YUNAK

Bizans Döneminde Yunak

Yeraltı Sığınağı (Şehri)

Yunak’ın Karataş Mahallesi’nde bulunan yeraltı sığınağı veya yerleşkesinin günümüzde tek girişi veya havalandırma bacası bulunmaktadır. Genel olarak 1,5 metre yüksekliğinde ve 1 metre genişliğinde olan labirentli bir yapıdaki galerilerin düzgün geometrik bir planı vardır. Galeriler arası bağlantılar kubbemsi yapılı ve daha alçak (0,5-1 metre) tavanlıdır. Buna karşılık, değişik amaçlarla kullanılan (mesela mezarlık) bazı bölümler ise daha geniştir.

Tarihî Yunak Yeraltı Sığınağı’nın çoğu yeri, özellikle havalandırma bacalarının altına gelen bölümleri, dışarıdan insanlar tarafından dökülen molozlarla kapanmıştır. Buna karşılık, hiçbir kesimde çökme ve oturmaya ait şekil ve malzemelere rastlanmamıştır. Çoğu yerde ağızları beton kapak veya bloklarla kapatılan havalandırma bacalarının, kesin sayıları bilinmemekle beraber, mevcut girişin yakın çevresinde, yüzeyde yapılan araştırma ve içerideki izlenimlere göre, birbirine yakın en az beş tanesi tespit edilmiştir. Derinlikleri 5-7 metre arasında değişen bu bacaların düzgün geometrik yapıları vardır.

Akşehir Müze Müdürlüğü elemanlarınca Erken Hıristiyanlık Döneminde yapıldığı belirtilen Yunak Yeraltı Sığınağı’nın, işlevi konusunda (sığınak veya yeraltı şehri) herhangi bir bilgi yoktur. Ancak, ülkemizde bulunan benzer örneklerle karşılaştırıldığında; bu galeri ve bacaların, bir yeraltı şehrinin üst bölümleri olabileceği kanaatini uyandırmaktadır. Tamamı veya bütün bölümleri belirlenemeyen bu yapının; değişik kesimlerindeki geniş alanlar, galeriler arası dar bağlantılar, belirli yerlerdeki kemikler, Yunak çevresinde geniş bir alanda yüzeylenen Triyas yaşlı mermer veya kristalize kireçtaşlarından yapılmış ve tahrip edilmemiş işlenmiş iri taşlar (lahit kapağı, sütun veya kemer amaçlı), bu yapının bir yeraltı şehri olabileceği izlenimini vermektedir.

Erimesiz veya geçirimsiz genç çökeller içinde kazılan yeraltı sığınağının havalandırması, kullanım aşamasında bacalar vasıtasıyla sağlanmıştır. Ancak, bu bacaların günümüzde biri dışında hepsi kapatıldığından, dış atmosferle olan bağlantısı kesilmiştir. Bu sebeple, yeraltında hapsolmuş bir hava vardır. 2005 Ağustosunda yapılan çalışmalar sırasında, içerde 14°C-16°C sıcaklık ve %71 nispi nem ölçülmüştür. Buna karşılık %20,3 oksijen (dış atmosferde normal değer %20,9), 12 ppm karbon monoksit (normal değer 2 ppm), ve -2 lel metan (normal değer 0) tespit edilmiştir. Buna karşılık hidrojen sülfür tespit edilmemiştir. İnsan hayatını fazla etkilemeyecek değerlerde olan bu gaz fazlalığı, bacaların kapatılması sonucu hapsedilmiş havadan ileri gelmiştir. Bacaların açılmasıyla, meydana gelecek sirkülasyona bağlı olarak, yeraltı şehrinin havasının normal değerlere ulaşacağı şüphesizdir.

Yeraltı şehrinin incelenen bölümlerinde herhangi bir çökme ve oturma riski yoktur. İçinde kazıldığı çökellerin arasında bulunan ve karbonat çimentoyla tutturularak sertleşmiş konglomeratik düzeyler, galeriler için çökme tehlikesini ortadan kaldırmıştır. Ayrıca galerilerin genişlik ve yüksekliklerinin boyutları; tavan stabilitesini (duraylılığını) bozacak seviyede değildir. Galerilerde yer yer görülen molozlar, bacaları kapatmak için dışarıdan atılmış malzemelerden oluşmuştur.

Mezar Taşları: Yunak ve çevresinde Bizans Dönemine ait pek çok mezar taşı bulunmaktadır. Bunların bir kısmı mezarlıklarda metruk bir vaziyette olup, diğer kısmı da çeşitli yapılarda kullanılmıştır.

Türk Hâkimiyetinde Yunak

Selçuklu Döneminde Yunak merkez ve çevresinde yer alan birçok köy mevcut değilken, günümüzde Yunak’ın bir beldesi olan başta Turgut ve çevresi ile Yunak’ın bir beldesi iken günümüzde bir ilçe olan Çeltik mevcuttur. Çeltik’te Selçuklu Dönemine ait eserler mevcuttur (bk. Çeltik*).

Beylikler ve Osmanlı dönemleri için; günümüzde Yunak’ta yerleşik hayat sürdürenler esas alındığında, Yunak tarihinin dört başlıkta ele alınması uygun olacaktır.

1. Yunak’tan daha eski bir tarihe sahip Turgut ve civar köylerden Yunak’a gelip daha çok Selçuk ve Eşme mahallelerine yerleşen Türkmen aşiretlerinden oluşanlar.

2. Yunak’ın ilk yerleşimciler olan ve Buzluca ve Sığırcık’tan Yunak’a gelip daha çok Karataş Mahallesi’nde ikamet eden ve etnik olarak Kürt aşiretlerden oluşanlar.

3. Bulgaristan göçmenlerinden oluşan ve Yunak’ın Macur (Muhacir) Mahallesi’ne yerleşenler.

4. Bunların dışındaki farklı zamanlarda farklı yerlerden gelip yerleşenler.

Günümüzde Yunak’ın bir köyü olan Turgut’un bölgenin en eski yerleşim birimlerinden biri olduğu, çevresinde bulunan malzemelerden hareketle tarihinin 5 bin yıl öncesine prehistorik devre kadar gittiği anlaşılmaktadır (Ayrıca bk. Turgut*).

Aynı zamanda arkaik devri de yaşayan Turgut’un gerek mezarlıkta bulunan Roma Dönemine ait Grekçe kitabeler gerekse çeşmelerde kullanılan malzeme, buranın zengin bir Roma şehri olduğunu göstermektedir. Daha sonraki yıllarda Türklerin Anadolu’ya gelmeleriyle birlikte buralardaki Bizans hâkimiyeti sona ermiştir. Kaynaklardan edinilen bilgiler çerçevesinde aralarında Konya olmak üzere Anadolu’ya gelen Türk aşiretlerin, önceleri göçebe bir hayat sürdürürlerken zamanla yerleşik bir hayata başlamış oldukları anlaşılmaktadır. Bu aşiretlerden biri olan Turgutoğulları, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelmiş bir Türkmen aşiretidir. Bu aşiret beyleri arasında Turgut adını almış ulu kişilerin olduğu (Oral, 1956, 31) ve bu sebeple beldeye Turgut adı verildiği belirtilir. Ancak kimi kaynaklarda önceki adının “Miskamit/Misk Şehri” olduğu da ifade edilmektedir (Bayar, 2014, 273 vd.).

Marco Polo, Türkmenlerin, Orta Anadolu’da soylu atlar yetiştirdiklerini belirtir. Bilhassa Konya bölgesindeki Türk oymakları, Karamanoğulları ve Osmanlı devirlerinde de her yerde aranan atları yetiştirmeye devam etmişlerdir. Bunlar önceleri vergilerini yetiştirdikleri atlardan verdiklerinden kendilerine Esbkeşan (At-Çeken) denilmiştir. Osmanlı Devrinde at vergisi nakden verilmeye başlanmıştır. At-Çekenler, başlıca Larende (Karaman), Akşehir ve Koçhisar Gölü arasındaki bölgede yaşıyorlardı. Bu bölge Eskiil, Turgut ve Bayburd olmak üzere üç idari bölgeye (kaza) ayrılmıştı. Bunlardan Turgut, Akşehir Gölü’nün kuzeyinden Karaman’ın batısındaki topraklara kadar uzanan yörenin adıdır (Sümer, 1992, 146-147; Türkay, 1979, 210, 738).

Birçok kaynakta Turgut’un bu dönemde kaza olduğuna dair bilgiler vardır (KŞS (Sak), 2014, 83, 187, 272, 328, 483, 484, 485, 585; Yılmaz, 2012). Bu konudaki en önemli vesika 387 Numaralı Muhasebe-i Vilâyet-i Karaman ve Rûm Defteri (937/1530) s. 138’de verilen Konya Livası haritasıdır.

Turgutoğulları aşiretinin beyleri Karamanoğulları Beyliği’nin hükümdarlarıyla kız alıp vermek suretiyle akrabalık kurmuşlar, böylelikle en yüksek devlet adamları arasına katılmışlardır. Bu yüzden geniş arazi ve malikânelere sahip olup, birçok hayır eseri ve vakıflar tesis etmişlerdir (Oral, 1956, 31; Konyalı, Konya Tarihi, 2007, 93; Bayar, 2012; Âşıkpaşazade Tarihi, 2008, 130).

Karamanoğulları ile Osmanlıların mücadelesinde Karamanlıların yanında yer alan Turgutoğulları, Osmanlıların galip gelmesi üzerine, büyük bir bölümü başta Kıbrıs olmak üzere çeşitli yerlere sürgün edilmişlerdir. Osmanlıya sığınarak kalmayı başarabilen Turgutoğullarından (Oral, 1956, 64) olduğu kuvvetle muhtemel günümüz Turgut ve çevresi sakinleri, atalarından aldıkları konargöçerliğin etkisiyle daha sonraki yıllarda yurdun değişik yerlerine (Manisa/Turgutlu, Antalya, Konya/merkez, Konya/Akşehir, Konya/Ilgın) göç etmişlerdir.

1246/1830-31 tarihli nüfus defterinde, Turgut, Esbkeşan mukataasına bağlı üç kazadan biri olmaya devam etmiştir. Bu defterlerde “Turgut, Eskiil ve Esbkeşan ve Tavabii (Nüfus) Kayıtları” başlığı altında verilen bilgiler arasında Turgut’un yanı sıra Piribeyli, Çeltik ve Küçükhasan yerleşim birimleri varken Yunak ve çevre birçok köy bulunmamaktadır. Hane sayıları ve nüfusları ise şöyledir (KVS, 1871):

Kaza

Nahiye/Köy

Hane

Sayısı

Büyük

Küçük

Asakir-i Mansura

(Asker)

Alil (Sakat)

Esbkeşan

Turgut kazası

213

405

300

2

-

Eskiil

Akçaşehir (Çeltik) köyü

89

134

78

-

-

 

Piribeyli köyü

15

32

8

-

-

 

Küçükhasan köyü

14

38

27

-

-

Yunak ilçe merkezinin tarihi yeni sayılır. Kimi kaynaklarda merkeze ve bazı yakın köylere yerleşmenin XVI. yüzyıldan sonra olduğu, Safeviler zamanında Horasan’dan gelip önce Karabağ’a sonra da Bitlis Dağları eteklerine yerleşen Ruzegi adlı bir boyun, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Kars, Erzurum, Erzincan, Elazığ (Harput), Malatya, Maraş ve Çorum illerine dağıldıkları, XVII. yüzyıl başlarında ise tedricen doğudan batıya devam eden göçler sonunda Yunak bölgesine iskân olunan 24 obadan 12’sinin Bilbasi, 12’sinin de Govasti adını taşıdıkları ve sırasıyla Hatırlı, Koçyazı, Meşelik, Sülüklü ve Saray köylerini kurdukları, XVIII. yüzyıl ortalarında ise Rus istilası sebebiyle göç ederek gelen aynı aşiretlere bağlı gruplar tarafından Yunak’ın kurulduğu belirtilmekte (Kenarlı, 1980, 41); ancak bu bilgilerin büyük bir bölümü somut kaynaklara dayanmamaktadır.

Bölgede madde yazarı tarafından yapılan alan araştırması sonucunda ilçe merkezi ile yakın köylerin kuruluş tarihinin çok eski olmadığı görülmüştür. Gerek halk arasında dilden dile aktarılan rivayetler gerekse Yunak merkezde inşa edilen çeşmelerin üzerindeki kitabe tarihleri buraya yerleşimin tarih ve detayları konusunda ipuçları vermektedir. Günümüzde Sivrihisar’ın iki köyü olan ve Yunak ilçe sınırlarında, Sakarya Nehri’nin doğduğu bir yerde bulunan, çoğunlukla Buzluca ve kısmen de Sığırcık adlı köylerden ayrılarak Yunak’a yerleşilmiştir. Bu yerleşimin gerekçesi, biri kuvvetli diğeri zayıf iki olayla irtibatlandırılır. Buzluca’da yerleşik halk daha çok koyun olmak üzere, hayvancılıkla uğraşmaktadırlar. Gerek hayvanlarını sulamak istediklerinde etrafı sazlıkla kaplı olduğundan zorluk çekmeleri ve hayvanların ayaklarının ve postlarının kirlenmesi gerekse sazlıktan dolayı rahatsız edici boyuttaki sivrisinekler bulundukları yerden bir başka yere gitme arayışını doğurmuştur. Bu arada toplu yayılan at sürüsünden ayrılarak kaybolan atları arama esnasında, Yunak Karataş bölgesine gelen ve buradaki ideal tabiat şartlarını görüp, dönüşlerinde anlatmaları, zaten olumsuz görülen Buzluca bölgesinden ayrılıp Yunak’a yerleşmelerini sağlamıştır.

Buzluca için üç yerleşim biriminin olduğu belirtilmiştir. Şimdiki Buzluca’nın yakınında terk edilmiş bir virane görüntüsünde olan Buzluca-i Kebir/Büyük Buzluca/Aşağı Kışla ve Buzluca-i Sair/Diğer Buzluca/Yukarı Kışla. Büyük Buzluca/Aşağı Kışla sakinleri Yunak’a göç ederlerken hemen yanı başında bulunan Diğer Buzluca/Yukarı Kışla sakinleri, günümüzdeki Buzluca’ya göç etmişlerdir. Göçe sebep olarak belirtilen tabii şartların dışında halk arasında anlatılan bir sosyal sebebi de vardır. Rivayete göre Yunak’a göç eden Büyük Buzluca ahalisinden üç günlük bir gelin ve damat, Diğer Buzluca ahalisi tarafından öldürülür. Bu olay iki Buzluca arasında bir kan davasının oluşmasına sebep olur. Büyükler buralardan ayrılıp başka taraflara göç etmenin uygun olacağına karar verirler. Gidilen yerde (Yunak’ta) daha sonra gelen kuşağa kan davası gütmemeleri için bu olay anlatılmaz, tabii şartlardan dolayı göç edildiği söylenir.

Buralara nereden geldikleri hakkında somut bir belgeye ulaşmamakla birlikte, yöre halkının ifadeleri doğrultusunda Malatya’nın Pötürge ilçesinden gelindiği belirtilmiştir. Bu ifadeyi Pütürge tarihi üzerine bir eser kaleme alan Orhan Şen ve Cevdet Türkay doğrulamaktadır. Orhan Şen, eserinde yer verdiği bir arşiv belgesine göre aralarında Yunak olmak üzere Konya bölgesinde yerleşen Canbegli (Cihanbeyli) aşireti mensuplarının, daha öncesinde Malatya tarafında yerleşik oldukları anlaşılmaktadır. Yine Osmanlı Salnamelerinde Adıyaman adlı eserde Kâhta kazasının doğu tarafında Cihanbey aşiretinin yerleşik bulunduğu belirtilmektedir (Öztürk, 2006, 308). Buna bir delil de Yunak’a bağlı Sinanlı köyü sakinlerinin Malatya’ya bağlı aynı adda Sinanlı köyünde akrabalarının olması ve hâlâ ilişkilerinin devam ediyor olmasıdır.

Malatya yöresinde yerleşik nüfus içerisindeki Kürt aşiretleri arasında zaman zaman, aşiretler arasında veya aşiret içinde, ferdî veya toplu olaylar olmuştur. Mesela bir olayda, Harput (Elazığ) eyaleti Şiro (Pütürge) kazası Köseler karyesinden İbiş oğlu Mehmet’in, evimi yaktı diyerek, kardeşi Cihanbeyli aşiretinden Hamu oğlu Mehmet’i haksız yere hapse attırıp, yirmi bin kuruşu aşkın mal ve eşyasını da gasp ettiğinden bahisle mahkemeleşmesini isteyen Bekir’in arzuhaliyle ilgili olarak bu aşiret mensuplarının yakalanması ile ilgili birçok emirler çıkarılmıştır (Şen, 2010, 150-151, 181, 186; BOA A.MKT.DV.57/85; BOA H.445/22282).

Bu tür sosyo-ekonomik sorunlar sebebiyle, asayişin sağlanabilmesi adına kimi zaman kendi iradeleriyle kimi zaman devletin talebi doğrultusunda farklı yerlerde iskân söz konusu olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin 1841-1842 yıllarında iskân meselesine ciddiyetle eğildiği görülmektedir. Bu bağlamda, Rişvan aşiretinin Mulukanlı cemaati ile başka bir kısım cemaatler Bozok sancağı köyleri ile Mamalı ve Süleymanlı kazalarına yerleştirilmişlerdir. Yine, aynı tarihlerde 147 hane ve 347 nüfustan ibaret olan Rişvan aşiretinden Hacebanlı Cemaati, kışlakları olan Küre Dağı’ndan kaldırılarak Ankara’ya bağlı Haymanateyn kazasına iskân edilmişlerdir (Söylemez, 2011, 169; BOA CZ, Nu. 2946).

Tarihî kaynaklarda, İç Anadolu Bölgesi’ne gelen başlıca Kürt aşiretlerinin Rişvan, Canbeg ve Şihbızın aşiretleri olduğudur. Canbeg aşiretinin Rişvan aşiretinin bir alt kolu olduğu ifadesinin doğru olmadığı kuvvetle muhtemeldir. Cengiz Orhunlu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskânı adlı eserinde, bu iki oymağı Cihan-beyli ve Rişvanlı olarak iki farklı oymak şeklinde ifade etmiştir (Orhonlu, 1987, 56). Nitekim Faruk Söylemez de Cihanbeyli aşiretini Rişvan aşiretinden ayrı olarak belirtmektedir. Ona göre Orta Anadolu’daki konargöçer Rişvan aşiretinin yerleştirilmelerinin bir gerekçesi olarak, Ankara Valisi Vecihi Mehmet Paşa’nın 16 Şubat 1849 (23 Rebiyülevvel 1265) tarihli yazısında, bazı aşiret mensuplarının hırsızlık, adam öldürme ve ırza dokunma gibi eylemleri ileri sürülmüştür. Vecihî Mehmet Paşa’ya göre bölgenin en büyük aşireti olan Rişvan yerleştirilerek itaat altına alınırsa, bölgede yaşayan Cihanbeyli ve Afşar aşiretlerinin de boyun eğmesi mümkün olacaktır (Söylemez, 2011, 167). Rişvan aşiretinin Canbeg (Cihanbeyli) aşiretinden farklı olduğuna bir delil ise konuştukları dilde bazı farklılıklarının olmasıdır. Mesela Rişvan aşireti mensupları “bakmak” ifadesi için “meska” derlerken, Canbeg (Cihanbeyli) aşireti mensupları “bındıra” demektedirler. Yunak ve çevresi Kürt köylerinin bir kısmı Rişvan mensubu olmakla birlikte neredeyse tamamı Canbeg (Cihanbeyli) aşireti mensubudurlar.

Yunak’ın ilk yerleşimcilerinin, Buzluca’dan hangi tarihte geldikleri konusunda kesin bir tarih bulunmamakla birlikte yaklaşık bir tarih verebilmek için elde yeterince delil vardır. Bunlar Yunak Karataş Mahallesi’nde bulunan iki adet çeşme, Merkez Camii karşısındaki tarihî yapıdaki kitabe ve Osmanlı salnameleridir. Çeşmedeki kitabede (R 1279/M 1863-64) tarihinde yapıldığı; Merkez Camii karşısındaki tarihî yapının kitabesinde ise R 1275/M 1859 tarihi yazmaktadır. Ayrıca ilk nüfus sayımı yapılan 1246/1830-31 tarihli nüfus defterlerinde Yunak ve çevre köylerin büyük bir bölümü geçmemektedir (BOA, NFS.d., 3390, s.bn2). Bütün bu verilerden ayrıca Buzluca’dan gelen ilk yerleşimcilerinin Müslüman olduğu gerçeğinden hareketle göç ettikleri bu yeni yerde ibadet yapacakları bir mekâna, su içecekleri bir çeşmeye olan ihtiyaçları göz önüne alındığında 1831 tarihinden sonra 1859 tarihinden önce buraya yerleştikleri kesindir. Muhtemelen bu tarih 1845-1855 arasıdır. Yine rivayetlere göre 1853-1856 Kırım Savaşı’na (ilk olarak?) Yunak’tan asker alındığını göz önüne alınırsa, bu tarih 1850 civarıdır.

1831 tarihli Osmanlı salnamelerinde Yunak çevresindeki pek çok köy adı geçiyorken Yunak adı görülmemektedir. Ancak Yunak’ta hâlen mevcut, geçmişte ilk yerleşim sırasında merkez konumundaki bir yerde bulunan eski çeşmedeki kitabede yazılı tarihe (R 1279/M 1863-64) bakıldığında bu tarihlerde Yunak’ta yerleşik bir hayatın devam etmekte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla adı geçen salnamelerde zikredilen ve Turgut merkezine olan mesafesi de Yunakla birebir örtüşen Boşnak adı büyük ihtimalle o günkü kâtipler tarafından yanlış yazılmıştır. Eski harflerle “Boşnak” ve “Yunak” kelimelerinin yazımı birbirine çok yakındır. Yörede Boşnak adında bir yerleşim biriminin olmayışı hatta hiç duyulmamış olması, bu kanaati kuvvetlendirmektedir. Ayrıca R 1314/M 1894-1896 tarihli, Konya’daki köylerin tamamının alfabetik olarak verildiği 27 sayılı Salnamede Boşnak olarak değil de Yunak olarak ifade edilmiş olması, bu kanaati tamamen doğrulamaktadır.

Nüfusu

R 1289/M 1872 tarihli Salname, Yunak’ın ilk nüfus bilgisi kaynağıdır. Mezkûr salnamede Yunak’ın nüfusu 115, hane sayısı 25’tir. Osmanlı Döneminde yapılan nüfus sayımlarında sadece erkekler sayılıyordu. Buna göre nüfus takriben 200 civarındadır.

R 1289/M 1872 tarihli Salnamede Turgut nahiyesine bağlı köyler ve nüfusları şöyledir:

Adı

Hane Sayısı

Nüfus

Adı

Hane Sayısı

Nüfus

Turgut Nahiyesi

410

1.020

Lineşeklimaa Sülüklü

30

109

Böğrüdelik

8

40

Katırlıözü

27

150

Kaküllüuşağı

9

28

Uzun Ali

23

100

Boşnak [?= Yunak]

25

115

Kandil Kelhüseyin

40

120

Ağzıaçık

15

80

Alahacılı

33

90

Yukarı Ağzıaçık

9

40

Hacıömeroğlu

9

40

Viran

10

34

Mucukoğlu

3

12

Kurdoğlu

18

67

Hacımusa

25

100

Piribeyli

24

115

Sinanlı

16

77

Tuğluk Muhacirin

 

 

Yüzükbaşı

45

150

Küçükhasan

28

97

Uzunbey

27

90

Hacıfazlı

15

55

Eskiil

20

50

İmamoğlu

20

60

Perisultan

4

15

Odabaşı

39

105

Köseler

15

30

Adakasım

28

80

Renkoğlu

25

99

İshakuşağı

40

120

Çeltik maa Aliçomak

55

185

Saray

35

95

Torunlar

12

25

Sarıkaya

27

80

Sinanlı

 

 

Daha sonraki R 1314/M 1894-96 tarihli 27 sayılı Salnamede Yunak merkezinin nüfusu 546, hane sayısı 84, kazaya mesafesi 13 saattir.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde bu dört ilçeden Yunak ve Çeltik Akşehir’e bağlı “Turgut ile birlikte Cihanbeyli” nahiyesinin iki köyüdür (Yıldırımer, 2008).

Daha sonraki yıllarda merkez ve köylerle birlikte nüfusu şu şekildedir:

Yıl

Merkez Nüfusu

Köylerle birlikte

1935

856

 

1940

1.001

 

1945

1.103

 

1950

1.342

 

1965

4.452

40.533

1970

5.368

47.299

1975

6.187

44.226

1980

7.163

50.250

1985

9.557

54.100

1990

10.499

39.419

2000

12.734

41.506

2007

10.107

29.490

2010

9.543

27.528

2011

9.400

26.653

2013

9.109

24.919

Yunak kurulduktan sonra köy olarak bağlantısı bir müddet Sivrihisar ilçesi ile devam etmiştir. 1912 yılına kadar Çeltik kasabasına bağlı kalan Yunak, Çeltik’in, sivrisinek ve bataklığın bulunduğu gerekçesiyle ilçe merkezinin Hatırlı köyüne nakledilmesi üzerine Yunak, Hatırlı köyüne bağlanmıştır. Buradan da ilçe Cihanbeyli’ye kaldırıldığından Akşehir ilçesine bağlanarak bucak merkezi yapılmıştır.

1953 yılında ise ilçe olmuş, bilahare Çeltik kasabası buraya bağlanmış, 1990 yılında Çeltik de ilçe olmuştur.

İlçedeki Muhacirler de Bulgaristan’ın Trinova vilayetinin Elena/Turnadere’den 1950 yılında, Yunak merkezine ve Hacıfakılı köyüne yerleştirilmişlerdir. Yunak’ta Karataş Mahallesi’ne yerleştirilen muhacirler, Yunak’ın sosyokültürel hayatında önemli bir yere sahip olmuş, önceleri adaptasyonda kısmen sıkıntılarla karşılaşılmışsa da zamanla yörenin bir parçası olmuşlardır.

Ayrıca Emirdağ bölgesinden 1954 yılından itibaren göç edip Yunak’a yerleşen ve Yunak’ın özellikle ticari hayatında önemli bir yer tutan Erdağ, Cerit ve Çevik soyadını taşıyan aileler, Yunak mozaiğinde önemli bir yer oluşturmuşlardır.

2013 sonu itibariyle Yunak merkez mahalleleri ve köylerinin nüfus sonuçları şu şekildedir:

Adı

Nüfusu

Adı

Nüfusu

Esentepe Mahallesi

207

Eşme Mahallesi

1.943

Fatih Mahallesi

1.688

Selçuk Mahallesi

1.841

Yeni Mahalle

1.945

 

 

Altınöz

138

Kuyubaşı

349

Ayrıtepe

79

Kuzören

2.067

Beşışıklı

48

Meşelik

146

Böğrüdelik

353

Odabaşı

430

Cebrail

134

Ortakışla

246

Çayırbaşı

410

Özyayla

228

Eğrikuyu

106

Piribeyli

1.081

Hacıfakılı

236

Saray

1.467

Hacıömeroğlu

519

Sertler

106

Harunlar

495

Sevinç

162

Hatırlı

255

Sıram

116

Hursunlu

838

Sinanlı

239

İmamoğlu

231

Sülüklü

994

Karayayla

203

Turgut

950

Kargalı

36

Yavaşlı

272

Kıllar

442

Yeşiloba

84

Koçyazı

1.425

Yeşilyayla

130

Kurtuşağı

439

Yığar

246

2015 yılı TÜİK verilerine göre ise Yunak ilçesinin nüfusu 22.940’tır. Bu nüfusun 11.278’ini erkekler, 11.662’sini de kadınlar oluşturmaktadır. İlçenin 2017 yılı nüfusu ise 21.879’dur.

 

III. İDARİ DURUM

Tahminen 1845-1860 yılları arasında kurulduğu düşünülen Yunak, ilk yıllarda uzun bir süre Turgut ile birlikte Cihanbeyli nahiyesine bağlı bir köy konumundaydı. 1912 yılına kadar Çeltik kasabasına bağlı iken daha sonra Hatırlıya bağlanmıştır. Bir süre Cihanbeyli kazasına bağlı bir nahiye konumundayken Dâhiliye Vekâletinin 27.10.1929 tarih 1351 sayılı kararı doğrultusunda, Akşehir kazasına bağlanmıştır.

27.05.1948 tarih ve 21767 sayılı kararla Konya-Yunak bucağına bağlı Aydınlı köyü, Eskişehir’e bağlı Sivrihisar merkez bucağına bağlanmıştır.

13.04.1949 tarih ve 22400 sayılı kararla Konya-Akşehir-Yunak bucağına bağlı Uzunbeyli, Yüzükbaşı, Tüfekçioğlu ve Hacıosmanoğlu köyleri, Ankara-Polatlı ilçesinin Yenimehmetli bucağına bağlanmıştır.

Yunak nahiyesi, 01.03.1953 tarihinde yürürlüğe giren 6068 sayılı Yeniden 22 Kaza Kurulması Hakkında Kanun ile (03.03.1953 tarih ve 8349 sayılı Resmî Gazete) kaza hâline getirilmiş ve Turgut nahiyesi buraya bağlanmıştır. Akşehir’e bağlı Tuzlukçu nahiyesi ile Yunak ilçesinin Çeltik nahiyesi, 20.05.1990 tarihinde yayımlanan 3644 sayılı 130 İlçe Kurulması Hakkında Kanun ile ilçe olmuşlardır.

15.01.1960 tarih ve 31693 sayılı kararla Afyon’a bağlı Ayrıtepe, Sıram, Kargalı ve Cebrail köyleri Konya’nın Yunak ilçesine bağlanmıştır.

24.03.1966 tarih ve 4206 sayılı kararla Afyon’a bağlı Yukarı Piribeyli köyü, Konya’nın Yunak ilçesine bağlanmıştır.

09.05.1973 tarih 12156 sayılı kararla Konya’nın Yunak ilçesine bağlı Zaferiye köyü, Cihanbeyli ilçesine bağlanmıştır.

30.12.1973 tarih ve 12951 sayılı kararla Konya’nın Yunak ilçesine bağlı Sarıkaya köyü, Kadınhanı ilçesine bağlanmıştır.

Yunak Kaymakamları

Hamdi Güryel (1953-1955)

Orhan Hamurcu (1955-1957)

M. Emin Yüzbaşıoğlu (1957-1958)

İhsan Paköz (1958-1959)

Mehmet Coşkun (1959-1960)

Bahattin Güney (1960-1963)

Coşkun Akmeriç (1963-1964)

Kaya Uyar (1964-1965)

Yalçın Şendur (1965-1966)

Muslu Köse (1966-1967)

O. Turan Erçin (1967-1970)

Saadettin Genç (1970-1972)

Mustafa Seymen (1972-1973)

Ş. Sami Durukan (1973-1974)

M. Tevfik Özbilgin (1974-1974)

Avşin Noyan Türkmen (1974-1976)

Şükrü Kocatepe (1976-1977)

Süleyman Oğuz (1977-1977)

İbrahim Çay (1977-1978)

Erdoğan Aygenç (1978-1979)

M. Ali Ulutaş (1979-1979)

Mustafa Özer (1979-1980)

İsmet Yayla (1980-1981)

Mehmet Arslan (1982-1986)

Ahmet Soley (1986-?)

Mustafa Gürdal

M. Ercan Aslantaş

Metin Kubilay

Sebahattin Çakır

Salih Yüce

Abdullah Selim Parlar

Tayfur Elbasan (1998-1999)

Samet Ercoşkun (1999-2003)

Eren Arslan (2003-2003

Mehmet Demir (2003-2004)

Gürkan Demirkale (2004-2005)

Okan Leblebiciler (2005-2007)

Levent Yetkin (2007-2007)

Alper Tanrısever (2007-2008)

Mehmet Mut (2008-2009)

Fatih Yılmaz (2009-2012)

Adnan Şen (2012-2013)

Cihan Kayaalp (2013-2013)

Ahmet Altun (12.08.2013-01.12.2016)

Fatih Cıdıroğlu (11.03.2017-…)

 

Yunak Belediye Başkanları

Mustafa Erşan (1954-1970)

Hacı Telis (1973-1977)

K. Mustafa Erşan (1978-1980)

Mustafa Demirhan (1984-1989)

Necdet Erşan (1989-1994)

Mustafa Demirhan (1994-1996)

Ömer Ürün (1996-1999)

Hasan Ürün (1999-2009)

Yusuf Bayat (2009-2014)

Ahmet Emre Demirhan (2014-...)

Mahalleler

Büyükşehir Yasası gereği 2014 yılı sonrası birer mahalle statüsüne dönüşmeden evvel Yunak’ın Koçyazı, Kuzören, Piribeyli, Saray, Sülüklü ve Turgut mahalleleri belde; Altınöz, Ayrıtepe, Beşışıklı, Böğrüdelik, Cebrail, Çayırbaşı, Eğrikuyu, Hacıfakılı, Hacıömeroğlu, Harunlar, Hatırlı, Hursunlu, İmamoğlu, Karayayla, Kargalı, Kıllar, Kurtuşağı, Kuyubaşı, Meşelik, Odabaşı, Ortakışla, Özyayla, Sertler, Sevinç, Sıram, Sinanlı, Yavaşlı, Yeşiloba, Yeşilyayla ve Yığar mahalleleri ise köy statüsünde idi. Ayrıca Yunak’ın; Karataş, Yeni, Esentepe, Selçuk, Fatih ve Esme adlarında altı merkez mahallesi ile beş mezrası ve yirmi iki yaylası vardır.

Yunaklı Önemli Şahsiyetler

Yunak’ın yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden adları ilk akla gelenler Âşık Molla Rahim (halk şairi), Terzi Ahmet (cömert bir derviş), Hacı Hüseyin Efendi (Yukarıpiribeylili din bilgini), Süleyman Tanrıkulu (Yukarıpiribeylili din bilgini), Doç. Dr. Halil Ürün (eski Konya Büyükşehir Belediye Başkanı ve milletvekili), Orhan Erdem (milletvekili), Hasan Fehmi Konyalı (Sinanlılı milletvekili), Enver Ergün (müsteşar yardımcısı), Oruç Reis İnan (Çayırbaşılı 2001 ÖSS Türkiye birincisi), Raşit Güven (Kurduşağılı, Dünya üçüncüsü ressam), Hüseyin Erşan (işadamı), Hüseyin Tanrıkulu (gazeteci, yazar).

Molla Rahim (1902-1980)

Yunak’a bağlı Adakasım köyünde, çiftçilikle uğraşan Bekir Bey’in tek oğlu olarak dünyaya geldi. İlk çocukluk yıllarında kendi isteğiyle uzun süreli medrese eğitimi aldı. Bir gece rüyasında Hz. Peygamberimizi gördükten sonra mistik şiirler kaleme almaya başladı. Ünlü düşünürlerimiz Yunus Emre ve Kuddusi tarzında yazdığı şiirleriyle bölge ve bölge dışında yaşayan insanların düşünce ve kültür dünyasında olumlu etkiler bırakan Molla Rahim’in şiirleri muhtelif tarihlerde yedi kitap olarak yayımlandı. 2013 yılında ise bütün şiirleri bir araya getirilerek Yunaklı Âşık Molla Rahim Eşsiz ve Coşkun Beyitleri adı altında basıldı (Koç, 2013).

Terzi Ahmet (Ünlü) (1899-1974)

Molla Rahim’le aynı dönemlerde yaşamış, ondan farklı olarak sufi meşrep bir derviş görüntüsü çizen bir şahsiyettir. Özellikle herkesin hayranlığını kazanmış cömertliğiyle tanındı. Sahip olduğu kıt imkânlara rağmen çevre köylerden o günün şartlarında at arabalarıyla gelen kişileri atları dâhil olmak üzere ağırlamasından dolayı gönüllerde taht kurdu. Cebinde taşıdığı şekerleri çocuklara dağıtmasıyla onların da gönlünü kazandı. Yazın harman vakti harman yerine koyduğu küpten oluşan sebile eşeğiyle su taşıyıp, herkesin para kazanmaya çalıştığı zamanda o gönülleri kazandı. Cömertliğiyle ilgili pek çok hadise arasında en dikkati çekeni, Yunak’taki mevcut mezarlık yerinin onun tarafından bağışlanmış bir tarla olduğudur. Okumayı, misafirlerinden okuma yazma bilenlere okuttuğu dinî kitaplar sayesinde öğrendiği rivayet edilir.

Hüseyin Altuner (Üç Peder) (1927-2006)

Yunak merkezde, gerek repertuarındaki zengin yöresel türkülerle gerekse hareketli yapısıyla bir dönem düğünlerin vazgeçilmezi oldu. Uzun süre arabacılık yapan Üç Peder, espritüel ve iyimser karakteriyle hafızalarda yer edinmiştir.

Ahmed-i Mullo (1932-1975)

Toplumdan kısmen uzak, kimisine göre aklen noksan dervişane bir hayat yaşamaktaydı. Bir vesileyle elde ettiklerini fakir ve yoksul kesime dağıtırdı.

IV. SOSYAL DURUM

Yunak’ta farklı etnik unsurlar, kaynağını İslam’dan alan ortak kültürel değerler etrafında bir araya gelebilmişlerdir. Ağırlıklı olarak Kürt, Yörük/Türkmen ve Muhacirlerden oluşan bölge insanları, birbirlerinden kız alıp vermelerle zamanla iç içe olmuş ve âdeta kendine özgü bir sosyal yapı oluşturmuşlardır. Bu yapısıyla Yunak genel çizgileri ile geleneksel Türk toplumunun özelliklerini gösterir.

Mistik şiirleriyle Molla Rahim, dervişane hayatıyla Terzi Ahmet ve Kadiri halifesi konumundaki İsmail Ürün, ilçede manevi ve moral değerlerin korunmasında etkili olmuşlardır. Bu kişilerin vefatından sonra aynı derecede olmasa de bazı tasavvufi cemaatler ve “Köprü Derneği” gibi dernekler aracılığıyla moral değerler korunmaya devam etmektedir.

Yunak, sürekli dışarıya göç veren bir ilçedir. Özellikle Yukarıpiribeyli, Sülüklü, Hatırlı ve Hacıömeroğlu köylerinden yurt dışında çalışan pek çok işçi vardır. İlçe merkezi de -az da olsa- yurt dışına da göç vermektedir. Bu göçler yaz aylarında ilçeye gelip akrabalarından kız alıp vermekle hâlen devam etmektedir. Genellikle temmuz ayında Yunak’a gelen işçiler ilçede ticaretin ve sosyal hayatın canlanmasında etkili olurlar.

V. KÜLTÜR

Eğitim

1950 yılına kadar daha çok hayvancılıkla uğraşan ilçe halkı arasında, o yıllarda, okuryazar parmakla gösterilecek kadar azdı. Okuryazarların çoğunluğu da okuma-yazmayı asker ocağında öğrenmekteydi. O tarihlerde sadece henüz bir bucak olan ilçe merkezinde bir adet ilkokul bulunmakta idi.

1950 yılından sonra yurda ziraat aletlerinin girmesi, Yunak’ta da etkisini göstermiş, araziler sürülüp ekildikçe halk maddi yönden güçlenmeye başlamış, bu vesileyle çevreyi gezip gördükçe bilgi ve görgüleri artmıştır. 1954 yılından itibaren ilçede okul yapımına başlanmıştır.

Konya’nın ücra bir ilçesi olması sebebiyle sıklıkla öğretmen sıkıntısı çeken ilçede %100’e yakın bir okuma-yazma oranı yanında, üniversite kazanma oranı yüksekliği sonucu önemli görevlere gelmiş pek çok Yunaklı bulunmaktadır.

2014 itibariyle ilçe genelinde 29 ilkokul, 12 ortaokul, 1 imam-hatip lisesi, 1 halk eğitim merkezi ve akşam sanat okulu, 1 imam-hatip ortaokulu, 2 çok programlı lise, 1 Anadolu lisesi, 1 teknik ve endüstri meslek lisesi, 1 Anadolu sağlık meslek lisesi ile 1 yatılı bölge okulu (YBO) bulunmaktadır.

Yunak’ın 2015-2016 Öğretim Yılı’na ait bazı istatistiki bilgileri de şöyledir:

Okul/Kurum: 37

Derslik: 261

Öğrenci: 5.279

Öğretmen: 235

Derslik Başına Düşen Öğrenci

İlkokul + Ortaokul: 22

Genel Ortaöğretim: 23

Mesleki ve Teknik: 7

Halk Kültürü

İlçe halkı genellikle manevi değerlerine bağlıdır. İlçede, hâlen, misafirperverlik, büyüğe saygı, küçüğe sevgi meziyetleri sürdürülmektedir.

Düğün Âdetleri

Düğün öncesi: Evlilik yaşına gelmiş çocukları olan aileler, özellikle düğün, kına ve nişanlarda gelin adaylarını tespit etmeye çalışırlar.

Dünürcü yollama: Üzerinde anlaşılan gelin adayına, damat adayının, varsa, babası ve annesi, yoksa, bir yakını bazen de hatırı kırılmayacak bir veya birkaç kişi eşliğinde gidilir ve Allah’ın emri Peygamberin kavliyle kız istenir.

Düğün hazırlıkları: Karşılıklı anlaşma sağlandıktan sonra nişan ve düğün için yol haritası ile daha çok takı şeklinde görülen mehir belirlenir.

Düğün merasimi: Genellikle üç gün süren bir düğün yapılır. Düğün merkezi konumundaki damat evinin damına bir Türk bayrağı asılır. Yörede yaygın olan davul zurna ekibi tutulur. Çok yakın bir geçmişe kadar düğünlerde başta “Tura” denen iplerle âdeta bir güreş oyunu oynanırdı. Davul zurna eşliğinde “üçayak”, “diz kırma” ve “hoplama” gibi halaylar çekilir. Kürt köylerinde halay; Türkmen ve Yörük köylerinde ise köçek öne çıkmaktadır.

Tura oyunu: Oyun, düğünlerde kız evi ile oğlan evi taraflarının iki ayrı gruba ayrılmasıyla oynanır. Tura, iki adet örme kalın iple 15-20 metre yarıçaplı bir daire içinde, iple ve vücut hareketleriyle, birbirlerini düşürmek amacı taşıyarak ortaya çıkan iki kişi arasında oynanan bir oyundur. İp, gruplar arasında el çabukluğu ile değiştirilir. Bir nevi iple oynanan güreştir. Ustalık, hareket ve kuvvet isteyen bir oyundur. Yıkılan taraf oyunu kaybetmiş sayılır. Zamanında çok büyük heyecan yaratan bu oyun, köyler arasında rekabeti artırmaktaydı. Son yıllarda önemini kaybetmiş, hatta kaybolmuştur.

Kına yakılmaya gidilirken her evden evlilik çağına gelmiş bir genç kızdan oluşan ve “berbu” diye adlandırılan grup, birlikte kız evine giderler. Düğün âdetlerinden biri de düğünlerde hayırlı olsuna, gidilmesidir. Eskiden düğünlere gidilirken oğlan evine saçı denen bir koyun veya keçi götürülürdü. Bugün ise bunun yerini zarf içerisinde sunulan para almıştır. Kız evine ise çeyiz görmeye gidilir. Gidenler kızın kuracağı yuvaya katkıda bulunulması düşüncesiyle uygun bir eşya alarak hediye ederler. Düğünler eskiden beri yemeklidir. Düğünlerde geleneksel olarak kazanlar içerisinde pişmiş et, kuru fasulye, pilav, yanında da hoşaf ve helva ikram edilir.

İlçede evlenmeler daha ziyade görücü usulü ile yapılmaktaydı. Evlenmeler belli bir nişanlılık devresinden sonra yapıldığı gibi nişan bir gün ve düğün de en az üç veya dört gün devam eder.

Daha önceki yıllarda Turgut ve civarı köylerde “beşik kertmesi” şeklinde nişan ve evlenmeler yapılmakta ise de son yıllarda bu âdetler eski önemini kaybetmiştir.

Kuzu Bayramı

Bir dönem geleneksel olarak kutlanan ancak günümüzde terk edilen bir bayram olup, yöre halkının sosyal dayanışmasını sağlayan önemli bir faaliyetti. Bölgede başta koyun olmak üzere küçükbaş hayvancılığın yaygın olması ve koyunların kuzulama mevsimi olan bahar aylarında düzenlenen bu faaliyette, yörenin değişik yerlerinden en güzel, en besili kuzular ilçe merkezine getirilir burada seçici kurul tarafından en iyi kuzu/kuzular seçilir ve ödüllendirilirdi.

Giyim ve Kuşam

İlçede giyim ve kuşam yörelere göre değişmektedir.

Kürtlerde: Çok yakın zamana kadar kadınlar başlarına “tepeselik” denen fes üzerine dikilmiş gümüşten bir tasın üzerine, kenarlarında zincirlere altın takılmış bir başlık giyerlerdi. Üzerine kız ise poşu, kadın ise keten bağlarlardı.

Sırtlarına üç etekten meydana gelen entariyi, entari üzerine de kolları yırtmaçlı, döşleri ve yakası sırma işlemeli “sarka” denen bindallıyı giyerlerdi. Bunların altına da kadife ve pamuktan yapılmış don giyer, bellerine ise püsküllü Antep kuşağı bağlayıp, önlerine kırmalı peşkir bağlarlardı.

Ayaklarına işlemeli mest, dışına ise kaloş denen topuklu ve topukları mestin topuğuna göre oyulmuş iskarpin giyerlerdi.

Yörük ve Türkmenlerde: Bunlar da başlarına biraz daha yassı tepeselik ve üzerine keten veya poşu bağlarlardı.

Sırtlarına üstü dar, alt tarafı geniş ve kırmaları dolama dedikleri entari ve onun üzerine de cepken denen sırma işlemeli bindallı giyerlerdi. Bellerine tas kuşağı denen gümüşten iki aynalı, birbirlerine “ganca” ile geçen üzeri deve boncuğu ile süslü kemer takarlardı. Kollarına bağcıklı kolcuk, önlerine dizlik denen düz peşkir bağlarlardı. Ayaklarına topuklu kaloş veya iskarpin giyerlerdi (Özdemir-Kökten, 1983, 17).

Günümüzde ise Orta Anadolu’da yaygın olan giyim ve kuşam görülmektedir.

Cenaze Âdetleri

Yunak’ta, cenaze defnedildikten sonra cenaze evinde taziyeler kabul edilir. Ziyarete gelen her kişi veya kişiler içeri girdiğinde Kuran-ı Kerim’den bazı ayetler okunur. Herkes sessizce dinler. Sonunda herkes ayağa kalkarak: “Allah rahmet etsin”, “Başınız sağ olsun”, “el-hukmulillah”, “İnnalillahi ve innaileyhi raci’ûn” gibi ifadeler kullanılır. Cenaze evine hemen hemen her öğün komşu ve akrabalar tarafından getirilen yemekler, burada bulunan misafirlere ikram edilir. Bu taziye işlemi en az üç gün, bazen on beş yirmi gün sürer.

Yunak Yemekleri

Farklı yerlerden göç ederek Yunak’a yerleşen yöre sakinlerinin geleneksel yemeklerinin yerini zamanla olağan bölge yemekleri almıştır. Geleneksel yemekler arasında en öne çıkanı “kursir”dir.

Kursir: Hamur erişte şeklinde kesilir. Bir miktar yeşil mercimek suda kaynatılır. Kesilen hamur, kaynatılmış mercimeğe ilave edilir. Tereyağı kavrulurken bir miktar kurutulmuş nane ilave edilir. Bu karışım mercimekli hamurun içine ilave edilir. Bir iki taşım kaynatıldıktan sonra çorba indirilir. Ilık şeklinde hazırlanmış sarımsaklı yoğurt ilave edilerek yenilir.

 

Bizans Dönemine ait bir mezar taşı
Eski Kilise
Kız Oğlan Mağaraları
Hacı Molla Rahim ve Molla Sayın
Terzi Ahmet Ünlü
Ahmedi Mullo
En güzel kuzu seçimi
Yöresel kıyafetlerle Yunaklı bir çift
Kuzu Bayramı'ndan bir görünüm
Kursir

AHMET KÂZIM ÜRÜN

BİBLİYOGRAFYA