BEYŞEHİR

Bayavşar Hızır Ali Paşa Camii

Beyşehir-Seydişehir yolu üzerindeki Bayavşar kasabasında bulunan Hızır Ali Paşa Camii, kasabanın merkezindeki meydana inşa edilmiştir. Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen bir mekâna oturmaktadır. Arazinin meyilli olmasından dolayı eserin batı tarafındaki toprak iki metre kadar boşaltılarak zemin tesviyesi yapılmıştır. Doğuya açılan ön cephesi ile girişi Hasan Hoca Sokağı’na bakmakta, önündeki sundurma ile minaresinin sonradan ilave edildiği belli olmaktadır. Çatısı kiremitle kaplı olan eser Beyşehir yöresinde zengin örnekleri bulunan ahşap direkli ve tavanlı camiler grubundadır.

Derinlemesine bir plan şeması gösteren caminin harime girişi sağlayan doğudaki kapısı önünde yer alan sundurmanın alt tarafı duvarla örülmüş, üst kısmı da camekânla kapatılmıştır. Ön ve yandan basit birer kapı ile geçilen bu bölümün ahşap kirişlemeli tavanı iç taraftan yükselen silindirik iki sütun tarafından taşınmaktadır.

Caminin içeriye geçit veren kemerli kapısı doğu cephenin kuzey köşesine yakın bir yerdedir. 1,62 m genişliğindeki açıklığın kemer ayakları sağ ve solda antik taşlara basmakta, üst tarafta ise yarım konsollar şeklinde çıkıntı yapan birer tırnağa oturmaktadır. Bunun üstündeki enine dikdörtgen mermer kitabe yatay ve dikey şeritlerle dört panoya ayrılmış, içlerine de birer satır sülüs yazı kabartılarak altına 1209 rakamı düşülmüştür. Miladi 1794 yılına tekabül eden bu rakamın bir tamir kitabesi olması muhtemeldir.

Caminin doğu cephesine ikisi altta birisi üstte olmak üzere üç pencere açılmıştır. Dikdörtgen formlu alt pencereler daha büyük olup, bunların üst ve altında duvar içine yatay olarak yerleştirilmiş olan ahşap hatıllar yekpare ağaçtan kesilerek biçimlendirilmiştir. Güney cephede üçü altta ikisi üstte olmak üzere beş pencere bulunmakta, aynı hatıl sırası büyük alt pencerelerde de devam etmektedir. Arazinin meyilli olması sebebiyle kıble duvarının kaymaması için zemine 1,00 m genişlik ve yükseklikte bir drenaj yapılmıştır. Batı cepheye yine eğimden dolayı alt pencereler açılmayıp aydınlatılma üsttekilerle sağlanmıştır. Penceresi olmayan kuzeydeki duvarda kadınlar mahfiline geçit veren fevkani bir kapı bulunmaktadır.

Harim, mihrap duvarına dik olarak sıralanan beşerden üç sütun sırası ile dört sahına ayrılmıştır. Sütunlardan üç tanesi kıble duvarına bitişirken, diğer on iki tanesi serbest olarak yükselmektedir. Bu sahın düzeni sebebiyle mihrap tam ortada olmayıp doğudaki ikinci sahına kaydırılmıştır. Ahşap kirişlemeli tavanı taşıyan ağaç direkler silindirik gövdelidir. İçeride bir kabir dikkati çekmektedir. Hacı Abdullah Efendi’ye ait olduğu belli olan bu kabir daha önce yapının dışında iken sonraki genişletmelerden dolayı içeride kalmıştır.

Kadınlar mahfili olarak da adlandırılan kuzeydeki fevkani mahfil kuzeyde iki, batıda üç sahın genişliğinde bir alanı kaplamakta, kuzey duvarına bitişen basit bir merdivenle çıkılmaktadır. Mahfilin ön tarafı ahşap parmaklıkla sınırlanmıştır.

Mihrap ahşaptandır. Yarım silindirik bir oyuk halinde duvar içine giren mihrap nişinin cephesi kıble duvarından hafif dışarı taşıntı yapmaktadır. Etrafı süsleme bordürleriyle çerçevelenmiştir. Genişlikleri birbirinden farklı olan ve yer yer meyillenerek zengin sıralar oluşturan bordürlerde çapraz yerleştirilmiş üst üste kaydırmalı silindirik ve çokgen çubuklar, testere dişini andıran oymalar, yan yana tekli çiftli dizilmiş yatay ve dikey eşkenar dörtgenlerden oluşan ahşap geometrik parçalarla, bunları tamamlayan bitkisel bezemeler yeşil, sarı, mavi, kırmızı ve beyazla boyanarak zengin bir renk harmonisi oluşturulmuştur. Aynı şekilde mihrabın içini kaplayan sarı ve mavi renkli tahta levhalar dikey kuşaklar hâlinde aşağıya doğru inerken, mihrap içinin kavsarası da tepeden aşağıya doğru genişleyen dilimler hâlinde sarı, beyaz ve yeşil ile renklendirilmiş, köşeliklere de birer rozet konmuştur. Bu rozetlerin daha büyük bir örneği yan bordürlerde izlenmektedir.

Minber harimin batı duvarına bitişiktir. Fazla bir sanat özelliği bulunmayan ve yeşille beyaza boyanmış olan 3,35 m boyundaki ahşap minberin korkuluğu “ajur” tekniğiyle işlenmiştir. Girişin üstünde kartuş içine alınmış bir kitabelikten sonra marul yaprağı şeklinde dilimlenmiş taç alemle tamamlanmaktadır.

Minare caminin kuzey-doğu köşesine bitişiktir. Kaide, pabuç, gövde, şerefe, petek ve külahtan oluşan minarenin kaidesi kesme taş, gövdesi tuğla ile örülmüş, güney tarafına da basık kemerli küçük bir kapı açılmıştır. Üzerindeki H 1376 rakamından M 1956 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Mozaik çimento ile meydana getirilen kalın kaba görünümlü bileziklerden alttaki düz silindirik, üstte şerefe altındaki ise burmalıdır. Şerefenin alt tarafı testere dişi şeklinde beş sıra tuğla dizisiyle doldurulmuştur.

Bayavşar Camii, Beyşehir yöresinde XIII. yüzyıldan başlayarak Cumhuriyet yıllarına kadar kesintisiz devam eden ahşap cami geleneğinin Geç Osmanlı Dönemindeki en önemli temsilcilerindendir.

Bayındır Camii

Konya-Beyşehir karayolu üzerindeki Bayındır köyündedir. Beyşehir’e 6-7 kilometre mesafede ve yoldan bir buçuk kilometre kadar içeride bulunan bu yerleşim yeri, Osmanlı arşivlerinde “Killi Bayındır Köyü” olarak geçmekte ve adını da bir Türk boyundan almaktadır. Kitabesinden caminin H 767/M 1365 yılında yapıldığı anlaşılmakta, ancak yapanı ve yaptıranı ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Yöre halkı arasında “Şeyh Muhyiddin Camii” olarak anılması bu ismin sonraki dönemlerde camiyi yenileyen kişiye izafeten verilmiş olmasındandır.

Cami dıştan 17,10x17,15 metre ölçüleriyle oldukça muntazam sayılabilecek kare bir plana sahiptir. Doğu ve batıda birer kapısı bulunan yapının batı duvarına içten bitişerek çatı üstünden yükselen tek şerefeli kısa-güdük minaresi, sekizgen gövdeli ve kesme taş örgülüdür. Caminin doğusundaki hafif sivri kemerli ana girişin etrafı muntazam kesme taşlarla çerçevelenmiş, üst tarafına da yukarıda sözü edilen kitabe konmuştur. Dikdörtgen pano içinde iç içe iki daireden oluşan mermer kitabelikte arada kalan enli şerit yazı, orta ve yan boşluklar ise bitki ile bezenmiştir. Batıdaki kapı daha sade olup sonradan açılmıştır. Yer yer devşirme malzemenin de kullanıldığı moloz taş örgülü beden duvarları çimento harcı ile sıvanarak renkli badana ile boyanmıştır. İçerisi altlı üstlü ahşap doğramalı dikdörtgen pencerelerle aydınlatılmış, ayrıca daha büyük olan alt pencerelere demir kafes geçirilmiştir.

Harim yuvarlak ve çokgen kesitli ahşap destek sıraları ile mihrap duvarına dik olarak uzanan beş sahına ayrılmış, orta sahın yanlardan daha geniş tutulmuştur. Örtü ve taşıyıcı sistemi tamamen ahşaptan olan mabedin sütunları üst tarafta incelerek başlıkları taşımaktadır. Mihrabın önündeki mukarnaslı başlıklar Anadolu’daki ahşap mimarinin de en zengin uygulamalarıdır. Arka sıradakilerin kenarları profillendirilmiş, yan yüzleri de nakışlanmıştır. Bunların yan yüzleri ile öndekilerin tablaları yazı ve bitkisel motiflerle tezyin edilmiş, aynı uygulama tavanı taşıyan dikdörtgen formlu ana kirişlerin yan ve alt kirişlerinde de tekrarlanmıştır. İnce tahta levhalarla kaplı olan tavan kuruluşunun aslında kirişlemeli olduğunu ve sonraki tadilatlarla şimdiki duruma getirildiğini mevcut izler ortaya koymaktadır.

Mihrap ahşaptan olup güney duvarına oyulmuş yarım silindirik bir niş şeklindedir. Farklı genişlikte süsleme şeritleri ile çerçevelenmiş cephesinde ajur tekniğinin kullanıldığı, işlemeli parçaların da ince çivilerle zemine monte edildiği izlenebilmektedir. Döneminin 

özelliklerini yansıtmayan bu mihrabın 1954 yılında Çiftliközü köyünden Hasan Usta tarafından yapıldığı, asıl mihrabın ise alçıdan ve çok zengin süslemeli olduğu tarafımızdan tespit edilmiş, yaptığımız araştyazılı, geometrik ve bitkisel bezemeli parçalar ortaya çıkarılmıştır. Minber ve mahfil ırmalarda de ahşaptandır. Ancak bunlar da yapılan tadilatlarla özgünlüklerini büyük ölçüde kaybetmişlerdir.

Bayındır Camii zaman içinde yapılan onarımlarla değişikliğe uğrasa da yine de Anadolu’daki XIV. yüzyılı en iyi temsil eden ahşap camilerdendir. Muhakkak ki hemen yakınında kendisinden önce inşa edilen Beyşehir Eşrefoğlu Süleyman Bey Camii’nden ilham almış, kendisinden sonra yapılanlara da ilham vermiştir.

Çavuş Camii

Beyşehir-Şarkikaraağaç karayolu üzerindeki Kıreli kasabasının beş km kuzeyinde Çavuş kasabasında bulunan esere, “Tavacıoğlu Camii” de denilmektedir. Kitabesi olmadığından yapılış tarihi kesin olarak bilinememekle birlikte mimari kuruluş ve süsleme özelliklerine bakarak XV. yüzyıla ait olabileceğini söylemek mümkündür. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1967 yılında köklü bir restorasyona tabi tutulmuş, son yıllarda yine bakım ve onarımı yapılmıştır.

Yapı, dıştan dışa 10,68x17,10 metre ölçülerindedir. Duvarlar dik kesişmeyip planı eşkenar dörtgen biçimindedir. Üstü orijinalinde düz toprak damla örtülü iken Vakıfların tamiri sırasında değiştirilerek kiremit kaplı kırma çatı hâline getirilmiştir. Doğu duvarın kuzey ucunda minaresi yükselmekte, bunun hemen bitişiğinde giriş kapısı bulunmaktadır. Doğu cephesi eski durumunu büyük ölçüde koruyabilmiş, buna mukabil batı duvarıyla döşemesi ve pencereleri yenilenmiştir. Daha küçük olan eski pencerelerin onarımlarda büyütüldüğü kayıtlardan anlaşılmakta, yöre halkı da bu durumu teyit etmektedir. Cami, alttakileri daha büyük olmak üzere duvarlara açılan altlı-üstlü pencerelerle aydınlatılmaktadır. Doğu cephesinin dış yüzüne yeşil, kahverengi ile renklendirilmiş dal, yaprak ve meyveli ağaç ile aralara serpiştirilmiş mavi boyalı değişik bitkiler resmedilmiştir. Bunlardan birisi gövdesi birkaç kıvrım olmuş ve iki kere düğümlenmiş bir yılan tarafından ısırılmakta, alt tarafta da bir kılıç ile aralara serpiştirilmiş rozetler dikkati çekmektedir.

Minare tek şerefelidir. Güneye açılan kemerli kapısının üstündeki kitabesinde M 1891 yılında Hacı Mustafa isimli bir zat tarafından yaptırıldığı yazılıdır.

Caminin duvarları altta bir buçuk metreye kadar kesme taşla örülmüş, üst tarafı moloz taş ile tamamlanarak çimento-kireç ile harcı ile sıvanmıştır. Bütün cephelerde pencerelere ahşap doğramalar konmuş, alttaki büyük pencerelere de demir kafes geçirilmiştir.

Harim, mihrap ekseninde sıralanan birisi kuzey duvarına gömülü dört adet ahşap destekle iki sahına ayrılmıştır. Güney duvarı ortasında mihrabı, batı duvarına bitiştirilmiş minberi, kuzeyde mahfili bulunan caminin kuzeyi cephe hariç duvarları sıva üstüne doğru ve güneyde resim, batıda yazı ile tezyin edilmiştir.

Doğu ve güney duvarlar alt pencerelerin üstünden geçen siyah üstüne mavi ve beyaz boyalı zikzaklı bir kuşakla ikiye ayrılmış, buralara geometrik ve bitkisel motiflerle cami tasviri yapılmıştır. Cami merkezde tam, iki yanda yarım kubbe ile örtülü olup kenarlardan üçer şerefeli ikişer minare yükselmektedir. Bitkisel motifler genellikle bir ana gövdeden dağılan dal, yaprak ve meyvelerden ibarettir. Bazıları vazodan çıkarken, bazıları yan yana dizilmekte bir kısmı da içleri yazılı daireler hâlinde sıralanmaktadır. Renk olarak sarı, kırmızı, mavi ve yeşilin tonları kullanılmış, yazılar ise siyaha boyanmıştır.

Güney duvarlarında da benzer uygulamalarla beraber 1289 rakamı göze çarpmaktadır ki; M 1872’ye tekabül eden bu tarih, caminin tamiratı ile ilgili olup içerideki bu süslemelerin yapıldığı Geç Osmanlı Dönemini temsil etmektedir.

Batı duvarı 1950 yıllarında düz badana ile sıvanarak yatay enli bir kuşak içine sülüs yazı yazılmış, üst taraflarda yine, rozetler içinde hat örnekleri resmedilmiştir.

Mihrap ahşaptan ve geç döneme ait olup yarım silindirik bir nişten ibarettir. Etrafı dışarı taşıntı yapan dikdörtgen bir çerçeve içine alınmış ve farklı genişlikte üç bordürle kuşatılmıştır. İçleri bitkisel motiflerle tezyin edilen bordürlerde kullanılan renkler değişiklik göstermekte, ahşap bir perde ile taçlanan niş kavsarası da renkli kuşaklarla zenginleşmektedir.

Minber güneybatı köşededir. Kapısının üstündeki tepeliği dendanlarla nihayetlenen ahşap minberin yan kanatları ahşap çıtalarla taksimatlara ayrılmış, ortasına da yıldızlı bir altıgen yerleştirilmiştir. Minber, dönemin özelliğini yansıtmamaktadır.

Tavan kuzey-güney doğrultusunda uzanan bir ana kirişle buna dik olarak atılan tali kirişlere taşıtılmıştır. Ana kirişi taşıyan köşeleri pahlanmış direklerin üstündeki profilli yastıkların alt ve yan yüzleri ile bunlara oturan kirişlerin görünen yüzeyleri, konsol ve araları rengârenk kalem işi geometrik ve bitkisel motiflerle tezyin edilmiştir. Başlık oluşturacak şekilde düzenlenen yastıkların yan yüzlerinde kırmızı üstüne yeşil, sarı ve siyah renkli kıvrım dal ve stilize yapraklarla laleler, tomurcuk güller resmedilmiştir. Ana kirişlerin alt ve yan yüzeylerinde de yine zengin Rumi ve hatai süslemeler göze çarpmaktadır. Üstteki konsol sıraları da aynı zenginliktedir. Bunların alt ve yan yüzleri dal ve yapraklarla bezenmiş, aralarında kalan tavan tahtaları ise geometrik ve bitkisel motiflerle kompoze edilmiştir. Geometrik olanlarda bazen bir daire içinde yuvarlak şeritler birbiriyle kesişmekte, bazen bir merkez etrafında sinüzoidal kesiksiz devam ederek belli noktalarda birleşmekte, bazen de kırık çizgiler halinde birbirleriyle altlı üstlü kesişerek kompozisyonu tamamlamaktadır. Bitkisel süslemelerde daha çok hatai ve Rumiler beraber kullanılmıştır. Birbirine dal ve yapraklarla bağlanan kalp şeklinde büyüklü küçüklü, tekli çiftli, dörtlü madalyonlar bunlardan bazılarıdır.

Konsolların üstünde sıralanan enine kirişlerin alt yüzleri yontularak uçlarına lambrikenler monte edilmiş, tahta araları da ince çıtalarla kapatılmıştır. Orta lambrikenler genellikle bir kirişin bütün altını kaplayacak şekilde düzenlenmiştir.

Çavuş Camii, plan ve tezyinatıyla büyük ölçüde orijinalliğini koruyabilmiş tavan ve nakışlarıyla XV. yüzyıl üslubunu yansıtan ahşap camilerin nadide örneklerindendir.

Köşk Camii

Beyşehir-Şarkîkaraağaç yolu üzerinde, Beyşehir’e 35 km mesafedeki Değirmen mevkiinden 7 km içeride bulunan Köşk kasabasındadır. Kasabanın girişindeki mezarlığın içine inşa edilmiştir. Halk arasında “Nasuh Bey” veya “Acem Nasuh Camii” diye söylenen yapının kitabesi olmadığından yapılış tarihi kesin olarak bilinememektedir. 1967-1969 yılları arasında esaslı bir onarım görmüş, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından önceki yıl tekrar restorasyon programına alınmıştır.

Cami dıştan 13,65x15,60 metre ölçülerinde olup, kuzey-güney istikametinde uzanan oldukça muntazam dikdörtgen plan şeması göstermektedir. Yapılan onarımlarda moloz taş örgülü duvarlar kesme taşla kaplanmış, ince taş levhalarla örtülü olan çatısı da çinko saç ile kapatılmıştır. Doğu cephenin kuzey ucundaki sade dikdörtgen bir kapı ile içeriye geçiş sağlanmaktadır. Caminin kuzey duvarı sağır bırakılmış, diğer cephelere altlı üstlü farklı büyüklüklerde pencereler açılmıştır. Hatıllar arasına açılan bu pencerelerden üstteki küçük olanlar ahşap pervazlarla çerçevelenerek yüzeyleri dilimli kemerlerle dekore edilmiştir.

Harim, mihrap duvarına dik istikamette yerleştirilen ve beşer ahşap desteği ihtiva eden iki sütun sırası ile üç sahına ayrılmış, orta sahın da yanlardan daha geniş ve yüksek tutulmuştur. Ahşap tavanı taşıyan ve sahınları oluşturan ana kirişler uçlardan konsollar vasıtasıyla kuzey ve güney duvarlara, ortada ise yastıklar aracılığıyla bu ahşap sütunlara otururlar. Aşağıdan yukarıya doğru daralan silindirik gövdeli sütunlar üst tarafta incelerek çokgene dönüşmekte, üstte de mukarnaslı başlıkları taşımaktadır. Yukarı doğru üç ve dört sıra oluşturacak şekilde genişleyerek zenginleşen mukarnas parçalarından alttakiler düz, aradakiler badem biçiminde oymalarla süslenmiş, kenarları da kırmızı üstüne siyah beneklerin bulunduğu ince şeritlerle kuşatılmıştır. Üstteki mukarnas sırasının alt saçağından aşağıya doğru damla motifli ve haşhaş kozasına benzeyen püsküller sarkmaktadır. Kare prizmatik başlık tablaların köşeleri de yine mukarnas dilimi şeklinde oyularak içleri diğerleri gibi renkli şeritlerle dekore edilmiştir. Ana kirişlere geçişi sağlayan profilli yastıklar ise sade tutulmuştur. 28 cm kalınlığındaki ana kirişlerin yan yüzleri ince tahta levhalarla kaplanmış yüzeyleri de boyalı nakış ve yazılarla tezyin edilmiştir. Dış yüzeylerde yazı bulunmamaktadır.

Nakışlı süslemelerle ritmik olarak ters-düz kıvrımlarla devam eden bir su dikkat çeker. Bunun içi münavebeli olarak kırmızı ve siyah ile boyanmış, siyahların içine de kırmızı noktalar serpiştirilmiştir. Bunların; aralarının dikine atılan kırmızı kuşaklarla simetrik bölümlere ayrıldığı ve kareli olarak taksimatlandırıldığı izlenebilmektedir. Yazılar bazen kırmızı bazen siyah zemin üzerine beyaz renkte nesih hatla yazılmıştır. Kırmızı üzerine yazılanlar düz beyaz olup diğerlerinde siyah kontur kullanılmıştır.

Bütün ahşap camilerde olduğu gibi burada da orta sahına daha çok özen gösterildiği belli olmaktadır. Ana kirişlerin üstünde sıralanan profilli konsolların alt yüzleri ile araları geometrik ve bitkisel motiflerle tezyin dilmiş; fakat pek çoğu tahrip olmuştur. Daha sağlam kalabilen mihrap duvarlarının üstündeki konsol aralarında, kırmızı zemin üstüne resmedilen geometrik geçmeler, bitkisel bezemeli konrantrik daireler, merkezdeki altı kollu bir yıldızın kollarından çıkıp daire şeklinde kıvrılarak diğer kolla birleşen kompozisyonların yanında yaprak ve çiçekler, dörtlü grup oluşturan palmetler süslemenin zenginliği hakkında fikir vermektedir. Hepsinde zemin kırmızı, konturlar siyah, yaprak ve çiçekler yeşile boyanmıştır.

Tavanı taşıyan ve enine sıralanan silindirik tali kirişlerin yontularak düzeltilen uçlarına lambrikenler monte edilmiştir. Kenarları dilimlenmiş olan ve uçlara doğru incelerek bir salbek ile nihayetlenen bu lambrikenlerin alt yüzeyleri yine kırmızı üstüne siyah konturlu Rumi dal ve yapraklarla bezelidir. Daha önce tavan kirişlemesinin üstü hasır ile kaplı iken Vakıflar Genel Müdürlüğünün yaptığı bakım ve onarımda üstü tamamen açılarak hasırlar kaldırılmış, tavan kirişlemesinin bazıları yenilenerek üstten 15-20 cm genişliğinde tahta levhalarla kaplanmıştır. Köşk Camii XIII-XIV. yüzyılın Anadolu’daki ahşap mimarinin ünik uygulamalarındandır. Epeyce yıpranmasına rağmen kalabilenler bile zenginliği hakkında iyi bir fikir vermekte ve Beyşehir Eşrefoğlu Camii’nden etkilendiği belli olmaktadır.

 

Bayındır Camii ahşap sütun başı
Bayındır Camii içi
Çavuş Camii içi
Çavuş Camii tavan detayı
Köşk Camii içi
Köşk Camii

YAŞAR ERDEMİR

BİBLİYOGRAFYA

  • Erdemir, 1985a, 36-45; 48-53; 60-70; 1985b, 193-206;1985c, 45-52; Eyüboğlu, 1979, 32, 54,55, 56, 70; Konyalı, 1991, 106-107; 110-111; 304-306; 307-310; 311-313; 371-372; Önge, 1971a, 299-302; Uzluk, 1958, 40.