ILGIN

Çiğil Kilimi

Çiğil Türkleri, ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlı Devleti’ni kuran büyük Türk kavimlerinden biridir. Çiğil Türkleri ülkemizin muhtelif yerlerinde, Avrupa’da ve Orta Asya’da geniş bir coğrafyada hâlen yaşamaktadır. Konya’da yaşadıkları bölgeler, Ilgın’a bağlı Aşağı Çiğil, Yukarı Çiğil kasabaları ile Karapınar’ın Çiğil köyleridir.

Çiğil Türklerinin kilim dokuma sanatını Ilgın’a geldikten sonra bir çırpıda öğrenmedikleri, Orta Asya kökenli gelenekli işlerinden olduğu bilinmektedir. Çiğil kilimleri Orta Asya kökenli diğer dokumalarla karşılaştırıldıklarında yanış (motif) ve renk benzerlikleri görülmektedir.

Yörede besiye çekilmemiş koyunlar yılda bir kez mayıs ayı içerisinde, besiye çekilmiş olanlar ise yıl içerisinde iki üç kez kırkılmaktadır. Kırkımdan sonra yünler serilerek güneşletilir. Bu esnada çakıldakları ayıklanır, tozları silkelenir. Daha sonrada bir akarsuda tokaçlanarak -başka bir ilave işlem yapmadan- yıkanır. Yıkanacak yünlerin oldukça yumuşak olması isteniyorsa yün ıslatıldıktan sonra üzerine meşe külü serpilir, daha sonra da durulanır. Yıkanan yünler hafif nemliyken güneşli ve sakin bir havada ağaç çubukla dövülür.

Geçmişte el tarağında, günümüzde ise makine tarağında ya da taranmadan el yardımıyla yünler eğrilmeye uygun hâle getirilir. İğ ve kirman yardımıyla eğrilecek olan yünlerden desen (atkı) ipliği amaçlı olanlar biraz kalın ve tek katlı olarak eğrilir. Çözgü amaçlı olanlar ise iki kat olarak eğrilir. Çözgü ipliklerinin kalınlığı fabrikasyon imalatı olan 4/3 numara metrik (Nm) ipliklere, atkı (desen) ipliğinin ise yaklaşık olarak 4/2 Nm ipliğe yakındır. Yörede rastlanılan örneklerin çoğunluğunun el eğirmesi olduğu gözlemlenmiştir.

Bu geleneksel yöntem önceleri yörede yüzde yüz tercih edilirken üretimin tamamen bittiği günümüzden yirmi otuz yıl öncesinde ise fabrikasyon imalatı iplikler kullanılmaya başlanmıştır.

Yörede tabii boyacılık “ot boya” ya da “kök boya” olarak adlandırılmaktadır. Mordanlama işleminde ise sütleğen, kimyon, dağ eriği, saman gibi doğal maddelerin yanı sıra şap (seğ), bakır sülfat (çini taşı), tuz, demir sülfat (kara boya) gibi mordanlar da kullanılmıştır. Öncelikle nar kabuğu, dağ eriği, soğan kabuğu ve sütleğen ile iplikler ön mordanlamaya tabii tutulur. Buna yörede “kestirme” denir. Sadece renklerin koyu elde edilmek istenmesinde ön mordanlama yapılır.

Birkaç gün önceden ıslatılan bitkilerle birlikte, şap ve iplikler kazana ilave edilerek birlikte kaynatılır. Kimyon ya da sütleğen ve şapla açık sarı, çemen ve şapla kaynamadan sonra demir sülfat ilavesiyle biraz daha kaynatılarak devetüyü rengi, çemenle sarı sonra da demir sülfat ilavesiyle sütlü kahve, ceviz kabuğu ve çemen çölüyle mordansız olarak ya da ceviz ve demir sülfatla orta kahverengi, pelit kabuğu ve demirle siyah, sütleğen ve adaçayı ile sarı, mazı ile gri, saman ve şap ile açık sarı, üzerlik otu ile krem, kökboyası ile kırmızı, sarı boyalı ipin indigoya yatırılması ile mavi renk elde edilmektedir.

Ancak günümüzde dokuma teknikleri ile birlikte tabii boya geleneği de unutulmuştur. On-on beş sene öncesine kadar kilim ya da başka amaçla eğrilen yün iplikler kimyasal boya yapan ustalara boyatılmaktaydı.

Sarma tip ahşap tezgâhların ilkel hâli olan ıstar tezgâh kullanılmaktadır. Çözgü işlemi toprağa karşılıklı (çözgü boyuna göre) çakılan iki adet sopa arasında hazırlanmakta ve tezgâha aktarılmaktadır.

Atkı ipliklerini sıkıştırmak için ise metalden mamul ensiz kirkitler kullanılmaktadır.

10 cm enindeki çözgü sıklığı ortalaması yirmi civarındadır. 10 cm boydaki üst üste olan atkı (desen) ipliği sıklığı yani adedinin ortalaması ise yirmi yedidir.

Yukarıçiğil kilimlerinde en sık kullanılan dokuma tekniği ise ilikli kilim tekniğidir. Bunun dışında farklı bir desen ipliği ile iliklerin yok edildiği kilim tekniği, çapraz dikişli kilim tekniği ve az da olsa eğri atkılı kilim tekniği kullanılmıştır.

En uzunluğu, tezgâhın levent uzunluğundan daha büyük olan iki ya da üç parça olarak ayrı ayrı dokunmuş ve sonradan dikilerek birbirine tutturulmuştur. Ortada 90-100 cm genişliğindeki büyük parça her iki kenarda ise enleri 30-40 cm civarında olan küçük parçalar yer alır. Bu şekilde birbirine dikilerek tutturulan kilimlere ise yörede “şaklı” kilim denilmektedir. Bir yanışın yarısı orta şak kenarında, diğer yarısı ise kenar şakta olmak üzere kompozisyondaki bütünlük de bozulmadan dokunan bu kilimleri aynı ölçülerde ve sıklıkta dokumak ve parçalar birleştirildiğinde yanışların kaymaması ise oldukça maharet isteyen bir iştir. Kilimin başlangıç ve bitiminde yapılan çitiye yörede “tutubaşı” adı verilmektedir.

Yukarıçiğil kilimlerinde genellikle azami altı, yedi civarında renk kullanıldığı tespit edilmiştir. Genellikle renklerin koyu pastel tonlarının tercih edildiği kilimlerde zıt renklerin uyumu hâkimdir. Aynı ya da farklı kilimlerde olmak üzere yeşil, mavi, kırmızı, lacivert, siyah, koyu sarı (portakala yakın) ile beyaz kullanılmaktadır.

Yukarıçiğil kilimlerinde sıklıkla on üç on dört civarında nakış kullanılmakta; kabak çiçeği, karalı, karasu, turunç, kedi merdiveni-kargaburnu, kilit, deveboynu, servi, hamaylı, cırnak, akayak, göl, takalı, maşa sapı bunların en önemlilerindendir.

Desen şeması olarak ise; bitim kısmında en üstte bir sıra karasu, bir sıra akayak yanışları yer alır. Mihrap üstü alanda hayat ağacı (servi), kurtağzı (kabak çiçeği), kuş figürü (karasu), nazarlık (takkalı), mihrap etrafında niş şeklinde takalı yanışı, mihrap içerisinde ise küpe ve kabak çiçeği yanışlarının bulunduğu “karalı mihraplı”; üst mihrap kısmı karalı mihraplı desen şeması ile aynı olan, mihrap altı kısımda ise birer sıra hâlinde göl, deveboynu, tekrar göl, akayak ve kilit yanışlarının sıralandığı “göllü mihraplı” ve “zızılı” (karalı, takalı, göl zızılı vd.) kilimler ünlüdür.

Karalı Mihraplı Çiğil kilimi

AHMET AYTAÇ

BİBLİYOGRAFYA

  • Aytaç, 2000, 122-130; a. mlf., 2007, 53-55; a. mlf., 2009.