DERBENT

II. TARİHİ İlk Çağda Derbent

Antik çağda Paroures olarak adlandırılan Sultan Dağları, güneyde Pisidya (Göller Bölgesi) ile kuzeydeki Frigya (Bozdağların kuzeyindeki Cihanbeyli Platosu ve batısı) bölgelerini bir omuz şeklinde ayırarak doğudaki İkonion (Konya)’un yer aldığı Lykaonya’ya (Konya Ovası) doğru uzanır. Haritadaki bu görünüşü ile sözü edilen bölgeleri birbirinden ayıran bir özelliği yansımasına rağmen gerçekte üzerinde bulunan birtakım dere ve çayların keskin olmayan hatlarla oluşturduğu vadi yolları kuzey-güney yönündeki ulaşım yollarının bağlantısına imkân verdiği gibi doğu-batı yönündeki yollara da imkân verir. Üstelik çöl görüntülü kuzeyindeki Konya Ovası ile mukayese edilirse buradaki ormanların gölgelediği dere ve çay boyları kervan yolcularının tercih ettiği bir güzergâh olmuştur. Kuşkusuz yüz binlerin oluşturduğu, su ve yiyecek levazımatı sağlanmış büyük orduların tercih ettiği yollar ovalar üzerinde olmuştur, zira bu dağ geçitleri onların güvenli bir şekilde ilerlemelerinde sorunlar çıkarabilirdi. Ancak onlar ve yüzlerle ifade edilebilecek yolcu grupları, yiyecek içecek ihtiyacı kolay sağlayabilecekleri küçük su boylarını tercih etmişlerdi. Bu yüzden Derbent çevresindeki su boyları, suyun yanında alıç, kızılcık, meşe palamudu ve kuşburnu gibi yaban meyvelerinin yanında yenilebilen otlarla kaplı olması ve de bölgede ziraatın başladığı dokuz bin yıllık tarih içinde yetiştirilen hububat türleri ile yolculara her an hizmet sunmaktaydı. Bu bakımdan bu yollar muhtemelen Neolitik Çağdan (MÖ 8000-MÖ 5500) itibaren kullanılmakta idi. Kuzeyde Konya Ovası’nın Boncuklu, Çatalhöyük ve Beçene gibi merkezlerini, güneydeki Suberde, Erbaba ve Çukurkent gibi Neolitik merkezlere bağlayan yolların bir kısmı buradan geçmiş olmalıdır.

Neolitik Çağdaki bu tahminlerimizin ötesinde Kalkolitik (Bakırtaş) Çağ (MÖ 5500-MÖ 3000) hakkında açıklıkla söyleyebiliriz Derbent çevresinde bu dönemde yerleşildiğini gösteren Başarakavak Ovanın Höyüğü, Mülayim Gözet Burun ve Derbent Yassıören gibi yerleşim yerleri vardır. Bu dönemi izleyen MÖ 3.000 yıllarında İlk Tunç Çağında ve sonrasında bu yerleşmeler kullanıldığı gibi bunlara yenileri de eklenmiştir. Derbent ilçesinin merkezinde yer alan Derbent Höyük bunlardan biridir.

Derbent Höyük’te MÖ II. binde Hitit ve daha sonra MÖ I. bin yıllarda Frig Çağında yerleşme olduğunu gösteren çanak çömlek parçaları tespit edilmiştir.

Bu arada Hititler Döneminde bölgenin, Konya’nın Akdeniz’e kadar uzanan güney kesimini oluşturan Tarhuntaşşa eyaleti sınırları içinde olduğu söylenebilir. Zira bu krallığın batı sınırları 1986 yılında Boğazköy’de bulunan bronz tabletteki bir anlaşma metnine göre Eğridir Gölü’ne kadar uzandığı sanılmaktadır.

MÖ I. binde Frigler ve onları izleyen Lidyalıların yönetiminde kalan bölgenin daha sonra Persler (MÖ 546-MÖ 330), Helenistik Krallıklar (MÖ 129) tarafından yönetilmiştir. MÖ 129 yılında Roma’nın Batı Anadolu’da tesis ettiği Asia eyaleti ve sonra bir süre Galatya Krallığı ve bu krallığın çöküşünden sonra Galatya eyaletine geçmiştir. Ancak kısa bir süre sonra Roma Galatya eyaletini parçalamış ve Lykaonia, İsauria ve Pisidya eyaletlerini kurmuştur. Bölge MS VII. yüzyıla kadar Pisidya eyaleti içinde yer almalıdır. Ancak MS 622 yılında Bizans imparatoru Heraklius, Thema sistemini kurmuş ve bu sistemde Anatolian theması içinde yer almıştır.

Kısaca MÖ II. bin yıldan itibaren siyasi durumuna göz attığımız bölgede yukarıda sözünü ettiğimiz su boyları çevresindeki yerleşmeler bölgedeki yollar hakkında da bilgi vermektedir.

Bu yollardan doğu-batı yönünde olanı; Ketenli (Dilekçi) ve Tepeköy civarından gelen Yürükler-Uluçay Deresi ile Başarakavak’tan gelen Darboğaz Deresi birleşerek Uluçay’ı oluşturmuş Ulumuhsine ile Keçimuhsine arasından geçerek Altınapa, Salarlı ve Dere-Köyceğiz’e ulaşarak Meram Çayı’nı meydana getirmiştir.

Meram Çayı’nın doğusunda Aydınçavuş olarak bilinen tepe, Antik Dönemde sözünü ettiğimiz Uluçay’a giren yolların başını tutan önemli bir kontrol kalesi olduğu, konumu ve üzerinde bulunan çanak ve çömlek kalıntılarından anlaşılmaktadır. Buradan başlayarak vadiyi takip eden yol 20 km sonra Salarlı’da (Âşıklar Mahallesi); bugünkü Altınapa Baraj gövdesinin 500 m güneydoğusundaki kale tarafından korunmaktaydı. Helenistik ve Roma Dönemi mimari ve çanak-çömlek kalıntıları ile varlığını sürdüren bu stratejik kalenin kuzeyindeki baraj gölü içinde kalan Selçuklu Kervansarayı Altınapa’yı da geçen yol Keçi Muhsine ile Ulu Muhsine arasındaki Gökkaya Roma nekropol alanını da geçerek Çarkçıgil Höyük yanından 10 km sonra Başarakavak’a ulaşır.

Başarakavak kasabası içinde Roma Dönemine ait mimari ve mezar taşlarına ait kalıntılar dikkati çekmektedir. Darboğaz Deresi’ndeki Gizliyer’de Hellenistik ve Roma Dönemine ait yerleşim yeri ve küçük bir kaleye ait sur izleri vardır. Burası Başarakavak ile Bilecik Kalesi arasındaki antik yolu kontrol eden bir özelliğe sahiptir. Antik Dönemde Bilecik’ten kuzeye Kestel Kalesi’ne ve doğuda Malas Kalesi’ne ve de güneydeki Tatköy ve Sille’ye uzanan yollar bulunmaktaydı.

Başarakavak’tan güneydoğuda Tatköy-Sille üzerinden Konya’ya ve güneyden Obanın Höyük’ten Kızılıviran’a uzanan yollar olduğu Başarakavak’ın 3,5 km güneyindeki ve Tatköy Çakıliçi’ndeki İlk Tunç Çağından itibaren yerleşim gören höyüklerden anlaşılmaktadır.

Bu alandan batıya doğru 20 km kadar gidildiğinde Mülayim Gözetburun yerleşmesi Kalkolitik Çağdan itibaren bölgeden geçen yolun varlığını ortaya koymaktadır.

Derbent ilçesi içinde yer alan höyükte ise MÖ II. ve MÖ I. bin kültürleri görülür. Mülayim-Gözet Burun’da Geç Kalkolitik, İlk Tunç ve Derbent’in 10 km batısında bulunan höyüklerde Geç Kalkolitik, İlk Tunç Çağı, MÖ II. bin ve Helenistik-Roma çanak çömlek kültürleri tespit edilmiştir.

Derbent ilçesinin batısında Yassıören, Höyük ve bu güzergâhın devamı Sultan Dağları üzerinden Isparta Yalvaç istikametine uzanır.

Doğu-batı yönünde uzanan bu güzergâha, Tepeköy-Gökçeyurt; Başarakavak-Bilecik; Başarakavak-Sille gibi güneyden ve bu yolları kuzeye doğru Ulu Muhsine, Bulamas (Akpınar) ve Derbent, Kızılören gibi güneye keserek uzanan antik kervan yolları vardır. Ancak bu yolların en önemlisi Yassıören Höyük çevresinden ve Çiğil Vadisi’nden geçen Ilgın-Beyşehir yoludur.

Derbent çevresi, Konya Ovası ile Göller Bölgesi’nde tabii bir engebe gibi görünse de İlk Çağdan itibaren ulaşım yolları için son derece elverişli olmuştur. Bu güzergâhtaki altı bin yıllık bir yerleşimin izleri bu durumu belgelemektedir.

Derbent'ten genel görünüş
Derbent Höyüğü

HASAN BAHAR

BİBLİYOGRAFYA

  • Bahar, 2001a, II/186-204; a. mlf., 2003, I/235-254.