BOZKIR

II. TARİHİ

İlk Çağda Bozkır

Erken Dönemlerden Büyük İskender’e Kadar Bozkır ve Çevresi

Bozkır ve çevresi, antik kaynaklarda Isauria olarak adlandırılan bir bölge içinde yer almaktaydı. Isauria bölgesinin, coğrafi olarak, Orta Torosların kuzey kesimi olduğu akla gelirken, siyasal olarak, bir Roma eyaleti olduğu MS III. yüzyılda ise Dağlık Kilikia’yı da içine alan Çukurova’ya kadar uzanan geniş bir alanı kaplamaktaydı. Önceleri bölgenin merkezi Isauria olarak bilinen Bozkır-Ulupınar köyündeki Zengibar Kalesi iken daha sonra eyalet merkezi Kalykadnus Seleukia (Silifke) olmuştur.

Antik coğrafyacı Strabon’un Palaia (Eski) ve Nova (Yeni) olarak iki Isauria kentinden söz etmesi üzerine, yüzyılı aşkın bölgede yapılan epigrafik araştırmalarda iki Isauria’nın varlığı üzerine yoğunlaşılmıştır. Bu görüşlerden hareketle Ramsay, eski kentin Çumra-Dorla (Gündoğdu) olabileceğini önermiştir. Kimi zaman da Bozkır’ın eski ya da yeni Isauria olabileceği önerilmiştir. Ancak bu görüşlerin aksine kentin savaşlar neticesinde yakılıp yıkılması ile yeni kentin, eski kentin üzerine kurulmuş olabileceği görüşü belki en doğru olanıdır.

Günümüzde Orta Toroslara tekabül eden antik Isauria bölgesi, dağlık konumundan dolayı korunması kolay, stratejik bir öneme sahipti. Bu yüzden Helenistik ve Roma Dönemi kaynaklarında bölgenin korsanlara sığınak olan özelliği öne çıkmaktadır. Ancak bölgede 1980’lerden itibaren yaptığımız yüzey araştırmalarında, bölgedeki antik yerleşmelerin büyük çoğunluğunda atık maden posalarının ve kimi yerde galerilerinin bulunması, bölgenin antik çağdan itibaren bir madencilik merkezi olduğunu yansıtmaktadır. Bir diğer özelliği de güneyde Konya Ovası ile güneyde Çukurova, Silifke ve Alanya gibi kıyı ovalarına hayat veren su kaynaklarının olmasıdır. Bu özelliğinden dolayı Hititler bölgeye, burada oturan Luvi halklarından hareketle önceleri “Luviya” derlerken daha sonra da onların dilince “Fırtına Tanrısının Evi” anlamına gelen “Tarhuntaşşa” adını vermişlerdir.

Hitit İmparatorluk Döneminin sonlarına doğru, MÖ XIII. yy.da bu bölge eyalet hâline getirilmiştir. Bölge Kralı Kurunta (Ulmi Teşub) ile III. Hattuşiliş ve IV. Tuthalia’nın yaptığı anlaşmalarda doğusunda bugünkü Limonlu (Grekçe Lamos=Hititçe Lamiya) Çayı, batısında Aksu (Grekçe Kestros=Hititçe Kastariaş), kuzeyinde Konya Ovası (Antil Lykaonia=Lukkaniyya), güneyinde ise Akdeniz bölgenin sınırlarını oluşturuyordu.

Bozkır ve çevresi, Tarhuntaşşa’nın bir alt bölgesi olan Hulaiya (Grekçe Kalykadnos=Hititçe Hulaia) ülkesi içinde idi.

Hitit Devleti’nin MÖ 1200 yıllarında yıkılması ile birlikte Anadolu’nun yerli kaynakları uzunca bir süre suskunlaşır. Bu karanlık döneme sebep olan göçlerle ilgili Mısır belgeleri, dönemin sonlarına doğru ise Yeni Asur ve Yeni Babil belgeleri; Fırat’ın doğusundaki olaylardan ise Urartu kaynakları bilgi verir.

Yeni Asur belgelerinde sözü edilen Muşkilerin Frigler olduğu genellikle kabul edilen bir görüştür. Bölge daha sonra Yeni Babil belgelerinde Ludu olarak geçmektedir. Bozkır ve çevresinin MÖ I. bin yılın ortalarında Friglerin ve Lidyalıların güneydoğu sınırlarında yer aldığı söylenebilir. Zira bölgenin kuzeyindeki Cicek, Sarıoğlan ve Seydişehir II höyüklerinde bu döneme işaret eden çanak çömlek kültürleri tespit edilmiştir.

Bölge, MÖ VI. yüzyılın ortalarından MÖ IV. yüzyılın son çeyreğine kadar Perslere bağlı beylikler tarafından yönetilmiştir.

Persler bölgede sürekli isyan hâlinde bulunan feodal beylerin kontrolü için bazen Kapadokya satraplarını görevlendirmişlerdir. Bu beylerden Thuys (Datames), Perslere karşı isyan etmiş ve bu isyanı bölgede Kapadokya satrapı önlemiş, isyancı Thyus’u tutuklayarak Pers yönetim merkezine göndermiştir.

Pers Döneminde bölgede tam bir kontrol sağlandığı söylenemez, bu gevşek yapı daha sonra Helenistik ve Roma Döneminde de sürecektir.

Isaura'da kral mezarı

HASAN BAHAR

BİBLİYOGRAFYA

  • Bahar, 1995, 219-246; Bahar, 2006c, 97-120; Bahar, 2010b.