ATLI TRAMVAY

Osmanlı Dönemi Toplu Ulaşım aracı

1896 yılında Konya’ya tren seferlerinin başlaması üzerine İstasyon civarında sosyal ve ekonomik hayat hızla gelişti. Şehrin bu yeni cazibe merkezine kayan nüfus ile Konya’ya trenle gelip giden yolcuları şehir ve istasyon arasında taşımak için yeni yol ve ulaşım vasıtalarına ihtiyaç duyuldu. O yıllarda İstanbul, İzmir gibi büyük Osmanlı şehirlerinde toplu ulaşımda atlı tramvaylardan faydalanılıyordu. Konya için de en uygunu buydu.

Konya’ya önemli hizmetlerde bulunan Vali Avlonyalı Ferit Paşa, o sırada Selanik’te seferden kaldırılan atlı tramvayları Konya’ya kazandırmak için girişimlere başladı. Neticede demir raylar döşenip Selanik’ten vagonlar getirildi. 1906 yılında kuruluşu gerçekleştirilen bir özel şirket tarafından işletilen atlı tramvaylar seferlere başladı.

Konya’nın atlı tramvayları, demir hat üzerinde, belli semtlerden geçip, Türbe Önü ile tren istasyonu arasında yolcu taşımaya başladı. Türbe Önü’nde, Mevlâna Dergâhı’nın kuzeyindeki mahallede yer alan Âmil Çelebi Konağı’nın önünden hareket ediyor, Aziziye Camii’ne doğru uzanan Türbe Caddesi’nden, İstanbul Caddesi’ne çıkıyordu. Bugünkü Fatih Çarşısı’nın yerinde bulunan Terkenli’nin Hanı’nın önünden batıya doğru kıvrılarak, Kayalı Park’ın ve Mahkeme Hamamı’nın yakınından, daha sonra Tramvay Caddesi adını alacak olan güzergâhla Alâeddin Tepesi’ne doğru ilerlerdi. Şimdi İş Bankası şubesinin bulunduğu yerdeki, Yusuf Şar’ın Konağı diye anılan köşkün önünden sola saparak, şimdiki Rampalı Çarşı’nın oradan Araboğlu Makası’na doğru yoluna devam ederdi. Saint Pavlos Kilisesi’nin Doktor Dodd’ın Amerikan Hastanesi’nin önünden, Araboğlu Kosti’nin Konağı’na varırdı. Tramvay, bu konağın önündeki makasta değişim yaptığı için bu makasa, Araboğlu Makası denilmiş ve semt, bu şekilde anılagelmiştir.

Yoluna devam eden tramvay, Tahir Paşa Camii’nin kuzeyinden geçerek, bu günkü Zafer Meydanı’na çıkardı. Buradan, Kolordu Binası (Kız Ortaokulu), Atatürk Evi (Atatürk Müzesi), Gazi Lisesi (Konya Lisesi), Millet Bahçesi, Anberreis Camii’nin önünden de ilerleyerek, Ziraat Abidesi’nin bulunduğu yerden batıya doğru kıvrılıp, İstasyon Caddesi boyunca yol alıp, son durağı olan İstasyon’a ulaşırdı. İstasyon’a ulaşan tramvay, o seferini tamamlamış olurdu. Atlar, bir süre dinlendirildikten sonra çözülerek, şehir yönüne gitmek üzere, vagonun arka tarafındaki oka koşulurlardı.

Tramvay vagonunu, önündeki oka koşulan bir çift at çekerdi. Ön tarafta belli yeri olan, sivil kıyafetli sürücü tarafından yönetilirdi. Ücret sürücüye ödenerek bilet alınırdı.

Sadece gündüzleri çalışan tramvayların bilet ücreti 1906’da 2 para, 1923’te, altı kuruş idi. Gelirinin bir kısmı Kızılay’a yardım olarak ayrılırdı.

Atların ahır ve samanlığının bazıları, bu günkü Muhacir Pazarı tarafında idi. Sahibata Caddesi’ndeki büyük mağazalardaki ahırlarında da kalırlardı.

Vagonların, üzeri dantelli yazlık, saçla kapalı kışlık kısımları mevcuttu. Kadın ve erkeklerin yerleri, perde ile bölünerek belirlenmişti. Yolcular, buralardaki kanepeler üzerine otururlardı.

Tramvaylarda fren tertibatı yoktu; bu sebepten sık sık üzücü kazalar meydana gelirdi.

Tramvay, 1925 yılına kadar seferlerine devam etti. Aradan geçen zaman içerisinde sayısı artan motorlu araçların tercih edilmesi üzerine hayli müşteri kaybetti. O kadar ki, şirket, masraflarını karşılayamaz, atları yeterince besleyemez duruma geldi. Yolda kalan tramvaydaki yerli, yabancı yolcularının, karda, çamurda inerek vagona omuz vermeleri de hayli alay konusu olunca, belediye encümeni aldığı bir kararla, tramvayları seferden kaldırdı

Atlı Tramvay Bileti
Atlı Tramvay Araboğlu Makası'nda

HASAN ÖZÖNDER

BİBLİYOGRAFYA

  • Ferit vd. 1339, 45; Odabaşı, 1998, 147-149; Ünlü, 2006, 11; Es, 1968a, 2; Odabaşı, 1996, 17; Karpuz-Odabaşı, 1996, 104; Odabaşı, 2002, 64-66; Dülgerler, 2002, 66-70; Anonim, 2002, 72; Doğan, 2002, 76-78.