Arabaşı, kendine özgü deyimleri ve eğlenceleriyle Konya kültürünün, isminde bütünleşen çorba ve özel hamuruyla Konya mutfağının önemli bir ögesidir. Geniş Konya coğrafyasında yer yer “aralama aşı”, “ara aşı”, “erbain aşı” diye anılsa da yaygın adı “arabaşı”; tam adı da “ara başının çorbası”dır.
Sıra âdeti bir Ahi geleneğidir. Toplumun ağırlıklı olarak tarımla iştigal ettiği eski zamanlarda, işin gücün hafiflediği kış mevsiminin uzun gecelerini hoşça değerlendirmek üzere bazen bir esnaf şubesi, bazen bir akran kümesi gece oturması âdetini geliştirmişlerdir. “Sıra” kelimesi, Anadolu’nun Türkmen kültürünü koruyan birçok yöresinde hâlâ kendi anlamında kullanılmakta ve sıralar sürmektedir.
Zamanla Konya’nın bazı yörelerinde “sıra”, “ara”ya; “sıra oturmaları” da “ara oturmaları”na dönüşmüştür.
Konya’da çoğunlukla akran gruplarının ilgi duyduğu sıra/ara oturmaları kaçırılmazdı. Zira oturmaya katılmamanın en hafif cezası “arabaşı çekmek”tir. Ara oturması kimde yapılacaksa o kişi ara’nın başı kabul edilir ve mevcut oturumda görevi önceden tebliğ edilirdi.
Yatsı namazından sonra başlayan kış gecesi ara oturması gecenin geç saatlerine, hatta tan vaktine kadar uzadığı da olurdu. Eskiden ara oturmalarında sütlü veya sade kahveyle başlayan ikram, çay; ardından sinilere dizilmiş tabaklarda, bulgur, gölle, kavurga, patlatılmış yağlı ve cin mısır, meyve kakları ve pestil gibi eğlenceliklerden oluşan çetnevir ikramıyla devam ederdi. Oturmanın has programına gecenin ilerleyen saatlerinde geçilirdi.
Bir parmak kalınlığında dökülmüş hamurla kaplı siniler, sofra çitilerinin ortasına konulmuş sini altlarının üzerine dengeli bir şekilde yerleştirildikten sonra misafirler buyur edilirlerdi. Sofra halkası tamamlanınca sofradaki eli yatkınlardan biri kaşığının sapını bıçak gibi kullanarak sininin ortasında çorba tasının sığacağı kadar bir alanı kesip boşaltır. Arabaşının bazı yörelerde “ara aşı” veya “aralama aşı” adını alması bu işlem dolayısıyladır.
Açılan alana konan çorbanın, tavşan, keklik gibi av etinden pişirileni makbuldür. Bunun mümkün olmadığı zamanlarda da horoz eti kullanılmıştır. Günümüzde kırsal kesimlerde bu gelenek sürdürülse de şehir merkezindeki arabaşı çorbalarında hazır kesim piliç etleri kullanılmaktadır.
Çorbanın lezzeti kadar acılığı ve sıcaklığı da önemlidir. Bunun için eski Konya’da, hayattaki tandırlar, kış mevsiminde ekmek yapma dışında arabaşı için yakılmıştır.
Arabaşının asıl ustalık gerektiren öğesi hamurudur. Onun kıvamını, pişme süresini, kalınlığını, tuzunu, ununu ayarlamak marifet ister. Arabaşı hamurunu tam kıvamında düşüren hanımlar, çevrelerinde nam salmışlardır.
Çorba tası hamurla kaplı sininin ortasında kendi için açılan boşlukta yerini alınca, sofranın büyüğü besmeleyle kaşığı önce boş olarak çorbaya batırarak hamur yapışmasın diye onu ıslatır. Sonra içinde, kendi önünden kestiği bir parça hamur olduğu hâlde kaşığı tekrar çorba tasına daldırır. Kaşığın hemen hemen tamamı hamurla dolduğu için çok az çorbayla çıkan kaşık bir hamlede yutulur. Hamurun çiğnenmesi caiz olmadığı gibi kaşığındaki hamuru çorba tasına düşüren “arabaşı çekme” cezasına çarptırılır.
Konya ara oturmaları, güz mevsiminde evlerin izbelerinin tavan ağaçlarına asılmış divlek, yine izbelerde sandık ve selelerde bıçkı tozuyla beslenerek saklanmış yaş üzüm veya genevir helvası gibi ikramlarla nihayetlenir.
Günümüzde ara oturmaları yaygınlığını kaybetmiş olsa da soğuk kış gecelerini ısıtan arabaşı âdeti, aileler ve arkadaş grupları arasında samimiyet nişanesi olarak yaygınlaşarak devam etmektedir.