ÇUMRA

Yemek Kültürü

Çumra’da zengin bir yemek kültürü vardır. Selçukludan Osmanlıya devam eden süreç içinde meşhur olan Konya yemeklerinin yanında muhacirlerin bulunduğu mahallelerde Balkan diyarının yemek kültürünü, Yörük ve Türkmen yemekleri ile Nogay-Tatar köylerinde onların yöresel yemeklerini görmek mümkündür.

Dağlı ve ovalılara özgü haşlanmış etli ve karabiberli bulgur pilavı, özellikle tavşan etinden yapılan arabaşı, papara, sarma, sütlü çorba, övme, mıkla, gaygana, bişi, kömbe, topalak, katmer (saç böreği); Türkmenlere özgü şirli, Yörüklere özgü kakaç, göçe (keşkek), tutmaç, bükme gibi yöresel yemekler yanında Konya’nın meşhur tatlısı höşmerim ve sacarası gibi tatlılar ile daha çok Çumra ova köylerinde yapılan kavut da Çumra’da beğenilen yemek ve tatlılardandır. Ayrıca Çumra’nın dağ köylerinde taptapı adı verilen pekmez, tereyağı ve un ile yapılan bir tatlı çeşidi de vardır.

Sözlü Edebiyat

Çumra diğer Türk diyarı gibi folklor yönünden son derece zengindir. Çumra bölgesinde derlenmiş birçok ağıt, masal, bilmece ve efsane vardır. Kendisi de Çumra’nın Karkın kasabasından olan Mehmet Önder’in* Karkın’da derleyip İstanbul’da 1945 yılında Folklor Postası’nda* yayımladığı bilmecelerden birkaçı aşağıdadır:

Şakı şakı şakılar,

Şakı benim elimde.

Ulu kavak titrer,

Sapı benim elimde.

                              (Tezgâh)

 

Küçücük kuşlar,

Camiyi taşlar,

Kendi yiyeceğini,

İle bağışlar.

                            (Arı)

 

SÜ Türk Halk Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi arşivinde Çumra’da derlenmiş birçok folklor ürünü mevcuttur. Bunlardan Çumra’nın Apa kasabasında 1997 yılında Mustafa Durdu tarafından belde sakinlerinden Sevim Çetin’den derlenen bir efsane son derece ilginçtir. Bütün Türk dünyasında beddua sonucu oluşan göllerle ilgili olarak anlatılan efsaneler vardır. Bunlardan biri de Çumra’nın Apa kasabasına ait Obruk Efsanesi’dir. Efsane, Apa’da bulunan Obruk’un oluşmasını mitolojik olarak açıklamaktadır. Kaynak şahsın anlatımıyla efsane şöyledir:

“Vaktiyle, bizim köyün yakınında Obruk diye bir mahalle varmış. Dedelerimizin, ninelerimizin zamanında bir gün, bu mahallede bir haneye Hızır Dede gelmiş. Bir hanenin kapısını çalmış:

- Ev sahibi, ev sahibi! Bana bir parça yiyecek bir şeyler verin, bana bir hayrınız yok mu? demiş.

Hane sahibi gelinin de beşiğinde çocuğu varmış. Çocuğum ağlayacak, diye kalkmış, gocaya bir şey vermemiş. Dede’ye:

- Verecek bir şeyim yok! demiş.

Hızır Dede de:

- Yok mu gızım? diye tekrar sormuş. Gelin tekrar yok, deyince Hızır Dede:

- İnşallah, yağ ola goyulasın, obruk ola oyulasın; suyun içilsin de balığın yenilmesin! demiş.

Dede bu sözleri söyler söylemez kaybolmuş. O mahalle de aynı anda obruk olmuş oyulmuş. Şimdi hâlâ oranın balığı yenmez. Derde derman olarak vücudunda bir kaşıntısı olanlara şifa olsun diye o sudan içirilir. Hâlâ perşembe geceleri, o Obruk’tan gelinin beşik sesi ile ninnisi duyulur:

Beğ babası gelir Şam’dan,

Bebeğin beşiği çamdan,

Yuvarlandı düşdü damdan,

Beğ babası gelir Şam’dan,

Nenni yavrum, nenni guzum,

Gapıya gelen Hızır’ımış da

Biz bilemez imişiz,

Biz bu bedduaya nasıl uğramışız?

Nenni dudum, nenni guzum…” (Arşiv, Dosya Nu: 1852/A)

 

VI TURİZM

Çumra’da turizm denince akla Çatalhöyük* gelir. Neolitik Dönem yerleşmelerinden olan Çatalhöyük, Çumra yakınlarındaki Küçükköy’dedir.

Çumra ilçe merkezinde bulunan Sırçalı Mesireliği, antik çağdan kalma bir höyük üzerinde bulunmaktadır. Alanda 1980’li yıllardan itibaren ağaçlandırma faaliyeti başlatılmış ve peyzaj düzenleme çalışmaları yapılmıştır. Çumra’nın Alâeddin Tepesi olarak kabul edilen Sırçalı Mesireliği’ndeki sosyal tesisleri Çumra Belediyesi işletmektedir. Sosyal tesisler içerisinde 500’er kişilik iki restoran ve kır kahvehaneleri ile nostaljik tarzda tefriş edilmiş localar bulunmaktadır.

Çumra Sırçalı Mesireliği’nde civar yörelerden getirilmiş antik dönemden kalma mezar stelleri ve diğer taş eserler sergilenmektedir. Bunun yanında Çumra’nın birçok köy ve kasabasındaki cami, okul ve evlerin duvarlarında antik dönemden kalma yazılı ve bezemeli taş ve lahitleri görmek mümkündür. Bu çeşit taş malzemelerin bazıları da birçok köy mezarlığında mezar taşı olarak kullanılmıştır. Diğer yandan Çumra’nın Alibeyhüyüğü kasabası civarında çıkarılan bir mozaik de Konya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu mozaikte, kaideli küçük bir havuzun iki yanında su içer pozisyonda iki tavus kuşu betimlenmiştir. Mozaikte yazılar da mevcuttur. Hristiyanlıkta ölümsüzlüğün sembolü olan tavus kuşlarının yer aldığı bu mozaik İsa’dan önce dördüncü yüzyıldan sonraya tarihlenmiştir.

Çumra ve havalisindeki tarihî ve turistik değeri olan yapıları sosyal ve dinî yapılar olmak üzere iki grupta değerlendirebiliriz.

Kültür Varlıkları

Sosyal yapılar içerisinde hanlar, köprüler ve Çumra istasyon binası önemli bir yer tutar. Çumra yöresindeki hanlar genellikle Geç Osmanlı Döneminde veya daha sonraları hatta Cumhuriyet Döneminde inşa edilmiş, birçoğu harap olmuş mimari eserlerdir. Yöredeki hanlar şunlardır: Afşarören Hanı, Kabalık Hanı, Balçıkhisar Hanı, Gökhüyük Hanı, Kuvvet Taşı Hanı. Bunların dışında Okçu kasabası yakınlarında küçük bir han ve Alibeyhüyüğü-Apa hattında da yöre köylülerinin Eski Han, Tatarın Hanı diye nitelendirdikleri fakat tarihî ve mimari değeri olmayan irili ufaklı hanlar da mevcuttur.

Çumra yöresinde çoğu Çarşamba Çayı üzerinde ikisi de May Deresi üzerinde yer alan köprüler vardır. Çumra bölgesindeki bu köprülerin bir kısmının Karamanoğulları bir kısmının da Osmanlılar zamanında inşa edildiği tahmin edilmektedir.

Tek Göz Köprü

Alibeyhüyüğü’nün batısında, May Deresi’nin üzerine Osmanlı Döneminde inşa edilmiştir. Büyük oranda kaba yontu ve devşirme antik malzemelerle inşa edilen köprü, büyük ölçüde sağlam olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Adından da anlaşılacağı üzere tek göz kemerli bir köprüdür.

Beş Göz Köprü

May Deresi üzerindedir. Bu köprü de diğeri gibi kaba yontu ve devşirme antik malzemeden inşa edilmiştir. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Köprüyü, Karamanoğulları veya Erken Osmanlı Dönemine tarihlendirmek mümkündür.

Dineksaray Taş Köprüsü (Eski Köprü)

Dineksaray köyünde Çarşamba Çayı üzerinde bulunan bu köprü yontulmuş taş ve kısmen de devşirme antik malzemeden inşa edilmiştir. Beş gözlü olan köprünün orta gözü diğerlerine oranlar daha yüksektir. Diğer gözler buna göre tedricen alçalır. Köprü Osmanlı Dönemine ait bir eserdir.

Balçıkhisar Köprüsü

Balçıkhisar köyü civarında Çarşamba Çayı üzerinde çoğunlukla yontulmuş taştan kısmen de devşirme antik malzemeden inşa edilmiş bir köprüdür. Sekiz gözden oluşan köprü tamir görmüştür. Köprü, Geç Osmanlı Dönemine aittir.

Tavşan (Taşan) Köprü

Alibeyhüyüğü kasabası ile Karaman arasında Çarşamba Çayı üzerinde, tahminen XV-XVI. yüzyıllarda inşa edilen beş gözlü bir köprüdür. Köprüye XX. asrın başlarında iki göz daha ilave edilmiştir. Yörede köprünün ismi ile ilgili çeşitli efsaneler anlatılır.

Karaman Köprüsü

Okçu kasabası yakınlarında, Çarşamba Çayı üzerinde bulunan köprü altı gözlüdür. Diğer köprülere göre daha itinalı bir işçilik ile yapılmıştır. Kemerlerindeki kesme taşlar dikkat çeker. Korkulukları onarılmıştır. Eserin tarihini gösteren herhangi bir belge yoktur.

Seyit Hasan Köprüsü

Karkın kasabası yakınlarındaki bu köprü yine Çarşamba Çayı üzerine inşa edilmiş olup sekiz gözden oluşur. Ortadaki gözler diğerlerine göre daha büyüktür. Korkulukları büyük oranda tahrip olmuştur. Köprünün inşa tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Osmanlı döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.

Karkın Köprüsü

Karkın kasabası girişinde yine Çarşamba Çayı üzerinde bulunan köprü iki gözlüdür. Son senelerde onarım gören köprünün Osmanlı Döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.

Apa Köprüsü

1957-1962 yılları arasında yapılan Apa Baraj Gölü içerisinde kalan tarihî köprü, yöre halkının anlatımları ve köprünün elde bulunan resimlerine göre sekiz kemerli gözden oluşan son derece büyük bir köprüdür. Yöre halkı tarafından Eski Apa Köprüsü olarak isimlendirilen köprünün, halk arasında Karamanoğulları Döneminde inşa edildiği söylentisi yaygındır.

Çumra İstasyon Binası

Çumra ilçe merkezinde yer alan ve iki kattan oluşan bina, 1904 yılında yapılmıştır. Günümüzde de istasyon binası olarak kullanılmaya devam eden binanın her iki yanında birer katlı küçük bölümler bulunmaktadır. Bunlardan peron kısmında sağda yer alan tek katlı küçük bölüm yükleme ve boşaltmanın yapıldığı ambardır. Bu bölümün hemen önünde birkaç basamak yüksekliğinde bir platform bulunur. Çumra istasyon binası Konya ve diğer bölgelerdeki Osmanlı Döneminde yapılan istasyon binaları ile benzerlik gösterir. Binanın üzeri dik olarak yapılmış bir çatı ile örtülüdür. Binadaki odalardan bir kısmı yolcular için bekleme salonu ve bilet satış gişeleridir. Diğer odalar da idari bölümlerden oluşur. Binanın üst katı eskiden istasyon şefinin lojmanı idi. Günümüzde ise üst kat mescit, tuvalet ve bekleme odalarından oluşmaktadır. Bina tuğladan yapılmış olup dışı sıva ile kaplanmıştır.

Çumra Halk Evi Binası

Çumra ilçe merkezinde 1935 yılında yapılan bina, döneminin eğitim ve kültür faaliyetlerinin yürütülmesinde önemli bir görev icra etmiştir. Tek katlı olan binanın üstü kiremit ile kaplanmıştır. 1959 yılında Millî Eğitim Bakanlığına devredilen bina uzun yıllar Pratik Kız Sanat Okulu olarak kullanılmıştır. Günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı mülkiyetinde olan bina mezbele durumundadır.

Çumra Su İdaresi Binası

Çumra ilçe merkezinde yer alan bina 1901 yılında inşa edilmiştir. DSİ İşletme Şefliği alanı içerisinde yer alan bina lojman ve idari bina olarak kullanılmıştır. Osmanlı Döneminde Konya Ovası Sulama Projesi’yle ilgili olarak inşa edilen bina Avrupai tarzda yapılmıştır. Üç katlı olarak yapılan binanın bodrum katında depo ve arşiv odası bulunmaktadır. Binanın üstü kiremitle kaplanmıştır. Bina, günümüzde misafirhane olarak hizmet vermektedir.

Dinî Yapılar

Çumra yöresinde dinî mimarlık eserleri içinde camiler önemli bir yer tutar. Çumra yöresindeki camileri şöyle sıralayabiliriz:

Alemdar Köyü Camii

1899 yılında yapılmıştır. Caminin inşa kitabesi yoktur. Yapının üzeri çinko ile kaplıdır. Son yıllarda onarım görmüştür. Caminin hariminin üstü ahşap tavan olup iç mekânda ahşap direkler vardır. Minber tamamen ahşaptır. Caminin asıl minaresi köşk minare şeklinde olup atıl vaziyettedir. Günümüzde, 1975 yılında kesme taştan yapılan tek şerefeli minare kullanılmaktadır.

Alibeyhüyüğü Büyük Cami

Alibeyhüyüğü kasabasında bulunan bu camiye Ulu Cami de denilmektedir. Caminin inşa tarihine ait kitabesi mevcut değildir. Ancak minare kaidesinde bulunan kitabede 1303 (1885) tarihi yazılıdır. Ancak bu tarih minarenin inşa tarihidir. Caminin daha eski olduğu anlaşılmaktadır. Bazı onarımlar gören caminin ahşap kapısı, harimdeki ahşap minber, mihrap ve vaaz kürsüsü 1997 yılında yapılmıştır. Caminin günümüze kadar en az müdahaleye uğrayan yeri minaresidir.

Çumra Dineksaray Köprüsü (İ.Dıvarcı)
Çumra Karaman Köprüsü (F. Şimşek)

MUSTAFA DURDU

BİBLİYOGRAFYA