MEVLÂNA KÜLLİYESİ BÖLÜMLERİ

Mevlâna Dergâhı’nın Önemli Bölümleri

Matbah-ı Şerif

Mimarisi: Selçuklular Devrinden XIX. yüzyıla kadar ilavelerle sürekli büyüyen Mevlâna Külliyesi’nin fonksiyon ve tarikat eğitimi bakımından en önemli bölümü matbahtır. İlk matbah, külliyenin kuzeybatısında bulunan bugünkü Çelebi Konağı’nın kuzey bitişiğindeydi. Günümüzde külliyenin güneybatı köşesinde bulunmaktadır. III. Murat devrinde, 1584 yılında derviş hücreleri ile birlikte inşa edilmiştir. Matbah, tarihî süreç içerisindeki onarım ve ilavelerle son şeklini -batı duvarının üzerindeki tamir kitabesine göre- 1284/1867 yılında almıştır (Erol, 2004, 67).

Yapı doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir plana sahiptir. Muntazam bir taş işçiliği görülür. Üç katlı yapının üzeri kurşun kaplıdır. Duvar örgüsü ve pencere silmeleri barok üslubunda yapılmıştır.

Matbaha basık kemerli ve söveleri mermerden büyük bir ahşap kapıdan girilir. Asıl mekâna 205x410 cm ebatlarında üzeri tonozlu bir koridordan geçilerek ulaşılır. Koridorun sonunda mekân iki kısma ayrılır. Birinci kısmın kuzeydoğu köşesinde yerden 60 cm yükseltilmiş saka postu makamı bulunur. Burası “nevniyaz”ın (derviş olmak isteyen aday) yapılan işleri gözlemesi, kararını tekrar gözden geçirmesi için üç gün süreyle misafir edildiği yerdir.

Birinci kısmın kuzeybatı köşesinde ocaklar, çeşme ve yalağın bulunduğu bölüm yer alır. Burada bulunan yarım daire kemerli ocakların üzerinde kesme taştan yapılmış birer baca vardır. Matbahın batı köşesindeki ocak iki büyük dergâh kazanı için düzenlenmiştir. Kuzey köşede ise dört bölümlü (kaideli) ocaklık yer alır. Ocaklar içerisinde kazanları asmak için çengelli askı zincirleri vardır.

Ocakların önündeki taş döşeli alana “Ateşbaz-ı Veli Makamı” denilmektedir. Bu kısımda sıcak su bulunması sebebiyle burası gasilhane olarak da kullanılmıştır (Erol, 2004, 69). Burada biriken suların akması için su tahliye olukları bugün bile görülebilmektedir.

Batı duvardaki çeşmenin mermerden aynası ve önünde yalağı vardır. Bu kısım yemek için yiyeceklerin yıkanıp hazırlandığı yer olmakla birlikte bulaşıklar da yıkanmış olmalıdır. Bu çeşmeye su XVI. yüzyılda Yavuz Sultan Selim tarafından Dutlukırı’ndan getirtilmiş ve dergâha vakfedilmiştir. Çeşmenin hemen arkasında kemerli pencere yer alır.

İkinci kısım, birinci kısımdan 93 cm yüksekliğindeki bir setle ayrılmıştır. Dört basamaklı taştan yapılmış merdivenle çıkılan bu kısım beşik tonozla örtülüdür. Bu mekânın doğu ve batısında ikişer, güneyinde ise dört adet kemerli pencere ile aydınlatılmaktadır. Bu alan somat denilen Mevlevi sofrasının serildiği bölümdür. Burada yemek dışında, ahşap zemin üzerine çakılı olan sarı renkli pirinçten sema talim çivilerinden anlaşıldığı üzere, sema eğitimi de verilmektedir. Bu alanın zemini ahşap döşemelidir.

Matbahın doğusunda yer alan “saka postu” (nevniyaz hücresi) üzerinden ahşap merdivenlerle çıkılan ve günümüzde depo olarak kullanılan, beşik tonozla örtülü üst kattaki mekâna ulaşılır. Bu kısmın üzeri kemerlidir. Birisine sonradan kapı takılmıştır. Mevlevi canları tarafından yatakhane olarak kullanıldığından buraya “canlar odası” da denilmiştir (Erol, 2004, 73).

Üst kat merdiveninin sahanlığından taş basamaklı merdivenle bodrumdaki iki büyük kiler odasına girilir.

Günümüzde müze olarak düzenlenen matbahta, bazıları dergâhtan kalan ve çoğunluğu bakır kaplardan oluşan etnografik eşyalar sergilenmektedir. Aynı zamanda matbahın eğitimle alakalı işlevini, burada yaşanan hayatı ve hiyerarşiyi, terbiyeyi ve işleyişi kolay anlatmak, görsel hâle getirip, anlaşılır olmasını sağlamak amacıyla mankenlerle başarılı bir sergileme yapılmıştır.

Eğitim Yeri Olarak Matbah: Asitane* olan Mevlevihanelerin ve baş Asitane olan Mevlâna Dergâhı’nın matbahında bin bir günlük çile çıkartılırdı. Mevlevi dervişi olmak isteyen aday adayı (nevniyaz) Mevlevihanenin matbahında üç gün süre ile saka postunda murakabe (diz üstü) vaziyetinde otururdu. Bu sürede yapılan işleri izleyen nevniyazın, burada kalıp kalamayacağına kendisinin karar vermesi sağlanırdı. Aday; yemek, tuvalet ve ibadet dışında saka postunu terk edemez, bir şeyler okuyamaz ve konuşamazdı. Üç gün sonunda kalmaya karar verirse, buradaki işleyiş hakkında bilgi verilir, çile çekmenin zorlukları, çileyi kırmanın hoş karşılanmayacağı dile getirildikten sonra kalma konusunda ısrar ederse, yani ikrar verirse, nevniyaz için bin bir günlük çile dönemi başlardı. “Can” adı verilen yeni adaya dergâhta birbirinden farklı on sekiz görev yaptırıldıktan sonra şu mertebeler kazandırılırdı:

1. Kazancı Dede: Canların edep ve terbiyesinden sorumluydu.

2. Halife Dede: Matbaha yeni girenlere yol-erkân öğretirdi.

3. Dış meydancısı: Tarikatçı veya aşçıbaşının emirlerini iletirdi.

4. Çamaşırcı: Çamaşırları yıkar, temizlerdi.

5. Ayakçı: Ayak hizmetlerinde bulunurdu.

6. Şerbetçi: Hücreye çıkacak canın şerbetini yapar, gelenlere şerbet hazırlayıp, sunardı.

7. Bulaşıkçı: Kap-kacağın temizliğinden sorumluydu.

8. Dolapçı: Kap-kacağın bakımından sorumluydu.

9. Pazarcı: Dergâhın pazar ve ekmek alışverişini yapardı.

10. Somatçı: Sofraları kurar, kaldırırdı.

11. İçeri meydancı: Kahve yapar ve sunar; ayrıca somata katılmayacaklara ekmek bırakırdı.

12. İçeri kandilci: Matbahın kandillerini, şamdanlarını temizler, hazırlar, uyandırır (yakar), dinlendirir, sırlardı (söndürürdü).

13. Tahmisci: Matbahın ve dedelerin kahvelerini döverdi.

14. Yatakçı: Canların yataklarını serer ve kaldırırdı.

15. Dışarı kandilci: Dışarıdaki kandil ve mumlara bakardı.

16. Süpürgeci: Bahçenin ve etrafın süpürülüp, temizlenmesinden sorumluydu.

17. Çerağcı: Türbedarın yardımcısı, matbahın kandil ve şamdanları ile ilgilenirdi.

18. Abrizci: Helâ, şadırvan ve muslukların temizliğine bakardı (Gölpınarlı, 1963, 50).

Bu hizmetlerin çoğu matbahta geçirildiğinden matbah, sadece dünya nimetlerinin pişirildiği yer olmayıp, ayrıca canların inancında pişirildiği yer olduğundan bir kutsiyeti vardı. Bu sebeple Mevleviler matbah için: “Biz burada yemek değil, insanı pişiriyoruz” derlerdi.

Bin bir günlük çile dönemini başarıyla geçen can için yapılan bir törenle derviş elbisesi giydirilir, akşam meydan hazırlanır, matbahta hazırlanan lokma yendikten sonra hücresine bırakılırdı. Burada son on sekiz günlük hücre çilesini de tamamladıktan sonra dilerse dergâhta kalabilir veya başka bir tekkeye giderek hizmetini orada sürdürebilirdi.

Matbah içinde yer alan ocak, bütün tasavvufi inanışlarda ve hatta Türk evinde de kutsaldır. Mevlevilerde ocak, Ateşbaz-ı Veli’nin makamıdır. Ocağa niyaz etmeden işe başlanmazdı. Bu niyaz ocak temizse öpülerek, öpülemeyecek bir hâldeyse baş kesilip, el değdirilerek ve elin şahadet parmağı öpülerek yapılırdı. Yemek ocaktan indirilince gülbang çekilirdi (Gölpınarlı, 1983, 40).

Mevlevilik bir kaideler manzumesi olduğu için sabır ve sebat yanında, her şeye ve herkese karşı saygı, sevgi ve tevazu son derece önemli idi. Bu özelliklerin yemek yeme esnasında da uygulandığı görülmektedir.

Yemek, somat adı verilen ahşaptan yapılmış, daire şeklindeki bir sofrada yenirdi. Ayrıca cuma günleri ve geceleri elifi somat adı verilen deriden yapılan uzun ve ince, gerektiğinde katlanabilen bir sofranın üzerinde yenirdi. Yemeğe tuz ile başlanır, tuz ile nihayetlendirilirdi. Yemekte konuşmak, sohbet etmek sofraya karşı saygısızlık olarak nitelendirilirdi.

Mevlevi dergâhlarında edep ve erkân öğrenimi dışında matbahta öğrenilen bir başka şey de sema yapmaktı. Konya Mevlâna Dergâhı’nın matbahında merdivenle çıkılan ve zemini ahşap döşeli ikinci kısmına sema çıkarmak, sema talim etmek için pirinçten, tepesi yuvarlatılmış “sema talim çivisi” çakılmıştır. Ayrıca matbahlarda sema talimi için seyyar sema meşk tablaları da vardır. Dileyen can burada sema talimleri yapabilirdi.

Mevlevihanelerin matbahlarında kullanılan bazı sembolik eşyalara farklı anlamlar yüklenmiştir. Bunlardan birisi pazarcı maşasıdır. Bu, matbah canlarından pazar alışverişi için görevlendirilen dervişin elifi nemedine* zincirle bağlı olarak taşıdığı sembolik maşa idi. Mevlevi dervişi bu maşa ile hizmeti olduğunu, ona rastlayan canların kendini uzun süre oyalamaması, hizmetinden alıkoymaması mesajını iletmiş olurdu. Ayrıca bunu gören esnafın dergâha satacağı malzemeyi daha ucuza vermesi sağlanırdı (Erol, 2004, 61).

Matbahı şerif.
Matbah'ta nevniyaz

EMİNE KARPUZ

BİBLİYOGRAFYA

  • Çıpan, 2004; Erol, 2004; a. mlf., 2004; Gölpınarlı, 1983; a. mlf., 1963; Karpuz, 2002b; Koşay, 2004; Küçük, 2003; Tanrıkorur, 2000.