KULU, FAHRİ

Müderris, mutasavvıf. (1297/1881-1950)

Pirloganda’da (Taşkent) doğdu. Babası; müderris ve müfessir Mehmet Vehbi (Çelik) Efendi’nin de hocası, tanınmış müderrislerden Mehmet Efendi, annesi ise Ayşe Hanım’dır. Henüz yaşına basmadan annesini, iki-üç yaşlarında da babasını kaybedince küçük Fahri’ye Efe Dayısı ile anneannesi sahip çıktı. Onların himayesinde Taşkent Rüştiyesi’ni bitirdi. Okuma heves ve azmini gören dayısı, onu okutmak üzere Konya dışından bir dostunun yanına gönderdiyse de gereken ilgi gösterilmediğinden Konya’ya getirildi ve eğitimi bu defa Sivaslı Ali Kemali Efendi’ye emanet edildi.

Bir gün, Fahri Efendi, Sivaslı Hoca’nın yanında olduğu hâlde, Kapı Camii civarında Şeyh Muhammed Bahaüddin Efendi ile karşılaştıklarında hayatının seyri değişti. Fahri Efendi’nin durumunu Sivaslı Hoca’dan öğrenen Bahaüddin Efendi, onun eğitimini üstlendi. Daha sonra İstanbul’a giden Fahri Efendi eğitimini burada sürdürüp icazet aldı. İstanbul’daki tahsili sırasında, Sebilü’r-Reşâd, Beyânü’l-Hakk, İntibah gibi dergi ve gazetelerde yazıları yayımlandı.

Konya’ya döndükten sonra Bahaüddin Efendi’ye intisap eden Fahri Efendi, şeyhinin irtihalinin ardından, vefatına kadar Nakşibendî tarikatının halifeliğini üstlendi. Bir ara Sofya’da vaizlik görevinde bulunan Fahri Efendi, Ziya Efendi’nin müdürü olduğu Islah-ı Medaris’te de hocalık ve müdür yardımcılığı yaptı. Burada yetiştirdiği pek çok talebe arasında –kendisini her zaman takdir ve hayırla yâd eden- Hacı Veyiszade Mustafa Efendi de vardır.

Medreselerin kapatılmasından sonra kısa bir süre imam-hatiplik yaptıktan sonra evine çekilip, ibadet, taat ve irşatla ömrünü tamamladı. 26 Temmuz 1950 tarihinde vefat eden Fahri Efendi, Hacıfettah Mezarlığı’nda, şeyhinin türbesinin güney tarafına defnedildi.

Büyük bir âlim, fazıl, edip ve son derece nezih bir insan olan Fahri Efendi, hususi hayatında da tevazu sahibi, taassuptan uzak, tasavvuftan kaynaklanan büyük bir hoşgörüye sahipti. Bu vasıfları dolayısıyla zamanının aydın ve mevki sahiplerinin hürmetini kazanmış, evi ziyaretçilerle dolup taşmıştır.

Peygamberî bir ahlâka sahip olan Fahri Efendi, ev işlerine yardım ettiği gibi misafirlerine de bizzat hizmet ederdi. Her şeyin en iyisini alır ve aldırır, sonra da onu birilerine hediye ederdi. Çok yardımseverdi; mesela kışın paltosuz üşüyen birini görse, hemen paltosunu çıkarıp ona giydirirdi.

Kırklı yaşlarında şiire başlayan Fahri Efendi, pek çok dinî ve tasavvufî konuyu veciz bir şekilde mısralara dökmüştür. Arapça, Farsça ve Rumcaya hâkimdir. Meşhur Kaside-i Burde’yi nazmen Türkçeye tercüme etmiştir.

Keramet ehli de olan Fahri Efendi, ziyaretine gelenlerin kalbinden geçenleri bilir, herhangi bir konuda soru sormak isteyenlerin sorularını sohbet sırasında, soru sorulmadan cevaplandırırmış.

Son Mevlevi postnişini Sıtkı Dede’yi çok sevip hürmet gösteren Fahri Efendi, onun vefatı üzerine kabir taşını bizzat yazmıştır.

Eşi Emine Hanım’dan dört oğlu ile dört de kızı olan Fahri Efendi’nin küçük oğlu İbrahim Efendi hâlen sağdır.

Fahri Kulu

MEHMET ALİ UZ

BİBLİYOGRAFYA

  • Arabacı, 1998, 540-541; Sakallı, 2005; Koçkuzu, 2004, 71-75; Kulu, 2008, 7-11; Uz, 2004c; Koçkuzu, 2010; Kulu, 2010; Sakallı, 2010; Işık, 2010b.