TAŞKENT

Halk Kültürü Düğün Âdetleri

Taşkent’te düğünler dört gün sürer. Düğünden bir hafta önce damat ve arkadaşları oduna giderler. “Oduna gitmek” tabiri, düğünde ve hanımların sofra gününde yenecek olan etli pilav ve ayranlı çorbanın (ayrannaş) pişirilmesi için yakacak odun hazırlama anlamına gelir. Odunlar hazırlandıktan sonra yine düğünden önce damat ve arkadaşları kız tarafına buğday dövmeye gider. İçinde damadın da olduğu dört beş kişi ile birlikte kütükten yapılan dibeklerde solgularla buğday dövülür. Bu dövülen buğdaylar kız tarafına verilir ve sofra gününde yenecek olan ayrannaşın yapımında kullanılır. Yapılan bu hazırlıklardan sonra düğüne bir gün kala “el çağırma” diye tabir edilen davet yapılır. Hem oğlan tarafından hem de kız tarafından görevlendirilen birer kişi, köyün içine dağılıp: “Yarın düğünümüz var, buyurun gelin” diyerek tek tek halkı dolaşıp, düğüne çağırır. Düğüne davetliler çağırılırken, bir taraftan da hem oğlan evinde hem de kız tarafında hazırlıklar yapılır. Oğlan evinde, kız tarafına götürmek üzere “pişi” (pide) pişirilir. Kız tarafında ise, gelen misafirlere ikram etmek için ayrannaş hazırlanır.

Düğün, “sofra günü” başlar. Erkek ve kız tarafı kadınları öğlene doğru bir meydanda toplanıp, hediyeleşmeler yapılır. Gelinin kendine ait bütün eşyaları (bekârlık kıyafetleri) birer birer sayılır ardından oğlan evi tarafından hem gelin adayına gelen hediyeler (kıyafet, ayakkabı, çanta, iç çamaşırı vb.) hem de kızın birinci derece yakınlarına gelen hediyeler (dürü bohçası açılarak) toplulukta isim söylenerek ortaya konur. Daha sonra def çalınıp, yörenin oyunları oynanır. Kadınlar büyüklük sırasına göre oynarlar. En son görümce ve elti, ardından da gelin oynar. Oyun bittikten sonra kız tarafının hazırladığı ayrannaş ikram edilir. İkramdan sonra tahta kaşıklarla deflere vurularak düğüncüler uğurlanır.

Sofra günü gelin adayına verilen hediyeler kız evi tarafından listelenir. Buna uygun olarak da karşı bir hediye için okundu listesi yapılıp, oğlan evi tarafından kız evine gönderilir. Kız evi bu liste üzere okunduyu dağıtır.

Düğünün ikinci gününe “ara günü” denir. Kız evine verilen okundu eşyaları bu ara gününde dağıtılır. Buna “okundu” denir. Bu okundu eşyaları teşekkür mahiyetinde olup, verilen hediyelerin değerine uygun olarak hazırlanır ve yanına da oğlan evinden gelen pişiler konulup kişilere dağıtılır. Ardından her iki taraf da belli bir ritimde tahta kaşıklarla deflere vurarak düğün olduğunu bildirirler.

Düğünün üçüncü günü “kına günü”dür. Bu günde gündüz geline, akşam da damada kına yakılır. Geline kına yakma merasiminde oğlan tarafından bir büyük seçilir ve bu kişiye kına kardırılır. Kardırılan kına bir tasa konur, üstüne Türk bayrağı, onun üstüne de Erenler Ormanı’ndan getirilen çam dalı konur. Bu hazırlıktan sonra seçilen kişi, kına tasını alır ve köyün diğer kadınları ile birlikte kız evine gidilir. Defler eşliğinde ilk olarak yöredeki adıyla “iyi oyun” (düz oyun) ardından “sallama” ve “köçek” türünde mahallî türküler söylenip, oyunlar oynanır. En son gelin oynarken, “gelin kına havası” olarak da bilinen “Biner atın iyisine” adlı mahallî türkü çalınıp, söylenir. Eğlence bittikten sonra ise kınayı getiren kişi tarafından dualar edilerek gelin adayının sağ eline, ensesine ve sağ ayak başparmağına kına yakılır. Kadınlar arasında yapılan geline kına yakma merasiminden sonra akşam erkekler arasında damadın kına merasimi yöredeki adı ile “düğün odası şenliği” başlar. Damadın yakınları, arkadaşları ve yörenin esnafı düğün odası yapılacak yere görevlendirilen kişiler tarafından çerez dağıtılarak: “Akşam düğün odamız var, buyurun gelin” şeklinde davet edilir. Davetliler geldikten sonra deflerle sallama ve köçek türünde (“iyi oyun” türü erkekler arasında icra edilmez.) türküler söylenip, oyunlar oynanır.

Yatsı ezanı bitiminde camiden çıkan hoca tarafından, dualar edilerek damadın sağ eline kına yakılır. Kına yakıldıktan sonra meyve ve çerezler ikram edilir, defler eşliğinde türküler söylenip, oyunlar oynanmaya devam edilir. Düğün odası şenlikleri bitip, davetliler dağıldıktan sonra gece düğün yemeği olan “etli pilav” için hazırlıklar başlar. Boş bir alanda kazanlar için ocaklar kurulur, aşçılar tarafından etler kıyılır, soğanlar soyulur, nohutlar ıslatılır, büyük bakır siniler toplanır.

Düğünün son gününe ise “gelin alma günü” denir. Düğün gününün sabahı aşçılar etli pilavın halka sunumu için gereken son hazırlıkları yapar (ikramdan iki üç saat kadar önce bulgur sulandırılıp, bekletilir). Damat sağdıcı ile birlikte tıraşını olur ve kız evinden gelen damatlığını giyer. Oğlan evinde bu hazırlıklar yapılırken, kız evi tarafından da gelinin çeyiz sandığına eş-dosttan gelen yiyecekler, mutfak gereçleri gibi hediyeler yerleştirilir. Damada ise damat bohçası gönderilir. Geline dualar okunarak “al” denilen kırmızı bir örtü örtülür ve gelin, yüzü hiç açılmadan düğün alayını bekler.

Oğlan tarafı düğün alayı hazırlıklarına hızla devam eder. Bayraklar balonlarla süslenip, evin damına dikilir. Çeyiz ve kınacı hayvanları ile hayvanların üzerine konacak olan büyük çanlar hazırlanır. İkindi vakti, kınacı kadınlar, yöresel kıyafetleri giyip, yüzlerini ince tüllerle üstlerini de beyaz büyük örtülerle örtüp, atlara binerler. Kınacıların sayısı, en az beş olmak üzere yedi, dokuz, on bir gibi tek sayılardan oluşur. Alayda sırasıyla; önde bayrak, alay, kınacılar, gelin atı ve çeyiz katırları bulunur. Alay kız evine gelir, bayrak da evin damına dikilir, bayrağa bayrağın hediyesi bağlanır. Yatak, yorgan, yastık, halı gibi çeyizlik eşyalar alaydaki çeyiz katırlarına yüklenir ve gelin, kız evinden alınıp, gözyaşları arasında atına bindirilir.

Gelin ata bindikten sonra çeyiz katırlarındaki çanlara vurularak, oğlan evine doğru hareket edilir. Alay, defler çalınıp, türküler söylenerek belli yerlerden ve köprülerden geçmek suretiyle dolaşır. Alay geldiği zaman kazanlarda pişirilen etli pilav bütün halka büyük sinilerde ikram edilir. O esnada evin balkonunda damat ve sağdıç gelini beklerler. Gelin atıyla evin önüne geldiğinde, damat yukarıdan bir tasın içindeki buğday, şeker ve bozuk parayı üzerine serper. Bolluk, bereket getirmesi maksadıyla yapılan bu âdete “yem atma” denir.

Yem atıldıktan sonra gelin atın üzerinde iken kaynana su dolu bir testiyi, gelin atının önüne balkondan atar. Bu adetle, o anda testinin kırılış şiddetinin geline verdiği korku, kaynana korkusu ile bağdaştırılıp, gelinin kaynanadan bir ömür boyu korkması temsil edilmiş olur. Daha sonra, gelin atın üzerindeyken kaynana ve kayınpeder tarafından geline hediyeler verilir. Gelin içeri girerken önüne konulan su dolu bakraca tekme atar. Bununla da gelinin kaynanaya varlığını göstermesi temsil edilmiş olur. Bu âdetten sonra, gelin her iki eline verilen yağlanmış ekmek parçasını bir hamlede gireceği odanın kapısının üstüne yapıştırır. Bu da gelinin o evde bir ömür boyu mutlu olması anlamına gelir. Ardından gelin hazırlanan bir odada kıbleye doğru oturtulur ve taş gibi sağlıklı olması inancıyla ayaklarının altına konulan düz bir taşa basması istenir. Daha sonra iki kişi gelini karşılamak maksadıyla “Hoş geldin gelin hoş geldin / Efendi oğluma eş geldin” adlı mahallî türküyü def çalmadan söylerler. Buna “gelin okşama havası” denilir. Akşama doğru, “belincakçılar” denen kız evi ziyaretçileri, hazırlanan baklava tepsisiyle gelinin yanına gelirler. Kısa bir eğlenceden sonra dağılırlar. Yatsı namazından sonra eve getirilen bir hoca tarafından dua okunur, ardından da damat, sırtına vurulan yumruklarla gelin odasına girerken düğün de sona ermiş olur.

Bayram Âdetleri

Dinî bayramlar yaklaşırken yöre halkı tarafından da hazırlıklar başlar. Evler sıvanır, temizlenir; halılar, kilimler, çamaşırlar yıkanır. Bayram arifesinde geceden kalkılarak çeşitli yemekler pişirilir. Pişirilen bu bayram yemekleri bayram namazı ve mezar ziyaretinden sonra mahallelerin belli yerlerindeki toprak damlarda, mahalle odalarında sofralar kurularak, yöredeki erkekler tarafından yenir. Ardından bayramlaşma başlar, yaşlılar ziyaret edilir.

Bayram günlerinde belirli uygun yerlere (Kepek, Mektebin önü, Asar cevizi vb.) tekli, çiftli veya tahtalı salıncaklar kurulur. Bu salıncaklarda yöredeki kadın ve kızlar sallanarak, koro halinde türküler söylenir. Salıncakta söylenen bu türkülere “salıncak türküleri” denilmektedir. Yöreye ait salıncak türküsü söylendiği gibi, başka yörelere ait türküler de (Gesi bağları, Hastane önünde incir ağacı, Ordu’nun dereleri vb.) söylenir.

Bu günlerde salıncak eğlencesinin yanında yöreye ait çillik, ellim, elbom, esir, endoindilbo, körebe, ipeğiçmeci gibi yöreye ait oyunlar oynanır.

Ağız Özellikleri

Gerek vurgu ve tonlamasıyla, gerekse de kendine has kelime ve deyimleriyle Taşkent’in diğer yörelerden hemen fark edilen bir ağzı vardır.

Yöreye Özgü Bazı Kelimeler

Balım: Yaşça küçük olanlara, özellikle çocuklara kullanılan seslenme edatı.

Ayanam: Kadınların birbirlerine kullandığı seslenme edatı.

Zön: Şaşkınlık.

Zavrak: Pencere.

İsbirte: Kibrit.

Musandıra: Eşyaların bulunduğu yukarı kısım.

Gora: Demirciler tarafından yapılan kapı kilitlerinin büyük boyutlu anahtarı.

Doma: Çelen altında bulunan ağaç çıkıntısı.

Sındı: Makas.

Arer: Koridor.

Gupa: Bardak.

Maşrafa: Su bardağı.

Büllü: Küçük.

Borza: Fidan.

Gatar: Sebze ekilen yerin bir sırası.

Hale: Tuvalet.

Bitceden: Birazdan.

Cinneden: Birazdan.

Eşgir: Koş.

Ayoğlum: Kızgın anların seslenme edatı.

Gedebot: Arıklardan suyun bahçeye çevrildiği yer.

Göbet: Su birikintisi.

Deyimler

Eysikgel: Tasvip edilmeyen kimseye, yapılan işin beğenilmediği anlamında kullanılıp mevzu kapatılmak istenir.

Ahıoğlunun ineği: Destursuz ve pisboğaz insanlarla başıboş hareketler için kullanılır.

Katır gibi kas kas ne kasılın: Mağrur insanlar için kullanılır.

Cükgeleye varasın: “Eysikgel” anlamını ihtiva eden yerlerde söylenir. “Uğraşma boşuna” demektir.

Tolatır: Ters durumlar oluşturan kişilere söylenir.

Demşeklenme: Hafiflik ve yaltaklanma durumlarında söylenir.

Bizat görmemiş: Görgüsüz ve bilgisizce hareket edenlere söylenir.

Nacatın: Üzerine vazife olmayanların işe müdahalesine karşı söylenir.

Neevrü: Ne çabuk manasındadır.

Garalar kusası: Beddua.

Başın baranaya geçsin: Sevilmeyen ve fikri kabul edilmeyen insanlara böyle söylenir.

Alpkanın kör gazı: Zamanında Alpkanlar sülalesinin, oburluğuyla ün salmış kör bir kazı varmış. Obur, pisboğaz kişilere söylenir.

Seyirlik Oyunlar

Arap Oyunu ve Abla Bubla

Çobana verilen küçükbaş hayvanlar ayrılınca yöre çocukları tarafından gruplar hâlinde toplanır. Grup içinde oyunu en güzel oynayan yüzünü isle karaya boyayarak Arap olur. Çocuklardan biri bakraçla pekmez, birisi torba ile un, diğer biri de bir kapla yağ toplar. İçlerinden ağzı iyi laf yapan biri de oyunun başkanı olur. Oyunun sonunda toplanan malzemelerden yapılan “köftü” grupça tayin edilen bir yerde yenir. Bu oyunda köftünün üzerine dökülecek yağ çok olsun diye varılan evin önünde Arap çılgınca oynayarak kendini yerden yere atarken: “Yağ isterim, yağ!” diye bağırır. İsteğine cevap alıncaya kadar yerden kalkmaz. Yağ olmadı, pekmez, olmadı un ister. Ev sahibi çocukları memnun ettiyse, hep beraber: “Allah bereket versin” diye bağırırlar. Memnun edememişse: “Kemik kulak görmeyesin” diye beddua ederler.

Aynı günlerde oynanan diğer bir oyun da Abla Bubla’dır. Çocuklar küçük keselerin uçlarına uzunca bir ip takmak suretiyle abla bubla yaparlar. Yapılan bu abla bublalar komşu damlarındaki bacalardan içeri: “Abla bubla” diyerek sarkıtılır. Ev sahibi buna gönlünden koptuğunca hediyesini doldurur. Abla bublasının ağırlaştığını hisseden çocuk onu yukarı çeker. Bundan sonra diğer komşular ziyaret edilir. Bu oyunlar üç gün süreyle oynanır.

Taşkent’e Özgü Bazı Yemekler

Ayrannaş

Malzemeler: Nohut, fasulye, pancar, yarma, ayran.

Yapılışı: Nohut ve fasulye bir gece önceden ıslatılır. Pancar küp küp doğranır ve üçü de ayrı ayrı pişirilir. Ardından tencereye yarma eklenip hepsi birlikte pişirilir. Daha sonra tencereye ayran eklenir ve karıştırılarak özleşene kadar pişirilir.

Börekaşı Çorbası

Malzemeler: Kavurma, nohut, un, yumurta, salça, tuz, su ve soğan.

Yapılışı: 1 yumurta, un ve su ile hamur yapılır ve ince ince kesilir. Daha sonra hamurdan minik parçalar alıp, parmakla düzelterek içerisine kavurmadan konup kapatılır. Tencereye biraz tereyağı koyup, çok ince doğranmış soğanlar kavrulur ve bir kaşık salça ilave edilip birlikte iyice kavrulur. Hafif haşlanan nohut ilave edilip, suyu konulur. On beş dakika kadar piştikten sonra hazırlanan hamurlar içine atılır. Tuzu ilave edilip koyulaşıncaya kadar pişirilir.

Etli Pilav

Malzemeler: 1 kg et, 1 kg nohut, 1 kepçe tereyağı, yarım kg soğan, 1 kepçe salça, kırmızı biber, tuz, 1 kg bulgur.

Yapılışı: Önce et pişirilir. Nohutlar ayrı tencerede haşlanır. Haşlanan nohut etin içerisine salçayla beraber eklenir ve yarım saat pişirilmeye bırakılır. Soğanlar temizlenip tuzlu suyun içinde bekletilir, daha sonra bütün malzemeler kaynatılıp, üzerine tereyağı kızdırılıp toz biber eklenerek bir taşım kaynatılır. Başka bir tencerede su kaynatılır ve içerisine bulgur dökülüp tencerenin kapağı kapatılıp dinlenmeye alınır. Sininin üstüne pişen pilavın tamamı dökülür ve pilavın üstüne de yapılan etli nohut karışımı eklenerek servis yapılır.

Soğan Dolması

Malzemeler: Soğan, et, bulgur, (ince), kekik, nane, biber, tuz, sirke, pekmez, salça ve karabiber.

Yapılışı: Soğan haşlanır. Sirke ve pekmez hariç diğer malzemeler dibekte dövülür. Ardından haşlanan soğanlar ayrılır, dibekte dövülen harç soğanların içine doldurulur. Tencereye dizilir, biraz su dökülür. Su kaynayınca içerisine pekmez ve sirke ilave edilir ve pişmeye bırakılır.

Pekmezli Köftü

Malzemeler: Un, pekmez, tereyağı.

Yapılışı: Pekmez tavada kaynatılır ve üzerine un ilave edilip iyice pişirilir. Üzerine eritilip kızartılmış tereyağı dökülür. Kaşıkla şekil verilir ve servis yapılır.

Cevizli Kömbe

Malzemeler: (Hamuru için:) Un, tuz, su. (İç harcı:) 1 kg soğan, yarım kg dövülmüş ceviz, tuz, pul biber.

Yapılışı: Soğan soyulup piyazlık gibi doğranır. Tavaya biraz yağ konulduktan sonra soğanlar ölünceye kadar kavrulur. Daha sonra hamur kulak memesi kıvamına gelinceye kadar güzelce yoğrulur. Bezelere ayrılır ve açılır. Önceden yağlanmış tepsiye birinci yufka serilir ve önceden hazırlanan cevizi ve soğanı üzerine serpilir. Diğer hazırlanan yufkalara da aynı işlem uygulanır. Tepsi dolunca üzeri yağlanıp ince dilimler hâlinde kesilip, 200 derecede fırında pişirilir.

Yarpız Salatası

Malzemeler: Bir miktar yarpız, 4 adet patates, 5 yumurta, 1 kuru soğan, tuz, yağ, limon.

Yapılışı: Yarpızlar iyice yıkanır ve ince ince kıyılır. Ardından patatesler, yumurtalar ve soğan da ince ince kıyılır. İçerisine tuz, limon ve yağ eklenir. Malzemeler eklendikten sonra iyice karıştırılır ve servis yapılır.

 

Sınanmış Yerler (Ocak Evler)

1- Boynu Eğrilerin Evi: Çığlık, diş ağrıları ve hayvan huysuzluklarında başvurulur.

2- İçellilerin Evi (İğne Atma Evi): Temre için başvurulur.

3- Hatıpların Evi: (Uzun Şıh’a ait olan ev) Çıban ve isabet için başvurulur.

4- Bağrıaçıkların Evi: Kuluç ve benzeri sinir/damar sertlikleri için başvurulur.

5- Pehrizlerin Hacı Latif’in Evi: Kulunç için başvurulur.

Damat geline yem atarken (N. Camgöz)
Düğün alayındaki kınacılar (N. Camgöz)
Düğün yemeği hazırlanırken (N. Camgöz)
Taşkent'te bir evin damında yenen bayram yemeği (N. Camgöz)
Taşkent düğün pilavı
Yarpuz salatası

ALİ IŞIK

BİBLİYOGRAFYA

  • Ertan vd., 1974, 49-50, 54-64; Camgöz, 2011, 7-15, vd.; http://www.taskent.gov.tr/default_B0.aspx?content=1054, 28.07.2013/02.00.