MEŞRIK-İ İRFAN GAZETESİ VE MATBAASI

İkinci Meşrutiyet Dönemi mahallî gazetesi ve basımevi.

Meşrık-i İrfan gazetesi, İkinci Meşrutiyet Dönemi başlarında Rumi takvimle 19 Şubat 1324’te (1909) çok ortaklı bir sivil inisiyatif grubu tarafından çıkarılmaya başlanmıştır. Islah-ı Medaris-i İslamiye Medresesi müderrisleri öncülüğünde, esnafın desteğinin alınıp, kendi matbaasını kurarak yayın hayatına atılması, Meşrık-i İrfan’ın diğer gazetelerden farklı olmasını sağlamıştır.

Gazetenin başlığı altında: “Menâfi-i mülk ve millete hâdim; ilmî, edebî, ictimâî, siyasî Osmanlı gazetesi. Haftada bir defa neşrolunur: Meşrık-i İrfan gazetesidir.” ifadesi bulunmaktadır. Dört ay sonra, bu ifadenin yerine: “Her şeyden bahseden tarafsız Osmanlı gazetesidir”, ibaresi konur. Küçük boy, iki yaprak, dört sayfa olarak yayımlanan gazetenin, sayfa tasarımı başlangıçta üç, sonradan dört sütun hâlinde düzenlenmiştir. Gazete fotoğraf, çizim yer almaz. Satış fiyatı 10 paradır. Gazete, özellikle abone olmayı teşvik eder. Vilâyet için yıllık abone 40, altı aylık 25; taşra için yıllık 50, altı aylık 30 kuruştur. Bir yıl sonra abone ücretleri yarıya yakın indirilmiştir.

Gazetenin imtiyaz sahibi Mazlumzade Hacı Osman, sorumlu müdürü Mehmet Hilmi, ilk başyazarı Müderris Mehmet Rıfat’tır. İdarehane ve matbaası, medreseye yakın, Şerafeddin Camii’nin kuzeydoğu tarafında Eski Mahkeme olarak bilinen hanedir. Gazete, başlangıçta haftada bir gün yayımlanmıştır. Yaklaşık üç ay sonra, perşembe ve pazar günlerinde olmak üzere, haftada iki gün çıkarılır. 1913 yılında, yeniden haftada bir defa çıkmıştır. Konya adlı resmî vilayet gazetesinden sonra yayımlanan üçüncü gazetedir. Fikrî duruş, yayın politikası yönünden, kendinden önce çıkarılan ilk özel Konya gazetesi Anadolu’nun devamı durumunda; sosyal tabanı güçlü bir gazetedir.

Matbaası, Konya ulema ve tüccarlarından oluşan otuz dört kişi tarafından altmış hisseli bir şirket tarafından kurulmuştur. Bu durum, gazeteyi baştan destekleyen bir kitlenin varlığı anlamına gelmektedir. Fakat yirmi civarında ailenin geçimini sağlayan bir işletme olarak matbaa, gazete basımı dışında ticari işlere de yönelmiştir. İlk sayıdan itibaren, gazetede verilen ilanlara göre, Meşrık-i İrfan Matbaası, başta hükümet, adliye olmak üzere askeriye, belediye gibi resmî dairelerin her türlü basılı evrakını, tüccar için senet, kartvizit, etiket, zarf, fatura, mektup başlıkları, ticari defter gibi matbu evraklarını, haciz ilanlarını ucuz ve nefis bir baskı ile basacağını duyurmuştur. Üstelik siparişler, süratle yerine getirilecek, farklı dillerde istenilen evrak basılacaktır. İşler uygun ilerlemiş olmalı ki matbaa, Kasım 1909’da mürettip yetiştirmek amacıyla, ücretsiz kurslar açtığını duyurur. Meşrık-i İrfan, Konya gazetesi dışında matbaa sahibi ilk özel gazete olarak, bu avantajdan yararlanıp çok sayıda resmî ve özel ilan almak ister. Fakat Vilayet Matbaasına göre, daha kaliteli ve ucuz baskı yapmasına rağmen bazı resmî daireler, ilanlarını yüksek fiyatlı Vilayet’e vermeye devam ederler. Gazete, bir defa da kendilerine başvurularak fiyat öğrenilmesini, neresi ucuz ve nefis basıyorsa işlerin oraya yaptırılmasını rica eden yazılar yayımlar. Ama resmî ilanlar, muhalif görüşteki gazetelerin ekonomik yönden çökertilmesi amacıyla kullanılır. Hürriyet, Meşrutiyet Devrinde millete hizmet için ortaya atılmış gazetelerin desteklenmesini gerektirirken, resmî ilanların belli bir gazeteye verilmesi yakışık almamıştır. Resmî ilanlar, ancak 1910 yılında, vali değiştikten sonra alınabilmiştir.

Başlarda gazetenin sıkıntısı, sadece ilanla ilgili değildir. Ülkeye hâkim olan parti ile ters düşülmüştür. Bunun sonucu olarak, gazetenin imtiyaz sahibi Mazlumzade Hacı Osman ve sorumlu müdürü Mehmet Hilmi hakkında soruşturma açılır. Ardından Mayıs 1909 itibariyle başyazar Yusuf Mazhar, Meşrık-i İrfan’dan ayrılır. Üstelik, ayrıldıktan sonra aralarında kalem kavgası olan, İttihat ve Terakki’nin yayın organı Hakem’e ilan vererek, Meşrık-i İrfan’dan, vatanın ayrılıktan ziyade birliğe ihtiyacı olduğunu düşünerek ayrıldığını belirtir. Gazete durumu, meslek ahlakına ve gerçeklere aykırı bir tavır olarak değerlendirir. Bundan sonra, baskılar yüzünden Mehmet Burhaneddin’in ardından İzmir’de yayımlanan İttihat gazetesi yazarlarından Beyşehirli Ahmet Kemal de başyazarlıktan çekilir. Hakem gazetesinin, Ahmet Kemal’in çekilmesini, temiz bir insanlık, saf kalpli bir yazarın yapacağı iş olarak haberleştirmesi anlamlıdır.

Meşrık-i İrfan, Islah-ı Medaris-i İslamiye bünyesinde yayımlanan bir gazete olarak medresenin, düşüncelerini yayma aracıdır. Her görüşün kendi yayın organını çıkardığı bir dönemde, İslami esaslar çevresinde yayımı hedeflemiştir. Toplumsal yapıdaki yozlaşmayı, İslami esaslar çerçevesinde bir halk eğitiminin giderebileceğini savunur. Onun için yazı kadrosunda, Islah-ı Medaris müderris ve talebeleri öne çıkmıştır. Ayrıca, meşrutiyeti benimseyip, destekleyen bir gazete olarak, yeni rejimden beklentisi yüksektir. Meşrutiyetin sorunlara çözüm üreteceğini, mekteplerin ıslahı ile birlikte, kanaat önderleri aracılığıyla, kardeşlik, eşitlik ve adaletin halka ve yönetime egemen olacağını öngörmektedir. Bu bakış açısından dolayı, medrese ve gazetenin, asıl yönlendiricisi olan Nakşî şeyhi, müderris Zeynelabidin Efendi, İttihat ve Terakki’den milletvekili olmuştur. Fakat bir süre sonra, kutsal cemiyet denilen parti, beklentilere, halkının taleplerine cevap veremez, vaatler sözde kalır.

Meşrık-i İrfan’ın, Hakem’le kalem kavgaları, erken başlar. Hakem’i yayımlayan, aynı zamanda Konya İttihat ve Terakki Kulübünün reisi olan Mehmet Tevfik Efendi ile ilgili yayımı etkili olur.

Vali başta olmak üzere, yerel yöneticileri, suiistimal ve adaletsizlikle suçlayan haberler verir. Bütün bunlarla birlikte donanma yardımı ve Girit sorunu gibi millî konularda, merkezî yönetime destek verir. Donanma yardımına, halkı teşvik eder. Yardımda bulunanların isimleri ve yardım miktarlarını yayımlar. Girit sorununu ele alan haber, yazı ve şiirler; mitinglere ilişkin değerlendirmeler yayımlar.

Islah-ı Medaris’in kurucu müderrislerinden Zeynelabidin Efendi, İttihat ve Terakki’den Şubat 1909’da istifa etmiştir. Üstelik istifa ile yetinmeyerek, İttihat’tan ayrılan mebuslarla birlikte, Ahali Fırkasını kurarlar. Ardından Hürriyet ve İtilaf Fırkasına katılırlar. Meşrık-i İrfan, bu sıra, Zeynelabidin Efendi ve içinde yer aldığı siyasi oluşumların Konya’daki sözcüsü durumundadır. Onun için gazete, Zeynelabidin Efendi ile birlikte İttihatçıların hedefi olmuştur.

Meşrık-i İrfan, İttihat ve Terakki Konya Şubesi ve bağlı şubeler, İttihat ve Terakki kulüpleri, bazı belediye başkanlarının da bulunduğu, cemiyet taraftarları tarafından boykot edilir. Birçok yerden gazeteler iade edilir. Aleyhine çekilen telgraflar, İttihatçı gazeteler tarafından yayımlanır. Sindirme çalışmaları karşısında Meşrık-i İrfan, yayın politikasında değişikliğe gitmez. Bir meşrutiyet gazetesi olarak, devamlı hakikatten bahsedip vatan ve millete zararlı durumlara karşı, sesinin çıktığı kadar bağıracağını belirtir. Boykotu hak etmediğini, bir yolsuzluk yapmadığını, şahsiyat ile uğraşmadıklarını, matbaaya beş on günden beri evrak girmediğini açıklar. Yolsuzluk, kanunlara aykırı yayın varsa mahkeme kapıları açıktır. Ama devir, yasal yoldan hak arama devri değildir. Hürriyet sloganları altında muhalif yazarlar öldürülerek susturulmaktadır.

Serbestî gazetesi başyazarı Hasan Fehmi, Sada-yı Millet yazarı Ahmet Samim öldürülmüştür. İstanbul’daki cinayetler, Konya’ya boykot, tehdit, başyazarların gazeteden ayrılmaya zorlanması tarzında yansımıştır. Yaşananlar, aslında meşrutiyete indirilmiş bir darbedir. Ama konumları gereği, tarafsız olması gereken memurlar, özellikle yargı mensupları, askerî bürokrasi, partizan hâle getirilmiştir. İttihat ve Terakki Konya Birinci Kulüp Başkanlığında Konya İstinaf Ceza Reisi Tahir Bey, İkinci Kulüp Başkanlığında, İstinaf Müddei-i Umumisi Şakir Bey bulunmaktadır. Meşrık-i İrfan, Hakem’den sonra İttihat ve Terakki’nin diğer yayını olan Osmanlı Konya, gazetesi ile kalem kavgalarına girer.

Gazetenin haber kaynağını; muhabirleri, idarehaneye gelen mektup ve telgraflar, haber ve yazı aktardığı diğer gazeteler oluşturmaktadır. Konya merkezi dışında, Antalya ve Isparta gibi merkezlerde, muhabir bulundurulmaktadır. İlçelerde, muhabir sıkıntısı vardır.

Gazete, muhalefetin yaşamasına izin vermeyen tek parti diktası altında, Hürriyet ve İtilaf’ın kendini 1913’te feshetmesiyle birlikte yayın hayatından çekilir. İttihat ve Terakki, rakip parti ileri gelenleri arasında, gazetenin çıkışında etkin olan Zeynelabidin Efendi’yi tutuklayıp sürgüne göndermiştir. Zeynelabidin Efendi’nin siyasi faaliyetleri, Islah-ı Medaris’le birlikte Meşrık-i İrfan’ın da kaderini belirlemiştir. İlan yoluyla denetim altına alma, İttihat ve Terakki örgütünün boykotu, kadrosunun daraltılması, siyasi baskılar sonucu, yayımını devam ettiremez hâle gelir. Meşrık-i İrfan’ın yerini, İttihat ve Terakki iktidarının, Birinci Dünya Harbi bitiminde devletle birlikte yıkılmasından sonra İntibah gazetesi alır.

Meşrık-i İrfan gazetesi

CANER ARABACI

BİBLİYOGRAFYA

  • BOA, 20/Ş/1327 (09.09.1909) DH.MUİ.; BOA, 14/S/1336 (31.11.1917), DH.UMVM.; Meşrık-i İrfan, 19 Şubat 1324-22 Mart 1329, sy. 1-344; Arabacı vd., 2009, 60-75; a. mlf., 1998, 487; Aydın, 2007; Özcan, 2008.