MEMİŞ EFENDİ

(Muhammet Kutsi el-Bozkıri) (1784-1852) Müderris, Nakşî-Halidî şeyhi.

Bozkır’ın Aliçerçi köyünde doğdu. Tam adı Muhammed b. Mustafa b. İsa’dır. Annesinin adı da Halime’dir. Halk arasında “Memiş Efendi” ismiyle bilinen Muhammed Kutsi’nin nesebi XIII. yüzyılda Horasan’dan Anadolu’ya göç eden Molla Sait Horasani vasıtasıyla müselsilen Hz. Peygamber’e ulaşmaktadır.

Ailesi tarafından ilim tahsil etmek amacıyla küçük yaşta Karacahisar’a gönderilen Muhammed Kutsi, ilk eğitimini dönemin önde gelen âlimlerinden Ebu Sait Muhammed el-Hadimî’nin talebelerinden Seyyit Ahmet Hadimî ve İbrahim Karacahisari’de yaptı. İlmini artırmak için önce Alanya’ya sonra Kayseri’ye daha sonra da İstanbul ve Rumeli’ye giderek, akli ve nakli ilimleri, Muhammed Şükrü Burhanzade el-Alâi ve İsmail bin Halil Tarhalavi gibi dönemin önde gelen âlimlerinden aldı. İlim yolculuğunu tamamladıktan sonra Karacahisar’a dönüp, burada evlenerek buraya yerleşti.

Karacahisar’da kurduğu medresede eğitim faaliyetlerini sürdürürken Halid-i Bağdadî’nin halifelerinden Ödemişli Şeyh Hasan Kutsi ziyaretine geldi. Seydişehir’de on gün ve Konya’da da beş ay tekrarlanan görüşmeler sonunda Ödemişli Hasan Kutsi Efendi, Muhammed Kutsi’ye Nakşibendî tarikatının hilafet görevini verdi.

Muhammed Kutsi, Bozkır bölgesinde irşat faaliyetlerini sürdürürken Ödemişli Hasan Kutsi Efendi’nin de yönlendirmesiyle yaya olarak Halid-i Bağdadi’yi ziyarete Şam’a gitti. Halid-i Bağdadi tarafından: “Bu Anadolu’nun aslanıdır” taltifine mazhar olan Muhammed Kutsi, Şam’da erbain çıkararak tasavvuf eğitimi aldı. Mevlâna Halid-i Bağdadi’nin tavsiyesi üzerine Kudüs’te erbain çıkarıp “Kudsî” lakabını alan Muhammed Efendi, Mekke’ye de giderek hac vazifesini ifa etti. Muhammed Kutsi, Halid-i Bağdâdi’den Nakşî tarikatı icazeti alarak halifesi oldu. Halid-i Bağdadi, Muhammed Kutsi hakkında: “Bir Türkoğlu geldi, karyemizi derin feyiz doldurdu, gidiyor” diyerek onu Anadolu’nun irşadı için görevlendirdi.

Muhammed Kutsi, Hadimî geleneğine dayanan eğitim ve öğretim anlayışını benimseyen bir müderris ve mürşittir. Hadimî geleneğinde medrese merkezli bir ilim ve tasavvuf anlayışı bulunmaktadır. Muhammed Kutsi de medrese ve tekke öğretim ve eğitimini birlikte yürütmüştür. İslam’ın emir ve yasaklarından taviz vermeyen Muhammed Kutsi, bu hassasiyetinden rahatsız olanlar tarafından suikast girişimine uğradı. Manevi bir el yardımıyla suikasttan kurtulan Muhammed Kutsi, Karacahisar’dan Hocaköy’e (Üçpınar) hicret etmek zorunda kaldı. Hocaköy’de kurduğu medresesinde on yedi yıl hizmet ettikten sonra maruz kaldığı benzer sıkıntılar sebebiyle Seydişehir’e hicret etti. Seydişehir’de halifesi Abdullah Efendi’nin yanında beş ay kaldıktan sonra akrabalarının bulunduğu Seydişehir’in Çavuş kasabasına göçtü. Ömrünün kalan kısmını geçirdiği Çavuş kasabasında 14 Muharrem 1269/28 Ekim 1852 Perşembe günü vefat etti. Türbesi Çavuş’ta olup, 1866 yılında yapılmıştır. Sultan II. Abdülhamit’in annesi Valide Sultan’ın kethüdası Hacı Sait Bey tarafından da 1896 yılında türbenin önüne bir şadırvan yaptırılmıştır.

Muhammed Kutsi, oğulları ve elli civarındaki halifesi Konya, Karaman, Bozkır ve Seydişehir başta olmak üzere Anadolu’nun değişik yerlerinde medreseler açmış, ilim ve tasavvufun yayılmasına öncülük etmiştir. En önemli halifeleri arasında oğlu Muhammed Bahaeddin Efendi (Konya), Kadınhanılı Topbaşzade Ahmet Kutsi Efendi (Konya), Hacı Abdullah Efendi (Seydişehir), Feyzullah Efendi (İstanbul) yer almaktadır.

Muhammed Kutsi Efendi’nin farklı zamanlarda evli kaldığı dört hanımından Muhammed Bahaeddin, Mustafa Asım, Ubeydullah, Halit, Zeynelabidin, Hasan Kutsi ve Abdullah Sıddık adında yedi erkek; Havva, Fatma, Ayşe, Hatice Kübra adında dört kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Çocukları ve torunları içinden aynı ilmî geleneği devam ettiren çok değerli âlimler yetişmiş, Konya, Karaman, Bozkır ve İstanbul’da ilmî ve siyasi çalışmalarda bulunmuşlardır.

Muhammed Kutsi el-Bozkıri'nin türbesi
Muhammed Kutsi el-Bozkıri türbesi

AHMET ÇELİK, İSMAİL BİLGİLİ

BİBLİYOGRAFYA

  • Bilgili-Çelik, 2011, 39-48; Bilgili, 201234-41; Candan, 2007, 25; Eminoğlu, 2007b, 10-15; Koçkuzu, 2004, 49-82; Memiş, 2000, 138; Muhammed Bahâuddin, 1302, 98-104; Özönder, 1990, 234-235; Sekine Hanım, ts., 2; Sural, Konya, Yeni Konya, 10.09.1975, s. 3; Uçan, ts.; Uz, 2004b, 211, 306-307.