AKSARAYÎ KERİMÜDDİN

(Mahmud b. Muhammed el-Aksarayî) (ö.733/1332-33) Müsameretü’l-ahbar ve müsâyeretü’l-ahyar adlı kitabın yazarı.

Tarihî ve edebî kaynaklarda adı geçmeyen Kerimüddin Aksarayî’nin hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Elde bulunan bilgiler de eserinin değişik yerlerinde kendisi hakkında anlattıklarından ibarettir. Buna göre o, 1276 yılında meydana gelen Hatir oğlu isyanına katılmış, daha sonra Kızıl Hamit’in çıkardığı karışıklıklar sırasında Aksaray’da Moğollar tarafında öldürülenlerin ve esir edilenlerin sayımında bulunmuş, Abaka ve Argun devirlerinde Anadolu’daki İlhanlı hazinesinin idaresi, naiplik ve Danişmentli ilinin yönetimi gibi görevlerde bulunan Mücirüddin Emirşah’ın ölümüne kadar (701/1301-1302) onun maiyetine girmiş, İlhanlı Gazan Han tarafından Anadolu’daki vakıfların mütevelliliğine getirilmiş ve bir müddet Gavele Kalesi’nin sahipliğini ve Aksaray Kalesi’nin muhafızlığını yapmıştır.

Müsameretü’l-ahbar, İbn Bibi’nin, el-Evamirü’l-Ala’iyye fi’l umuri’l-Ala’iyye’de verdiği bilgileri tamamlar mahiyette olmasından dolayı çok önemlidir ve 723 (1323) yılında, İlhanlı hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han’ın tahta oturmasıyla (716/1316) Anadolu hükümdarlığına tayin ettiği Emir Çoban Noyan’ın oğlu Emir Timurtaş Noyan adına yazılmıştır.

Eser dört bölüm olarak düzenlenmiştir. İki buçuk sayfalık yer tutan Birinci Bölüm, İslâm âleminde yaygın olan Rumî, Arabî ve Melikşah zamanında yapılan Yezdicird ve Celâlî takvimlerinden; İkinci Bölüm, Hazret-i Peygamberden başlayarak, Hulefa-yi Raşidin ve Bağdat’ın alınmasına kadar Abbasî halifelerinden bahseder. Üçüncü Bölüm, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun kuruluşundan Irak-ı Acem’de yıkılışına ve Türkiye Selçuklularından II. Gıyaseddin Keyhüsrev’e ait tarihi olayları ihtiva eder. Dördüncü Bölüm Türkiye Selçuklu tarihinin aşağı yukarı son yetmiş beş yıllık tarihini yani XIII. yüzyılın yarısından XIV. yüzyılın birinci yarısına kadar meydana gelen olayları anlatır. Yazarın gözlemlerine dayanan ve nicelik bakımından kitabın beşte dördünü teşkil eden bu bölüm tarih bakımından çok önemlidir.

Yazar, ilk üç bölümde olayları aldığı kaynakların sadeliğiyle yalın bir ifadeyle nakledip özetlerken dördüncü bölümde bu üslubunu bir yana bırakmış, selefi İbn Bibi gibi İran edebî tarihçiliğine uyarak kabiliyetini göstermek istemiş, görüşlerinin doğru olduğunu ispat etmek veya ifadeyi güzelleştirmek için sık sık ayetler, hadisler, meşhur sözler, Arapça ve Farsça şiirler nakletmiştir. Şiirlerin bir kısmı büyüklerinin ölümü veya öldürülmesi üzerine düşülen “madde tarih”lerdir.

Eser hakkında değişik çalışmalar yapılmış, Prof. Dr. Osman Turan, Selçuklular kısmının Farsça metnini (Ankara 1944) neşretmiş ve Prof. Dr. Mürsel Öztürk onu Türkçeye (Ankara 2000) çevirmiştir.

MÜRSEL ÖZTÜRK

BİBLİYOGRAFYA

  • Köprülü, 1943, 389, Işıltan, 1943; Turan, 1944, 28-57; Safa, Edebiyat, III/2 s. 1255-1256; Storey, 1970, 267; Kaymaz, 1970, 14; Aka, 1989, 293.