AKYÜREK, AHMET REMZİ

Mevlevi postnişini, âlim, şair. (1872-1944)

Kayseri’de doğdu. Babası, Süleyman Ataullah Efendi (ö.1914), annesi ünlü mutasavvıf İbrahim-i Tennurî soyundan Kadriye Emetullah Hanım’dır. Babasının dedesi, aslen Konyalı olup Mevlâna Dergâhı postnişini Sait Hemdem Çelebi’nin mürşidi iken sonradan Kayseri’ye yerleşmiş olan şeyh Süleyman Türabî’dir (ö.1835). Aile, tarikatlar kapanıncaya kadar birkaç kuşak, buradaki Mevlevihanenin postnişinliğini yürütmüştür.

Ahmet Remzi, ilk ve orta öğrenimini Kayseri’de görürken aynı zamanda Mevlevilik kültürünü babasından alarak ona intisap etti. Klasik eğitimin yanı sıra özel hocalardan, şairlerden dersler aldı. 1895’te bir yıl İstanbul’da kaldıktan sonra Kayseri’ye dönerek medrese eğitimini burada tamamladı.

Kayseri İdadisinde on yıl kadar din ve ahlâk dersleri öğretmenliği yaptıktan sonra 1908’de çelebilik makamının isteği üzerine görevinden ayrılıp bir yıl kadar Konya Mevlâna Dergâhı’nda görev yaptı. 1909’da Kütahya (vekâleten), 1910’da Kastamonu, 1914’te Halep şeyhliğine atandı. Gittiği her yerde kendi farkını bariz şekilde gösterdiğinden daima aranan ve istifade edilen bir kişi oldu.

Birinci Dünya Savaşı’nda Sultan Reşat’ın isteğiyle oluşturulan Gönüllü Mevlevi Taburu’yla 1915 başlarında Suriye cephesine giderek burada üç buçuk yıl kaldı. Şam’da Emevi Camii’nde vaazlar verip, Mesnevi dersleri yaptı. Savaş sırasında Veled Çelebi’nin riyasetinde birçok yararlı işler yaptığından dolayı kendisine Harp madalyası verildi.

Savaş sonrası, 1918 sonlarında, İstanbul’a döndü. Abdülhalim Çelebi tarafından 25 Ekim 1919’da Üsküdar Mevlevihanesi şeyhliğine getirildi.

Tekkelerin 4 Eylül 1925’te kapatılmasından sonra onun, kayd-ı hayat şartıyla Üsküdar Mevlevihanesi’nde kalmasına müsaade edildi. Bu tarihlerde camilerde vaazlara ve Mesnevi dersleri vermeye devam etti. Ağustos 1927’de Üsküdar Selimağa Kütüphanesi Müdürlüğüne tayin edildi.

Ahmet Remzi Dede’nin 1935-1941 yılları, F. Nafiz Uzluk’un öncülük ettiği Mevlâna’nın Mektûbât ve Mecâlis-i Seb’a’sı, Sultan Veled’in Farsça Divan’ının neşri çalışmalarıyla geçti. İstanbul’da iyice yalnız kalmaları üzerine memuriyetini 1941 yılında Ankara’ya naklettirerek 1941-44 yılları arasında Eski Eserler Kütüphanesi’nde çalıştı.

Ahmet Remzi Dede, 7.11.1944 tarihinde Kayseri’de vefat etti.

Kayseri’nin köklü ailelerinden olan eşi Feyzioğlu Esma Hanım’dan Zehra, Lütfiye ve Lebibe adlarında üç kızı oldu.

Ahmet Remzi Dede, eski kültürle yetişmiş âlim ve şairlerimizin son temsilcilerindendi. Divan edebiyatı nazım şekillerinin hemen hepsini deneyen Akyürek, az da olsa, hece vezinli şiirler de kaleme aldı. Bilhassa tarih düşürmede ustaydı. Divan’ını Prof. Dr. Hasibe Mazıoğlu yeni harflerle yayımladı.

Divan’ının girişinde onun on yedisi matbu, beşi yazma yirmi iki eseri hakkında bilgi verilmiştir. Bunlar ekseriyetle dil, edebiyat ve tasavvufa dair küçük çapta eserlerdir. Bunlar arasında Köseç Ahmet Dede’nin Arapça et-Tuhfetü’l-behiyye’sinin ve Şeyh Gâlib’in bu esere haşiyesinin tercümeleri, Sadreddin-i Konevî’ye nispet edilen Tabsıratü’l-mübtedî’nin tercümesi, Abdurrahman-ı Cami’nin bir kasidesinin şerhini ihtiva eden gayr-ı matbu Lübb-i Fazîlet’i oldukça önemlidir.

Ahmet Remzi Akyürek

YAKUP ŞAFAK

BİBLİYOGRAFYA

  • Akyürek, 1987; Erciyes, Akyürek, 1983; Türk Şairleri, I/325-329; Haksever, 2002; a.mlf., 2005, 383-415; Hüseyin Vassaf, 2006; İnal, Türk Şairleri, III/1427-1430; Köstüklü, 2005; Köseç Ahmed Dede, 2007; Küçük, 2003, 274-280; Mazıoğlu, 1986, 239-254; a.mlf., 1989, 304-305; Olgun, 1995; Satoğlu, 2002; Mevlevi Mektupları.