ÂŞIK KAHVELERİ

Âşıkların sanatlarını icra ettikleri mekânlar.

Konya âşıklık geleneğinin yazılı kaynakları ne yazık ki sınırlıdır. Bu sınırlı yazılı kaynakların yanında sözlü kaynaklarda adı geçen âşık kahveleri de Konya âşıklık geleneği içerisinde önemli bir yere sahiptir.

Feyzi Halıcı’nın, Âşık Şem’î hakkındaki çalışmasında belirttiğine göre, bu dönemde (1223/1808) Konya’da iki kahve bulunmaktadır. Bu kahvelerden biri Türbe Önü’nde bulunan Türbe Kahvesi diğeri ise eski Buğday Pazarı’yla Larende Caddesi’nin kesiştiği köşedeki ayakçı kahvesiydi.

Bu kahveler, sıradan kahvelerden ayrı olarak âşıkların devam ettikleri, karşılıklı şiirlerini okudukları bir okul olarak görev yapıyorlardı. Konya’nın ve çevre illerin usta âşıkları bu kahvelerde saz çalıp şiirler söylemekte; gerek Konyalı münevverler, gerekse esnaf, köylü ve ümmî vatandaşlar da aynı coşkuyla bu kahvelere devam etmekteydiler.

Şehre gelen yabancı âşıklar da mutlaka bu kahvelere uğrar ve ustalıklarını göstermek amacıyla irticalen şiirler söyler; “muamma asma” ve “muamma indirme” geleneklerine katılırlar, sazlarıyla sözleriyle geleneğin yaşatılmasında söz sahibi olurlardı. Konyalı gençler de bu kahvelerdeki şenliklerden nasiplerini alırlardı.

Bu kahvelerin devamlı âşıklarından olan Âşık Şem’î de baba mesleği olan helvacılıktan fırsat buldukça evlerine ve dükkânlarına yakın olan bu kahvelerden nasiplenerek kendini yetiştirmiştir.

Türbe Kahvesi’ni bu dönemde Âşık Dertli işletmektedir. Âşık Şem’î, Türbe Kahvesi’nde kısa zamanda şöhretin zirvesine çıkmış ve kendisi de bir âşık olan Âşık Dertli’yle dost olmuşlardır. Kahve, Konya’nın ve Konyalıların bir kültür merkezi olmuş ve kısa zamanda Silleli Âşık Surûrî’nin de uğrak yeri olmuştur. İki zirve âşığın dostluklarıyla Türbe Kahvesi’nin ünü, tüm Konya’ya ve çevre illere yayılmakta gecikmemiş hatta İstanbul’a kadar ulaşmıştır.

Feyzi Halıcı, Konya’daki bu âşık kahvelerinin varlığıyla ilgili olarak şöyle demektedir:

“1807-1855 yılları arasında Konya’da Mevlâna dergâhında postnişinlik yapan Hemdem Sait Çelebi, dergâhın karşısındaki bir kahveyi tamir ettirip büyütüp âşıkların emrine verdi. Tam bir asır Konya’da içindeki havuz dolayısı ile Sulu Kahve olarak adlandırılan bu kahve halk şairlerine ilim, irfan, edep, erkân öğreten folklor bilgilerini, halk törelerini aşılayan bir okul, bir akademi vazifesini gördü. 7-8 yıl bu kahveyi Âşık Dertli işletti. Konyalı Âşık Şem’î, Âşık Dertli, Silleli Âşık Surûrî ile birlikte bu kahvede karşılıklı şiirler, türküler söylediler. Bu ocakta yetişen âşıklara maddî, manevî yardımlarını eksik etmedi. Karamanlı Gufranî, Kenzî, Silleli tekmil saz ve söz ustaları bu okulda yetiştiler. En güzel eserlerini bu ocakta verdiler.”

Bir ara, bu önemli kültür ocağının kıymetini takdirden uzak bazı kendini bilmezler burası hakkında ileri geri konuşup ardından vilâyete başvurarak, Vali Sami Paşa’dan bu kahvenin kapatılmasını isterler. Ancak kendisi de şair olan Sami Paşa konu üzerinde durmayarak, böyle bir hataya meydan vermez.

Âşık Şem’î, Dertli gibi ünlü âşıkları yetiştiren bu kahveler; halk ile aydın tabakayı birleştirmiş, sanatçılara ve bilim adamlarına ev sahipliği yapmış, en önemlisi de âşıklara maddi ve manevi destek olarak âşıklık geleneğinin yaşatılıp gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamıştır.

AZİZ AYVA

BİBLİYOGRAFYA

  • [Ergun]-[Uğur], 2002, 236; Ayva, 2005, 112-117; Sakaoğlu, 2006b, 465-489; Halıcı, 1982; Kendi, 1951; Özönder, 1998a, 300-304