ÇELEBİOĞLU, ÂMİL

Akademisyen. 20.04.1934-02.07.1990)

Karaman’da doğdu. Hz. Mevlâna’nın soyundan Karaman Mevlevihanesi’nin son şeyhi Ebubekir Çelebi’nin torunudur. Babası Ali Rıza Bey, annesi Fevziye Hanım’dır. Aile 1941’de İstanbul-Üsküdar’a taşındı. Salacak İlkokulu, Paşakapısı Ortaokulu ve İstanbul Erkek Lisesini bitirdikten sonra 1955’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydoldu. Ali Nihad Tarlan’ın bir dersini dinledikten sonra Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne geçti. Aynı zamanda Sanat Tarihi Bölümü’ne devam etti. 1961’de her iki bölümden mezun oldu.

Askerlik dönüşü 1964-1965 yılları arasında Konya Erkek Lisesinde edebiyat ve sanat tarihi öğretmenliği ile müdür yardımcılığı yaptı. 1965-1966’da Konya Selçuk Eğitim Enstitüsünde Türk edebiyatı öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1966’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde asistan oldu. 1971’de Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesine geçerek “Yazıcıoğlu Mehmed ve Muhammediye’si” konulu teziyle doktorasını tamamladı. 1977’de Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari İlimler Fakültesine geçti ve “Sultan II. Murad Devri Mesnevîleri” adlı teziyle doçentlik unvanını aldı. 1978-1982 yılları arasında dört yıl Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde de ders verdi. 1982’de “Kıyafet İlmi” konulu araştırmasıyla profesörlüğe yükseltilerek Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Dekanlığına atandı. Bir yıl sonra kendi isteğiyle idari görevden ayrılarak aynı üniversitenin Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaya devam etti. 2 Temmuz 1990’da hac farizasını yerine getirirken Mekke’de “Tünel Faciası” olarak bilinen izdihamda Hakk’ın rahmetine kavuştu.

1964’te Zuhal Hanım’la evlenen Çelebioğlu’nun bu evlilikten iki kızı ve bir oğlu dünyaya geldi. İlk kızı Âdile 1980’de bir trafik kazasında hayatını kaybetti.

Âmil Çelebioğlu, klasik Türk edebiyatı alanında önemli ilim adamlarından biridir. Edebiyat tarihi ve metin şerhinde sahaya hâkimdir. Klasik edebiyatta yer alan türlerden; “Süleyman Nahîfî’nin Hicretü’n-Nebî Adlı Mesnevîsi”, “Süleyman Nahîfî ve Fazîlet-i Savm (Zuhru’l-Âhire) Adlı Eseri”, “Türk Edebiyatında Yaşnâmeler”, “Yazıcı Sâlih ve Şemsiyye’si”, “Kıyâfe(t) İlmi ve Akşemseddinzâde Hamdullah Hamdî ile Erzurumlu İbrâhim Hakkı’nın Kıyâfetnâmeleri” gibi konular üzerinde ilk çalışmaları yapmış; yüksek lisans ve doktora öğrencilerini mirâc-nâme, esmâ-i Nebî, na’t ve 100 hadis türlerinde çalışmaya yöneltmiştir. “Türk Edebiyatında Manzum Dinî Eserler” konulu makalesi bu alandaki ilk tasniftir.

Çelebioğlu’nun bir diğer özelliği araştırmacı yönüyle ortaya çıkardığı, tamamen orijinal konulara dair çoğu bildiri olan çalışmalarıdır. Kıyafet-nâme, elif-nâme, “Kekeme Dili (Lisân-ı Pepegî) ile Şiirler”, “Çocuk Dili (Lisân-ı Sıbyan) ile Yazılmış Şiirler”, “Kültürümüzde Yatak Duaları”, “Harflere Dair” ve “Kültür ve Edebiyatımızda Şifre Alfabeleri” gibi konular ilim dünyasına onunla dâhil olmuştur.

Bir diğer hassasiyeti de divan edebiyatı ile halk kültür ve edebiyatının yakınlığı, bu iki alan arasındaki müşterek hususların farklılıklardan daha çok olduğuna dairdir. “Karacaoğlan’da Divan Şiiri Hususiyetleri” ve “Manilerle Divan Şiirinde Ortak Hususiyetler” konuya dikkati çeken ilk araştırmalardır. Bu görüşten hareketle Ramazan-name, ninniler, bilmeceler, maniler gibi halk edebiyatı ürünleri üzerinde birçok çalışma yapmıştır.

Âmil Çelebioğlu; Yazıcıoğlu Mehmed, Muhammediyye (İstanbul 1975, 1996), Türk Mesnevî Edebiyatı (İstanbul 1999), Kıyafet İlmi gibi akademik tezleri; Erzurumlu İbrahim Hakkı (Ankara 1988), Ali Nihad Tarlan (Ankara 1989), Kanûnî Sultân Süleymân Devri Türk Edebiyatı (İstanbul 1994) adlı kitapları, onlarca makale, bildiri ve ansiklopedi maddelerinin bir kısmının bir araya getirildiği Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları (İstanbul 1998) adlı eseriyle klasik Türk edebiyatının derinliğini ve zenginliğini ortaya koyan bir ilim adamıdır. Ramazan-nâme (İstanbul [1974], 1995), Türk Bilmeceler Hazinesi (Yusuf Ziya Öksüz’le beraber, İstanbul 1979, 1995) ve Türk Ninniler Hazinesi (İstanbul 1982) Türk halk edebiyatına kazandırdığı eserlerdir.

Hz. Mevlâna’nın soyundan gelen Âmil Çelebioğlu; Mevlâna’nın Anadolu’nun Türk ve Müslüman kimliğini kazanmasındaki rolü; Mesnevî’nin Türk edebiyatının teşekkülündeki önemli yeri, Mevlevîliğin Türk kültür ve sanatına olan katkıları üzerinde önemle durdu. Mesnevî-i Şerîf, Aslı ve Sadeleştirilmişiyle Manzum Nahîfî Tercümesi (İstanbul 1967-1972, 2000, 2007) onun ceddine dair ilk, diğer yandan en önemli ve büyük çalışmasıdır. Ayrıca, “XIII-XV (ilk yarısı) Yüzyıl Mesnevîlerinde Mevlânâ Tesiri”, “Ebced Hesâbıyla Mevlânâ’nın Doğum Tarihi”, “Muhtelif Şerhlere Göre Mesnevî’nin İlk Beytiyle İlgili Düşünceler”, “Anadolu’nun Türkleşmesinde Mevlânâ’nın Rolü”, “Hz. Mevlânâ’ya İzafe Edilen Bir Gazelin Şerhi” ve “Mevlânâ’dan Öğütler” gibi bildiri ve makaleleri vardır.

Çelebioğlu, aynı zamanda divan ve halk edebiyatı tarzında aruz ve heceyle şiirler kaleme alan bir şairdir. 1952-1990 yılları arasında Fakîr, Fakîrî, Hayrân, Hayrânî ve Âmil gibi mahlaslar kullanarak yazdığı şiirler iki defterde toplanmıştır. Tez, kitap, makale, bildiri ve muhtelif yazılarının listesi, şiirlerinin bir bölümü ve vefatından sonra hakkından yazılanlar ona ithaf edilen Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türklük Araştırmaları Dergisi Âmil ÇELEBİOĞLU Armağanı’nda (İstanbul 1993) yayımlanmıştır.

Amil Çelebioğlu

EMİNE YENİTERZİ

BİBLİYOGRAFYA

  • Abdulkadiroğlu, 1990a, 99-105; 1990b, 69; Akar, 1977, 127-128; a.mlf., 1985, 92-93; Kurnaz, 1991, 710-711; a.mlf., 1993, 264-265; Öztoprak, 1993, 1-16; Sefercioğlu, 1993, 17-51.