TEKERLEME

Yarı anlamlı yarı anlamsız sözlerden oluşan halk edebiyatı ürünü.

Kaynaklar, tekerleme sözünün “tek tek, teker teker” anlamında olduğunu, yani dönüşümlü ve sıra ile söylemek kavramını ifade ettiğini, dinleyici veya seyirci topluluğunun dikkatini toplamak için tiyatrodaki gonga benzer bir ihtiyaçtan doğdukları için “yuvarlak bir şeyi hareket ettirip yürütmek” anlamıyla da uygunluk gösterdiğini ifade etmektedirler.

Tekerlemeler; bilmece, âşık şiiri, masal, ninni, oyun, halk hikâyesi, halk tiyatrosu gibi pek çok halk edebiyatı türü ile âdetler, gelenekler, tören, inanış ve uygulamalar gibi folklor ürünleri içinde yer almalarından dolayı şekil, konu, içerik ve işlev gibi değişik yönlerden kesin ve net çizgilerle sınırlandırılamamış halk edebiyatı ürünleridir.

Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Balkanlarda “tekerleme” olarak bilinen kavram; Azerbaycan’da “pişrov”, “düzgü”, “sanama”, “çaşdırma”, “yanıltmac”; Türkmenlerde “yanıltmaç”, “sanavaç”, Kırgızlarda “canılmaç”, Kazaklarda “canıltpaş”, Kazan Tatarlarında “sanamış”, Dobruca Tatarlarında “sayma”, Kırım Tatarlarında “tez aytuv”; Gagauzlarda “sayılmak, dil kırmak veya yanıltmaç”, Irak Türkmenlerinde “çaşırtma” sözleriyle karşılanmaktadır.

Konya ve çevresinde ise tekerleme, Türkiye’nin diğer bölgelerinde olduğu gibi aynı adla bilinmektedir.

Tekerlemelerin kökeni şaman dualarına kadar götürülebilir. Bununla birlikte günümüz tekerlemeleri ilk işlevlerinden ayrılmışlar ve farklı yönlere çekilmişlerdir. Bu sebepten tekerlemelerin başlangıçtaki işlevi belli iken günümüzde anlamsız söz kalıpları olarak karşılaşılmaktadır.

Tekerlemeler çocuğun yazıyı ve kitabı tanımadığı dönemde sokakta, arkadaş grupları arasında, dinleme ve işitme yoluyla kendi kendine öğrendiği bir türdür. Bu yönüyle tekerlemeler hem masal anlatıcısının gizemli cümlelerinde hem de anadilini yeni öğrenen çocukların şiirimsi anlatımlarında yer alır.

Tekerlemeler ister manzum, isterse mensur olsun ahenk unsurları bakımından zengindir. Mensur parçalar seci ve aliterasyon, manzum metinler ise kafiye, redif ve durak örneklerini içermektedir. Böylece okuyucu veya dinleyici tekerlemelerin yardımıyla ahenkli okuma ve yazmayı öğrenmektedir.

Büyük ölçüde anonim olma özelliğiyle tanınan tekerlemeler, Türk şiiri ve nesrinin ilk örnekleri olarak değerlendirilebilir. Her ne kadar mısraların yapısı hece vezninden daha çok serbeste benziyorsa da bu değişim yılların unutkanlığı veya parçalara yansıması olarak ele alınmalıdır.

Bununla beraber tekerlemeler başka tür veya ürünle iç içe gibi görünüyorlarsa da türü diğerlerinden ayıran özellik, şekil, işlev, içerik ve özellikle de anlatım özgünlükleridir. Tekerlemelerin öğrenilmesi ve söylenmesi zor olan dalı yanıltmacalar olup, başka bir ürünle ilişkisi de yoktur, bir başka deyişle bağımsız metinlerdir.

Tekerlemeler mensur ve manzum olmak üzere iki grupta toplanabilir. Manzum parçalarda mısra sayısı, vezin, durak ve kafiye düzeni gibi nazım unsurları dikkati çeker.

İki üç mısralı tekerlemelerin yanı sıra mısra sayısı yirmiye kadar çıkanları da vardır. Sağlam örnekleri fazla olmasa da dört mısradan (mâni şeklinde) oluşan tekerlemelerin örnekleriyle de karşılaşılmaktadır.

Manzum tekerlemelerde mısra sayısı 2’den 9’a 11 ve daha fazla mısradan oluşmaktadır. Bazı hâllerde kaynak şahıs ve derlenen yöreye göre aynı tekerlemenin farklı şekilleri görülebilmektedir. Sayışmacalarda ise bazen hece, bazen de kelime üzerinde vurgu yapılır. Çünkü kelime veya hecedeki vurgu, ebe seçimini belirleyecektir. Bu tip tekerlemelerin ezgisi ve ritmi oldukça önemlidir.

Tekerlemelerdeki kafiyeler, sağlam ve sistemli bir kafiye şemasına sahip değildir, çünkü aslolan sadece ses benzerlikleriyle metnin devamını ve sözlerin tekerlenmesini sağlamaktır.

Halk şiirinin türkü, mâni, destan gibi türleri ve şekillerinde söylenenler dışında tekerlemelerde belirli kafiye düzeni söz konusu değildir. Belirli bir kafiye düzeni ve vezinle söylenmiş tekerlemelere az da olsa rastlanır. Bunlar da genellikle mâni şeklinde söylenmiş olanlardır.

Tekerlemelerin kelime dünyası gerçek anlamından ziyade sembolik anlamlarıyla dikkati çekmektedir. Zaten tekerlemelerin anlaşılabilmesi için tekerlemeyi ilk söyleyenin bilinçaltına, yani kişinin psikolojisine inilmesi gerekir.

Tekerlemelerin belirli bir anlamları da yoktur. Çünkü tekerlemeler, mısra başı ve mısra sonu kafiye, aliterasyon ve secilerle sağlanan ses oyunlarıyla ve çağrışımlarla birbirine bağlanmış, belirli bir nazım düzenine kavuşturulmuş, birbirini tutmayan hayallerle düşüncelerin sıralanmasından meydana gelmiştir.

Tekerlemede; tezat, mübalağa, vb. söz sanatlarından yararlanılarak şaşırtma, güldürme ve tuhaflık öne çıkarılır. Zaten bu türün anlamı üzerinde de durulmamadır, çünkü tekerleme yukarıda söz edildiği gibi anlamdan ziyade gülmenin ve eğlenmenin öne çıktığı anlamsız metinlerdir.

Tekerlemelerin söylenme amaçları farklıdır.

Halk anlatıları (masallar, halk hikâyesi) ve halk tiyatrosundaki (orta oyunu ve karagöz) tekerlemeler dinleyici veya okuyucu olmayacak hayallerin yalan olduğunu hatırlatmak içindir. Böylece okuyucu veya dinleyiciye anlatılanın gerçek olmadığı anlatılmak istenirse de metnin akışında bu husus kolayca değişebilir.

Oyun tekerlemelerinde ise “ebe seçimi”, “ebe çıkarma”, “tarafların seçilmesi” ve “oyunların bölümleri”nin birlikte yürümesini sağlama gibi işlevleri vardır.

Tören ve inanç tekerlemelerinin işlevi ise tabiat olaylarını etkilemek amacıyla söylenmiş “büyüsel” sözlerdir.

Tekerlemelerin işlevlerinden birisi de okuyucu veya dinleyiciyi şaşırtmaktır.

Yanıltmacalar ise çocukların dil gelişiminde önemli bir rol oynarlar.

Tekerlemelerin sınıflandırılmasıyla ilgili olarak Pertev Naili Boratav (Boratav, 1982, 134-149), Doğan Kaya (Kaya, 2004, 575-601) ve Ali Duymaz (Duymaz, 2002, 26-27) gibi araştırıcılar çeşitli denemeler yapmışlardır (Bu maddede Boratav’ın tasnifi esas alınarak bir değerlendirme yapılacaktır).

A. Mensur tekerlemeler

1. Masal Tekerlemeleri

Bu bölümü masalların bünyesinde karşılaşılan tekerlemeler oluşturur. Bunlar masalın başında, ortasında ve sonunda yer alan tekerlemelerdir. Masalların bünyesinde bulunan kalıplaşmış ifadeler, tekerleme kavramının dışında, Batı dillerinden geçen “formel” adıyla da anılmaktadır. Masalın başındaki “Bir varmış, bir yokmuş...” şeklinde başlayan tekerlemeler dinleyiciye masalın gerçek olmadığını hatırlatmak için; “Az gitmişler, uz gitmişler...” tekerlemesi uzun zamanı kısaca ifade etmek için, “İn misin, cin misin...” söyleyişi iki varlığın karşılıklı konuşması olarak verilmiştir. Masalın sonunda çok farklı şekilleri olan tekerlemeler ise sanki bir duadır. Orada kötüler cezalandırılmakta, iyiler ise bir ölçüde ödüllendirilmektedir. “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım tahtına” bitiş tekerlemesi (formeli) de sonsuz huzuru, mutluluğu ve zenginliği ifade etmektedir.

Selçuk Üniversitesi Halk Kültürü ve Uygulama Merkezi’ne Saim Sakaoğlu Tarafından Kazandırılan Masal Tekerleme Örnekleri:

“Evvel evvel içinde, evvel zaman içinde, galbur saman içinde…” (“Mağrabadaki Oğlan ile Maşrabadaki Kız Masalı”, SÜTHKA, 550/B, Ereğli 1991).

“Gırk gece gırk gündüz düğün yapmışlar. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevete” (“Hıyarcık Güzeli Masalı”, SÜTHKA, 729/B, Derbent 1992).

2. Bağımsız Söz Cambazlığı Değerinde Tekerlemeler

Bağımsız söz cambazlığına dayanan tekerlemeler anlamlı veya anlamsız ses yapıları birbirine çok yakın olan kelime ve seslerin arka arkaya getirilmesiyle oluşan metinlerdir. Bu tür tekerlemelerden başta “diksiyon” dersleri olmak üzere çok yönlü olarak yararlanılır. Mesela:

“Gide gide bez buldum /Bezin içinde tarak buldum /Tarağı büyükanneme verdim /Büyükannem bana ekmek verdi /Ekmeği köpeğe verdim /Köpek bana yavrusunu verdi /Yavruyu çobana verdim /Çoban bana koyun verdi /Koyunu misafire kestim /Misafir bana kamçı verdi /Kamçıyı suya vurdum /Su bana köpük verdi /Köpüğü rafa koydum /O taraftan bir kedi /Bu taraftan bir kedi /Alıp gittiler…” (SÜTHKA, A 180, Sarayönü 1992).

“Şu tesbihi imalemeli mi imamelememeli mi?” (Sakaoğlu-Alptekin, 1999, 362)

B. Manzum Tekerlemeler

1. Oyun Tekerlemeleri

Oyun tekerlemeleri oyun çağındaki çocukların kendi buluşları olarak ortaya çıkan tekerlemelerdir. Oyun tekerlemeleri oyun içerisindeki eş seçimi, kayıp bulma ve başlı başına bir oyun olma özelliği ile dikkati çeker.

Oyun Kurma Esnasında Söylenen Konya Tekerlemeleri

“Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi /Bunu sana kim dedi /Diyen dedi /On yedi /Baklavayı kim yedi?” (Küçükbezirci, 2006, 83)

“İlim ilim ilidi /Ağşam gelen kim idi? /Emmimin oğlu Musacık /Elleri golları gısacık.” (Küçükbezirci, 2006, 82)

“Bir bir birmeden delik delik sürmeden /Yere göğe apalak çek ayağını topalak /Topalağın ardında bir tilkicik var imiş /Tilki beni korkuttu kulağını sarkıttı” (SÜTHKA, 911/B, Ereğli 1993).

“Oooooo.... /Ene mene /Engişdene /Çörek otu /Lâle kökü /Al çık /Bal çık /Aradan önce /Sen çık” (Sakaoğlu-Alptekin, 1999, 362).

Eş Seçiminde (Sayışmaca) Söylenen Konya Tekerlemeleri

“Ebeleme debeleme /El kuş del kuş /Sarnı kara suvnu kara /Çık oradan burnu kara” (Çetin, 1991, 84).

“Ene mene dostum /Ben sana küsdim /Armudu kesdim /Tavana astım /“Tap” dedi düştü /Gargalar uçdu /Annem yoğurt getirdi /Kedi burnunu batırdı /O kediyi n’apmalı /Minareden atmalı /Minarede bir kuş var /Ganadında gümüş var /Eniştemin cibinde /Türlü türlü yemiş var” (Caferoğlu, 1941, 3; 1994, 3).

2. Tören Tekerlemeleri

Tören tekerlemeleri halk arasında yapılan ve tören özelliği gösteren bütün ritüellerde görülür. Yağmur yağmadığı zaman yapılan ve “bişşek gelin”, “çömçe gelin”, “bodi bodi”, “bodi bostan”, “godu godu”, “şivlilik”, “Gübbe Cıyma”, vb. adlarla anılan törenlerde; “koç katımı”, “tekecik gezme”, “saya bayramı” şenliklerinde; güreşçilerin salavatlanması sırasında “cazgır”ın okuduğu şiirlerde, “mesir bayramı” ve “bağ bozumu” şenliklerinde söylenen tekerlemeler bu türdendir.

Saya/Tekecik Gezmede Söylenen Tören Tekerlemesi: Göçebe kültürün etkisiyle oluşan törende koyunlara koç, keçilere teke katımı sırasında söylenen tekerlemedir.

“Saya saya elli saya /Sayacı geldi saydınız mı? /Selam verdi aldınız mı? /Ne galdı ne galdı /Elli gün galdı /Elli günü geçelim /Sürüden sağmalı seçelim /Meleşelim guzularım mee mee…” (SÜTHKA, 1773/B, Ilgın 1993).

Yağmur Yağması İçin Yapılan Törende Söylenen Tören Tekerlemesi: Ekinci kültürün etkisiyle oluşan tören, bütün Türkiye’de olduğu gibi Konya’da da yağmur yağmadığı zamanlarda ergenlik çağına girmemiş olan kız ve erkek çocukların birlikte düzenledikleri törenlerde söylenen tekerlemelerdir.

“Ekin ektim gamış gibi /Ucu çıkdı gümüş gibi /Tarlalar ekin ister /Guyular buğday ister /Gaşık gaşık yağ ister /Gaşık gaşık bal ister /Gök geçi gurban ister /Göbekli harman ister /Âmin Allah /Yağmur Allah /Çok ver Allah /Sen bilin Allah /Ben bilmen Allah” (SÜTHKA, 1773/B, Ilgın 1993).

Şivlilik Gezmede Söylenen Tören Tekerlemesi: “Şivlilik” Konya’da üç ayların girmesiyle birlikte çocuklar tarafından yapılan bir törendir. Ergenlik çağına girmemiş kız ve erkek çocukları her evin kapısını tekerleme eşliğinde çalarlar. Evin hanımı da daha önceden hazırlanmış olan çerez ve şekerleri çocuklara ikram eder. Aynı törenlerde akşamları fener alayları düzenlenir, yakılan ateşin üzerinden atlanır.

“Şivli şivli şişirmiş /Ergen oğlan bişirmiş /İki çörek bir börek /Bize namazlık gerek” (Sakaoğlu-Alptekin, 1999, 362).

II. Âşık Edebiyatı Ve Dinî-Tasavvufî Türk Halk Edebiyatında Tekerleme

Âşık edebiyatı ve dinî-tasuvvufi Türk halk edebiyatında da tekerleme örnekleriyle karşılaşılmaktadır.

Dinî-tasavvufi Türk halk şiirinin örneklerini verenler arasında Barak Baba, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Âşık Paşa, Ümmî Sinan, vb. sayılabilir.

Saz şairleri arasında da XVII. yüzyılın ünlü âşığı Âşık Ömer, XVIII. yüzyılda yaşayan Levnî bu dalın örneklerini veren adlardır. Kâtip Ali, Derviş Halil, Hızrî ve Sun’î’yi de bunların arasına almakta yarar vardır.

Konyalı Âşık Ömer’in tamamı yirmi iki dörtlük olan tekerlemesi şu dörtlükle başlar:

“Kurraya kıraat mü’mine taat

Sultana ferman kula itaat

Kadılara hüküm şaha adalet

Müftiye fetva ne güzel uymuş”

III. Halk Temaşasında (Karagöz, Meddah, Orta Oyunu) Tekerlemeler

Her ne kadar Konya’da bu tür tekerlemelerin örnekleri yoksa da maddenin tamamlanması açısından, halk temaşası adı verilen meddah, karagöz ve orta oyunundaki manzum tekerlemelerden de söz etmek yerinde olacaktır. Bilhassa gölge oyununun “muhavere/söyleşme” bölümünde atıştıktan sonra Hacivat’ın sırt üstü yatarak söylediği şiir bu dalın örnekleri arasında değerlendirilebilir.

Tekerleme Üzerine Yapılan Çalışmalar

Türkiye’de tekerlemeler üzerinde şimdiye kadar fazlaca çalışma yapılmamıştır. Çoğunluğu değişik bölgelerden derleme olan metinlerin dışında konuya açıklık getirecek olan birkaç eserden söz edilebilir. Pertev Naili Boratav’ın Zaman Zaman İçinde (İstanbul 1959) ve Le Tekerleme (Paris 1963); Tekerleme (İstanbul 2000), Nail Tan’ın Çocuklarımıza Folklor Hazinelerimizden Seçmeler (Ankara 1986), Yurdanur Sakaoğlu’nun Çocuklara ve Gençlere Oyunlar ve Eğlenceler (Ankara 1980) ve Ali Duymaz’ın İrfanı Arzulayan Sözler Tekerlemeler (Ankara 2002) adlı eserleri de dikkati çekmektedir.

Bu arada Pertev Naili Boratav’ın Fundementa’ya (1964, 113-129) ve Hasan Özdemir’in Türk Ansiklopedisi’ne (Özdemir, 1982, 36) yazdıkları tekerleme maddeleri de özgün çalışmalardandır.

Konya ve ilçelerini konu alan tekerlemelerin ilk örneklerini Sadettin Nüzhet [Ergun] ve Mehmet Ferit [Uğur]’in Konya Vilayeti Halkiyat ve Harsiyatı (1342/1926; 2002, 337-339), Seyit Küçükbezirci’nin, Konya Halkbilimi/Folklor Güldestesi (2006, 81-99), Saim Sakaoğlu ve Ali Berat Alptekin’in birlikte hazırladıkları, “Konya Halk Edebiyatı” adlı makale Millî Mücadeleden Günümüze Konya I (1999, 362) adlı kitapta yayımlanıştır. Sözü edilen kitapların dışında Mahmut Sural’ın “Konya Türkü ve Tekerlemeleri” ile Saim Sakaoğlu’nun, “Konya Halk Edebiyatı” adlı bağımsız makaleleri dikkatleri çekmektedir.

Bunların dışında Selçuk Üniversitesi Türk Halk Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Türkiye üniversitelerinde Konya ve çevresine bağlı olarak hazırlanan lisans tezlerinde çok sayıda tekerleme örneği yer almaktadır.

KONYA-EREĞLİ’DEN MASAL TEKERLEMESİ:

KIRK YALAN

 

Isbanak bazarında durup dururken, gırma bıyıklarını gırıp gırırken dediler ki: “Deden dünyaya gelmiş.” Çok sevindim. Elimi cebime bi atdım; beş meteliğim vardı: “Al bu da sizin hedâyeniz olsun.” dedim ve koştum; eve vardım.

Eve vardım ki, ağ sakallı dedem doğmuş, yatakta yatıyor. Sabahleyin dedem oldu, ben oldum, tekir oldu, mekir oldu. Dağa ava çıktık. Büyümedik yavşanın dibinde; doğmadık davşan gördük. Tekir atdı vuramadı. Mekir atdı vuramadı. Dedem, ebem bir atdım çengel mengel düştü. Dokuzumuz suyunu, tozanı yolduk; beş altımız adunu topladık derke güzel bi karnımızı doyurduk.

Ordan yola düştük. Bir, altı ay düz gitdik. Dönüp baktık ki bir arpa yol gitmişik. Vardığımız yerde bi arsa vardı, büyük bi tarla vardı: “Bura ne boş duruyo?” diye geçerke bi taş atdık, gelirke bi atdık derken: “Orasına ne ekelim, bu boş durmasın.” dedik. Bi karpız ekdik, bostan ekdik. Bostanın içinde baktık ki düvelek var. “Bıçamı çıkarayım” dedim.

Çakımı düveleyi keseyim derke, çakım içine gaçtı. Çakım gaçtı, ben goştum; çakım gaçtı, ben goşdum. Garşıma bir ihtiyar çıkdı; aksakallı: “Neriye koşuyorsun böyle?” didi. “Amca çakım içine kaçtı düvelek keserkene, onu tutmaya gidiyorum. Arayıp bulmuyo.”. “Ben goca kervansaray kaybettim, bulamadım da sen bi küçücük çakıyı mı bulacaksın?” diye bana bi şaplak vurdu. O şaplakla yeryüzüne çıkdım.

Baktım ki tarla boşalmış. “Buruya ne ekeyim?” diye düşündüm. Ekin ekdim. O sene bir ekinimiz oldu, bir ekinimiz oldu. Yatsam sakalımda, galksam topuğumda: “Bunu neyle biçiyim?” diye merak edip dururken, elime orağı aldım, tarlaya vardım. Tarlanın içine bi tilki girmiş: “Hindi bu ekini gıracak.” diye hırsımdan elimdeki orağı atınca guyruğına saplandı. Tilki goşdu, ekin biçildi. Tilki gıvrandık sıra ekin biçildi; derke ordan da gurtuldum. Al horozla sapını çektim, çil horozla düvenini sürdüm.

O sene iki çizme boyu dolusu samanım, bi çizme dolusu buğdayım oldu. Bizim bütün ilerleyip zenginleşmemizin sebebi ordan gelmektedir (Aktürk, 1994, 5-6).

***

MANZUM TEKERLEME ÖRNEKLERİ

 

Ayı beni gorkutdu

Gulağından sarkıtdı

Çalarım çalarım ötmeyyor

Neyin için öymeyyor

Arpa buğday isdeyyor

Arpayı nerden alayım?

Demirciden alayım

Demircinin nesi var

Yazı yazan oğlu var

Yazı yazan oğlu var

İnci dizen gızı var (Küçükbezirci, 2006, 81-82)

*

İnne battı

Canımı yaktı

Tombul kaş

Arabaya koş

Arabanın tekeri

İstanbul’un şekeri

Hap hup

İnrneyi kap tutu (Küçükbezirci, 2006, 85)

*

Ayşanım’ın tavukları

Gıt gıt diyor

Arpa, saman istiyor

Arpa, saman yok

Kilimcide çok

Kilimci kilim dokur

İçinde bülbül okur

O bülbül benim olsa

İki kardeşim olsa

Biri ay, bir yıldız

Hop çukuklata piyasa

Akşam yedim salata

Kız; senin babanın adı

Keratadır, kerata (Küçükbezirci, 2006, 87)

*

Ay dede

Ay dede

Evin nerde

İnce suyun neresinde

İki dağın arasında

Tavuk gelir

Bala batır

Sen yiyemezsen bana getir

Ben yiyim, sen bak otur (Küçükbezirci, 2006, 90)

***

Haca haca hamama

Dilli düdük çalana

Annem vermez çobana

Alır kaçar yabana

Yabanda tütün tüter

Tavşanlar yaşın öter

Yuvarlandım yuvak buldum

İçinde tarak buldum

Tarağı natır’a verdim

Natır bana nar verdi

Nar’ı göğe verdim

Gök bana rahmet verdi

Rahmeti yere verdim

Yer bana çimen verdi

Çimeni koyuna verdim

Koyun bana kuzu verdi

Koyun bana kuzu verdi

Kuzuyu tazıya verdim

Bindim tazı boynuna

Gittim Halep yoluna

Halep yolu çay pazar

İçinde ayı gezer

Ayı beni korkuttu

Kulağını sarkıttı

Kulağında beni var

Kuyruğunda çanı var

Çalarım çalarım ötmüyor

Neyin için ötmüyor

Arpayı nerden alayım

Demirciden alayım

Demircide yoğumuş

Karıncada çoğumuş

Hangi taya vereyim

Ala taya vereyim

Ala tayın neyi var

Yazı yazar oğlu var

İnci dizer kızı var

Dümbelekten sazı var

İki çatak biti var (Sural, 1965, 3917)

 

ALİ BERAT ALPTEKİN

BİBLİYOGRAFYA

  • Bağcı, 1989, 50; Boratav, 1959, 32-76; a.mlf., 1963, 200; a.mlf., 1964, 113-129; a.mlf., 1968; Caferoğlu, 1941; Duymaz, 2002; [Ergun]-[Uğur ], 2002, 337-339; Kaya, 2004; a.mlf., 2007; Küçükbezirci, 2006, 81-99; Özdemir, 1982, 36; Sakaoğlu, 2006a; Sakoğlu-Alptekin, 1999, 362; Sakaoğlu, 1980; Tan, 1986, 58-76; Aktürk, 1994; Çetin, 1991; Duymaz, 1998; Kaya, 1996; Özdemir, 1982; Sural, 1965.