TAŞKENT

b) Türkiye Selçuklu Döneminde Taşkent (1075-1308)

Selçukluların 1016 yılındaki keşif harekâtıyla başlayan ve Malazgirt Zaferi’yle devam eden Anadolu fütuhatı, pek çok Oğuz boyunun Anadolu’ya akmasına ve bu coğrafyanın bir Türk yurdu hâline gelmesine sebep olmuştur. Selçuklu fütuhatıyla birlikte Anadolu’ya gelen Oğuz boyları yoğun olarak Avşar ve Salur Türkmenlerinden müteşekkildir. Türkiye Selçukluları, Anadolu’ya gelen Türkmenleri, Anadolu’nun muhtelif bölgelerine, özellikle de Taşili havalisine yerleştirdiler. Taşili olarak tabir edilen bu coğrafya ve havalisi Taşkent, Ermenek, Mut, Silifke, Gülnar, Anamur gibi Türkiye Selçuklularının askerî bakımdan uç bölgelerini oluşturan önemli mevkilerdendir.

XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Türkmenlerin bu bölgeleri yaylak olarak kullanmaya başladıkları bilinmektedir. Taşkent ve çevresine başta Avşarlara mensup olmak üzere Salur, Çetmi gibi oğuz boyları gelmiştir. Ancak bölge bu asırda Ermenilerin hâkimiyetindedir ve bu durum bölgeye gelip yerleşmeye başlayan göçebe Türkmenler için önemli bir sorun oluşturmaktadır. Anadolu’yu fetih için Kutalmış’ın gönderilmesi, onun öldürülmesinden sonrada oğullarının Anadolu’ya geçerek fetih hareketine girişmeleri ve iç bölgelere akınlarını sıklaştırmaları, Anadolu’da bulunan Türkmenlerin biraz da olsa rahatlamalarını sağlamıştır. Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Antakya muhasarasını kaldırıp (1074) Konya fethine giderken muhtemelen bu bölgeden geçmiş idi. Nitekim bölgeye gelen Avşar Türkmenlerinin Suriye üzerinden geldiğine dair rivayetlerin varlığı, Türkmen boylarının bir kısmının bu sefer sırasında veya hemen akabinde bölgeye yerleştiklerini akla getirmektedir. Süleyman Şah’ın emrindeki Türkmenler 1074-1080 yılları arasında Anadolu’da büyük fetih hareketine giriştikleri dönemde bölgedeki Türkmenlerin de bu ortamdan yararlanıp Mut, Karaman, Ermenek havalelerine kadar olan Kilikya bölgesini Ermenilerden alıp, Akseki’ye kadar gittikleri görülmektedir.

Anadolu’ya gelip yerleşen Türkmenler, burada Kutalmış’ın oğullarının liderliği altında birleşerek Türkiye Selçukluları Devleti’ni kurmuşlardır. Anadolu’da bir Selçuklu devletinin kurulmasıyla birlikte Türkmen göçleri daha da yoğunlaşmış, Horasan ve Maveraünnehir’de bulunan Türk kitleleri Anadolu’ya akın akın gelmişlerdir. Anadolu’ya gelen bu Türkmen boylarını Türkiye Selçukluları Anadolu’daki Bizans ve Küçük Ermeni devletlerinin sınır boylarına yönlendirmiş, sınırları güvenliğe alma siyaseti çerçevesinde bunları uçlara yerleştirmiştir. Bu amaçla Kilikya Ermeni Devleti’nin sınır boyları İshaklı, İmamlı, Bahşiş ve Keşşefli kollarına mensup Avşar Türkmenleri tarafından yurt edinilmiştir. Yine bir süre sonra Taşkent bölgesine Avşar Türkmenlerinden Piri Şemsi Bey, oymağıyla gelmiştir. Avşar boylarının beylerine “Piri” unvanı veriliyordu. (Altınay, 1930, 129). Muhtemeldir ki, Taşkent bölgesini yurt tutup yerleşen Avşar beylerine atfen XII. yüzyıldan itibaren buraya Pirlerkondu (Pirlerkandi, Pirlkandi veya Pirlonda) denilmiştir. Nitekim Pirlerkondu isminin verilmesiyle ilgili günümüzde halk arasında anlatılan efsanelerde de bu durum zikredilmektedir (bk. Ertan vd., 1974, 101).

Selçuklu ve Ermeniler arasında sık sık el değiştiren Taşili bölgesi, Moğol istilasıyla birlikte Anadolu’ya Türkistan, Horasan, Erran, ve Azerbaycan’dan pek çok Türkmen’in gelmesiyle ve Ermenilere karşı bölgede Türk nüfusun artırılması amacıyla I. Alâeddin Keykubat’ın uyguladığı iskân politikası ve gerçekleştirdiği fetihlerle bölge kesin olarak Selçuklu hâkimiyetine girmiştir. Taşkent’in Türkiye Selçuklu devleti hâkimiyetine girmesinin ardından buraya birçok Türkmen kitleleri yerleştirilmiştir. Bunların çoğunluğunu Moğolların önünden kaçarak Anadolu’nun güney sahiline yerleşen Karaman Türkleri teşkil etmektedir. Şikâri, Anadolu’ya yerleşen Karaman Türklerinin Şirvan’dan geldiklerini belirterek Karamanlıların neslini de Şirvan Han neslinden Oğuz Han’a bağlamaktadır (Şikâri Tarihi, s. 9, 11). Moğolların önünden kaçan Karaman taifesi Azerbaycan’ın Şirvan havalisine gelmişlerdir. Burada bir müddet kalan ve bulundukları bölgelere kendi isimlerini veren Karamanlılar, buradan Anadolu’ya göç etmişlerdir.

1221 yılında Konya-Çumra-Dinek-Belviran ve Hadim yoluyla Taşkent’e gelen I. Alâeddin Keykubat, bölgenin güney taraflarında bulunan Kalonoros (Alaiye) Kalesi’ni kuşatmış ve kentin derebeyi olan Kyr Vart’tan kale teslim alınarak çevresine Türkmen beyleri getirilerek yerleştirmiştir (Müneccimbaşı, s. 61). Daha sonra Ermeniler üzerine bölgenin valisi olan Emir Mübarizeddin Ertokuş komutasında büyük bir ordu gönderilmiştir. Bu hareketle birlikte Ermenilerin elinde bulunan müstahkem Mafga, Andusanc Silifke ve Anamur kalelerinin alınmasıyla Taşkent ve Silifke’ye kadar olan bölgeye tamamen hâkim olunmuştur. Alâeddin Keykubat, Taşkent, Ermenek ve Mut çevresini içine alan bu topraklara Emir Kamerüddin Lala’yı vali olarak atamıştır (İbn Bibi, I/353). Yöneticisine izafeten de Taşkent ve çevresini içine alan bu bölgeye dönemin kaynakları “Kamerüddin İli” tabirini kullanmışlardır.

Taşkent ve çevresine 1230 tarihinden sonra Karamanoğullarının geldiğini ve Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılışına kadar dönem dönem bölgeye hâkim oldukları görülmektedir. Karamanlıların bilinen en eski atası Nure Sufi’dir. Babasının adı Sadeddin ibn Kamerüddin Mahmut’tur. İbn Bibi, Karamanoğullarının atası olan Nure Sufi’den bahsederken onun ilk yıllarında, Kamerüddin vilayeti adıyla meşhur olan Ermenek nahiyelerinde yaşayan bir Türkmen kömürcü olduğunu, buradan Larende’ye kömür çekerek rızkını kazandığını zikreder (İbn Bibi, II/202). Alâeddin Keykubat, saltanatının son dönemlerinde Ermenek, Taşkent ve Mut bölgesini, Ermeni isyanlarının bastırılması ve bir uç beyliği teşkil etmesi için Nure Sufi’ye mülk olarak vermiştir (Şikâri, s. 14-16). Nure Sufi kendisine verilen bu topraklarda güvenliği sağladıktan bir süre sonra yerine oğlu Karaman’ı bırakıp dünyadan el çekip Sivas’a gitmiş, Baba İlyas’a intisap etmiştir (Şikâri, s. 15). Ancak Baba İlyas ve müritlerinin 1240 yılında Selçuklu ordusu tarafından tedip edilmesinden sonra kurtulan bazı Babailer uç mıntıkalara kaçarak buralarda saklanmışlardır. Nure Sufi de bu olaydan sonra Baba İlyas’ın oğlu Muhlis Paşa ile Ermenek’e gelerek burada faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Taşkent ve çevresinin yönetimi muhtemelen 1238-1239 yılından itibaren Karaman Bey’e kalmıştır. Selçukluların, 1243 yılında Kösedağ’da Moğollara yenilip Anadolu’daki güç ve etkisinin azalması üzerine, idarenin Moğolların eline geçmesiyle diğer uç bölgelerde olduğu gibi bu bölgede de Karamanoğulları güçlenmiş ve bağımsız hareket etmeye başlamıştır. Baycu Noyan’ın 1256 yılında ikinci defa Rum’a gelişi sırasında çıkan karışıklıklardan faydalanarak buradaki Türkmenleri tek bir çatı altında toplayan Karaman Bey, IV. Rükneddin Kılıçarslan tarafından çeşitli vaatler ve sözlerle itaat altına alınmıştır. Ayrıca Karaman Bey’e emirlik unvanı ile bölge büyük bir ikta olarak tevcih olunmuştur (İbn Bibi, II/202; Anonim Selçukname, s. 36).

Nure Sufi’nin diğer oğlu Oğuz Bey, kardeşi Karaman Bey’den [İbni Bibi, Karaman Bey’in Bunsuz isimli bir kardeşinden (II/202); Aksarayi, Bunsuz ve Zeynülhac isimli kardeşlerinden (s. 54-55); Aynî, Oğuz Han ve Timur Han adlı kardeşlerinden (s. 200) bahseder] ayrılıp Avşar boyundan kendisine tabi beylerle beraber Taşkent’e, adı ile maruf Oğuzeli’ne yerleşmiştir. Oğuzeli günümüz bölge halkı arasında Avuzeli olarak telaffuz edilmekte ve bilinmektedir.

Sultan IV. Rükneddin Kılıçarslan, Karaman Bey’in ölümünü müteakip, bütün Karaman ve Ermenek mıntıkasının yönetimini Bedreddin İbrahim Huteni’ye bırakmış, Karaman Bey’in oğullarını yakalayarak Konya’ya gönderme emri vermiştir. Rükneddin Kılıçarslan’ın 1265 yılında vefatına kadar hapiste kalan Karamanoğlu Mehmet Bey sultanın ölümüyle beraber bölgeye gelerek Ermenek ve Taşkent civarındaki sarp bölgede Hoteni’ye karşı mücadele etmiştir. Moğollara karşı isyan bayrağı açma niyetinde olan Beylerbeyi Hatıroğlu Şerefeddin Mesut’a yardım sözü üzerine Beylerbeyi Hatıroğlu Şerefeddin, bölgenin emirliğini Huteni’nin oğlu Bedreddin İbrahim’den alarak Mehmet Bey’e vermiştir (1276) (İbn Bibi, II/203).

Bu tarihten sonra Taşkent ve bölgesi tamamen Karamanoğulları hâkimiyetine girmiştir. Karamanoğlu Mehmet Bey, Baybars’ın Anadolu’ya gelişini desteklemiş, onun 1277 yılında Moğol ordusunu Elbistan Ovası’nda yenmesinin ardından da tamamen bağımsız hareket etmiştir. Moğollar ve Selçuklular Mehmet Bey’i bu tutum ve desteğinden dolayı cezalandırmak isteseler de gönderdikleri Hoteni ve Hoca Yunus komutasındaki her iki ordu da Karamanoğullarına yenilmiştir. Galibiyetler Karamanoğullarının Türkmenler üzerindeki nüfuz ve itibarını artırmış birçok Türkmen beyinin kendi etraflarında toplanmasına sebep olmuştur. Kuvvetlenen Karamanoğulları bölge dışına çıkarak zayıflayan Selçuklu Devleti’ne ve payitaht Konya’ya birçok kez saldırmışlardır. Bu faaliyetleri Moğolların bölgeye birçok sefer düzenlemesine sebep olmuştur. Bölgeye giren Moğollar Larende, Ermenek ve Taşkent bölgelerinde yağma yaparak çok miktarda ganimet elde etmişler, Karamanoğlu Mehmet Bey ve adamlarını öldürmüşlerdir. Mehmet Bey’in bu kadar kolay öldürülmesine sevinen III. Gıyaseddin Keyhüsrev, Sahip ile deniz kenarına kadar olan bölgede büyük bir temizlik yapmışlardır.

Karamanoğlu Mehmet Bey’in öldürülmesinden sonra Taşkent ve çevresinin idaresi Güneri Bey’e geçmiştir. Selçuklulardan ise Kırım’da Sultan II. İzzeddin Keykavus’un ölümünden sonra Anadolu’ya gelen oğlu Gıyaseddin Mesut, Moğol hanının yanına uğrayarak onun ilgisine ve övgüsüne mazhar olmuş, III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in saltanatı döneminde Gıyaseddin Mesut bu bölgeyi de içine alan Kamerüddin vilayetinin yöneticisi olmuştur (Anonim Selçukname, s. 41). Moğol tahakkümü altındaki Selçukluların idari zayıflıklarından yararlanmak isteyen Güneri Bey, karışıklıklar çıkararak Selçukluları zayıflatmıştır. Ancak bu tutumu Selçuklu sultanının Moğol yardımını talep etmesine sebep olmuş, Moğol Hanı Ahmet Teküder, Sultan Gıyaseddin’e yardım olarak kardeşi Kongurtay komutasında büyük bir ordu tahsis etmiştir. Anadolu’ya hızla gelen bu kuvvet, Aksaray’ı görülmedik bir şekilde yağmaladıktan sonra Karaman ülkesine geçerek Larende, Ermenek ve Taşkent bölgesini acımasızca yağmalamıştır. Anonim Selçukname’de yapılan katliamdan çok açık şekilde bahsedilmekte ve: “Kongurtay öyle insan öldürmüş ve şehir harap etmiştir ki, yaptıklarını yazmaya kalem yetmez” denilmektedir (a.g.e., s. 42). Kongurtay’ın yaptığı bu katliama Mısır’dan bile tepkiler gelmiş, Teküder, Kemerüddin vilayetini muhasara ettiği sırada Kongurtay’ı yanına çağırarak Ocak 1284’te Anadolu halkına zulmettiği için idam ettirmiştir (Sümer, 1996, 70).

Kongurtay’ın Anadolu’dan çekilmesinden sonra üç yıl kadar devam eden huzur ortamı, Seyfeddin Türkeri’nin öldürülmesi, akabinde Karamanlıların Konya’ya saldırmasıyla bozulmuştur. Bu saldırı Moğol Şehzadesi Geyhatu’nun askerleriyle birlikte Karaman iline hücum etmesine sebep olmuştur. Herakliye (Ereğli) sert bir şekilde yağmalanmış, insanlar katledilmiş, 19 Zilkade 691/1 Kasım 1292 tarihinde Larende şehri ele geçirilerek birçok katliam yapılmıştır. Geyhatu, Tekin Timur’u bir ordu ile Karamanlıları kovalanması için dağlara gönderdiyse de Güneri Bey daha sarp yerlere kaçıp gizlenmiştir. Tekin Timur da bu kayalık bölgede eline geçen herkesi öldürmüştür. Muhtemelen bu katliamdan Pirlerkondu da büyük zarar görmüştür. Geyhatu sadece bu bölgeyi yağmalamakla kalmamış, Denizli, Kayseri, Menteşe topraklarına da saldırarak birçok Türkmen katledip her yerde çok büyük tahribatlar yapmıştır (Anonim Selçukname, 61-63). Karamanoğlu Güneri Bey döneminde (1278-1300) Karamanoğullarının Moğol hâkimiyetindeki Selçuklu topraklarına taarruzları veya Moğolların Anadolu’daki en sadık müttefiki Kilikya Ermenilerine saldırıları ya da Anadolu’da merkeze isyan eden Moğol valilerini desteklemeleri sebebiyle Moğollar sık sık Ermenek ve Taşkent bölgelerine saldırıp yağma, tahrip ve katliamlar yapmışlardır. Güneri Bey’in ölümünden sonra Karamanoğullarının başına geçen kardeşi Bedreddin Mahmut Bey döneminde (1300-1308) bölgeye Moğolların saldırıları azalmış, az da olsa sükûnet hâkim olmuştur.

Selçuklu Dönemi Taşkent’i ile ilgili birçok hikâyelerde rivayet edilmektedir. Bu rivayetlerin bazıları Alâeddin Keykubat hakkında iken bazı rivayetler de Mevlâna ile ilgilidir (Bu rivayetler hakkında bk. Ertan vd., s. 102-103). Mevlâna’nın bölgeye gelişi hakkında net bir bilgi mevcut değildir. Ancak Alâeddin Keykubat’ın bölgeden defalarca geçmiş olması muhtemeldir. İbrahim Hakkı Konyalı Alanya (Alaiye) adlı eserinde Alanya’nın fethine Sultanın en kısa yol olan Konya-Çumra-Dinek-Belviran-Hadim ve Pirlevkanda yoluyla gittiğini söyler (a.g.e., s. 61). Ayrıca Alanya’nın kışlık merkez oluşu ve Alâeddin Keykubat’ın sık sık oraya gitmesi bu ihtimali kuvvetlendirir.

Ermeni saldırıları ile Moğol yağma, talan ve tahriplerinden büyük zarar gören Taşkent ve çevresinde Selçuklu medeniyetinin izlerini taşıyan Çibi, İmirzalar ve Selavat köprüleri gibi Türkiye Selçukluları Dönemi eserleri az da olsa görülmektedir. Türkiye Selçuklu Devleti’nin zayıflamasıyla beraber Taşkent (Pirlerkondu, Pirlonda) bölgesi Karamanoğullarının hâkimiyeti altına girmiştir. Fatih Sultan Mehmet, 1487’de bu beyliğe son verinceye kadar Karamanoğullarının bir kazası olan Pirlerkondu, bu tarihten sonra Osmanlı hâkimiyetine girmiştir.

MUSTAFA AKKUŞ

BİBLİYOGRAFYA

  • İbn Bibi, el-Evamir, 1996, I/353, II/202-203; Anonim Selçukname, 1952, 16-17, 36; Aksarayi, Müsameretü’1-ahbar, 2000, 53-55; Şikâri, Tarihi, 1946; Aynî, 1987-1989, 200; Altınay, 1930, 129; Ertan vd., 1974, 93-106; Müneccimbaşı Câmiu’d-Düvel, 2001, 61; Konyalı, 1946, 61; Turan, 1971, 45-82, 177; Ünal, 1986, 15-18, 24-96; Sümer, 1996, 70; Tekindağ, 1953; a. mlf., 1978.