Konya hamam kültürünün maddi öğelerini ise, çoğunluğu Selçuklu hamam mimarisinin ürünü olan tarihî hamam yapıları ve hamam eğlencelerine, gelenek göreneklerine tanıklık etmiş hamam eşyaları oluşturmaktadır.

Konya hamam gelenek ve göreneklerinde olduğu gibi hamam eşyalarında da çeşitlilik ve renklilik kadın hamamlarında dikkat çekmektedir. Bu eşyalardan başlıcaları hamam kazanı, hamam bohçası, peştamal (futa), keyfiye, havlu, ipek kese, yemeni ve tülbentler, peşkir, hamam tası, nalın (takunya), şifa tası, kildan (sabunluk-killik)dır.

Keyfiye; gelin hamamı geleneğinde gelin kızın, hamama girerken ve çıkarken, omuzlarını örtmek amacıyla kullandığı kare formlu, çizgili dokumadır. Nalın; ağaçtan yapılmış, ıslak zemin üzerinde kaymadan yürümeye yarayan terliktir. Gelin hamamında kullanılan nalınlar oldukça bezemelidir. Ağaç üzeri sedef kakma, telkari işlemeli, bafon (fakfon) kaplama, kadife kumaş kaplama olmak üzere çeşitli tekniklerle hazırlanmış türleri mevcuttur. Hamam tasları, döküm veya dövme tekniği ile yapılmış taslardır. Bu tasların içi ve dışı kazıma tekniğinde ayetler ve dualarla bezelidir. Bu taslardan hastalara su içirildiği ve hasta hayvanların yıkandığına dair kaynaklarda bilgiler mevcuttur.

Kil kullanılan günlerin hatırası olarak eskiden sabunluğa “kildan” veya “kildence” denirdi. Bunlar oval veya yuvarlak formda, derin, üstten kapakları menteşe ile açılan ve bir sürgü ile kilitlenen, kapağın üstünde elle tutulup taşınabilmesi için bir sapı olan metal kutulardı. Islak sabunun ve sabunlama bezlerinin kullanıldıktan sonra sularının akması ve kurumaları için diplerinde delikleri bulunurdu.

Konya hamam kültürüne ait hamam eşyalarından sanatça zengin bezemelere sahip birçok örnek satın alma veya hibe yoluyla Konya Etnografya Müzesi koleksiyonuna kazandırılmıştır. Koleksiyonda birçoğu XIX. yüzyıla tarihlenen el dokuması ve nakış işlemeli peşkirler, hamam bohçaları, bakır kildanlar, şifa tasları, sedef kakma nalınlar, zengin bezemeli hamam tasları yer almaktadır. Zengin etnografik hamam eşyaları ayrıca, antika dükkânlarında hatıra eşyası olarak satılmakta, evlerde bulunanlar da fonksiyonları dışında vitrin süsü yapılmaktadır.

Özünde mimarisi ve gelenekleri ile kendi karakteristiğini barındıran Konya hamam kültürü, günümüzde içerisinde modern banyoları haiz konutlar sebebiyle unutulmaya yüz tutmuş bir kültürdür.

Fuzuli Divanı'nda bir hamam minyatürü (XVI yy.)

İZLEM EMİROĞLU

BİBLİYOGRAFYA

  • Odabaşı, 1999; Sural, 1975, 3; Emiroğlu, 2010; Karpuz, 2009, 392-402; Uluumay, 2009, 11-25; Üçer, 1982, 6-10.