ULUNAY, REFİ CEVAD

Gazeteci, yazar. (1890-1968)

Ankara valilerinden Ali Muhittin Paşa ile Makbule Hanım’ın oğludur. Babasının memuriyeti dolayısıyla Şam’da doğdu. İlk tahsilini Vefa’da, Taş Mektepte yaptı. Oradan Şemsülmaarif’e geçti. Galatasaray Lisesini bitirdikten hemen sonra gazeteciliğe başladı (1909). İkdam, Sabah, Şehrah gibi çeşitli gazetelerde röportaj muharrirliğinden, fıkra yazarlığına, mütercimlikten yazı işleri müdürlüğüne kadar pek çok alanda görev yaptı.

Pehlivan Kadri ile birlikte Alemdar gazetesini kurdu. Bu sırada Hürriyet ve İtilaf Fırkasına girerek İttihat ve Terakki Fırkası ile bir hayli sert bir mücadele verdi. Şehrah gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptığı sırada vuku bulan Babıâli Baskını hadisesi üzerine çalıştığı gazete kapatıldı. Mahmut Şevket Paşa’nın vurulması sebebiyle bazı Hürriyet ve İtilaf taraftarlarıyla birlikte Sinop’a sürüldü. Sürgün yıllarını Sinop, Çorum ve Konya’da geçirdi (1914-1918).

Halit Fahri Ozansoy, Ulunay’ın ölümü üzerine yazdığı ve 14 Kasım 1968 tarihli Tercüman’da yayımlanan “Refi Cevad Ulunay 55 Yıllık Dostumdu” başlıklı yazısında, onun Konya’da geçirdiği bu sürgün yıllarına ilişkin şu bilgiyi vermektedir:

“Refi Cevad’la 1917-1918 arasında, Konya’da hatıralarım vardır. Ben orada lisede edebiyat öğretmeni idim. Cevad sürgündü, İttihat ve Terakki’nin sürgünü. Hemen her gün ve her akşam buluşurduk. Müthiş bir kış vardı Konya’da. Okullar tatil edilmiş, tam yirmi dört gün trenler işlememiş. Konya’da mahsur kalmıştık.”

“Bazı akşamlar benim oturduğum bir Ermeni madamın pansiyonunda buluşur, iki arkadaşın daha gelmesi ile vakit geçirmek için poker oynardık. Bazı geceler de Alâeddin Tepesi’ndeki salaş tiyatroda Arap Zivar Efendi’nin tiyatrosuna giderdik. Kumpanyanın komiği Mustafa isminde yaman bir tuluatçı vardı. Bir akşam o sahnede Othello oynanmıştı. Arap Zivar’ın Othello olduğu bu Shakespeare trajedisinde Arap Zivar Othello, Mustafa da İbiş’ti. İbişli Shakespeare! Ne kadar gülmüştük o gece!.”

Hürriyet ve İtilaf Fırkası taraftarı olması, Millî Mücadele’ye muhalif bir anlayış içinde hareket etmesi sonradan tekrar sürgün hayatı yaşamasına sebep oldu. 150’likler arasında yer alan Ulunay, uzun yıllar yurt dışında ikamete mecbur kaldı. Atatürk’ün bunları affetmesi üzerine o da yurda döndü ve Tan, Yeni Sabah ve Milliyet gazetelerinde “Takvimden Bir Yaprak” başlıklı köşesinde fıkralar yazdı. Tan gazetesinde “Takvimci” müstear adını da kullanan Ulunay, 1953 yılından itibaren Milliyet gazetesi yazı ailesi içinde yer aldı.

Kalp hastalığı ve geçirdiği bir felç sonucu 4 Kasım 1968 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Vasiyetine uyularak Konya’da, Üçler Mezarlığı’na defnedildi. Kendisinden sonra vefat eden eşi Mualla Hanım’ın naaşı da Konya’ya getirtilip defnedilmiştir. Konya Belediyesi, hatırasını yaşatmak için adını bir caddeye vermiştir.

Vefatında Burhan Felek şunları yazmıştır: “Refi Cevad’ın bahtsızlığı, genç yaşında kendisini politikaya atmış olmasından doğmuştur. Hele İttihatçılar devrindeki komite politikacılığı yüzünden Anadolu harekâtı sırasında ısrar ile fena at’a oynaması, kendisinin 150’likler arasına girmesine ve böyle bir siyasî tedib’e uğramasına sebep olmuştur. Hâlbuki Refi Cevad - yakinen biliriz- pek çok şeyi ve o arada politikayı pek de ciddiye almazdı.”

“Refi Cevad, 1938’den sonra çok güzel yazılar yazmıştır. Bugün o yazıları anlayacak pek az kimse kaldı. Refi Cevad, Osmanlı Türkçesini iyi bilen, daha ziyade ‘lâfzî’ sanata düşkün; manayı ahenge ve selâset-i beyanı tumturaklı elfaza feda eden bir “Nihrîr” idi. Sahibi veya râvisi olduğu güzel anekdotları vardı. Hoş sohbet, şakacı, sırasına göre bedzeban, sırasına göre hoş beyan bir zat idi. Ufulü Türk kalem âlemi için zayiattan sayılır; çünkü artık Türkiye'de böyle yazan, hatta o yazıları anlayarak okuyan kimse kalmadı”.

Refi Cevad Ulunay’ı edebiyat, folklor, güzel sanatlar ve tiyatro hep kendine çekmiştir. Bu durum onu çok yönlü bir sanatkâr yapmıştır. Onun bir yönünü gazetecilik oluşturuyorsa, öbür yönünü de tiyatro münekkitliği oluşturur. O bir tiyatro münekkididir. Tiyatroyu Avrupa’da da tetkik etmiş, büyük yazarların piyeslerini okuyup, incelediğinden bu alanda otorite sayılır. Tan, Yeni Sabah, Milliyet gazetelerindeki yazılarının birçoğu tiyatro üzerinedir. Tiyatro tarihimizle ilgilenen araştırmacı ve incelemeciler bu yazıları görmek ve değerlendirmek mecburiyetindedir. Tiyatromuzdaki gelişmeleri onun bu yazılarından takip etmek mümkündür. Hem temaşa sanatımızı hem de Batılı anlamda tiyatromuzu çok iyi bilen Ulunay’ın küçük bir sahne denemesi dahi vardır. Kazım Nami Duru’nun Ne Oldu? adlı oyununda Binbaşı Behlül rolünü “o gür sesi, mevzun endamı, yakışıklı vaziyeti ile pek güzel ifa ettiği” kaynaklarda zikredilmektedir.

Sağlam karakterli, sözünü sakınmaz bir insandı. Avcılığı ve avlanmayı sever, çiftliğinde hayvan beslemekten zevk alırdı. Bir müddet sonra çiftliğini tasfiye eden ve bütün gücünü muharrirliğe veren Ulunay, klasik şark musikisinin de âşığı idi. Güzel yazı sanatına derinden vâkıf olan Ulunay’ın, tarihe ve tasavvufa olan merakı da hayatı boyunca sürmüştür.

Refi Cevad Ulunay, bir gazete için ne gibi yazı gerekliyse hepsinin üstesinden gelmiş ve her türlü yazıyı denemiştir. Uzun yıllar basın hayatı içinde bulunması, zamanla memleket aydınlarının okuduğu bir imza hâline gelmesine yol açmıştır. Milliyet, Yeni Sabah gazetelerinde edebiyatla, fikir tarihimizle, yeni yayınlarla, eski kültürümüzle ilgili pek çok yazısına rastlanır. Gazete tutkusu onu kendi başına dergi çıkarmaya da yöneltmiştir. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra toplumumuzda görülen gazete ve dergi bolluğu içinde o da Gıdık adlı bir mizahi mecmua ile yerini almıştır. Bu; mizah edebiyatımıza Karagöz, Kalem gibi renk katan mecmualardan biridir ve yazardaki iğneleme kabiliyetinin açığa çıkmasına vesile olmuştur.

Soyadını Ulunay olarak almış olması sebepsiz değildir. Özellikle “Nay” sözüyle Mevleviliğine işaret etmek istemiştir. Mümkün olsaydı, Mevlâna soyundan geldiğini belirten bir başka soyadı alabilirdi. Bu mümkün olmayınca Mevleviliğin simgelerinden birisi olan “nay”ı soyadına katmayı tercih etmiştir.

Eserleri: Roman: 1. Köle (1945), 2. Dağlar Kralı: Balçıklı Edhem (1955), 3. Eski İstanbul Yosmaları/Mermer Köşkün Sahibi (1959), 4. Bir Başka Âlem (1964).

İnceleme: Rıza Tevfik: Şiirleri ve Mektupları (1943)

Hatıra: 1. Enkaz Arasında (1945), 2. Eski İstanbul Kabadayıları/Sayılı Fırtınalar (1958), 3. Konuşan Kalemler (1968), 4. Sürgün Hatıraları/Menfâlar Menfiler (haz. Hüsnü Kılıç, 1994), 5. Bu Gözler Neler Gördü (2002).

Gezi: İhtişam Diyarı Hindistan (1962)

Makale: 1. Refi Cevad Ulunay’ın Millî Mücadele Devri Makaleleri (haz. Metin Ayışığı, 1994), 2. Refi Cevad Ulunay’ın Mevlânâ, İhtifaller ve Konya Yazıları (haz. Mustafa Özcan, 2003).

Çevirileri: Kadın ve Oyuncağı (P. Louys), Werther (J. W. Von Goethe), Hitlerle İki Sene (N. Henderson), Fransa’yı Kemiren Kurt (A. F. Luce), Zambak (V. Sardou), Hacı Murat (L. N. Tolstoy), Hint Diyarında Karış Karış (F. De Croisset), İşkenceler Bahçesi (O. Mirbeau).

Refi Cevad Ulunay

MUSTAFA ÖZCAN

BİBLİYOGRAFYA

  • Yücebaş, 1968, 12; Özcan, 2003; Felek, 1963.