MUHYİ

(Bezcizade Mehmet Muhyiddin Efendi) (ö. 1020/1611) Mutasavvıf, şair, bestekâr.

Konya’da doğdu. Doğum tarihi hakkında bilgi yoktur. Babası Molla Nurullah Efendi’dir. Seyyit bir aileye mensuptur. Nesebi bazı kaynaklarda İznikli Vahyizade Mehmet Muhyi ile karıştırılmıştır. Şiirde “Muhyî” mahlasını kullanan Mehmet Muhyiddin Efendi, kaynaklarda “Bezcizâde” lakabı ile yer alır.

Tahsilini Konya’da tamamladıktan sonra Larende’ye (Karaman) giderek Halvetiye’nin Seyyit Yahya Şirvani koluna mensup Nureddinzade Molla Çelebi’ye intisap edip, iki sene kadar ona hizmet etti. Şeyhi, vefatına yakın bir zamanda yerine onun geçmesini vasiyet ettiyse de diğer çelebilerin rıza göstermemeleri üzerine Konya’ya döndü. Burada Alâeddin Keykubat Camii’nde hatiplik ve vaizlik yaptı.

Bezcizade bu görevinden sonra İstanbul’a gitti. İstanbul’a gidişi kaynaklarda farklı bilgilerle yer alır. Muhtelif kaynaklar onun, Sultan III. Murat (1574-1595), Sultan III. Mehmet (1595-1603) veya Sultan I. Ahmet (1603-1617) devrinde İstanbul’a gittiğini belirtirler. Kaynaklardaki bir diğer bilgiye göre de Bezcizade’nin İstanbul’a iki sefer gitmiş olması gerekmektedir. Bunlardan birincisi Karaman’da şeyhinin vefatından sonra Konya’ya dönmeden gerçekleşmiştir. Nitekim bazı kaynaklar onun Molla Çelebi vasıtasıyla tarikata intisap etmesinin ardından teselli bulamadığını ve İstanbul’a giderek Ömer Sikkinî halifelerinden birisine veya dönemin önde gelen Melamilerinden İdris-i Muhtefî’ye intisap ettiğini bildirmektedir. Buna göre Muhyi, dönemin sultanı III. Mehmet’in (1595-1603) daveti üzerine İstanbul’a gitti ve burada kendisine tevcih olunan Üsküdar’daki Şemsi Paşa Zaviyesi’nde irşat ile meşgul oldu.

İstanbul’a bu ilk gidişini müteakip Konya’ya döndü ve burada altı-yedi yıl kaldı. İkinci gidişi ise büyük bir ihtimalle Sultan I. Ahmet’in daveti üzerine vaki olmuştur. İstanbul’da Abdülmecid-i Sivasi Efendi’nin Şeyh Yavsi Efendi Tekkesi’ne nakledilmesiyle boşalan Fatih Çarşamba’daki Mehmet Ağa Tekkesi şeyhliğine getirildi (1013/1604). Daha sonra da yine Abdülmecid-i Sivasi’nin Sultan Ahmet Camii vaizliğine nakledilmesi üzerine boşalan Sultan Selim Camii vaizliğine getirildi. Bu şekilde hem şeyhlik hem de vaizlik yaparak halkı irşat vazifesini yerine getirdi.

Muhyi’nin Üsküdar’daki Şemsi Paşa Tekkesi şeyhliğine getiriliş konusu da biraz karışıktır. Yukarıda belirtildiği gibi ya Sultan III. Mehmet’in daveti üzerine İstanbul’a geldi ve Şemsi Paşa şeyhliği kendisine tevdi edildi veya İstanbul’a daha sonraki gelişinde de aynı tekkede bir müddet vazife ifa etti. Şemsi Paşa şeyhi iken bir müridi tarafından hediye edilen Nuhkapısı civarındaki arazide bir tekke ve kendisi için bir türbe yaptırarak ölümüne kadar her iki tekkede irşat faaliyetlerini sürdürdü.1020 Ramazanında (Kasım 1611) vefat etti ve yaptırdığı tekkenin yanındaki türbeye defnedildi. “Eş-şeyhu’l-emced” terkibi vefat tarihini gösterir.

Defnedildiği tekke daha sonra adına izafeten Bezcizade Tekkesi diye tanındı. Üsküdar’da Arakıyeci Hacı Mehmet Mahallesi, Divitçiler Caddesi, Salı Sokağı’nda bulunan bu tekkenin şeyhliğine kendisinden sonra halifelerinden Hüseyin Efendi, ondan sonra Bayrami Şeyhi Bolulu Himmet ve daha sonra da onun oğlu Abdullah geçtiği için Himmet-zade Tekkesi ve halk arasında ayin gününden dolayı Salı Tekkesi adıyla da anılmıştır. XIX. yüzyıl sonlarında yeniden inşa ettirilen tekke, Cumhuriyet Döneminde Zeynep Kâmil Hastanesinin arazisine dâhil edilmiş, hastanenin genişletilme çalışmaları sırasında yıktırılmıştır. Tekkenin haziresindeki kabirler ile şair Safi tarafından Bezcizade’nin vefat tarihini de gösteren altı beyitlik; “Kutb-ı âlem Bezcizâde rıhlet etdi dünyeden / Kıldı câ mülk-i bekâda rahmetullâhi aleyh” beytiyle başlayan manzumenin yer aldığı kitabe ise Selimiye’deki Çiçekçi Camii avlusuna nakledilmiştir.

Bezcizade Mehmet Muhyiddin Efendi’nin divanı yakın zamanlarda bulunmuştur. Divanda tasavvufî muhteva ile kırk gazel, on kaside ve sekiz adet kısa mesnevi bulunmaktadır. Şiirlerinde aruz ve hece veznini kullanan Muhyi’nin dili özellikle hece ile yazdığı şiirlerinde oldukça sadedir. Divan üzerinde Hafsa Mutlu yüksek lisans çalışması yapmıştır (2008). Ayrıca çeşitli cönk ve mecmualarda tarikat çevrelerinde çokça sevilen ilahileri yer almaktadır. Hüseyin Vassaf ve Gölpınarlı eserlerinde şiirlerinden örnekler vermektedirler. “Zâhid bize ta’n eyleme” mısraı ile başlayan ilahisi birçok tarikatta ayinler arasında cumhur ilahisi olarak okunmuştur.

Bezcizade aynı zamanda dinî musiki bestekârlarındandır. Sadeddin Nüzhet Ergun, XVIII. yüzyılın ilk yarısında dinî besteleriyle meşhur olan üç bestekârdan bahsederken onun adını da zikretmektedir (diğerleri Koğacızade Şeyh Mehmet ve Zakirî Hasan’dır). Atai de sesinin çok güzel olduğunu bildirir. Ancak Bezcizade’nin bugüne ulaşmış herhangi bir bestesi bulunamamıştır. Diğer yandan gazel ve ilahileri çeşitli bestekârlar tarafından bestelenmiştir. XVIII ve XIX. yüzyıla ait güfte mecmualarında da bu güfteler kayıtlıdır.

MESNEVİ

 

Konya kavmine İlâhî kıl nazâr

Tâ ki bunlar diye Allâh her seher

 

Zikr-i tevhîd lezzetin ver yâ İlâh

Hubb-ı dünyâdan halâs et pâdişâh

 

Et hidāyet kıl inâyet bi’t-tamâm

Keşf-i esrâr et bulara ber-devâm

 

Konya kavmine içir âb-ı hayât

Mâsivâdan yâ İlâhî ver necât

 

Mü’minîne eyle tevfîkin refîk

Rü’yet-i dîdârına eyle hakîk

 

Konya kavmine ebed göster cemâl

Yâ İlâhî bunlara vir hüsn-i hâl

 

Lutf u ihsân u kerem et yâ Kerîm

Fazl u rahmet mağfiret et yâ Rahîm

(…)

MUHYİ

EMİNE YENİTERZİ

BİBLİYOGRAFYA

  • Aksoy, 2007; Erdemir, 1999, 282-283; Ergun, 1942, I/127; Gölpınarlı, 1931, 128-130; Hüseyin Vassaf, 1990, II/346-347; Kütük, 2012, 105; El-Hulvi, 1993, 600; Mehmed Nazmi Efendi, 2005, 397; Sicill-i Osmanî, 1311, II/16; Mutlu, 2008; Müstakimzade Süleyman Sadeddin Efendi, 2000, 140b-141a; Zeyl-i Şekaik, II/607; Özalp, 1986, I/143; Tuman, 1949, II/917; Yılmaz, 2001, 237-238.