ALTUNABA (ŞEMSEDDİN ALTUNABA)

Altunaba Medresesinin kurucusu Türkiye Selçuklu Dönemi devlet adamı. (ö. 634/1236-37)

Şemseddin Altunaba’nın çocukluk ve gençlik yılları hakkında bilgi yoktur. II. Kılıçarslan ve oğlu Rükneddin Süleymanşah devrinin sipehsalarlarından biridir. Bu dönemde genç bir asker olmalıdır (1192-1196). İbn Bibi ikinci bir Şemseddin Altunaba’dan bahseder.

II. Alâeddin Keykubat’ın has kölelerinden, Diyarbakır (Amid) sipehdârı olan bu zatın, II. Kılıçarslan döneminden beri devlete hizmet eden; vakıflar, medrese, kervansaray sahibi Şemseddin Altunaba olmadığı bellidir. Bu bir isim benzerliğinden başka bir şey değildir.

Şemseddin Altunaba’nın 598/1202 yılında genç bir sipehsalar olarak nasıl kapsamlı bir vakıf kurarak medrese ve kervansaray inşa ettirdiğinin anlaşılabilmesi için sipehsalarlık görevinin bilinmesi gerekmektedir. Selçuklu ordusunun en önemli kuvvetini oluşturan hassa birlikleri doğrudan doğruya sultanın emrindeki “sâlâr” denilen komutanlar tarafından idare edilirdi. Bu komutanların iktaları da bulunur; bunların da her biri ayrı memleketlerde olurdu. Böylece sefer hangi tarafa olursa, salar o taraftaki iktanın gelirini alırdı. Sipehsalar aynı zamanda iktalı askerlere de komuta ederdi. Sipehsalarlar bölge ve hizmetlerine göre derecelere de ayrılırdı. Buna göre Şemseddin Altunaba’nın, hizmetleri ile sultanın gözüne girerek geniş iktalar aldığı, bunun sonucu edindiği gayrimenkul ile vakıflar kurduğu, medrese ve kervansaray inşa ettirebildiği düşünülebilir.

İbn Bibi, I. Gıyaseddin Keyhüsrev (1205-1211) ve I. İzzeddin Keykavus (1211-1220) dönemlerinin olaylarını anlatırken Şemseddin Altunaba’nın ismini zikretmez. Bu durum, onun I. Alâeddin Keykubat (1220-1237) döneminden önce mühim bir şahsiyet veya devlet ümerası arasında öne çıkan birisi olmadığı sonucunu akla getirir. Altunaba ismi ilk defa I. Alâeddin Keykubat dönemi 623/624 (1226/1227) olayları bahsedilirken zikredilmektedir. Alâeddin Keykubat’ın Kâhta, Çemişgezek ve Adıyaman’ın fethinden sonra Eyyubi melikesi Melike-i Âdiliye’yi (Gaziye Hatun) sultana istemeye giden kafilenin tertibinde Esededdin Ayaz ile beraber Şemseddin Altunaba da bulunmaktadır. Şam’dan Melike-i Âdiliye’yi getiren gelin alayı Malatya’ya geldiğinde, Altunaba kafilenin başındadır.

627/1230 yılında Selçuklu Devleti ile Harezmşah Celaleddin arasında çok büyük bir siyasî kriz ortaya çıkmıştır. Bu siyasi krizin çözülmesi için birçok elçi gidip gelmiştir. Giden elçiler arasında Şemseddin Altunaba da vardır. Altunaba’nın elçilik görevinde çok tecrübeli olduğu siyasi manevraları yapabildiği görülmektedir. Hatta Yassıçimen Savaşı’nda Selçuklulara yardım eden Eyyubi Meliki Melik Eşref, savaş sonrası, Şemseddin Altunaba emrindeki 5.000 asker ve zengin hediyelerle Ahlat’a gönderilmiştir.

Sultan Alâeddin, 1237 yılında Kayseri Meşhed Ovası’nda büyük bir ordu toplayarak sefere çıkmak istiyordu. Bu arada en büyük oğlu II. G. Keyhüsrev’i Erzincan melikliğine atarken Şemseddin Altunaba’yı da onun atabeyi olarak tayin etti (634/1237). Eyyubi melikesi Melike-i Âdileye’den olan küçük oğlu İzzeddin Kılıçarslan’ı veliaht göstermesinden az bir müddet sonra öldü. II. Gıyaseddin Keyhüsrev, babasının emrine ve buna uyan devlet ricalinin ısrarına rağmen, atabeği Şemseddin Altunaba, Cemaleddin Ferruh, Lala Taceddin Pervane, Sadedin Köpek gibi devlet adamların sayesinde saltanata geçmeye muvaffak oldu.

Sultanın cülusundan az bir vakit sonra Sadeddin Köpek, sultan üzerinde büyük bir nüfuz kurdu. Sultanı kukla gibi kullanmaya başladı. Atabeg Altunaba bu gidişatı tehlikeli görerek: “Bu köpeği sultanın yanından ayırmak lazımdır” diyordu. Sadeddin Köpek bu sözleri duyarak Sultana çok hizmeti olan ve tahta çıkmasında yardımı bulunan ihtiyar atabeği ilk kurban olarak seçti. Ağır isnat ve iftiralarla onu sultana şikâyet etti. Altunaba bir gün divanda evrakları imzalarken Sadeddin Köpek ve Taceddin Pervane sultanın yanından ayrılarak divana geldiler. Köpek, Altunaba’nın aksakalından yakalayarak, onu bir “yatakçı candar”a verip, şehir dışında katlettirdi. Şemseddin Altunaba’nın ölümü 634/1237-38 senesinde vuku bulmuştur. Ölümünde yetmiş-yetmiş beş yaşlarında olabileceği düşünülürse; II. Kılçarslan ve Rükneddin Süleyman Şah devirlerini yaşadığı kabul edilebilir. Vakfiyesinde evkafı için mütevelli ve nazır olarak azatlı kölelerinden Ayaz ve Ruzbe’yi tayin etmesi onun evlatsız olduğunu göstermektedir.

Altunaba’nın vakıflarını ihtiva eden vakfiyesi eskiliği ve Selçuk tarihi bakımından verdiği bilgi bakımından çok öneme haizdir. II. Kılıçarslan’ın oğlu Rükneddin Kılıçarslan zamanında yazılan vakfiye; medrese (Altunaba Medresesi), kervansaray (Altunaba Hanı), fakir ölülerin gömülmesi, İslâmiyet’i kabul eden mühtedilerin ihtiyaçları hakkında yapılan vakıfları tayin ederken aynı zamanda XIII. yüzyıl Konya’sının sosyal durumu hakkında önemli bilgiler vermektedir.

MEHMET ALİ HACIGÖKMEN

BİBLİYOGRAFYA

  • Aksarayî, Müsameretü’l-ahbar; Sinop Kitabeleri; İbn Adim, 1976; İbn Bibi, el-Evamir, 1957; İbn Bibi, el-Evamir, 1996; İbnü’l-Esir, 1966; Kaya S., 2006; Konyalı, Konya Tarihi, 1997; Turan, 1971; a.mlf., 1947a; a.mlf., 1946; a.mlf., 1948; a.mlf., 1967a; a.mlf., 1967b; a.mlf., 1977i.