ABDÜLAZİZ EFENDİ

II. Abdülhamit’e suikast teşebbüsleri ile tanınan Konyalı bir Jön Türk. (1284/1868-1908)

Abdülaziz Efendi, Konya’nın tanınmış ulemasından Abdülbasir Efendi’nin oğludur. İlk tahsilini mahalle mektebinde yaptıktan sonra babasının medresesine devam etti. Bu sıra, Konya’da sürgün bulunan Ebüzziya Tevfik ile tanıştı. Sekiz yıl (Nisan 1900-Ağustos 1908) Konya’da kalan Ebüzziya; bir grup insanı etkiledi. Konya vilâyet gazetesinde yazan, kûfi hat ve tezyinatla uğraşarak kûfi yazılı, arabesk süslemeli nefis duvar seccadeleri dokuyan Ebüzziya, Konya’da bir grup insanı etkiledi. Abdülaziz Efendi de bunlar arasındadır.

Medrese eğitimini tamamlayamayan Abdülaziz Efendi, mizaç olarak küçük yaştan itibaren atılgan, cesur, gözünü budaktan sakınmaz birisiydi. Uzunca boylu, iri pazılı, kara-kısa değirmi sakallı, siyah saçlı, kuvvetli bir eylem adamıydı. Sanata ilgisi büyüktü. Halıcılık başta olmak üzere birçok sanat dalı ile ilgilendi. Bir ara Mısır’da halıcılık tahsil eden Aziz Efendi, gizlice de bombacılık öğrendi. Bundan dolayı suikast teşebbüslerinden birini, bomba ile gerçekleştirmeyi tasarlamıştır.

Konya’daki Jön Türklerle ilişkisi, evinde ihtilalci toplantılar düzenleyen Kâzım Hüsnü (ö. 1934) aracılığı ile gelişti. On beş günde bir yapılan toplantılara; Ebüzziya Tevfik, Arnavut Murat, Maarif Müdürü İzmirli Azmi (1914’te Konya valisi), Kadaifçizade Süleyman Efendi, Babalık* gazetesi sahibi Yusuf Mazhar*, Baytar İbrahim, Ebuzziya Tevfik’in oğullarından Talha, Faik ve ev sahibi katılmaktaydı. Sürgün Ebuzziya; jandarmanın beklediği evden, nöbetçiye para verilerek gece alınmakta, sabaha yakın kimse görmeden geri bırakılmaktaydı. Ebüzziya, toplantılarda hürriyet hakkında konuşmalar yapmakta, “esaretten kurtulmanın yollarını” anlatmaktaydı. Bazen medyumluk yapıp, oğlu Ziyad’ın ruhunu çağırıp, toplantıya katılanların baygınlık geçirmelerine, korkmalarına sebep olmaktaydı. Grup üzerindeki etkisi büyüktü. Bu, “gizli membalardan akıp gelen bir hürriyet ve inkılâp havasının tesiri”; gençleri, baştaki “kızıl Sultan aleyhinde kin ve gayzla” doldurmaktaydı. O kadar ki, artık “feverana hazır hâle” gelmişlerdi. Sansür tarafından yasaklanmış şiirler, kitap ve gazeteler, gizlice ellerinde dolaşmakta, iç dünyalarındaki ateşi yakmaktaydı. Aziz Efendi, bunların en hırslılarındandı. Kendinde, tek başına “istibdadı devirecek bir kuvvet” görmekteydi. Evlenip bir yuva kurmayı düşünmezdi. “İstibdat kâbusundan kurtulmayı” sabit fikir hâline getirmişti. Karşılaştığı herkesi, Abdülhamit karşısındaki tavrı ile ölçmekteydi. İlk düşüncesi, hürriyet kahramanı saydığı Ebüzziya’yı kaçırmaktı. Fakat Ebüzziya, ondaki cesaret ve teşebbüs gücünü, padişaha suikasta yöneltti.

Hırslı bir fedai olan Abdülaziz, eyleme hazırdı: “Yeter ki padişahın gözleri gözlerime değsin; hiç silah kullanmadan gırtlağını sıkmak suretiyle işini bitiririm” demekteydi. Bundan sonra sıra, padişaha nasıl ulaşılması gerektiğini planlamaya kalmıştı. Bir komite kurup, planlar hazırladılar. Sonunda sultana hediye edilmek üzere sanat değeri olan bir halı dokunmasına, bunun takdimi esnasında da tabanca veya bıçakla suikastın gerçekleştirilmesi planı üzerinde mutabık kaldılar.

Halı seccadenin, çizim ve desenleri, Aziz tarafından hazırlandı. Model olarak, Büyük Karatay Medresesi’nin kubbesindeki çiniler alınıp, ince desenler tasarlandı. Halının ortasına, mavi su üzerine siyah “Sultân ibnü’s-sultân el-gâzi Abdülhamîd-i sânî edâmallahü mülke” [Sultanoğlu sultan II. Abdülhamit’i Allah tahtında daim eylesin] yazısı, sağdan-sola ve soldan sağa iki defa yazılıp, altına imza olarak “Aziz Konevî” konacaktı. Kenarları, İnce Minare ve Sahip Ata Camii kapılarının motifleri ile süslenecekti. Halının, gizli bir şekilde meydana getirilmesi gerekmekteydi. Onun için Konya Mebusu Kâzım Hüsnü, halıyı üç kız kardeşi; Hatice (ö. 1949), Nazime (ö. 1957, S. Es’in annesi) ve Naciye’ye (ö. 1918) dokuttu. Halı, ihtilal ekibini Yıldız’a götürecek, ideal bir malzeme heyecanı ile kontrol edilerek üç buçuk ayda tamamlandı. Dört metre yirmi santim boy ve bir metre yirmi santim eninde olan, ipek ve yünden dokunan halı seccade; kıyıları ipek ibrişimden saçaklarla çevrilip, gülsuyu ile tütsülenerek kâğıda sarılıp sandığa kondu. İstanbul’da sadrazam, eski Konya Valisi Avlonyalı Ferit Paşa’ydı. Ferit Paşa, sürgün Ebüzziya Tevfik ile gizlice mektuplaşmaktaydı. Halının sultana takdim işini, Ferit Paşa yapacaktı. Bu iş için Sadaretten, Mabeyne yazılacak tezkere müsveddesine kadar hazırlandı. Özel bir mektupla birlikte halıyı Aziz Efendi, Ferit Paşa’ya götürdü. Yalnız Ferit Paşa, Konya’dan tanıdığı Aziz Efendi’ye, huzura çıkma konusunda aracılık etmedi. Hediyeyi, bizzat kendisi sunup cevap getireceğini belirtti. Halıyı dokuyanların adını aldı. Ertesi gün, Sadarette Aziz Efendi’yi kabul eden sadrazam, hediyeyi takdim ettiğini, Padişahın da halıyı dokuyan üç kıza ayrı ayrı üç “Şefkat Nişanı” ile 500 lira Hamidiye “el-Gazi altını” ihsan ettiğini, ayrıca gayretlerinden dolayı Aziz Efendi’ye de yüz sarı lira ihsan ettiğini haber verdi.

Müjde, tasarılarına uygun olmasa da Aziz Efendi, verilenleri alarak Konya’ya geri döndü. Komite ile toplantısında, huzura kabul edilse idi sarığı içinde sakladığı küçük tabanca ile suikastı gerçekleştireceğini, ama Ferit Paşa’nın bu işi engellediğini anlattı. Toplantıya, İdadi resim öğretmeni Akşehirli Bekir de katılmıştı. Bekir Efendi ile Ebüzziya’nın özel görüşmesi sonucu, İstanbul’da örgütlenen gizli bir teşkilâtın desteği alınarak, ikinci suikast planlandı. Buna göre, İstanbul’daki örgüte, imzasız şifreli gizli bir mektup yazılacaktır. Mektubun, Aziz Efendi üzerinde bulunması tehlikesine karşı, ayakkabılı bir tedbir alındı. Yeni bir çift ayakkabı hazırlanarak mektup, ayakkabının ökçesine yerleştirilip kapatıldı. Aziz Efendi, İstanbul’daki ihtilalcilerle buluşunca, onlar aracılığı ile bir şekilde saraya girecek ve ceketinin sol kol içine yerleştirdiği on beş santimetre boyundaki keskin bıçakla suikastı gerçekleştirecekti. Aziz Efendi, İstanbul’a gitmek üzere hareket etti. Fakat ihtilalci grup içinde, toplantılara katılan Baytar Müfettişi Tatar İbrahim; Dâhiliye Nezaretine telgrafla, Ebuzziya’nın bir adamının, suikast niyetiyle yanında ayakkabıya gizlenmiş bir mektup da olduğu hâlde yola çıktığını haber verdi. İstanbul’a geldiğinde tedbir alan polis, Aziz Efendi’yi tutukladı. Ökçedeki yazı çıkartılıp, ayakkabılar eline verilerek sorguya alındı. Uzun sorguda o, arkadaşlarından kimseyi ele vermedi. Ticaret için İstanbul’a geldiğini belirtse de kabul edilmeyerek hapsedildi. Hapisliği süresinde eline bıçak, makas vb. kesici araç verilmediği için tırnakları, saçı-sakalı uzadı.

Abdülaziz Efendi’nin, vefatı konusunda farklı nakiller bulunsa da o, 29 Ağustos 1908 tarihinde “Dersaadet Umumi Hapishanesi’nde” ve II. Meşrutiyet’in ilanından sonra vefat etti. Hapishanedeki para ve eşyası ile ilk tutuklandığı sıra kurulan komisyonun emanete aldığı parası, ağabeyine teslim edildi.

TELGRAFNAME

Merkez fi 25 Kanun-ı sani 321 Yıldız

Resmi 3 saat 45 dakika 131 kelime mahal-i numrosu 10014

Müstaceldir   Aydın Vilâyet-i Celîlesine

Kamer-i sabah 66684 dün akşam 21228 Sirkeci 37469 13544 istasyonunda 65487 derdest ve ınde’l-taharri 13515 üzerinde 13543 45647 evrak-ı muzırra-i 12784 96576 mesaliha zuhur itmekle hakkında tahkikât icrasına mübaşeret olunan 23814 Konyalı 13526 78281 Abdülaziz 13152 79523 41682 Efendi namında bir şahsın evrakı meyanında İzmir’de 44254 antız?? 52533 13575 postahanesi Post Restant numro 401 adresini havi bir varaka zuhur itmiş olmağla mezkûr numronun kime ait olduğunun tahkiki ve mezkûr adrese vürud itmiş ve ideceği tabii bulunmuş olan evrak ve mekâtib vesairenin suret-i münasibede  ahz ile komisyona irsali ve şahs-ı merkum fi 5 Kanunusani 321 tarihinde 16289 İzmir 77687 tarikıyla 13552 24851 Keşan’a 12748 gitmek  üzere tezkere istihsal idüb fi 7 Kanunusani 321 tarihinde 24814 Konya’dan 13522 hareket ittiği ve 12 Kanunusani 321 tarihinde İzmir’de tezkeresini

“TELGRAFNAME

Vizite itdirüb fi 14 Kanunusani sene 321 tarihinde 24851 Keşan’a 12748 müteveccihan hareket ittiği hamil olduğu tezkerenin  tedkikından anlaşıldığı cihetle İzmir’de 16289 13523 nerede ikâmet ettiği ve kimlerle ihtilat ettiğinin ve câlib-i iştibah (şüphe çeken) ahvali meşhûd olub olmadığının serian tahkîkıyla iş’arı hususunun icab idenlere emr u tebliği rü’yet ü mesâfât-ı Müslime-i destûrânelerinden muntazar bulunmağla ol babda fi 25 Kanunusani sene 321  Komisyon-ı Mahsusa Reisi Necîb Melhame (BOA, Y..EE..KP.. (Yıldız Esas Evrak Kâmil Paşa), 12.12.1323, 1-4).

Abdülaziz Efendi (Yeni Anadolu, 30 K.evvel 1932, Konya)
İzmir üzerinden Keşan’a gitmek üzere Konya’dan ayrılan Abdülaziz Efendi’nin İzmir’de araştırılması için Saray’dan Aydın Valiliğine çekilen telgraf

CANER ARABACI

BİBLİYOGRAFYA

  • BOA, Y..EE..KP.. (Yıldız Esas Evrak Kâmil Paşa), 12.12.1323, 1-4; BOA, DH. MKT, 02/Ş /1326 H/ 29.08.1908; Aytekin, 1994, 103; Ebüzziya Tevfik, 1973, I/113; III/173; Selçuk Es, “Hürriyet Fedaisi Konyalı Aziz Efendi”, Es, Arşiv, KM, YD.17438; Gür, 1998, 32-33, 194, 292; Kâzım Hüsnü, 1932, 1, 3; “İsmi Unutulan Bir Millet Adamı İçin”, Yeni Anadolu, sy. 221, 30 Kânunuevvel 1932, s. 1.