ARAPAĞAZADE MEMİŞ PAŞA/AYANBEY AİLESİ

Köklü bir aile.

Konya’nın köklü ailelerinden olan Arapağazade Memiş Paşa Ailesi’nin atalarının, önce Horasan’a, ardından Konya’ya geldikleri rivayet edilse de geliş tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. Ailenin Orta Asya kökenli Atçekenler’den olduğu ve devlet tarafından at yetiştirmek üzere Ovakavağı, Eskil, Obruk ve Zıvarık taraflarına yerleştirildikleri bilinmektedir. Aile, bir taraftan devlete cins atlar yetiştirirken, bazı fertleri de önemli devlet hizmetlerinde görev almıştır. Aile genişledikçe Konya ve çevresine dağılmış; aileye mensup kollar Ayanbeyler, Tosunlar gibi aile büyüklerinin adlarıyla anılmışlardır. Zamanla Aksaray, Eşmekaya, Karaman ve Ağabeyli kolları teşekkül etmiştir. Hatta aile o kadar genişlemiş ki; aynı soydan geldikleri hâlde aileler arasında irtibat kopmuş ve birbirlerini tanımaz duruma gelmişlerdir.

İlk ataları Arapağazadeler olarak tanınan ailenin bilinen ilk atası Abdullah Ağa adında bir zattır. Kabri Eskil’dedir. Ailenin neden Arapağazadeler olarak anıldığı tespit edilememiştir.

Abdullah Ağa’nın dört çocuğu vardır. Bunlar Arapağazade Süleyman Ağa, Ateş Ağa, Kamış Ağa ve Ali Bey’dir. Ailede Süleyman ve Ali Bey adlarına sıkça rastlanmaktadır.

Sultan III. Mustafa, I. Abdülhamit ve II. Mahmut dönemlerinde yaşayan ve Niğde mütesellimliği ve Bereketli Madeni eminliğinde bulunan Süleyman Ağa, Rus muharebelerinden dönüşte padişah III. Mustafa tarafından bir Kur’an-ı Kerim savaşta kırılan kılıcı yerine bir kılıçla taltif edilmiştir. Kur’an-ı Kerim, Obruk’ta Ataullah Efendi Hoca’da, kılıç da Hacı Rıza Efendi’dedir. Bu duruma göre bu zatlar da aileden olmalıdır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde 9 Eylül 1800 tarihli bir belge, Erzurum Valisi Alâeddin Paşa’nın Karaman Valiliğine tayininden göreve başlayıncaya kadar vilayet işlerini deruhte etmek üzere Süleyman Ağa’nın mütesellim tayini ile ilgilidir.

1233/1317-18 yılında vefat eden Süleyman Ağa’nın kabri Obruk’tadır.

Ateş Ağa da Aksaray’da Sultanhanı Delioluklar’dadır. Kamış Ağa (Hacı İsmail Ağa) dürüst bir insan olduğu için Kamış Ağa lakabıyla anılmıştır. 1216/1800 yılında vefat etmiş ve Karaman’ın Kılbasan köyüne defnedilmiştir. Ali Bey de Zıvarık (Altınekin) beyidir.

Arapağazade Süleman Ağa’nın Mehmet, Muhammed Memiş, Mustafa, Hatice, Reşit, Sema, Hüseyin ve Nefise adlarında sekiz çocuğu bulunmaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi bilgilerine göre Süleyman Bey’in muhtemelen İbrahim Bey adında bir amcası veya oğlu daha olmalıdır.

Mehmet Bey: II. Mahmut dönemi Asakir-i Mansure-i Muhammediye binbaşılarındandır. Önemli görevlerde bulunmuş, 1836 yılına kadar Zıvarık Hanı’nda derbent ağalığı yapmıştır. Mezarı Zıvarık (Altınekin)’tadır.

Mehmet Bey’in; Süleyman, Tosun ve Nefise adlarında üç çocuğu vardır.

Süleyman Bey: Arapağazade Süleyman Ağa’nın torunu, Binbaşı Mehmet Bey’in oğlu Süleyman Bey, Ağabeyli’de yaşamış, 1283/1867 yılında vefat edince de buraya defnedilmiştir. Süleyman Bey’in; Ali, Şerife, Nesibe ve Hatice atlarında dört çocuğu vardır.

Tosun Bey: Arapağazade Süleyman Ağa’nın torunu, Binbaşı Mehmet Bey’in ikinci oğludur. Ailenin, soyu günümüze kadar gelen en geniş kolunun atasıdır. Tosun Bey’in; Mehmet, Hacı Mustafa, Ethem, Ahmet, Süleyman, Şerife, Aliye ve Hacı Ali adlarında sekiz çocuğu vardır. Zaman içerisinde aileden bazıları Konya’ya gelip yerleşmiştir.

İki evli olan Tosun Bey’in, ilk eşi Hafize, ikinci eşi ise Havili Hanım’dır. Çocuklarından Hacı Ali ikinci eşindendir.

Ağabeyli’de yaşayan Tosun Bey’in mezarı köy mezarlığında delikli taşın yanındadır.

Tosun Bey’in oğlu Mehmet Bey’in Tahir, Zeynep ve Dudu adlarında üç; Hacı Mustafa’nın Osman, Hasan, Hacı Mehmet, Hafize, Nefise ve Ruveyde adında altı; Ahmet’in Ömer, İbrahim, Ethem, Hatice, Fatma ve Hasibe adlarında altı; Süleyman’ın Talip, Hacı Mustafa, Rıfat, Hafize ve Huriye adlarında beş; Hacı Ali’nin Ethem, Süleyman, İhsan, Havva ve Naciye (Yüzbaşıgil) adlarında beş; Şerife’nin ise, Bekir, Rabia, Fatma ve Fadime adlarında dört çocuğu vardır. Bunların da günümüze kadar gelen çocukları ve torunları bulunmaktadır.

Aile ile ilgili bilgi veren Mehmet Tosun, Hacı Mustafa (1938-2007)’nın oğlu Hacı Mehmet (1321/1905-1963)’in torunudur. Tosun Bey’den kalan 1248/1832-33 tarihli bir yazma Kur’an-ı Kerim ile Alman kehribarı bir tespih ve bir Osmanlı eğeri bu zattadır.

Tosunlar’ın iskânlarının ekserisi devlet tarafından yapılmıştır. Mesela Tosunlar’ın bir bölümü Ağabeyli’ye, bir bölümü Kulu-Kozanlı’ya, bir bölümü Karaman-Kâzımkarabekir’e, bir bölümü de Bozkır’a yerleştirilmişlerdir. Bir zamanlar Kulu-Kozanlı’da belediye başkanlığı yapan Kemal Tosun bu ailedendir. Aile Akkeseler, Öztekinler, Bezirciler, Özyalvaçlar ve Yüzbaşıgillerle akrabadır. Mehmet Tosun’un eşi Şefika Hanım da Koçaklar’dandır.

Üç mahalleden oluşan Ağabeyli’de, Tosunlar kendi adlarıyla anılan mahallede yaşamaktadır. Genellikle uzun boylu ve yuvarlak yüzlü olan Tosunlar, birbirlerine benzemektedirler. Bu sebeple Tosunlar, “Uzun Ağalar” olarak da anılmaktadırlar. Tosun Bey’in oğlu Hacı Mustafa’ya devlet, Ağabeyli’den Altınekin’e, Altınekin kavşağından Sarayönü’ne kadar olan bölgeyi yayla olarak vermiştir. Hacı Mustafa bu bölgede devlete at yetiştirilmiştir.

İbrahim Ağabeyli: Ailenin Tosunlar koluna mensuptur. 1911 yılında Konya’da doğan Ağabeyli’nin, babası Osman Efendi, annesi Fatma Hanım’dır. Konya’nın tanınmış şahsiyet ve nüktedanlarından olan Ağabeyli, aynı zamanda Konya’nın ilk otobüs şirketlerinden Oto Nakliyat’ın kurucularındandır. 27 Ocak 1977 tarihinde vefat etmiştir.

Süleyman Ağa’nın torunu, Mehmet Bey’in kızı Nefise Hanım’ın da Mehmet, Şükrü, Aliye ve Fadime adlarında dört çocuğu bulunmaktadır.

Memiş Paşa: Arapağazade Süleyman Ağa’nın oğludur. II. Mahmut zamanında önemli görevlerde bulunmuş; Rumeli muharebelerine katılmıştır. Pederi ile birlikte kahraman bir asker ve iyi bir devlet adamı olduklarından padişah tarafından taltif edilmişlerdir.

Memiş Paşa, Konya Valisi Hacı Ali Paşa’nın kethüdasıdır. Bir Osmanlı arşivi belgesi, Arapağazade Memiş Ağa’ya mirimiranlık rütbesi ile Akşehir sancağının tevcihi, bir başka belge ise, Akşehir sancağının, Tirebolu muhafızı Derviş Hasan Paşa uhdesinde olduğundan Aksaray veya Sultanözü sancaklarından birinin Memiş Ağa’ya verilmesi ile ilgilidir.

Memiş Paşa, 1242-43/1825-26 yıllarında Adana valisidir. 1243 yılında Adana Seyhan’da Havutoğlu Mescidi yerine kesme taştan bir cami yaptırmıştır. Memiş Paşa’nın Adana’da bir de medresesi vardır. Fakat medresenin inşa ve yıkım tarihleri bilinmemektedir. Bilindiği gibi Memiş Paşa’nın bir camii de Konya’dadır. Bunlardan Memiş Paşa’nın hayır sahibi ve varlıklı bir zat olduğu anlaşılmaktadır.

Onun Adana’da yaptırmış olduğu cami son depremden zarar görmüş ve cami 1998-2004 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından aslına uygun şekilde yeniden inşa edilmiştir.

Adana’nın ardından Sivas Valiliğine tayin edilen Memiş Paşa, bu sırada Zıvarık’a annesini ziyarete gelir. Bu ziyareti esnasında salgın hâlde olan koleraya tutularak vefat eder (12 Recep 1243/29 Ocak 1828). Kabri Zıvarık (Altınekin) Kabristanı’ndadır. Bu kabristan halk tarafından Paşa’ya izafetle Paşa Kabristanı olarak anılmaktadır.

Memiş Paşa’nın Şerife (ö. 1243; kabri Üçler Mezarlığı’ndadır) Süleyman (ayanbeyi) ve Hatice adlarında üç çocuğu vardır. Hatice Hanım’ın da Enver ve Ziya adlarında iki çocuğu bulunmaktadır.

Süleyman Bey: Konya’da doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. Zamanının ayan beylerinden olduğundan Konya’da büyük nüfuz sahibidir.

Ayanbeylik Selçuklu’dan Osmanlı’ya geçen bir müessesedir (Âyan, Arapça göz anlamına gelen “ayn” kelimesinin çoğuludur).

Ayanbeyler, bölgelerindeki eşkıya takibinde görev aldıkları gibi, savaş dönemlerinde asker toplar, bulundukları şehir ve kazalarda devletle vatandaş arasındaki münasebetleri de düzenlerdi. Ayanbeyliğin Osmanlı Döneminde zaman zaman kaldırıldığı da olmuştur.

Meram’da bir mahalle onun adını taşır. Yazlık konağı Ayanbey Mahallesi’nde, kışlık Konağı da Babıaksaray Mahallesi’ndedir. Aile, Bababıaksaray Mahallesi nüfusuna kayıtlıdır. Meram’da, yakın zamana kadar, Ayanbey Camii’nin karşısından Selam yöresine kadar olan geniş arazi bu aileye aittir. Zamanla arazi miraslar sebebiyle bölünmüş, son kalan bahçe de mirasçılar tarafından satılmıştır (Günümüzde bu arazinin bir bölümü Soğancılar’ın mülkiyetindedir).

Hasan Çopur Bey’in anlattığına göre Soğancılar, Ayanbeyler’den satın aldıkları yere seksen sarı lira ödemişler. Bahçede ulu ceviz ağaçları varmış. Sonradan sadece bunları otuz beş sarı liraya satmışlar.

Süleyman Bey, babasının yaptırdığı Ayanbey Camii’ni tamir ettirdiği gibi Şems Mahallesi’nde eski Sanat Mektebinin batısında şimdiki Merkez Bankasının bir bölümü üzerindeki Süleymaniye Medresesini yaptırmıştır. Medresenin yanındaki bir çeşme de onun hayratıdır.

Muhtemelen 1842 yılında mevcut olan medresesi, sonradan müderrisine izafeten Tavaslı Medresesi diye de anılmıştır.

Süleyman Bey’in, Akşehir’in İshaklı karyesinde toplanan delil eşkıyası ile yaptığı muharebede gösterdiği gayret ve sadakat dolayısıyla silahşorlukla kayrılması hususunda Konya Valisi Esat Paşa’nın merkeze gönderdiği 27 Şevval 1245/21 Nisan 1830 tarihli bir tahriratı bulunmaktadır.

Süleyman Bey kendisine teklif edilen Konya mütesellimliğini kabul etmez. Sonra Beyşehir mütesellimliği önerilir. Süleyman Bey buraya amcası Mehmet Bey’i vekil tayin eder.

1832 yılında Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa ile Osmanlı arasında cereyan eden savaşlar sırasında ve Asakir-i Mansure-i Muhammediye’nin kuruluşunda asker toplar.

Süleyman Bey’in bir taraftan nüfuzu artarken bir taraftan da düşmanları çoğalır. Hakkında saraya şikâyetlerde bulunulur. 1846 yılında Meclis-i Valâ’da başlayan soruşturma uzun yıllar sürer. Süleyman Bey hakkında Konya Valisi Mahmut Hamdi Paşa ile bir Rum sarrafın yalan ve iftiraları ile halk arasındaki bazı hoşnutsuzluklar merkeze iletilir. Süleyman Bey, hakkındaki pek çok isnattan aklanırsa da İstanbul’da Üsküdar Sinan Paşa Mahallesi’nde mecburi ikamete tabi tutulur. Selçuk Es bile yıllar sonra bu menfi propagandaların etkisinde kalarak Süleyman Bey’in mütegallibeden bir zat olduğunu ifade eder ve onun vefat yılını 1838 olarak verir. Fakat onun yaptırdığı medresenin vakfiyesi 13 Recep 1272/20 Mart 1856 tarihinde İstanbul’da tanzim edilmiştir. Bu duruma göre Süleyman Bey’in o yılda vefat ettiğini kabul etmek mümkün değildir.

1847-1848 yılları temettüat defterlerinde Babıaksaray Mahallesi vergi mükellefleri arasında Süleyman Bey’in adı, “Süleyman Beyefendi” olarak geçmektedir. Genellikle vergi mükellefleri için bey ve efendi tabirleri kullanılırken, Süleyman Bey için beyefendi unvanı kullanılmış ve en yüksek vergi onun tarafından ödenmiştir.

Bu vergi kayıtlarına göre Süleyman Bey, 1848 yılından sonraki bir tarihte mecburi ikamete tabi tutulmuş ve vakfiyesinin tanzim edildiği tarihten sonraki bir tarihte de vefat etmiştir. Aile hakkında ilk araştırmayı yürüten Emekli Albay Ömer Cengiz, Süleyman Bey’in kabrinin Söğüt’te olduğunu ifade eder.

Yine Ömer Cengiz’in verdiği şecereye göre Süleyman Bey’in Fatma adında bir kızı, Paşa Bey adında da bir oğlu bulunmaktadır. Nesli kızı Fatma Hanım’dan devam etmektedir. Fatma Hanım’ın torunu Tahire’den olan çocukları Ahmet ve Hüseyin (Gen) ile bunların çocukları Süleyman Bey’in soyundan gelmektedir.

İstanbul’da yaşayan Saydut Ailesi ile Süleyman Bey arasında şeceredeki kopukluk giderilememiştir. Aileler arasındaki irtibatsızlık sebebiyle aynı soydan gelen aileler birbirilerini tanıyamaz olmuştur.

Mustafa Bey: Arapağazade Süleyman Ağa’nın oğlu Mustafa Bey, I. Abdülmecit ve Sultan Abdülaziz zamanında yaşamıştır. Kardeşi Memiş Paşa ile bacanaktır. Memiş Paşa Rumeli muharebelerinin birisinde Rumeli’nin Hirsova semtinden iki kız kardeş getirmiş bunlardan birisiyle kendisi, diğeriyle de kardeşi Mustafa Bey evlenmiştir. Mustafa Bey, Bafra mütesellimi bulunduğu sırada (21 Rebiyülahir 1239/25 Aralık 1823) hizmetleri sebebiyle hassa silahşorluğu zümresine ithali için Rauf Paşa tarafından Sadarete bir talepte bulunulmuştur. 1288/1872 yılında vefat eden Mustafa Bey’in kabri Obruk’tadır.

Mustafa Bey’in kız kardeşi Hatice Hanım, Sultanhanı’na gelin gitmiştir. Aksaray Sultanhanı Beyliği diğer erkek kardeşleri Reşit Bey’den gelmiştir.

Sema Hanım ise Eşmekaya’ya gelin gitmiştir. Eşmekaya Beyliği de bu koldan gelmektedir. Taşpınar beyleri de Taşpınar’a gelin giden diğer kız kardeşleri Nefise Hanım’ın soyundandır.

Memiş Paşa'nın kabri

MEHMET ALİ UZ, S. MELİK KAYA

BİBLİYOGRAFYA

  • BOA 13.10.1212/31.01.1798, D.Nu. 7, gm. Nu. 314, fn.kd. C..DRB; 19.03.1215/09.09.1800, D.Nu. 37, gm. Nu. 1835, fn.kd. C..DH..; 29.12.1230/02.012.1815, D.Nu. 1261, gm. Nu. 48795, fn.kd. HAT; 27.04.1245/21.04.1830, D.Nu. 1232, gm. Nu. 48010, fn.kd. HAT; 27.08.1247/31.01.1832, D. Nu. 658, gm. Nu. 32156, fn.kd. HAT; 29.12.1247/30.05.1832, D.Nu. 658, gm. Nu. 32156, fn.kd. HAT; 25-28.10.1248/17-20.03.1833, D.Nu. 533, gm. Nu. 26258, fn.kd. HAT; 15.09.1258/20.10.1842, D.Nu. 1, gm. Nu. 1, fn.kd. MVL; Yardımcı, 2011, 234-235; Mert, 1991; Konyalı, Konya Tarihi, 1964, 1014; Arabacı, 1998, 371-374; Es, Arşiv; Sarıköse, 2011, 155; Cengiz, ts.