ÇEŞME

Su temin edilen mimari yapı.

Çeşme, insanın temel ihtiyaç maddesi, içme suyunun alındığı, kendine has mimari özellikleri olan yapıdır. Çeşme kelimesinin Farsçada “göz” anlamındaki “çeşm”den geldiği kabul edilmektedir. Su çıkan kaynak, pınar ve gözlere çeşm denilmesi, bunların akıtıldığı küçük yapılara çeşme adının verilmesine sebep olmuştur (Arseven, 1975, 388-390). XIII-XIV. yüzyıllarda çeşme yerine daha çok Arapçada “göz” anlamına gelen “ayn” kelimesi kullanılmış ve bu kullanım XVII. yüzyıla kadar devam etmiştir. Bazı yapılarda ise “sikaye” tabirleri ile de karşılaşılmaktadır (Eyice, 1993, 277).

Çeşmeler suyu doğrudan doğruya kaynağından bir depoya aktaran ve borular yardımıyla istenilen yere götürmek suretiyle temiz su teminine yarayan yapılardır. Bunlar lüleli veya musluklu olarak taş, mermer vb. malzemelerden, insanların yararlanması amacıyla inşa edilmişlerdir.

Bütün din ve kültürlerde su kutsaldır. Yazılı kaynaklardan ve ele geçen kalıntılardan anlaşıldığına göre Anadolu’da görülen ilk çeşme örnekleri MÖ II. binde Hitit Devrine aittir. Anadolu’yu ellerine geçiren Türkler, çeşmeler başta olmak üzere su yapılarına daha fazla önem vermişlerdir. Bunda suyu kutsayan, hayrı teşvik eden Kur’an ayetleriyle Hazreti Peygamberin sözlerinin önemli etkisi vardır.

Anadolu’da Türklerin ilk çeşme örnekleri Selçuklu Dönemine aittir. Bunlardan 1271 tarihli Sivas Gök Medrese’de yer alan çeşme ve havuzu ile Konya Sahip Ata Camii (1267) portalinde yer alan sebiller bu yapılarla birlikte tasarlanmışlardır.

Türk-İslam Kültüründe Çeşme

Müslüman Türklerin, yerleşim yerlerini birbirine bağlayan yollar üzerinde, şehir, kasaba ve köylerin her mahallesinde, gerektiğinde caddesinde, sokağında ihtiyacı karşılayacak kadar çeşme yaptırdıkları görülmektedir. İnsanlardan başka canlıların da bu çeşmelerden yararlanmaları hâlinde büyük bir sevabın kazanılacağı inancı, bu eserlerin artmasını, farklı biçimlerde yapılmalarını sağlamıştır. Çeşmeler devamlı insanlara hizmet verdiği için yaptıranların devamlı sevap kazandığı bilinir (sadaka-i cariye).

Çeşmelerin su ihtiyacını karşılayan yapılar olmasından başka, kültürümüzde de ayrı bir yeri vardır. Şiir ve şarkılara da konu olan bu mimari yapılardan en çok yararlananlar kadın ve kızlarımızdır. Kadınlar çeşmeden su alır, bazen de orada çamaşır yıkarlardı. Genç kızlar çeşme başında sıra bekler, testi ve ibriklerini doldurur, uzak-yakın akranları ile orada görüşür, sohbet eder ve dedikodulara karışırdı. Hatta çeşme başları genç kızlarımızın kendilerini beğendirme, gösterme yerleri idi. Çöpçatanlar en fazla çeşme başına gelir giderdi. Bu çeşme başı sohbetleri türkülerimize, bilmece ve bulmacalarımıza konu olmuştur (Karpuz- Dülgerler, 1996, 27).

Konya Şehrinin İçme Suyu Kaynakları

Konya’nın en eski su yapıları Hitit Dönemine aittir. Şehrin yanı başında Hatıp’ta bu döneme ait bir su kaynağı ve tanrı kabartması bulunmaktadır. Konya’daki en önemli Hitit su yapısı Beyşehir’deki Eflatun Pınar’dır.

Şehir merkezinde yapılan bazı kazı ve sondajlarda eski suyollarının izlerine rastlanmıştır. Kentin batısındaki dağların içerisinde temiz ve içilebilecek nitelikte tabii su kaynakları bulunmaktadır. Altınapa’dan geçen ve Kızılviran’a doğru uzanan yamaçlarda sayısız pınarlar vardır. Bunlardan çıkan sular Meram Deresi’ne dökülürler. Mukbil, Beypınarı, Sütlüce, Hatıp, Dutlu, Çayırbağı kaynakları şehir çevresinin ve mesirelerinin en güzel içme sularıdır (Konyalı, 1964, 983). Bu kaynaklar tarih boyunca şehre akıtılmıştır.

Selçuklu Devrinde I. Alâeddin Keykubat (1220-1237) devrinde ve Sahip Ata Fahreddin Ali (1249-1279) zamanında şehre su getirilmiş, medrese, hamam ve çeşmelere su verilmiştir. Bugünkü Sahip Ata (Tahir ile Zühre) Mescidi’nin yakınında yaptırdığı çeşmeden dolayı buradaki kapıya Çeşme Kapısı adı verilmiştir. Karamanoğulları Döneminde başta İbrahim Bey İmareti olmak üzere çeşmelere su verildiği anlaşılmaktadır. Osmanlı Döneminde şehre ilk önce Yavuz Sultan Selim (1512-1520) İran seferi sırasında Konya’dan geçerken, şehrin su işiyle ilgilenmiş, Dutlu memba suyunu taştan yapılmış kanallarla şehre akıtarak birçok çeşme ve şadırvan inşa ettirmiştir. Bu dönemin en güzel çeşmelerinden biri Yavuz Sultan Selim Çeşmesi (1519)’dir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde suların arttırılmasına çalışılmış, Konya’ya yeni su kaynakları sağlanmıştır. Daha sonra çeşitli hayır sahipleri vakıf olarak şehre çok sayıda çeşme yapmış ve su temin etmiştir (Öztürk-Çam, 2009, 348-373).

Araştırmacılar Konya şeriye sicillerinde çok sayıda çeşmenin yapımı, bakım ve onarımı ile ilgili belge tespit etmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır: Kadir Çelebi’nin Bedesten’e bitişik çeşmesi (1660), Miralay Mustafa Ağa’nın Çeşme Vakfı’na ait mütevelli tayini, Karaaslan çeşmelerinin tamiri (KŞS (Sak), 2010, 200-285).

Şehirde XVI ve XVII. yüzyıllardan kalma çok güzel çeşme örnekleri bulunmaktadır. Bunların en önemlileri şunlardır:

Çadır-Gevraki Çeşmesi (1535), Mehmet Ağa Çeşmesi (1589), Ali Paşa Çeşmesi (1555), Ak Çeşme (1554), Kayacık Çeşmesi (1786), Müftü Çeşmesi (1742).

XIX. yüzyılda Vali Kel Hasan Paşa’nın su temini için çalışmalar yaptığı bilinir (Doğan, 2003, 54). En önemli çalışma Ferit Paşa’nın Çayırbağı Suyu’nu demir borularla Alâeddin Tepesi’ndeki su deposuna akıtması ve buradan çok sayıda çeşmeye su vermesidir.

Paşa, bir su komisyonu da kurmuştur. Bu komisyon 831 Sayılı Sular Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 10.05.1926 tarihine kadar görevini devam ettirmiştir.

Günümüzde ise Konya şehrinin su temini dört tabii kaynak ve sondaj kuyularından sağlanmaktadır. Bunlar Çayırbağı, Mukbil, Beypınarı, Dutlu kaynaklarıdır. Diğerleri Meram ve Dere’dir. Bu kaynak sularından temin edilen sular Konya İçme suları Vakfı (KİSAV) tarafından tarihî çeşmelere ve KOSKİ tarafından yapılan yeni çeşmelere bağlanmıştır.

Konya da Çeşmelerin Cephe Unsurları

Kemer ve ayaklar: Cepheye karakter kazandıran ve tanımlanmasını sağlayan ana unsurlardır.

Saçak-sundurma: Çeşmeyi ve çeşmeye su almaya gelenleri yağmur, güneş, vb. koruyan, düz silmeli veya üçgen biçimli unsurdur. Bazı çeşmelerin önünde ahşap sundurmaları- gölgelik vardır.

Aynalık-ayna taşı: Kemerin sınırlandırdığı alan içinde kalan nişe denir. Aynalığın alt kısmında, suyu daima akan (salma) veya kesilebilen (burma) musluğun/lülenin bulunduğu, genellikle ait olduğu dönemin özelliklerini yansıtan süslemeli ayna taşı yer alır. Bu kısım üzerinde taslık adı verilen ve su içmeye mahsus tas veya bardağın konulduğu niş bulunur. Bu bölümün en üstünde genellikle çeşmeyi yaptıran veya tamir ettiren hayır sahibinin adını, yapılış tarihini veya suyun cinsini bildiren kitabe yer alır.

Köşelik: Kemerle saçak arasında kalan alandır. Kitabe bazen bu kısımda yer alır. Genellikle süslemeler bu köşelere yerleştirilir.

Çukur tekne: Musluktan akan suların toplanıp bazen yalaklara bazen de tahliye borularına aktığı taştan oyuklardır.

Sekiler: Kemer ayakları önünde bilinen ve insanların oturması-dinlenmesi veya elindeki su kabını koyması için taştan yapılan teknenin iki tarafındaki yükseltilerdir.

Yalak: Akan suyun boşa gitmemesi, hayvanların içmesi için suyun birikmesi amacıyla yapılan taş ya da ahşap teknelerdir.

Binek taşı: Bazı çeşmelerin önünde at vb. hayvanlara kolaylıkla binebilmek için binek taşları bulunmaktadır.

Konya çeşmeleri farklı tiplere ayrılarak incelenebilir (Dülgerler, 2009, 404-417).

Kaynaktan Beslenme Durumuna Göre Çeşmeler

Su şebekesine bağlı çeşmeler ile hazneli çeşmeler olmak üzere iki gruba ayrılabilir.

Bulundukları Yerler ve Yapılış Amaçlarına Göre Çeşmeler

Meydan-Mahalle Çeşmeleri: Bağımsız bir yapı olarak önemli meydanlara, sokakların kesişme noktalarına veya tören alanlarına yapılan çeşmelerdir. Bunlar tek veya çok cepheli (iki veya üç dört cepheli) olarak tasarlanmışlardır. Konya’da tek cepheli örnek olarak Havzan Mahallesi’nde yer alan Havzan Çeşmesi, iki cepheli çeşmelere örnek olarak Araplar Mahallesi’nde Kayacık Sokağı’yla, Nehrikafur Caddesi’nin kesiştiği yerdeki Kayacık Çeşmesi gösterilebilir. Üç cepheli çeşmelere ise Küçük Sinan Mahalle Çeşmesi örnek olarak verilebilir.

Duvara veya Bir Binaya Bitişik Çeşmeler: Konya çeşmelerinin büyük bir bölümünü bir avlu veya yapı duvarlarındaki çeşmeler oluşturmaktadır. Bunlara örnek Şems-i Tebrizi Zaviyesi’nin kuzeyinde yer alan Yavuz Selim Çeşmesi, Larende Caddesi üzerine taşınan Gevraki Çeşmesi verilebilir.

Köşe Çeşmeleri: Yapı veya sokak köşelerinde yer alan çoğunlukla tek yüzlü (cepheli) ve geç dönemlerde ise iki veya üç yüzlü çeşmelerdir. Konya’da bulunan iki cepheli olarak inşa edilmiş köşe çeşmelerine İçkaraaslan Mahallesi’nde, İçkaraaslan Türbesi’nin kuzeyinde yer alan Müftü Çeşmesi ve Tercüman Mescidi’nin güneyindeki Tercüman Çeşmesi örnek olarak gösterilebilir.

Cephe Kompozisyonuna Göre Çeşmeler

Sivri kemer, kaş kemer, teğet kemer, yuvarlak kemer gibi kemerli bir nişe sahip olan çeşmeler; sivri kemerli ve üstünde üçgen alınlıklı çeşmeler; yan yana iki kemerli nişi bulunanlar; düz cepheli çeşmeler; şahide-sütun şeklinde çeşmeler ile malzeme, yapı tekniği, cephe kompozisyonu bakımından hiçbir gruba girmeyen, kendilerin özgü özellikleri olan münferit çeşmeler olarak farklı gruplarda değerlendirilebilir.

Konya, tarihî çeşmelerin korunduğu Anadolu’nun önde gelen şehirlerinden birisidir.

Güneydere köyü çeşmesi

EMİNE KARPUZ

BİBLİYOGRAFYA

  • Arseven, 1975, 388-390; Dülgerler, 2009, 404-417; Doğan, 2003; Eyice, 1993, 277-287; Karpuz-Dülgerler, 2006, 317-332; Karpuz, 1996b, 27-32; Konyalı, Konya Tarihi, 1964; Ödekan, 1992, 281-297; Önder, 1971; a.mlf., 1955; Önge, 1997; Öztürk-Çam, 2009, 348-391.