ALÂEDDİN KEYKUBAT II

Türkiye Selçukluları sultanı.

Türkiye Selçukluları Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in en küçük oğlu olup, Gürcistan Kraliçesi Rosudan’ın kızı olan zevcesi Thamara’dan dünyaya geldi. Thamara Anadolu’da Gürcü Hatun diye anılmıştır. Gıyaseddin Keyhüsrev 644 (1246)’te öldüğü zaman üç oğlu vardı. Gürcü Hatun’dan olan henüz yedi yaşındaki en küçük oğlu Alâeddin Keykubat’ı veliaht tayin etmişti. Ortanca oğlu IV. Rükneddin Kılıçarslan dokuz, büyük oğlu II. İzzeddin Keykavus ise on iki yaşındaydı. II. Gıyaseddin’in Alanya’da ani ölümü üzerine devlet ileri gelenleri büyük oğul varken küçük oğul olan veliahtı tahta geçirmek ileride taht mücadelelerine yol açacağı düşüncesi ile II. İzzeddin Keykavus’u tahta çıkardılar. Aynı yıl içinde Moğol büyük kağanı Güyük Han’ın cülus töreninde Moğol Devleti’ne tabi olan devletlerin hükümdarlarının hazır bulunmaları gelenektendi. Bu gelenek gereği II. İzzeddin Keykavus’u temsilen ortanca kardeş IV. Kılıçarslan gönderildi. IV. Kılıçarslan, büyük kağan tarafından kendisine yarlığ verilerek gönderildi. Bu yarlığ gereği İzzeddin Keykavus’un tahttan indirilmesi ve veziri Şemseddin-i Isfehanî’in azledilmesi ve IV. Rükneddin Kılıçarslan’ın Selçuklu tahtına oturtulması gerekiyordu. Fakat Celaleddin Karatay üç şehzadeyi de sultan olarak tahta çıkararak (647/1249) hem yarlığın hükmünü yerine getirdi ve hem de muhtemel taht mücadelesini önledi. Zira üç şehzadenin de tahta çıkma hakkı bulunuyordu. Karatay, her üç şehzadenin atabegliğini de kendi üzerine aldı. Şehzadelerin eğitimi ile bizzat meşgul oldu. Böylece hem Moğolları ve hem Selçuklu Devleti’nin itibarını korudu. Bu uygulamaya göre hutbe ve sikke yaş sırasına göre her üç şehzadenin adıyla okunuyor ve darp ediliyordu. Kitabelerde ve resmi belgelerde üç şehzadenin de adı bulunuyordu.

Sultan II. İzzeddin, Moğol tahtına oturan Mengü Kağan’ın cülus törenine katılmak üzere yola çıkmıştı. Fakat o henüz Sivas’ta iken Celaleddin Karatay’ın ölüm haberi geldi. Karatay’ın vefatından duyduğu üzüntüyü gerekçe göstererek Mengü Kağan’a bir özür-name ile birlikte yerine küçük kardeşi II. Alâeddin Keykubat’ı gönderdiğini bildirdi. Seyfeddin Toruntay, Lala Bedreddin Muslih ve Şücaeddin Abdurrahman gibi ünlü devlet adamları da bu yolculukta II. Keykubat’a eşlik etmekteydiler. Bu devlet adamları Mengü Kağan’ın Alâeddin Keykubat’ı Anadolu’nun sultanı olarak kabul edip kendisine yarlığ vereceğini ve kendilerini de yüksek makamlara getireceğini düşünüyorlar ve yanlarındaki şehzadeyi de bu yönde motive ediyorlardı. Beraberlerinde Kağan’a sunacakları kıymetli hediyeler bulunuyordu. Kafilenin Erzurum’a vardığı günün gecesi Keykubat şerefine eğlenceler düzenlendi. Ancak sabahleyin şehzade yatağında ölü bulundu.

Ölüm sebebinin anlaşılamadığı kaydedilmekle beraber İbn Bibi bu konuda dedikoduların ortalıkta dolaştığını söylemekle yetinmiştir (İbn Bibi, el-Evamir, 1956, 630). Devrin diğer bir tarihçisi Aksaraylı Kerimüddin Mahmut ise Sultan İzzeddin Keykavus ve ortanca kardeşi IV. Kılıçarslan, II. Keykubat’ın Mengü Kağan tarafından sultan tayin edileceğinden endişe duydukları için kafile içinde bulunan Lala Bedreddin Muslih’i ayartarak kardeşleri II. Keykubat’ı zehirlettikleri şüphesini uyandırmaktadır (Aksarayî, Müsameretü’l-ahbar, 1944, 39). Bu haber muhtemelen doğrudur. Devrin diğer bir tarihçisi Niğdeli Kadı Ahmet, II. Keykubat’ın zehirlenerek öldürüldüğünü bildirmekte ve fakat bu konu hakkında birilerini suçlamak istemediğini ifade ederek II. Alâeddin Keykubat’ın Erzurum’da annesi Gürcü Hatun’un yanına defnedildiğini yazmaktadır (el-Veledü’l-şefik, 4519/149a). Şehzadeyle beraber olan Selçuklu ümerası yola devam etmişler ve Anadolu’yu temsilen Kağan’ın huzuruna çıkmışlar ve hediyeleri kendisine sunmuşlardır.

MİKAİL BAYRAM

BİBLİYOGRAFYA

  • İbn Bibi, el-Evamir, 1956, 549-550; Reşidüddin, Cami’üt-tevarih, II/804-808, Tarih-i Âl-i Selçuk 1377, 96-97; Aksarayî, Müsameretü’l-ahbar, 1944; el-Veledü’l-şefik, Fatih (Süleymaniye) Kütüphanesi, Nu. 4519.